Cizre`de yaşanan son olaylarla ilgili olarak yazdığı son makalesinde çarpıcı açıklamalarda bulunan Yazar İbrahim Güçlü, PKK`nin bölgede kendisi dışında güç görmek istemediğini belirterek, "Bunun için de Kürdistan`daki bütün siyasi parti, örgüt, platform ve oluşumları tasfiye etme stratejine sahiptir." dedi.
Cizre`de son yaşanan olaylarla ilgili olarak “Cizre Olayları: PKK/HDP ve Hükümet Gerçekleri Çarpıtıyor” başlıklı bir makale kaleme alan yazar İbrahim Güçlü, 6-7 Ekim 2014 Kobani Eylemlerinden sonra, Kürdistan`ın değişik şehirlerinde PKK`nin şiddete dayalı eylemlere başladığı ve bu eylemleri topluma yaymaya çalıştığına dikkat çekti.
Cizre`de yaşanan olaylardan sonra bir belirsizliğin ortaya çıktığını belirten Güçlü, “Cizre Olaylarından” sonra hükümetin yaptığı açıklamaya göre, “Paralel Devlet/Gülen Cemaatinin ve dışarıdan sızanların provokasyonu.” Ama dışarıdan sızanların kimler olduğu: PKK`lı mı, başka devletlerin istihbarat örgütlerinden insanlar mı açıklanmadı. Halen de açıklanmış değil.” İfadelerini kullanarak süreçte yaşanan kargaşa ve belirsizliğe işaret etti.
“PKK sorumluluğu üstünden atmaya kalkışıyor”
Hükümet`in “Cizre Olaylarının” gerçek nedenini gizlemesinin en fazla PKK`nin işine yaradığını ve PKK`nin, kolaycılığı seçerek sorumluluğu üstünden atmaya kalkıştığını ifade eden Güçlü, PKK`nin, kendisi dışında, yapısal olarak ikna edici olmayan bir sorumlu bulduğunu söyledi.
Cizre`den sonra Kürdistan`ın birçok başka şehrinde PKK eylemlerinin artmasının, PKK ve Hükümetin, Cizre Olaylarına ilişkin görüşlerinin gerçeği ifade etmediğini açığa çıkardığını belirten Güçlü, “Cizre olayları sonrası Hükümet kendi yaptığı açıklamaya inanıyorsa, o zaman hükümet PKK`yi hiç tanımamış, demektir.” tespitinde bulundu.
“Bütün bunlar, sıradan provokasyon olayları olabilir mi?”
6-7 Ekim Kobani saldırıları ile Cizre`de son yaşanan olayların, 2013`ten sonra başlayan ve “Çözüm Süreci” denilen sürecin bir sonucu olduğunu belirten Güçlü sözlerini şöyle sürdürdü:
“O tarihten sonra, PKK, başta Lice`de aylarca yol kapatma dahil, Kürdistan`ın bütün şehirlerinde şiddete dayalı kitlesel eylemler gerçekleştirdi. PKK, iki yıla yakın bir zamandır, yollarda ve şehir merkezlerinde silahlı bir tarzda kimlik kontrolleri yapıyor, yolları kapatıyor, halka, silahlı adamlarıyla baskı yapıyor, adam dağa kaldırıyor, haraçlar alıyor. Çocukları dağa götürüyor. Silahlı adam sayısını ikiye katladığını devlet açıklıyor. Bütün bunlar, sıradan provokasyon olayları olabilir mi? Bundan dolayı Cizre olaylarının nedeni, hükümetin ve PKK`nın açıkladığı gibi sıradan bir provokasyon değil, PKK`nın yapısal provokasyon, çatışmacılık ve saldırganlık halinin dışa vurumudur. Bunun sonucudur ki, Cizre`den sonra Silopi, Siirt, Hakkâri, Uludere, Van, Diyarbakır`da, tek bir işaret fişeğiyle Cizre benzeri olaylar gerçekleşti.”
“PKK`nın, tetiğe basması için, dışarıdan bir provokasyona ihtiyaç var mı?”
Son Cizre olaylarının yaşanmasından önce, PKK`nın, Cizre ve Silopi`nin iki mahallesinde “Demokratik Özerklik” ilan ettiğini ve o mahallelerin etrafına çukurlar kazdığını belirten Güçlü, “Cizre ve Silopi`de iki mahallede egemenlik alanı oluşturan PKK`nın, eylem yapması ve tetiğe basması için, dışarıdan bir provokasyona ihtiyaç var mı? Herhangi bir gelişmede, PKK`lıların eylem yapması, saldırması, çatışması, şiddete dayalı eylem yapması, PKK`nın yapısallığına bağlı olarak otomatiğe bağlanmış bir haldir.” ifadelerini kullandı.
“Hükümet, Öcalan`a kulak vererek PKK`nın silah bırakacağına inanıyor”
PKK`nin yaptığı hazırlıklar, daha çok silahlanması, daha çok çocuk ve genç dağa götürmesi gibi gelişmelerin, PKK`nin silah bırakmayacağının en açık kanıtı olduğunu söyleyen Güçlü, “Hükümet, Öcalan`a kulak vererek PKK`nın silah bırakacağına inanıyor. Ya da inanır görünüyor. PKK`nın Kandildeki yönetici eliti ise, bu düşüncenin yanlışlığını, Öcalan`a doğrudan karşı çıkarak göstermek istemiyor. Kendi yoğurt yiyiş tarzıyla ifade ediyor. PKK`nin, 6-7 Ekim Kobani Eylemleri, Hükümetin ve Öcalan`ın “çözüm konseptine” katılmadığının işaret fişekleriydi. Cizre olayları da bu yaklaşımın bir kez daha hatırlatılmasıdır.” tespitinde bulundu.
“PKK tek parti, tek ideoloji, tek lider-şef anlayışına sahiptir”
PKK`nin yapısal saldırganlığının, çatışmacılığının ve provokatörlüğünün hedeflerinden birinin de, Kürdistan`da kendisi dışında siyasi parti, örgüt, oluşum veya herhangi bir platformu görmek istememesinden kaynaklandığını belirten Güçlü, sözlerini şöyle sürdürdü:
“PKK, Kemalistlerin, Baasistlerin, Stalinistlerin bir eseridir. Bundan dolayı da tek parti, tek ideoloji, tek lider-şef anlayışına sahiptir. Bu anlayışı ve yapısı gereği de, Kürdistan`da tek başına egemen olmak istemektedir. Bunun için de Kürdistan`daki bütün siyasi parti, örgüt, platform ve oluşumları tasfiye etme stratejine sahiptir. Kuruluş felsefesi de budur. PKK, bu stratejisi ve kuruluş felsefesi gereği değişik dönemlerde Kürdistan örgütlerine saldırdı. Bu strateji ve kuruluş felsefesinin gereği olarak da, binlerce Kürt Yurtseverini, parti ve örgüt yöneticilerini katletti. Kürt liderlerini öldürdü. Kendi içinde binlerce Kürt gencini infaz etti.” ifadelerini kullandı.
“PKK Kürdistan`da bu insanları ya öldürdü, ya kaçırdı ya da evlerini yaktı”
PKK`nin Çözüm Sürecinin başlamasıyla birlikte stratejisi ve felsefesi gereği HÜDA-PAR`a ve öncesinde de HÜDA PAR`a yakın dernek yöneticilerine ve üyelerine saldırdığını hatırlatan Güçlü, PKK`nin Kürdistan`ın birçok şehrinde saldırdığı bu insanları ya öldürdüğünü, ya kaçırdığını ya da evlerini yaktığına dikkat çekti.
Güçlü, “Yakın zamanda, 6-7 Ekim Kobani Eylemlerinde, HÜDA-PAR üye ve taraftarları vandalist ve barbar yöntemlerle öldürüldü. PKK`nın Cizre`de de HÜDA-PAR`a saldırması, bir yöneticilerinin babasını öldürmesi, aynı strateji ve kuruluş felsefesinin bir ürünüdür. Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç da, Cizre Olaylarından sonra yaptığı açıklamalarda bu gerçeği dile getirdi.” şeklinde konuştu.
“PKK`nın saldırıları HAK-PAR ve HÜDA-PAR ile yapılan görüşmeler sonrası geldi”
PKK`nin Cizre`de HÜDA-PAR`a saldırmasının zamanlamasına dikkat çeken Güçlü, PKK saldırısının, Hükümetin, “çözüm sürecinde sadece PKK muhatap değildir. Bütün Kürt partileri, örgütleri, hatta siyasi platformları da muhataptır” açıklamasının akabinde gelmesinin çok manidar olduğunu söyledi.
Güçlü, “PKK`nın saldırılarının HAK-PAR ve HÜDA-PAR ile görüşme yapılmasının arkasında gerçekleşmesi de, PKK`nın diğer Kürdistan parti ve örgütlerini yok etme ve tasfiye etme stratejisi ve kuruluş felsefesine uygun düşmektedir.” ifadelerini kullandı.
“İHD raporu PKK`yi yalanlıyor”
PKK`nin saldırılardan sonra yaptığı ilk açıklamalarda HÜDA-PAR`ın kendilerine saldırdığını ve bir genci öldürdüklerini söylemelerinin yine kendilerine yakın bir dernek olan İHD raporuyla yalan olduğunun ortaya çıktığını belirten Güçlü, öldürülen gencin, polis kurşunuyla öldürüldüğüne dikkat çekti.
Güçlü, “Bu da saldırının HÜDA-PAR`dan değil, PKK`dan geldiğini ortaya koymaktadır. Ayrıca şunu ifade etmek gerekir ki, bugünkü koşullarda ve aşamada, her konu bir tarafa, HÜDA-PAR`ın PKK`ya saldırması hiçbir anlamda çıkarına uygun değildir. HÜDA-PAR`lılar için bu koşullarda PKK`ya saldırmak, ya bir çılgınlık ya da tam bir provokasyon olur. Siyasi ve örgütsel menfaatlerine de taban tabana aykırı olur.” tespitinde bulundu. (İLKHA)