Cizre`de tekerrür eden tarih
Hüseyin Kaya / Doğruhaber / Haber Yorum
Cizre`de gözü dönmüş PKK vahşeti yaşandı/yaşanıyor.
Çeteler, uluslararası emperyalizm ve istihbaratlar nezdinde meşruiyet kazanmış olmanın verdiği kudurganlıkla kendilerine itaat etmeyen Müslüman halka yönelik vahşi saldırılar gerçekleştirdiler.
Bir bölge kuşatma altına alındı ve insanlar evlerinin içinde yakılmaya kalkışıldı.
Bu bir yönüyle yirmi yıl önceki tarihin tekerrür etmesiydi.
Cizre`nin kendisi bir tarihtir aslında. Meşhur tarihçi İbn-i Esir, büyük bilgin Ebu`l İzz Cezeri, şiir dâhisi Melayê Cezeri Cizre`de doğan tarihi şahsiyetlerdir. Şeyh Ahmedê Xanê, “Mem û Zîn” adlı eserinde Cizre`de yaşanan bir olayı konu edinmiştir.
Bediüzzaman Said Nursi de bir süre Cizre`de kalmış ve ders vermiştir.
Aslında tarih, Cizre`de daha da eskidir.
Nuh aleyhisselam dönemindeki Tufan anlatılırken Hud Suresi 44. ayette şöyle buyurur Rabbimiz: “Denildi ki: Ey yer suyunu çek! Ey gök, sen de tut! Su çekildi, iş de bitti. Gemi Cudi`ye oturdu. Zalimler güruhu Allah`ın rahmetinden uzak olsun, denildi.”
İşte Cizre, geminin indiği yer olan Cudi`nin yanındaki yerleşim yeridir. Önemli bir yerdir Cizre ve önemli insanlar çıkarmıştır bağrından.
Marksist PKK`nın ifsat ideolojisiyle ortaya çıkıp, derin devletin en korkunç yüzünün sergilendiği günlere kadar dindar kimliği ile bilindi Cizre.
Sonra kirli bir savaş başladı.
İnsanlar iki taraftan birini seçmeye zorlandı.
Buna karşı direnen ve İslami kimliğini muhafaza etmeye çalışan yiğit insanlar da vardı Cizre`de.
Zulmün iki tarafını da kabul etmediler. Yiğit Müslüman öncülerden Şeyh Zeki, bir PKK saldırısında şehid edildi.
Muvahhid Müslümanlar, Marksist Pkk çetesi tarafından bir bölgede kuşatma altına alındı.
Aylarca çevreyle irtibatları kesildi.
Kuşatma altındaki bölgeye yiyecek girişine bile izin verilmedi.
Yardım götürmek isteyen Müslümanlar kaçırılıp vahşice katledildi.
Müslümanların izzetli direnişi karşısında PKK çeteleri gerilemeye başladı.
Jitem`in başını çektiği kirli yapılanmalar, bu kez Müslüman halka karşı kirli bir savaş başlattılar. Çok sayıda dindar insan “kirli savaş”ın önünde engel olarak görüldüğü için zindanlara atıldı.
Uluslararası “zındıka komitesi” yeniden dizayn edilmiş PKK üzerinden tüm bölgede yeni bir operasyon başlattı.
Tam da “Taşların bağlandığı ve itlerin salındığı” bir ortam oluşmuştu.
Güce boyun eğmek zorunda kalan halk için “Bölgenin tek gücü Pkk`dır” algısı oluşturuldu. PKK da bu güç zehirlenmesinin etkisiyle muhalif hiçbir güç bırakmama operasyonuna başladı. Aşiretler ve korucular PKK`ya “Bağlılık bildirmek” zorunda kaldılar.
Artık her alan açılmıştı Marksist örgüt için.
Köy ve mahallelere kadar örgütlenmeye girişildi.
Muhalif gibi duranlara “Çatı örgütlerde” belirlenmiş alanlarda faaliyet gösterme izni verildi.
Siyasetçiler kaçırıldı, yakınları tehdit edildi.
Serbest bırakılanlar “Tam hidayete ermiş” şekilde hemen ilk iş olarak “sistem partileri”nden istifa edip PKK`ya yakın partiye geçtiler.
Muvahhit Müslümanlar tehditlere boyun eğmeyip teslim olmadılar.
Dernekleri, parti binaları yakıldı, bombalandı; Ubeydullah Durna gibi güzel bir insan şehid edildi.
Cizre`nin yiğit Müslümanları hep direndi. Yirmi yıl önce canları pahasına direndikleri gibi direndiler.
Yetmiş yaşındaki şehidin pak kanı, Marksist örgütün kirli yüzünü bir kez daha ortaya çıkardı.
Evet, Cizre`de tarih tekerrür ediyor.
Allah`ın izniyle “Zındıka komitesi”ne taşeronluk yapanların zillete düşmesi yakındır.