`Devlet sadece saldırganların güvenliğini sağlıyor`
Cizre saldırılarını değerlendiren HÜDA PAR Dış İlişkiler Danışmanı Araştırmacı Yazar Zeynep Bozdaş PKK`nin bölgede farklı ideolojiyi benimsemiş yapıların tasfiye etme amaçlı olduğuna dikkat çekerek devletin bölgede sadece saldırganların güvenliğini sağladığına dikkat çekti
HÜDA PAR (Hür Dava Partisi)Dış İlişkiler Danışmanı Araştırmacı Yazar Zeynep Bozdaş, PKK`nin özellikle HÜDA PAR gönüllüleri ve dindar Müslümanların tasfiyesi amacıyla Abdullah Deniz'in katledilmesiyle sonuçlanan Cizre'de PKK saldırılarını değerlendirdi.
Bozdaş, karakoldan çıkmayan polisin saldırıya uğrayan partinin taziye konvoyuna dikkat çekerek devletin sadece saldırganların güvenliğini sağladığını vurguladı.
İşte o röportaj...
Cizre`de Dindar halka yönelik bir katliam girişimi oldu, bu konu ile ilgili değerlendirmenizi alabilir miyiz?
"O mahallenin etrafında hendeklerin ne işi vardı"
BOZDAŞ- Bölgede farklı bir ideolojiyi, çizgiyi benimsemiş yapılar yıllardır saldırıya maruz kalıyor. 6-8 Ekim olayları, bu saldırıların en şiddetli gerçekleştiği dönemlerden bir tanesiydi. 27 Aralık`ta ise 6-8 Ekim olaylarının Cizre versiyonunu gördük. İnsanlar evlerinde yakılmak istendi, kurşun yağmuruna tutuldu. PKK`nin şehir çeteleri, bu saldırılarına yine 6-8 Ekim olaylarındakine benzer türde gerekçe sunuyorlar. O dönem sokakta ‘barışçıl gösteri` düzenlerken birilerinin onlara polis ile birlikte saldırdığını öne sürmüşlerdi. Oysa bahçesinde kurban keserken vurulup, çetelerin korkusundan hastaneye gidemeyen, saldırıya uğrayıp defalarca polisi aramasına rağmen polisin ‘müdahale edemeyiz` cevabıyla karşılaşan insanları gördük. Sadece Mustazaflar, HÜDA PAR çevresinden söz etmiyorum. Sakallı ve eşinin tesettürü sebebiyle sokakta saldırıya uğrayan farklı yapılardan insanları hepimiz görmedik mi? İnsanları vahşice katlettiler, üstelik son derece rahat koşullarda. Zira bölgede, polis karakoldan çıkmaya tenezzül etmiyordu, her yeri yakıp yıktılar ama yine mağdur rolü oynadılar. Cizre`de de aynı şeyi yapıyorlar. Taziye çadırına gece, iki kişinin saldırdığını ve bunların HÜDA PAR`lı olduklarını söylüyorlar. Aslında sonradan HÜDA PAR`lı olup olmadıklarını bilmediklerini de söylediler. Sakallı, siyah kıyafetli kimine göre de maskeli kişiler. Aslında o kadar tutarsız açıklamaları var ki şahsen böyle bir müdahalenin yaşandığını düşünmüyorum. Velev ki böyle bir müdahale oldu, o kişilerin HÜDA PAR`lı olduğunu nerden biliyorsunuz, o mahallenin etrafında hendeklerin ne işi vardı, bir iki hafta önce o mahalledeki evlere neden saldırdınız? Bu sorulara cevap var mı, hayır. İnsanların evleri yakıldı, kurşun yağmuruna tutuldu. Görüntüler mevcut. Böyle bir vahşiliğin gerekçesi olabilir mi?
"Rahat katliam gerçekleştirsinler diye sokakta tek bir polis yoktu"
Hatırlarsınız 6-8 Ekim olaylarında da DTK`nin içinden birkaç kişi yaşananları provokatörlere bağlamış, diğerleri ise buna karşı çıkmıştı. Aynı tablo Cizre`de sahneleniyor. KCK`nin açıklamalarını okuyun. Açıkça hedef tahtasına HÜDA PAR oturtuluyor, yine DTK Eş Genel Başkanı Selma Irmak; ‘`Gençlerimiz, örgütümüzün belirlediği politika çerçevesinde hareket ediyor.`` dedi. Yani bu vahşi çetelerin ‘`provokatör` değil bizzat kendi politikalarının uygulayıcısı olduklarını itiraf etti. Peki bu durumda yapılan her eylemde provokatör aramak ne demek? Bakın itiraf ediyorlar, destekliyorlar.
Vahşet açıkça yaşanmasına rağmen KCK ve PKK medyasının iftira dolu açıklamaları gerçekten trajikomik. Cizre olaylarında evler saatlerce tarandı, yakıldı, itfaiye arandı gelmedi, yaralılar için ambulans arandı gelmedi, polis gelmedi, asker gelmedi ama ‘`HÜDA PAR devletin tetikçisi` diye hala yazmaya utanmıyorlar. 6-8 Ekim`de o vahşiliği sergilerken tek bir polis yoktu sokaklarda, Cizre`de 7 saat sonra polis geldi. Zannediyorum rahat rahat katliam gerçekleştirsinler diye. İstihbarat masalarından kalkmayan da onlar. İstedikleri gibi öldürüyorlar, kimse dokunmuyor onlara peki nasıl oluyor da HÜDA PAR`ı devlet kullanmış oluyor? Bu güne kadar Mustazaflar`a, HÜDA-PAR`a karşı gerçekleştirdikleri yüzlerce saldırıda, kamuoyunda yankı uyandıran Yasin Börü ve arkadaşlarının katillerinin bulunması haricinde devlet hangisinde onlara dokundu? Madem devlet HÜDA-PAR`ı kullanıyor, kolluyor, aynı anda teşkilatları kuşatılıp taranırken neden kimse onlara müdahale etmiyor? Cizre`de üyelerinin evleri taranırken neden saatlerce devlet yoktu ortada? Bence PKK`ye gönül verip ezber cümlelerle karşı tarafa iftira püskürtenlerin bu soruları, mensubu oldukları yapıya yöneltmeleri gerekiyor.
Her fırsatta farklı ideolojideki insanları yakmaya çalışanları, sözde yetkililerin sahiplenmesine rağmen bölgedeki bazı yapılar hala PKK`yi aklayıp olayı bir çatışmaymış gibi gösterme derdinde. Bunun iyi niyetli olduğunu düşünmüyorum. PKK, her fırsatta sivillere yönelik katliam girişiminde bulunuyor birileri de ‘çatışma` var diyerek algı operasyonu oluşturuyor. Cizre`de evlerin getirildiği durumu gördünüz. Bu açıkça bir katliam girişimidir, çatışma değil, apaçık gerçek tamda bu.
Kolluk Kuvvetleri olaylara neden müdahale etmiyor?
" Polis, sadece ceset toplamak için olay yerlerine gidiyor"
BOZDAŞ- PKK tarafından kaçırılan muhabirin ailesini, HDP`ye-PKK`ye yönlendiren kolluk kuvvetlerinden, gerçekten PKK`nin eylemlerine müdahale etmesini bekliyor musunuz? 6-8 Ekim katliamlarında kendileri için sokağa çıkma yasağı uygulamışlardı. Çözüm sürecine zarar gelmesin de ne yaşanıyorsa yaşansın. Çözüm süreci, kan dökülmemesi için değil mi? Yada şunu sormalıyız; çözüm süreci sadece asker-polis-PKK`li kanı dökülmemesi için mi? Sürecin taraflarından birinin farklı yapılara saldırması hukuken meşru mu? Yaşananlardan sürecin anlamının tam da bu olduğunu görüyoruz. Polis, sadece ceset toplamak için olay yerlerine gidiyor. Elbette o sürede olaylar yatışmış, ölen ölmüş, failler çoktan ortalıktan kaybolmuş oluyor. 6-8 Ekim hadiselerinde Bingöl İl Başkanımız olayların vahametini anlatmak için bir bakanı arıyor ve ‘abartıyorsunuz` cevabını alıyor. Cizre hadiselerinde Başbakan Davutoğlu da ‘abartılıyor` ifadesini kullandı.Gebe bir hanımefendi banyo duvarı kırılarak yanmaktan kurtarıldı, evlerde kurşun deliği olmayan duvar kalmadı ama tüm bunlar abartılıyor? Yetkililerin bu ifadeleri kullandığı bir ortamda kolluk kuvvetlerinin görevini yapmasını bekliyor musunuz gerçekten? 'Paralel polis' işi diyorlar şimdilerde. Başbakan, ‘abartılıyor` ifadesini kullanıyor, bölgede emniyet amiri olsaydı da bu ifadeyi kullanıp müdahale etmeyecekti olaylara. Bu durumda her şeye ‘paralel` demek kolaycılık, sorumluluktan kaçmak olmuyor mu?
Bu olaylarda hükümetin tavrı samimi mi?
" Hükümet bir iki hoş cümle dışında fiili bir icraat yapmadı"
Olaylar anlatıldığında ‘abartıyoruz` diyen bakanın daha sonra Bingöl`de ‘kurban eti dağıtan insanları vahşice öldürdüler` diye konuşması, güvenlik sebebiyle bölgede rahatça bir yerden bir yere gidemiyorum` diyen vekilin sonrasında saldırıya uğrayan partiye ‘militan` benzetmesi yapıp olayı çatışma olarak yansıtması samimiyet göstergesi midir siz karar verin. Halka yönelik saldırılar sebebiyle oluşan kamuoyu baskısı, birkaç hoş cümle ettiriyor evet ama bunun dışında fiili bir icraata rastlamadık henüz.
İhbar sebebiyle durdurdular taziye konvoyunu. Düşünebiliyor musunuz, polis saatlerce süren saldırıya müdahale etmiyor, saldırganlar ellerini kollarını sallaya sallaya evleri yakıyor ve bu sırada karakoldan çıkmayan polis saldırıya uğrayan partinin taziye konvoyunu garip bir gerekçeyle durduruyor. Samimiyet diyorduk ya, maalesef görünen o ki devlet bölgede sadece saldırganların güvenliğini sağlıyor. Saldırıya uğrayanlara ise darbe vuruyor. Yapılanlar; HÜDA PAR AK Parti`nin paramiliter gücü iftiralarına somut cevap teşkil ediyor aslında.
( Necmi Durmazer-İLKHA )