• DOLAR 34.468
  • EURO 36.349
  • ALTIN 2866.049
  • ...
`Olası bir iç savaştan en çok Kürt halkı zarar görür`
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 

Cizre'deki PKK saldırılarıyla ilgili açıklamalarda bulunan HÜDA PAR Genel Başkanı Zekeriya Yapıcıoğlu, basın toplantısının ardından basın mensuplarının sorularını yanıtladı.

Kürdistan`da olası iç savaştan Cizre`de gelişen olaylara ve paralel yapıya kadar birçok soruyu yanıtlayan Yapıcıoğlu, PKK`nin İsrail`le aynı zihniyet paralelinde çalıştığına ve olası bir iç savaştan en çok Kürt halkının zarar göreceğine vurgu yaptı.

“Bıçak kemiğe dayandığında halk kendisini savunacaktır”

Bir basın mensubunun, “İç savaş gündeme gelebilir demişsiniz. Bundan HÜDA PAR`ın kendisine yönelik saldırılara karşı karşılık verebileceği anlamı mı çıkıyor?” şeklinde ki sorusuna Yapıcıoğlu, “HÜDA PAR bir siyasi partidir. Silahlı bir yapı değildir. Silahlı bir kolu da yoktur. Fakat saldırılar mütemadiyen devam ederse, bıçak kemiğe dayandığında halk kendi kendisini savunma pozisyonunda kalacaktır. Benim söylediğim budur, yoksa HÜDA PAR silahlı bir yapı değildir, silahı da yoktur, silahlı bir kanadı da yoktur. Ben HÜDA PAR ve PKK'nin çatışmasından bahsetmiyorum.” şeklinde cevaplandırdı.

“HDP içerisindeki İslam düşmanı bazı kişi ve gruplar gerekse uluslararası Siyonizm kışkırtmalarının bu olaylarda etkisi var”

“Amerika konsolosluğundan bahsettiniz. Bu olayların arkasında konsolosluğun olabileceğini bazı gazetelerde söylediniz. Bunu biraz açabilir misiniz neye dayanarak bu iddiada bulundunuz? Süreç hedef alınmış olabilir mi? Şeklindeki bir soruyu yanıtlayan Yapıcıoğlu, “Çözüm süreci elbette hedeflerden bir tanesidir. Bizim hedef olma nedenlerimizden bir tanesi de az önce de bahsettim gerek HDP içerisindeki İslam düşmanı bazı kişi ve gruplar gerekse uluslararası Siyonizm kışkırtmalarının bu olaylarda etkisi olduğunu söyledim. Bizim parti programımızda açıkça ifade edilmiştir İsrail diye bir devlet yoktur. İsrail diye bir dünyanın en büyük ekonomi ve büyük silahlara sahip bir terör devleti vardır. O topraklar Filistin`indir, İsrail tarafından gasp edilmiştir. 1967 sınırlarından öncesine çekilmesi şeklinde bazı tezler bu ara gündemdedir. Bize göre 1800'lü yıllarda bugün orada yaşayan Yahudilerin ataları nereden gelmişse herkes kendi atalarının memleketine dönmek zorundadır. Elbette orada yaşayan daha önce de orada yaşamış olan Yahudilerin orada yaşama hakkı vardır. Fakat hiçbir Siyonistçin gelip oradaki insanları oradan kovarak oraya yerleşme orayı işgal etme hakkı yoktur. Bu gasptır, bu işgaldir. Buna karşı çıkıyor olmamız bunu yüksek sesle dile getiriyor olmamız Siyonistlerin hedefi olmamız haline gelmesi ve birilerinin bizim üzerimize salınması için yeterli bir sebep olmaktadır.” ifadeleriyle cevap verdi.

“Olaylar abartılmıyor, hatta vahametinin farkına varılmış değildir”

Bir gazetecinin, DTK Eş Başkanı Hatip Dicle'nin Cizre'de ki olaylarla ilgili 3. bir el 3. bir güç vardır açıklamasını hatırlatarak, “Siz öyle bir şey düşünüyor musunuz, öyle bir şey var mıdır? Varsa bu 3. güç kimdir? Başbakan Davutoğlu'nun da Cizre'deki olayları paralele bağlaması bu bağlamda olaylarla ilgili abartılıyor açıklaması vardır. Nasıl değerlendiriyorsunuz? Şeklindeki sorusunu yanıtlayan Yapıcıoğlu, “Olaylar abartılmıyor vahametinin farkına varılmış değildir. Bu olaylar günbegün şiddetlenerek devam edeceği bir seyir izliyor. Olayların içerisinde 3. bir el var mı, elbette mümkündür. 3., 4., 5., el de olabilir. Bu el kimdir, paralel mi başkası mıdır bunu şuan biz bilebilecek bir durumda değiliz. İşte hükümet yetkililerinden gelen açıklamalar malumunuzdur. Olayları provoke etmek için dışarıdan sızmalar olduğu yakalandığı şeklinde hükümet açıklama yaptı. O zaman bu provokatörlerin de kim olduğunu açıklasınlar. Cizre emniyet müdürü biliyorsunuz görevden alındı. Bunun bir sebebi acaba paralel dedikleri yapıyla bağlantısı mıdır? Veya başka bir şey midir onu da bilebilecek durumda değiliz. Sayın Hatip Dicle'nin, 3. hatta 4. elin varlığından bahsetmesi ne gibi somut verilere dayanıyor. Biz bunu bilmiyoruz. Dolayısıyla şuanda onu değerlendirmek yani bu 3., 4. elin kim olduğunu söylemek bizim açımızdan mümkün değiliz. Biz afaki, sadece zanna dayalı konuşmak istemiyoruz. Fakat şunu söylemek zorundayız. Hiç kimse bu olayı provokatörler yaptı bu olay çok fazla abartıldı veya dışarıdan bazı eller bu işin içerisine girdi, olayları bu noktaya getirdi diyerek kendi sorumluluğundan kurtulamaz. Özellikle hükümetin suçu, paralele veya provokatörlere yükleyerek sorumluluktan kurtulması mümkün değildir. İşte az önce söyledim 27 Aralık günü katledilen Abdullah Deniz'in cenazesi köyüne defnedilmek için götürülürken 28 Aralık günü gece saatlerinde Cizre'nin hem girişinde hem de çıkışında 2 kez cenaze konvoyunun önü kesilmiştir. Bunu da mı paralel yaptı veya provokatörler mi gelip bu yolu kesti? Bunlara da hükümetin cevap vermesi gerekir.” şeklinde konuştu.

“YDG-H'li dedikleri kişilerden bir tanesi HDP Cizre ilçe eş başkanıdır”

Hatip Dicle'nin sabah saatlerinde YDG-H'li gençler ile HÜDA PAR arasında görüşme olmuş çatışma olmaması konusunda. Bunun bilgisi size ulaştı mı? Şeklindeki bir soruyu yanıtlayan Yapıcıoğlu, “Sayın Hatip Dicle somut bir bilgiyle bunu söylemişse o zaman ben buradan söylüyorum YDG-H'li dedikleri kişilerden bir tanesi HDP Cizre ilçe eş başkanıdır.

4 kişi olayların meydana gelmesinden yani saldırının başlamasından yaklaşık 13 saat kadar önce Cizre İlçe Başkanlığımızı ziyaret etmişlerdir. Bu ziyaretin sebebi de 13 Aralık günü Cizre'de Mustazaflar Cemiyeti Cizre Şubesi Kadın Kolları tarafından tesettüre hakaret olarak isimlendirebileceğimiz eylemleri protesto amacıyla yapmış olduğu basın açıklamasıdır. Ve bu olaydan ötürü bizden özür beklediklerini dile getirmişlerdir. Arkadaşlarımız da özür dilemeyeceklerini söylemişler. Bu olaydan sonra kendilerine 6 saat boyunca uzun namlulu silahlarla evleri tarandığı halde halen bizden mi özür bekliyorsunuz şeklinde arada bir diyalog yaşandığını belirtelim. Bahsettiği görüşme budur. Çok sayıda defalarca görüşme yoktur. Bir tek kez HDP ilçe teşkilatı ve yanındaki bir kaç kişiyle beraber Cizre ilçe teşkilatımızı ziyaretleri söz konusudur. Ziyaret 26 Aralık günü saat 14.00 sıralarında gerçekleşmiştir. 27 Aralık günü Genel Başkan Yardımcılarımızdan Sayın Hüseyin Yılmaz ile Sayın Hatip Dicle'nin iki kez telefon görüşmesi olmuştur. İlk telefon görüşmesinde Sayın Dicle, Genel Başkan yardımcımızı aramış gerginliğin tırmanmaması için sağduyu çağrısı yapılması talebinde bulunmuş.  Bu olayın provokasyon olduğunu belirtmiş. Kendisinin HDP ve Kandil ile görüşerek tansiyonu düşürecek açıklamalar yapmalarını onlardan isteyeceğini beyan etmiştir. Bu telefon görüşmesinde kısa bir süre sonra hem DBP Eş Başkanı Kamuran Yüksek hem de Kandil tarafından zehir zemberek açıklamalar gelmiştir. Bu açıklamalardan sonra ikinci bir telefon görüşmesi daha olmuştur. Bu kez Sayın Genel Başkan Yardımcımız Sayın Dicleyi aramış "Sağduyu açıklamanız böyle mi olmalıydı" şeklinde serzenişte bulunmuştur. Bunun üzerine Sayın Dicle bunu telafi edeceklerini Kandil'den ortamı yumuşatacak tansiyonu düşürecek bir açıklama yapması talebinde bulunacağını beyan etmiştir. Görüşmeler bu minvaldedir. Bunların dışında da arada herhangi bir görüşme benim bilgim dâhilinde yoktur.

“Cizre`deki arkadaşlarımızın evlerinin işaretlenmesi kesinlikle söz konusu değildir”

Şunu da belirtelim Sayın Dicle katılmış olduğu bir televizyon programında Cizre'deki parti üyelerimize ait evlerin işaretlendiği bilgisinin Genel Başkan Yardımcımız Hüseyin Yılmaz tarafından kendisine verildiğini canlı yayında ifade etmiştir. Arkadaşlar Cizre`deki arkadaşlarımızın evlerinin işaretlenmesi diye bir olay kesinlikle söz konusu değildir. Böyle bir bilginin Genel Başkan Yardımcımız Sayın Yılmaz tarafından Hatip Dicle'ye bildirilmiş olması da asla söz konusu değildir. Bu konuşmadan sonra ben hem Genel Başkan Yardımcımızı hem de Cizre İlçe Başkanımızı bizzat aradım böyle bir şey var mı diye. İşaretlemenin olmadığını ve bu yönde bir bilginin de kendileri tarafından hiç kimseye verilmediğini açıkça ifade etmişlerdir. Evlerin işaretlenmiş olması şu nedenle ısrarla öne çıkarmak istiyorlar. Diyorlar ki Cizre küçük yer herkes birbirini tanır eğer PKK yapmış olsaydı neden evlere işaret koyma ihtiyacı hissetsin. Evler işaretlendiğine göre Cizre'yi bilmeyen veya Cizrelileri tanımayan kişiler tarafından bu olaylar yapılmıştır ki doğru evleri bulmak için önceden işaret konmuş. İşaret koyma olayı dediğim gibi asla söz konusu değildir.” dedi.

“Bizim içimize herhangi bir sızma olmadığını çok net ifadelerle söyleyebiliriz”

Selahattin Demirtaş olayların hemen sonrasında iki taraf için sızma var ajanlar var diye açıklama yapmıştı. Siz kendi adınıza partinize sızmanın olmadığını açıkça söyleyebilir misiniz? Şeklinde ki soruyu da yanıtsız bırakmayan Yapıcıoğlu, “Dedik bunu zaten bir de burada ifade edelim. Biz hem merkez teşkilatlarımızda görev alan arkadaşlarımızı hem de yerel teşkilatlarda görev alan arkadaşlarımızı tek tek tanıyoruz. Bizim içimize herhangi bir sızma olmadığını çok net ifadelerle söyleyebiliriz. Fakat Sayın Demirtaş'ın kendilerinin içine sızma olduğu yönündeki tespiti bir bilgiye dayanabilir. Bizim içimize bir sızma olabileceği yönündeki iddiaları sadece bir zandır veya olayı dengelemek için sarf ettikleri sözlerdir diye düşünüyoruz.

“PKK, DTK, HDP içerisine sızmalar olduğunu kendileri söylüyor”

 Zaten sadece Demirtaş değil tek tek isim vermeye gerek yok daha önce pek çok yetkili tarafından şu husus dile getirilmiştir. KCK operasyonlarıyla siyasi kadrolarda çok ciddi boşluklar oluştu. Bu boşluklarda sızmaları gerçekleştirmek için bilinçli bir şekilde yapıldı. Daha sonra pek çok sızma oldu. Abdullah Öcalan'ın avukatlarının arasına kadar sızma olmuşsa varın gerisini siz hesaplayın şeklindeki cümleler kendilerine aittir. Evet, hem PKK'nin içerisine hem onların gençlik yapılanmasının hem DTK'nın hem de HDP'nin içerisine sızmalar olduğunu kendileri söylüyor. Biz de onların söylemlerinden bunu biliyoruz.” şeklinde konuşarak sözlerini noktaladı.

Basın toplantısı Yapıcıoğlu`nun sorulara verdiği yanıtların ardından sona erdi. (Zeki Aras İLKHA)

Bu haberler de ilginizi çekebilir