Rafa kaldırılan bir katliam dosyası: Roboskî
Kürt halkının yaşamış olduğu asırlık zulümlerin son halkası olarak faşist devlet eliyle gerçekleşen Roboskî katliamının üzerinde tam 3 yıl geçti. Hukuk dışına itilen, ötekileştirilen ve tozlu raflara kaldırılan dosyanın failleri aslında belli...
Cumhuriyetin uygulamaları, katliam ve idamları sonrasında mecburi ikametler, sürgünler, sindirmeler ve hapislerle dolu yılların ardından, özellikle PKK ile çatışmanın boyut kazandığı 90`lı yıllarda yürütülen kirli savaş taktikleri ve faili meçhul cinayetler, iki ateş arasında kalan Kürtlere ağır bedeller ödetti ve ödetmeye devam ediyor. Devletin bekası adına halka yaşatılan zulümlerden en fazla nasibini alan ümmetin yetimleri Kürtler ve bu yetimlerin yurdu Kürdistan coğrafyası oldu.
“Roboskî katliamı Şırnak`ta Devlet eliyle işlenen ilk katliam değildi”
Özellikle Cumhuriyetle birlikte Kürt halkının maruz kaldığı katliamlara Roboskî ile yeni bir halka daha eklenmişti. Aslında Şırnak`ta Devlet eliyle işlenen ilk katliam değildi Roboskî...
20 yıl önce Şırnak merkeze bağlı Koçağılı (Beysukê) ve Kuşkonar (Gever ) köylerinde PKK`li olduğu gerekçesiyle savaş uçakları 38 masum Kürd`ü katletmiş, 13 kişiyi de yaralamıştı. Ne yazık ki devlet eliyle işlenen o katliamdan da kimsenin haberi olmadı ve dolayısıyla yargıya bile intikal etmedi. Mağdur ailelerin tüm hak arama girişimleri sonuçsuz kalmış, katliam faili meçhul olarak tozlu raflarda yerini almıştı.
AİHM Türkiye`yi tazminat ödemeye mahkûm etti
20 yıl sonra 38 kişinin öldüğü Koçağılı ve Kuşkonar köylerinin bombalanmasıyla ilgili olarak Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı, sadece soruşturma başlattı. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ise Şırnak`ta 26 Mart 1994 tarihinde Türkiye savaş uçaklarının iki köyü bombalayarak 38 köylünün katledilmesine neden olduğu gerekçesiyle Türkiye'yi 2 milyon 305 bin Euro tazminat ödemeye mahkûm ederek önemli bir karara imza attı. Kararın Türkiye`yi mahkûm etmesi yönünde verilmesinin diğer önemli bir unsuru ise Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine (AİHM) taraf devletlerin mahkemeyle işbirliği yapma, mahkemeye gerekli kolaylıkları sağlama yükümlülüğünü yerine getirmediği olarak gösterildi.
Katledilenlerin otopsi işlemleri yapılmadı, resmi kayıtlarda düşürülmedi
Önemli bir o kadar skandal diğer bir detay da katledilen 25 köylünün Gever Köyü`nde toplu mezara gömülmesi, defalarca yazılı başvuru olmasına rağmen otopsi işlemlerinin yapılmadığı, bundan dolayı öldürülen şahsıların resmi kayıtlarda bile düşürülmediğidir.
Çoğu çocuk 35 masum katledildi
Roboskî (Ortasu) katliamı 28 Aralık 2011 tarihinde ilikleri donduran gecede TSK`nın Şırnak`ın (Şirnex) Uludere (Qiliban) İlçesi Irak sınır bölgesinde, F-16 savaş uçaklarıyla yaptığı bombardıman sonucunda; bir lokma ekmek eve götürmek için çabalayan çoğu çocuk 34 Kürt vahşice katledildi.
Katliamdan bir kişi yaralı olarak kurtuldu. Bombardıman sonucunda katledilenlerin, Irak'tan Türkiye'ye mazot ve sigara getirmek için, mazlum ve mağdur edilmiş, ailesine bir lokma ekmek götürmek isteyen masum köylülerden başkası değildi.
Katliamın, ABD`den alınan istihbarat nedeniyle gerçekleştiği iddia edildi
Genelkurmay Başkanlığı devlet eliyle gerçekleştirilen katliam sonrasında yaptığı açıklamada; 28 Aralık 2011 tarihinde saat 18.39`da tespit edilen grubun PKK'nin kullandığı yolları kullanması sebebiyle vurulmasına karar verildiğini ve bombardımanın TSİ 21.37 - 22.24 arasında gerçekleştiğini belirtti. 16 Mayıs 2012 tarihinde katliamın, Amerika Birleşik Devletleri'nden paylaşılan istihbarat nedeniyle gerçekleştiği belirtilse de daha sonra yapılan açıklamalarda sözkonusu bilgiler yalanlandı.
İnsan hakları savunucuları bombardımanı, katliam olarak raporlara geçirdiler
Katliamın ardından birçok insan hakları savunucusu, sivil toplum kuruluşu, heyet oluşturarak katliam bölgesinde incelemelerde bulundu.
İnsan hakları savunucuları heyeti, Qilaban`da (Uludere)34 insanın öldürülmesini yargısız infaz olarak değerlendirerek bombardımanı katliam olarak raporlarına geçirdiler.
Olayı araştırmak üzere TBMM'de Uludere Alt Komisyonu kuruldu. Gerçekleşen katliam, Uluslararası Ceza Mahkemesi'ne taşındı. Başvuruda Türkiye'de etkin bir soruşturma yürütülmeyeceği şüphesi vurgulanarak, sorumluların ancak uluslararası yargılama mekanizmaları sayesinde açığa çıkarılacağı belirtildi.
TBMM: Olayda kasıt yok
TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu konuyla ilgili hazırladığı raporda, olayda kasıt olmadığı belirtilerek, katliam dosyasını Ankara'nın karanlık dehlizlerinde kaybettiler. Katliam, önce mecliste milletvekilleri tarafından örtbas edildi, daha sonra ise yargı tarafından tozlu raflara kaldırıldı.
Devlet kendisini akladı
Her zaman olduğu gibi devlet kendi geleneğini bozmadı ve kendisinin işlediği katliamlardan yargı eliyle kendisini aklamayı bu katliamda da göstermiş oldu.
PKK gönüllü olarak devletin sindirme politikasını uyguladı
İşte bu inkâr, asimilasyon, kan, zulüm, sindirme, ölüm ve sürgünlerle geçmişi olan Kürtler, hiç bir zaman kendi kimliklerini gasp eden ve maddi-manevi varlıklarını yok edip onları hiçleştirmek ve ötekileştirmek isteyen faşist devletle barışık yaşamadı. Tabi buna karşı inkâr ve asimilasyon zihniyeti üzerine inşa edilen ceberut devlet de uyguladığı faşist uygulamalarla hiçbir zaman Kürtlerle barışık olmadı ve yaptığı zulümleri unutturmak için çeşitli entrikalarla Kürtleri birbirine kırdırtma yoluna gitti.
PKK ise bu oyunda gönüllü olarak yer alıp, Kürt halkının yaşamış olduğu katliamlar silsilesine yeni halkalar ekledi. 26 Haziran 1992`de Diyarbakır`ın Silvan ilçesine bağlı Susa (Yolaç) köyü camisine baskın yapıp, camide namaz kılan ve İslami sohbet yapan 10 Müslüman Kürd‘ü katletti.
5 Temmuz 1993`te ise Erzincan`ın Kemaliye ilçesine bağlı Başbağlar Köyü Camisine baskın yaparak 33 insanımızı kurşuna dizdi.
Devletin yapmış olduğu katliamlarından aşağı kalır tarafı olmayan katliamlara imza atan PKK, 18 Temmuz 1993`te Van`ın Bahçesaray (Müküs) İlçesi Sündüs (Miran) Yaylası`nda 24 kişiyi, 20 Haziran 1987'de ise Mardin`in Ömerli ilçesine bağlı Pınarcık köyüne baskın yaparak 16`sı çocuk 30 kişiyi katletti.
Ceberut devletin kurguladığı oyun ne yazık ki başarıya ulaşmış, artık Kürtlerin sırtındaki yumruk PKK ile beraber katmerlenmişti…
Genelkurmay; bize verilen görevi yerine getirdik
Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı Roboskî katliamıyla ilgili soruşturma hakkında, Haziran 2013'te görevsizlik kararı verdi ve dosyayı Genelkurmay Başkanlığı Askeri Savcılığı'na gönderdi. Genelkurmay Başkanlığı Askeri Savcılığı 7 Ocak 2013 tarihli gerekçeli kararında, "Gerek şüphelilerin gerekse olayda görev yapan diğer TSK personelinin, TBMM ve Bakanlar Kurulu kararları çerçevesinde kanunun emrini icra kapsamında kendilerine verilen görev gereklerini yerine getirdikleri, görev gereklerini yerine getirirken kaçınılmaz hataya düştükleri, dolayısıyla eylemleri hakkında kamu davası açılmasını gerektiren sebep bulunmadığının anlaşıldığı…" şeklinde katliamı meşru gösterir bir şekilde gösterilerek takipsizlik kararı verildi.
“Dosyanın en kısa zamanda aydınlanması, siyasi iktidarın sorumluluğundadır”
Roboskî katliamını gerçekleştirenler mutlaka cezalandırılmalıdırlar. Kasıt bulunup bulunmaması önemli değildir. Hata da olsa, koordinat yanlışlığı olsa da ortada katledilen 34 masum can var ve bunların hesabı mutlaka sorulmalıdır. Roboskî katliamının hesabı mutlaka verilmelidir. Yargı eliyle örtbas edilmesi ve faili meçhul olarak kalması engellenmelidir. Bu katliamın faillerinin bulunması ve dosyanın en kısa zamanda aydınlanması, mevcut hükümetin sorumluluğundadır.
Hükümet katliam dosyasının tozlu raflara kaldırmasına göz yummuş
‘`Uludere, AK Parti'ye yapılmış açık bir komplodur. Bu süreç AK Parti'ye karşı sabotajdır, itibarsızlaştırma sürecidir.” Görüşü Hükümette hâkim olmasına rağmen, katliamı aydınlatmak bir yana, katliamın üstünü örtmek çabasına gidilerek, dosyanın tozlu raflara kaldırmasına göz yumulmuş, bu durum ise Kürtlerde ayrıca kalıcı ve kapanmayacak bir yaranın açılmasına neden oldu.
Hangi dakika ve saniyede bombaların masum köylülerin üzerine bırakıldığına dair koordinatlar ortadayken F-16'lara ''vur'' emri verenleri bulmanın bu kadar zor bir iş olmaması gerek herhalde.
Erdoğan; Genelkurmaya teşekkür ediyorum
Katliamdan sonra değerlendirmelerde bulunan dönemin Başbakanı şimdiki Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, katliamın neden yapıldığına değinmeden, "Medyaya rağmen Genelkurmay'a teşekkür ediyorum." Evet Genelkurmay`ın Roboskî katliamı ile ilgili olarak gösterdikleri hassasiyetten dolayı özel olarak teşekkür eden Erdoğan, medyanın olayı "katliam", "kirli savaş", "devlet halkını bombalıyor" diye haberleştiren medyayı eleştiriyor bunların TSK'yı yıpratma çabaları olduğunu savunuyor, öldürülenlerin, '35 Kürt öldürüldü' denilerek etnik bir zemine taşındığını, Kürt vurgusunun yapılmasından duyduğu rahatsızlığı dile getiriyordu.
Hesabı sorulmayan her katliam yeni katliamların habercisidir
34 gözü yaşlı anne adalet arıyor, biliyorlar ki hesabı sorulmayan her katliam yeni katliamların habercisidir.
Gözü yaşlı Kürt anneleri, Roboskî `nin hesabı sorulmadan ve yaralar sarılmadan “Çözüm Süreci”den söz edilemeyeceğini de biliyorlar.
Gözü yaşlı Kürt anneleri, Dersim katliamı için, "Eğer devlet adına özür dilemek gerekiyorsa ve böyle bir literatür varsa ben özür dilerim ve diliyorum." diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan`a seslenerek, “İsrail`e ısrarla özür dileten bir siyasi iktidar nasıl olur da Roboskî `ye sessiz kalır? Muktedir olan siyasi iktidar niye özür dilemiyor?” sormasını da biliyorlar.
Gözü yaşlı Kürt anası, kendi vatandaşını kendi uçaklarıyla bombalama suçu işleyenlerin elbette, zalim, merhametsiz ve o kadarda faşist olduğunu da biliyor. Osman İçli