• DOLAR 34.547
  • EURO 36.015
  • ALTIN 3005.461
  • ...
İslâm Dünyagörüşü ve Geleceğin Yeni Biliminin İnşası
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 
Siracettin Aslan / İnzar Dergisi
 
Dünyagörüşü, umumî anlamda insanın -bilimsel ve teknolojik faaliyetlerinin de- dâhil olduğu araştırma sahalarındaki çabalarının görünmeyen veçhesini teşkil eden yapısal bir bütünlüğe karşılık gelir. Bu anlamda dünyagörüşü, hakikatin doğrudan zihindeki görünümüne tekabül eder (Açıkgenç, 2011, 248). Dolayısıyla dünyagörüşü, bir bakıma bilimsel zihniyetin ve ben-idrakinin transandantal/metafiziksel arka veçhesini yansıtır. Bu bağlamda düşünce tarihi boyunca tesis edilen fikir ve bilim akımları, meydana geldiği toplumun veya bilim cemaatinin dünyagörüşünden ayrık olmadığı malumu ilamdır. Bilimsel araştırmaların nihayetinde erişilen sonuçların kavramsallaştırılması da, bu süreçte etkinliği olan bilim cemaatinin ve onların tefekkür dünyalarının bir bakıma adlandırılmasıdır. Bilim gelenekleri ve buna bağlı bilimsel kavramlar yumağının dünyagörüşünden bağımsız ve kayıtsız olmayacağına ilişkin en bariz örnek, günümüz çağdaş seküler bilimidir. Günümüzde etkin ve baskın olan bu seküler bilim, ortaya çıktığı Batı uygarlığının dünyagörüşüyle bir bütünlük gösterir. Başka bir ifadeyle çağdaş bilimin, bilgisel ve bilimsel kavramlar yumağını çevreleyen Batı uygarlığının dünyagörüşü ile doğrudan bir işlevsel etkinliği vardır. Mademki çağdaş bilim, Batı uygarlığının dünyagörüşüyle bir bütünlük gösteriyor; o zaman onun alınıp işlenmesinde de, içselleştirilmesinde de, bu bütünlük göz önünde bulundurulmalıdır. Bu demektir ki çağdaş bilimin tevarüs edilip işlenmesi ve içselleştirilmesi de, bir dünyagörüşü düzleminde yapılmasını gerektirir. Bu bağlamda çağdaş bilginin İslâm toplumuna aktarılıp özümsenmesi ve buna bir yenilik getirilmesi hususunda, İslâm dünyagörüşünün temel kaidelerinin esas alınması zorunluluk arz eder.

Bilimin dünyagörüşüyle olan anlamlı bütünlüğünden hareketle çağdaş bilgi ve bilimin tevarüs edilmeden önce, İslâm dünyagörüşünün ilkelerinin ve muhtevasının ana hatlarıyla belirlenmesi ve bu belirlenimlerin çağın bilimsel kavrayışına nakşettirilmesi önemli bir mevzu olarak karşımızda durmaktadır. Burada kısa bir epistemik girişim olarak İslâm dünyagörüşü, ana hatlarıyla Allah`ın, vahyin ve yaratıcının yaratıklarının mahiyetinin, bilhassa insanın mahiyetinin ve insan ruhunun psikolojisinin; bilginin, dinin, ontolojik güvenliğin ve hürriyetin, değerlerin, faziletlerin ve mutluluğun mahiyeti gibi soyut ve somut alana ilişkin unsurların işlevsel bir etkinliğinden mücessem şeklinde görülebilir. Bununla birlikte İslâm dünyagörüşü, insanın bilgisini, mahiyetini, hayattaki amacını ve nihaî olarak da geleceğini ilgilendiren geniş bir muhtevayı da kendinde barındıran ve anlamlandıran bir tabula rasa (boş levha) değil, aksine düşünsel bir düzleme tekabül eder.

Ancak bu bileşenlerin hepsini ele alıp işlemek bir makalenin sınırlarını aşacağından, bunlar arasında birkaç tanesinin tahlili ile yetinmekten fayda mülahaza ediyoruz. Şimdi, bunlar arasından İslâm dünyagörüşünü şekillendiren ve buna anlamsal çerçeve sağlayan vahiyle anlatılmak istenen şey; ortak, rakip ve eş koşmaksızın yegâne Allah`ı (ilâhı) tanımak, tasdik etmek ve yalnızca O`na ibadet etmek; bütün peygamberlerin ve nihaî olarak da son peygamberin getirdiği hakikatin bütün veçhelerini doğrudan benimsemekle ilgili telakkileri ihtiva eder. Bu veçhelerden düşünsel destek alan vahiy, bilgiye ve bilgisel araştırmalara nüfuz ederek, aydınlatarak bunların bir hakikat olması için dinî bir epistemoloji sağlar. İslâm dünyagörüşünün kapsamını belirleyen önemli bir saik olan Allah ise, mutlak bir gerçeklik olarak kabul edilir ve diğer bütün tanrılar da isimden başka bir şey...
 
 

Bu haberler de ilginizi çekebilir