Şehid Muhammed Ata Zengin`in Eylem ve Misyonu
Doğruhaber
İslam`a hizmet yolunda yeni çığırlar açabilmek, dava için layıkıyla mücadele edebilmek ve Allah yolunda pak kanını sunarak şehid olabilmek, tüm dava erlerinin en büyük gaye ve çabası olsa gerek. Dava erleri bilir ki açılan çığır ve sunulan kan fenafil dava olmanın en üst mertebesi ve Rabbe teslimiyetin en güzel ispatıdır. Yine bilinir ki baş konulan davada kan ve canın sunulması vaat edilen nimetlere ulaşma ve Resul-i Zişan`a kavuşmanın adıdır.
Rabbe iman eden nice erler tarih boyunca bu amaçla mücadele etmiş, birçok zorluğa, sıkıntı ve meşakkate katlanarak ilahi rızaya kavuşmak için çabalamıştır. Bu öylesine bir mücadele ve çabadır ki taliplisinden tüm benliğiyle teslimiyeti ve dünyasal ne varsa tecerrüt etmeyi ister. Çekinenler ve dünyasal varlıklardan tecerrüt edemeyenlerin ilerlemesi zor ve meşakkatleri daha çoktur. Bu nedenle ancak Rabbine her yönüyle teslim olmuş, tüm dünyalıkları ayaklar altına almış ve şahadet aşkını idrak edip benimsemiş mücahitler Rabbin yardımıyla bu mücadeleyi başarabilmiş ve yüce kitabımızda vaat edilen nimetlere kavuşmuşlardır.
Bu mücadele yer ve zaman ile sınırlı değildir. Tevhid bayrağının her yerde yükseltilmesi, bu uğurda mücadele edilmesi ve bedel ödenmesi esastır. İslam`ı kendisi için hayat metodu olarak benimseyen her kul kendi beldesinden başlamak üzere bununla mükelleftir. Bunun içindir ki tarih boyunca dünyanın birçok yerinde bu uğurda mücadele verilmiş ve günümüze kadar süregelmiştir. Tevhid-Şirk, İslam-küfür mücadelesi hiçbir zaman durmamış ve kıyamete kadar devam edecektir. Tıpkı günümüzde dünyanın birçok yerinde ve coğrafyamızda olduğu gibi...
Coğrafyamızda Müslüman halkımız her zaman İslami değerlerine sahip çıkmış, İslami şiarları yaşatmak için mücadele etmiş ve birçok sıkıntıya maruz kalmıştır, kalmaya da devam etmektedir. Sıkıntı ve meşakkatler iki boyutlu ve iki renklidir. Bir taraftan neredeyse bir asra varacak laik Kemalist rejimin İslam dinine ve Müslüman halka olan düşmanlığı ve halka zulüm ve baskısı devam ederken diğer taraftan sözde halkımızı kurtarmak için mücadele ettiğini iddia eden ama uygulama, zulüm ve baskılarıyla zalim Kemalistlerden geri kalmayan mürtet örgütün varlığı duyarlı insanları harekete geçirmiştir.
Böylesi bir ortamda filizlenen Hizbullahi hareket zillete boyun eğmemiş, Kemalist rejimin tüm baskılarına rağmen on binlerce insana tebliğ ulaştırılmış, evlerde birer aksesuar gibi asılan ama çoğu kimsenin okumayı beceremediği Kur`an-ı Kerim`e sahip çıkılmış, on binler Kur`an öğrenerek ve öğreterek İslam`ı yaşamaya ve hizmete başlamıştır.
Tüm çabalarına rağmen bu hizmeti engelleyemeyen Kemalist rejimin yanında mürtet örgüt de Müslüman bireylere baskıyı artırmaya ve zulme başladı. Örgüt tüm Kürdistan`ı kendisi için adeta bir tarla görüyordu, istediği gibi eker biçer, çeker çevirirdi. Karşı gelmek bir yana, itiraz dahi öldürülmek için geçerli bir gerekçeydi onların yanında.
Hizbullahi müminlerin İslami değerlerin yozlaştırılmasına, halkın İslam`dan uzaklaştırılıp küfrî inançlara itilmesine, ‘Rabbim Allah` diyenlere baskı yapılmasına göz yumması ve sessiz kalması beklenemezdi. Çünkü mürtet örgüt kendisine defalarca yapılan çatışmaların kimseye yaramayacağı ve bu işten sadece devletin istifade edeceği yönünde yapılan ikaz ve uyarılara kulak asmayan mürtet örgüte karşı elbette izzetli bir şekilde direnmek ve İslami değerleri savunmak gerekirdi.
Mürtet örgütün İdil ilçesinde iki mü`mini şehid etmesi artık sözün bittiği anlamına gelmiş ve Hizbullahi erler harekete geçmişlerdir.
Nusaybinli olup D. Ü. Eğitim Fakültesi matematik bölümü öğrencisi olan Muhammed Ata Zengin, böylesi bir dönemde öncü mücahitlerden olmuş, dava için verimli görev ve hizmetlerde bulunmuştur. Yine böylesi bir görev akabinde Kemalist rejim güçleriyle girdiği çatışmada 3 Aralık 1991 de şehid olarak Rabbine kavuşmuştur.
Muhammed Ata şehid olduğunda on dokuz yaşında üniversite öğrencisi bir gençtir. Böylesi bilinçli gençlerin yetişmesi ve İslam uğruna kendini feda etmesi yıllardır çorak kalmış coğrafyamız için büyük bir onur ve mazlum Müslümanlar için İslami değerleri ve kendilerini koruyup sahiplenecek nesillerin olduğunun müjdesidir.
Muhammed Ata zulme başkaldırışın adı olmuştur. O güne kadar Müslümanlara her türlü zulmü reva gören ve her istediklerini yaptırabileceklerini zan eden zavallılar, Müslümanların zulme dur diyebileceğini görmüştür.
Muhammed Ata`nın eylem ve misyonu, Kemalist rejime de bir cevaptır. Seksen yıllık zulmün İslami değerleri ortadan kaldıramadığı ve İslam için kendini feda eden erlerin her zaman olacağının göstergesidir şehidin kanı.
Muhammed Atanın eylem ve misyonu, dünyevi değerlerden vazgeçme ve tecerrüdün göstergesidir. O okulunu, geleceğini ve en önemlisi ömrünün baharını İslami davaya feda ederek, kutlu İslam davasını kanıyla sulamıştır.
Muhammed Ata ismi takva, teslimiyet ve fedakârlık için bir çığır olmalıdır Hizbullahi gençlik için. O dönemi yaşayan ve onu tanıyanlar bilir ki şehid tüm benliğiyle davaya teslim olmuş, amel ve ibadetlerinde örnek fedakâr bir şahsiyetti.
Muhammed Ata Hizbullahi hareketin ilk askerlerinden ve sıcak mücadele alanındaki ilk şehitlerindendir. Onun askeri dehası ve cesareti binlerce genç için şiar ve çığır olmuştur. Nice arkadaşı ve dava kardeşi ona kavuşmak, onun gibi şehid olabilmek için çabalamış ve tüm benliğiyle mücadele etmiştir.
Muhammed Ata`nın eylemi ve şahadeti; oluş şekli ve vakti açısından bir ilk olduğu için de büyük önem arz etmiş, dava için yeni bir dönemin başlangıcı olmuştur. Onun şehid olması bölgede İslam küfür savaşını başlatmış ve Allah`ın yardımıyla İslam âşıkları davalarını izzetle korumayı başarmış, İslami tebliği daha fazla yapmış, tebliğ içinde kazanım elde etmişlerdir.
Muhammed Ata`nın şahadetiyle başlayan ve akabinde yüzlerce şehidin verildiği mücadelenin bedeli Müslümanlar için ağır olmuş, birçok Müslüman zulme, işkenceye, muhacerete ve zindanlara maruz kalmıştır. Ama bununla beraber gerek Kemalist rejim, gerekse mürtet örgüt bölgede her istediklerini yapamayacaklarını, İslam ve İslami değerler için her şeylerinden vazgeçebilen bir cemaatin olduğunu fiili olarak anlamış ve ona göre adımlar atmak zorunda kalmıştır.
Müslümanlar elbette gerginlik ve çatışmaların olmasını istemez. İslami değerlerine ve akidelerine alenen bir saldırı olmadıkça da kimseyi kendisine hedef almaz. Ama İslami yaşamın engellenmesi ve akideye saldırı olursa müminlerin davalarını koruması esastır. Bu İslam tarihi boyunca böyle olmuştur. Muhammed Ata`nın eylemi ve şahadeti de bu misyonu taşımaktadır.
İslam`a teslim olmuş her birey bu bilinçte olmalı ve gerektiğinde Muhammed Ata gibi kendisini kutlu İslam davasına feda etmekten geri kalmamalıdır. Bu dava gerçekten çok büyük, mücadele zorluklarla dolu ve ödenecek bedel de büyüktür. Dün Hizbullahi hareket için öncü ve seçkin gençlerden olan Muhammed Ata, bedel ve fedakârlığın adı olmuşsa bugün bedel daha da büyümüş, dava rehberi ve nice öncüler kendilerini kutlu İslam davasına feda etmekten geri kalmamışlardır. Bize düşen elimizden geldiğince hizmetten geri kalmamak ve aziz İslam davası için mücadele etmektir. Rabbimiz kaldıramayacağımız bir yükü bize yüklemez, bu onun vaadidir. Yeter ki tüm benliğimizle teslim olabilelim.
Rabbimiz yolunda mücadele eden tüm müminlerin son nefesini şehid olarak vermeyi nasip eder ve şehidlerin şefaatlerinden mahrum etmez inşallah.
http://huseynisevda.biz/ İnternet sitesinden alıntılanmıştır.