Uyuşturucu İlletine Bulaşmış Gencin Anlattıkları Tüyler Ürfertti
Daha çocuk yaşta kötü bir çevrenin etkisiyle uyuşturucu kullanıp satıcılığa başlayan ve ardından cezaevine giren D. Enin anlattıkları, çocuklarımızı ne kadar büyük bir tehlikenin beklediğini ortaya koyuyor. Uyuşturucu illetini kullandığı için büyük bir pişmanlık yaşadığını ve tövbe ettiğini anlatan D. E, gazetemize çarpıcı bilgiler verdi
Osman Gülebak - Hüseyin İçli / Diyarbakır
Daha 15 yaşında uyuşturucu illetine bulaşan ardından uyuşturucu satıcılığı yaparak cezaevine düşen D.E, gençlerin nasıl bir ihmalkarlığın kurbanı olduğunu gazetemize verdiği bilgilerle ortaya koydu. D.E, verdiği bilgilerle, polisin umursamaz tavrını ve PKK’nin bölge gençleri üzerindeki kirli tuzağını da ortaya koydu. İşte yıllarca uyuşturucu maddelerinin tamamını kullanan ve ardından hepsini bırakıp tövbe eden D. E’nin anlattıkları:
İLGİSİZDİK, İSLAMİ BİR TERBİYEDEN YOKSUNDUK
Ben bu işe 2000’li yılların başında başladım. O zaman 15 yaşında idim. Ben sigara içmeyen, esrar gibi maddeler kullanmayan, hap almayan; hiçbir zararlı maddeye ilişmeyen bir insandım ama arkadaşlara takılıp okulda yavaş yavaş hem sigara hem esrar hem de hap kullanmaya başladım. Yaklaşık 8- 9 yıla yakın esrar, hap, kokain kullandım. Bunun da sebepleri çevremdeki arkadaşlarımdı, baskı sonucu idi, ailemin ilgisizliğiydi, en önemlisi de İslami bir terbiye almadığımız içindi. Başıboştuk. Vurdumduymazdık, kimse bize sahip çıkmadığı için bizler de bu şekilde kendimizi avutmaya çalışıyorduk.
POLİS YANIMIZDAN GEÇİYORDU BİZE KARIŞMIYORDU
Şöyle bir şey vardı; okul yönetimi, içenlere hiçbir şekilde müdahale edemezdi. Çünkü madde kullananlardan herkes korkardı. Sadece okul yönetimi değil çevredeki herkes korkardı. Biz geceleri uyuşturucu kullanırken emniyet güçleri yanımızdan geçtiği halde bize bir şey söylemezdi. Bize bakarak geçip giderdi. Çünkü biz bir şeye karışmıyorduk, hırsızlık yapmıyorduk, onlara taş bile atmıyorduk. O yüzden bizim böyle olmamız onlar için daha iyiydi. Her sokak başında, her semtte, her köşe başında, her yerde esrar satılıyordu. Yaşları 12-13 olan çocukların elinde esrar görmek mümkün. Esrarın temini çok kolay olmuş. Dediğim gibi uyuşturucu emniyetin gözü önünde, polislerin gözü önünde her yerde satılıyor. Bağlarda, özellikle Bağlarbaşı’nda, Ali Paşa gibi yerlerde bayağı satılıyor. Temini ise şu şekilde yapılıyor; köylerden getirilip Diyarbakır’da büyüklere (kendi tabirleriyle satıcı şahıs) veriliyor. Yani bizim hırsız çetelerine ve PKK’ye veriliyor. Onlar da gelip bize verirdi. Biz de o şekilde kullanıyorduk.
ÖRGÜT GENÇLERİ UYUŞTURUCU BAĞIMLISI YAPIYOR
Maddeyi gençlere vermelerinin bir sebebi para, diğer sebebi ise o bağımlı gençleri örgüt içinde kolayca yönetebilmek. Hep “bir defadan bir şey olmaz” diyerek kandırırlar sonra da bağımlı hale getirerek istedikleri gibi kullanırlar. Birçok arkadaş esrar parası bulmak için gidip ya ailesi ile kavga etti ya hırsızlık yaptı ya da satıcılar “git onu yap bunu yap, git polise taş at, git bu suçu işle, bunun karşılığında sana uyuşturucu vereyim” diyerek gençleri kullandılar. Bende para olduğu için o sıkıntıyı yaşamadım ama çevremdeki bütün arkadaşlarım o sıkıntıyı yaşadı.
BİR KEZ KULLANDIM DAHA DA BIRAKAMADIM
2006’dan sonra yeni bir döneme girdim. Bu defa dozajı yükselttim esrar ve haptan sonra kokaine geçtim. Yani kokain nasıl yapılıyor, nasıl getiriliyor, nereden getiriliyor hepsini öğrenmeye çalıştım. Sonra işin içinde olan yakın çevremin baskısıyla Diyarbakır’dan çıkıp İstanbul’da bir süre kaldım. Her şey temin edildi bize; yemek, araç, otel... Kokaini satabilmek için içmeye başladım. İlk kullanımdan sonra bir daha bırakamadım. Sonra Mersin’e gittim, Adana’ya gittim yani Türkiye’nin birçok iline gittim; sırf bunu kullanıp satabilmek için. Sonra 2007’lerde hem satıcılıktan hem de içicilikten cezaevine girdim.
60 KİŞİLİK BİR ÖRGÜT OLARAK ÇALIŞIYORDUK
60 kişilik bir örgüt olarak çalışıyorduk. Ama örgütün içinde bize maddeyi bulan büyükten başka kimseyi tanımıyorduk. Dediğim gibi bir büyük vardır onun bir üstü vardır, onun da bir üstü vardır. Ben hiçbir zaman en üstekine ulaşamadım. Benim sadece muhatap olduğum kişi bana maddeyi getirendi. Uçakla, arabayla, otobüsle… Çünkü belli değildi sürekli Batı’dan getiriliyordu. Bazen Orta Doğu’dan getiriliyordu. Getirenlerin tespit ettiği, irtibat kurduğu kişiler vardı. Onların aracılığıyla hala getirilmeye devam ediliyor. Birilerinin telefonu veriliyor ve o şahıs her hafta telefonu ve hattını değiştiriyor. Telefonun dinlenilmemesi için sadece 15 saniye konuşulup ‘bu yere gel’ deniliyordu. O yere gidilip ayaküstü veya arabada o şekilde alınıyordu.
KOKAİN İÇİN HER ŞEYLERİNİ SATIYORLARDI
Kokain Türkiye’de üretilmiyor genellikle yurt dışından geliyordu. Özellikle Amerika’dan geliyordu. Bu maddeler TIR’lar ile Türkiye’ye getiriliyor. Kokain kokmadığı için cihazdan geçtiği zaman ötmüyor. Ötmediği için hem uçakla hem de TIR ile kolayca getiriliyor. Ama genellikle TIR ile getiriliyor. Gümrükte büyük ihtimalle büyük paralar dönüyor. Yoksa geçmesi kolay değil. Türkiye’ye girdikten sonra bunun içine birçok amonyak madde katılıyor. Kokain, içine amonyak katılarak taş haline getiriliyor sonra da satılıyor. Müşterilerimiz genellikle zengin tabakaydı, alt tabakaya vermezdik. Kokainin fiyatı çok yüksek olduğu için sadece zenginler alabiliyor. Birçok ünlü sanatçı müşterimizdi. Hatta kokain bulmak için arabasını satan, gayri ahlaki yollara giren insanlar gördüm.
CEZAEVİNDE TÖVBE ETTİM
İçeri girdikten sonra pişmanlık duydum. Ardından cezaevinde tövbe ettim. Kendi kendime söz verdim sonra da öyle bir şey yapmadım. Cezaevinde kendimi düzelttim, namaz kılmaya başladım. Allah bana yardım etti ve orada koğuş sorumlusu oldum. Dışarıdan abim bana kitap gönderdi. Dini romanları, kitapları okuyup kendimi o şekilde geliştirdim. Cezaevi benim için bir nimet oldu. Cezaevinde bazı rüyalar gördüm, onların etkisi oldu. Mesela rüyamda Hz. Hüseyin’i gördüm, tabii tam hatırlamıyorum aradan bayağı bir zaman geçti. Cezaevinde iken sürekli kıyametin koptuğunu görüyordum. Cezaevindeyken bana bunu yaptıranları ya da beni bu işe sevk edenleri hiç görmedim. Dört duvar arasındaydım, ne bir arkadaş var, ne anne var, ne baba var, ne bu işi yaptıranlar var ne de dostlarım var. Dedim ‘Benim tek dostum Allah’tır ben ona sırtımı dayayacağım, O bana yardım edecek.’ Çıktıktan sonra dindar insanlar ile tanıştım. Mütedeyyin kişiler ile arkadaşlık kurdum, camiye ve sohbetlere falan katıldım, bana bayağı bir etkisi oldu. Allah’a hamdolsun uyuşturucuyu bıraktım.
YETKİLİLER DUYARSIZ
Bölgede devletin yakaladığı esrarın çürümüşü, kenevir ve toz artığı şeylerdir. Hepsi işbirliği içerisinde bu işi yapıyorlar. Polis ile iş birliği yapıyorlar. Polis yakalıyor, arkadan bırakıyor. Polisin bu konudaki tavrı, ‘kardeşim benim karşıma siyasi olarak gelme de ne yapıyorsan yap. Gidip satıcı ol, içiyorsan istediğin kadar iç. Kimden alıyorsan al yeter ki benim karşıma siyasi olarak gelme.’ Devlet de bu olayın üzerinde durmuyor, bölgede çok rahat esrar içilip satılıyor. Her yerde MOBESE kameraları varken satıcılar elini kolunu sallaya sallaya esrar satıyor. İşine geleni alıyor işine gelmeyeni almıyor. Mesela biri yakalandığında gidip para veriyorsun, o adamı bıraktırıyorsun paran varsa satıcıyı da bıraktırıyorsun bu şekilde.
PKK, Lice’de her ekilen dönüm başı için 5 bin lira para alıyor. PKK’nin herkesten 5 bin lira para aldığını düşünürseniz bunun neticesinde ne kadar büyük bir paraya sahip olabileceğini görürsünüz. Lice’de bir köye girin bakın, tarlada dönüm dönüm esrar ekiliyor. Adam o kadar esrarı götürüp getiriyor. Peki, neden karakol buna karışmıyor. Bilmiyor mu Lice’nin her tarafında esrar ekildiğini? İşbirliği var bu işin içerisinde. O da para alıyor diğeri de para alıyor. Orada meseleyi kapatıyorlar. Köyün büyükleri, muhtarlar, karakol ile iş birliği yapanlar bunların belirlediği tarlalara karışılmıyor, diğerlerine el konuluyor o da göstermelik olarak. Her sene yaptığı şey budur. Esrarın PKK için büyük bir getirisi var. Yoksa bölgede PKK nasıl hâkimiyetini kuracak. Gençlere esrar satmayıp da onlara ne verecek, onlara esrar verip o şekil kandırıyor.
PKK, KOBANİ EYLEMLERİNDE MADDE BAĞIMLISI GENÇLERİ KULLANDI
Birçok genç ile konuştum, ‘işte, veren kişi budur abi, ne yapalım? Para olmazsa öylesine bize esrar veriyor. Biz de ne yapalım alıyoruz ne dese yapıyoruz.’ Satan kişi PKK’li gençleri de PKK’li yapıyor. Ve sonra istediği eylemde o gençleri kullanıyor. Her mahallede esrar içen 15-20 kişilik gruplar var ve bunları yöneten grup lideri vardır. Grup lideri onlara talimat verir. Onların belirli yerleri var, polis isterse onları yakalayabilir. Mesela 6 -7 Ekim olaylarından sonra saldıran kişiler ile görüştüm. Dediler ki “Bize gidin yakın dendi, biz de gittik teker teker yaktık ama bu kadar büyük olacağını bilmiyorduk. Bizim elimizden başka bir şey gelmiyor. Adam bize madde veriyor biz onun elinin altında çalışıyoruz.”
YDG-H’NİN UYUŞTURUCU OPERASYONU SADECE GÖZ BOYAMA
Biz ulusal basında gördük. Sokakta YGD-H çeteleri güya çıkıp sokakta uyuşturucu operasyonu(!) yapmış. Hâlbuki ki o vurdukları kişiler onların arkadaşları. PKK 35 yıldır neredeydi? Şimdi mi gidip kahvehaneyi basıp ‘esrar işi yapmayın’ demeye başladı. Ben kahvehanelerde esrar satıldığını görmedim. Bunların bu yerleri basması sadece göz boyama. Sokaklarda o kadar çok genç esrar içiyor. Niye YDG-H onlara bir şey yapmıyor? Onlar insanlara ‘yapmayın’ diyorlar sonra kendileri içiyor. PKK, bu gibi hareketlerle halka şirin görünmeye çalışıyor. ‘Biz uyuşturucuya karşıyız’ algısını oluşturmaya çalışıyorlar. Hâlbuki herkes iyi biliyor ki yıllardır özellikle bölgede uyuşturucu işini yürüten bizzat PKK’dir.