Teröristbaşıhalk önderiyse...
Yeniakit gazetesi yazarlarından Faruk Köse, bugünkü köşesinde çözüm süreci ve bu süreçte Hükümetin yaptığı yanlışları yazdı. Makaleyi olduğu gibi sizlerle paylaşıyoruz.
Teröristbaşı“halk önderi”yse...
Hani Hükümet’in, “terör sorunu”nun çözülmesinde yardımcı olsun diye kurduğu “Akil İnsanlar Heyeti” var ya...
“Çözüm süreci”nde bunların görüşlerinden faydalanılacaktı... Hani bunlar,“kamu güvenliği”ni sağlama ve “ülke bütünlüğü”nü koruma esaslı“çözüm” için “yüksek akıl”larını konuşturacaktı ya...
İşte o heyetin sinema sanatçısı üyelerinden biri, “yüksek akıl(!)”la ağzındaki baklayı çıkarıverdi.
“Eli kanlı ayrılıkçı terör örgütü PKK”nın kurucusu ve elebaşısı “İmralı mahkûmu” hakkında dedi ki:
“Öcalan’ın bu süreçteki önemini kabul etmek zorundayız. O gerçekten kendi halkının önderi, lideri.”
Görüyorsunuz değil mi?
“Tarih beni iyi bir insan olarak yazacak” diyen bu şahıs, terör örgütü PKK’nın elebaşısını tuttu, “halk önderi” yaptı.Esasen “Teröristbaşı” muamelesi görmesi gereken Apo, bizzat “çözüm süreci”nin -sözüm ona- “âkil kişi”si tarafından “halk önderi” payesine kavuşturulursa, bu süreçten “parçalanma”dan başka bir “çözüm” bekleyebilir misiniz?
Nitekim Teröristbaşı, “PKK Kürdistanı”nın kurulması yolunda kendisi için“güvenli karargâh İmralı”dan süreci yönetiyor; “müslüman Kürt halkı”nı terör örgütünün insafına ve inisiyatifine teslim eden süreçte her ne istediyse elde ediyor.
Eğer Hükümetin klavuzu, Teröristbaşı’nı “halk önderi” sayan bir “akıl” ise, zaten bundan başka bir sonuç da beklenemezdi, değil mi? Yani balık baştan kokmuş!...
Durum gerçekten bu kadar vahim mi?
Bana sorarsanız, çok vahim.
Hizbullah, Mustaz’aflar, Hüda-Par gibi “Müslüman Kürt halkının temsilcileri”nin devre dışı bırakıldığı süreçte, “PKK Kürdistanı”nın kuruluşu bizzat “Devletin gözetim ve koruması”nda hedefe doğru hızla ilerliyor.
PKK sadece alıyor, hiçbir geri adım atmıyor.
Devlet başka şeylerle meşgul, işi başından aşkın.
Daha yapacak çok işi var.
Henüz bürokraside Fethullah Gülen’e bağlı “paralel” kadrolar tümüyle temizlenip yerlerine “İslam ve müslüman düşmanı” eski “derin yapı”ya bağlı kadroların yerleştirilmesi tamamlanmadı.
Henüz her türlü İslami çalışmayı “legal görünümlü illegal faaliyet” adıyla terör suçu sayabilecek yasal sistemin kuruluşu tamamlanmadı.
Henüz PKK’ya karşı müslüman Kürt halkının varlığını savunan Hizbullah, Hüda-Par gibi yapılanmaların sivri uçları törpülenip hizaya getirilerek PKK’yı incitmeyecek düzeye çekilmesi tamamlanmadı.
Henüz İslami çalışmaların önü tamamen kesil(e)medi. Bu kapsamda, mesela hiçbir terör eylemine katılmayan, sadece Hilafet isteyen Hizbu’t-Tahrir üyeleri bitirilemedi; mesela Furkan Vakfı gibi sadece İslami kültürel faaliyetlerde bulunan yapılanmaların çalışmaları bitirilerek hizaya sokulamadı; henüz Laik-Kemalist Devlet’e aykırı İslami çalışmaların Devlete bağlılığı tam olarak sağlanamadı.
PKK paralel devletini kurmuşken, Devlet, İslami cemaatlerin “Devlete bağlı ve sadık birer yanaşma” haline getirilmesine çalışıyorsa, bunda iyi niyet de, iyi gelecek de arayabilir miyiz?
Daha sırada, ileride en çok da müslümanlar ve İslami Hareket için çok büyük bir bela haline gelecek olan “güvenlik ve istihbarat güçlerinin tekelleştirilmesi” var. Belki de sırada, henüz kamuoyuna yansımayan pek çok şey var.
Ben bu ülkenin “İslami gelecek”inden endişe ediyorum. Ya siz?...