Ey şehadet, adına destanlar yazdıran sensin!
Yiğitler peşinden diyar diyar gezdiren dolaştıran sensin, Uğruna anadan yardan ve serden geçilen yar sensin.
Sen öyle bir aşksın ki sana âşık olanlar sana erebilmek için birbiriyle yarışırlar.
Sen öyle bir aşksın ki senin bir damla şerbetin için kanını akıtmaya hazır âşıkların var.
Ve sen öyle bir aşksın ki maşuklarını sonsuz saadet ve kurtuluşa erdiren her iki dünyada da aziz eden sorgusuz sualsiz cennet nimetlerine kavuşturansın.
Ey şehadet her duada Rabbimden dileğim sensin. Durmadan düşündüğüm, hayalini kurduğum, hasretiyle yandığım aşkım sensin.
Ey şehadet gel arındır beni benden…
Gel arındır beni şu düzeni bozuk medeniyetsiz zulüm dolu dünyadan. Kurtar beni, al ruhumu götür sonsuzluk diyarına, bitsin esaretim, vuslatım ol ey şehadet…!
Sen ki âşıklarının gözünü yollarda bırakmazsın. Onların, yüzbinlerin, milyonların içinden alır götürürsün, kavuşturursun sevdalarına.
Şehit Esma’ya, Şehit Sümeyye’ye gündüz vaktinde milyonların içinde müjdesini getirdiğin gibi bana da müjdemi getirir misin? Ey Şehadet, eğer gelirsen beni yolunda elimde güllerle bekler bulacaksın. Belki sana layık değilim amma gelirsen senin sevdanla kuşanmış ferman dinlemeyen ama senin adını duyunca kuş gibi çırpınan kalbimi ve senin hasretinle yanmış kül olmuş yüreğimi göreceksin ve eğer gelirsen son damlasını senin için akıtmaya hazır damarlarımda kanımı göreceksin.
Gel ey Şehadet, al tenimden ruhumu. Beyaz kuşun kanadıyla yücelt ebediyete, yücelt ki seninle yücelensin adım, yücelt ki seninle bana yedi kat semanın kapısı açılsın. Bitsin esaretim, bitsin hasretim… Azat et beni şu çile dolu, gam yüklü dünyadan. Vuslatı hasretim ol ey şehadet, kurtar beni şu günah yükünden.
Sen ki zaman mekân gözetmezsin her yerde âşıklarına ulaşıp müjdesini verirsin.
Gâh Susa’da cami avlusundasın gâh Başbağlar ’da minare ucundasın gâh Gever’in yüksek dağlarındasın. Ve gâh Karacadağ’ın yalçın kayaları arasında sarp yokuşlarında sevdiklerine göz kırparsın ve bazen de deryalardasın.
Şehit Furkan’a, şehit Ali Haydar’a şafak vaktinde müjdesini götürdüğün gibi şehit Hasan’ı, şehit Hüseyin’i ve şehit Yasincan’ı Kurban Bayramı’nda müjdelediğin gibi bana da müjdemi getirir misin? Yetmedi mi bekleyişim gelmedi mi vakti? Ne zaman benim sıram, ey şehadet ne zaman?
Hem sen değil misin benden sevdiklerimi alan beni sevdiklerime hasret bırakan? Sen değil misin beni yetim bırakan o zaman bana bu nazın niye? Bu bekletişin niye?
Ey şehadet endamınla gel, al şu ruhumu yeniden dirilt beni. Kendinle bedi hayatı ve mutluluğu lütfet kavuştur beni sevdiklerime.
Sen neredesin, ben bilmiyorum ama ben hep seni beklemekteyim.
Ey şehadet müminler içinde Allah’a verdikleri sözde duran nice erler vardır
İşte onlardan kimi sözündü durup o yolda canını verdiler. Kimi de sırasını beklemektedir.
Onlar hiç bir şekilde sözlerini değiştirmemişledir.
Aklime Duman - doğruhaber