Kürdistanda PKK tek değil Hüda Par da var!
Çözüm sürecinde yaşanan sıkıntılar güvenlik sorununa dönüşünce, hükümet görüşmeleri askıya alabileceğini söyledi. Devlete karşı silahlı mücadele yürüten kadrolarını kısa süreli de olsa eylemsizlik moduna geçiren Kandil, zaman zaman gücünü göstermek için sokak gösterilerini organize etmekten geri durmuyordu. Öz savunma güçleri adı altında oluşturduğu birimlere resmigeçit töreni bile düzenledi. Öz savunma güçlerinin ne yapabileceğini en son Kobani eylemleri sırasında gördük.
Yasin Börü gibi genç fidanları diri diri yakan göstericiler, aldıkları talimatlar doğrultusunda Hüda Par ve bağlantılı derneklerin binalarına zarar verdiler. Onlarca insan vahşice hem de kahpece öldürüldü. Bununla yetinmediler, Diyarbakır’da aş eren hamile eşine nar almak isteyen Astsubayı pazaryerinde kalleşçe arkadan vurdular. Sonuç ortada; çözüm süreci zarar gördü, bu eylemlere destek çıkan, Kürt halkının sokaklara dökülmesini isteyen HDP oy kaybına uğradı. Ama olan Kürt halkına oldu.
Hüda Par tabanı soğukkanlılıkla parti şura heyetinin ve rehberliğinin aldığı kararlara uygun şekilde sokaklardan uzak durdu. Cenazeler dahi kitlesel eylemlere dönüştürülmedi. İntikam çığlıkları atılmadı. Canı yanmış aileler masum insanlara saldırmadılar. “Bu süreç bunu gerektiriyor” düşüncesiyle hareket edildi ve böylelikle daha elim neticeler verebilecek provoke edilebilir eylemlere sırtlarını döndüler.
İyi de yaptılar. Kürt halkı Hüda Par genel merkezinin ve tabanının bu tavrını alkışlarla karşıladı. Türkiye kamuoyu, Hüda Par’ın bu özverili tutumuna kayıtsız kalmadı, birçok köşe yazarı konuya değindi. Takdir ve tebriklerini birazda taziye kıvamında ilettiler. Hatta Cumhurbaşkanı, Başbakan ve bakanlar düzeyinde Yasin Börü’nün şehadeti gündeme getirildi.
Hüda Par neden böyle yaptı, PKK ile silahlı çatışmaya girmedi? Geleneğinde PKK ile çatışmayı ilke edinmiş bir hareketin devamında gerek idareciler ve gerekse taban neden suskun? Kayıplarına rağmen neden karşılık vermiyor? Kuşkusuz bu ve benzeri sorular çoğumuzun kafasını sürekli kurcalayıp durdu. Hüda Par genel merkezinin resmi internet sitesinden, harekete yakın diğer internet sitelerinden konuyla ilgili ipuçları aradım durdum. Belki aşağıya alıntıladığım ilgili metin konunun anlaşılmasını sağlayabilir.
Hür Dava Partisi Genel Merkezinden yapılan 24 Eylül 2014 tarihli “Haftalık Gündem Değerlendirmesi”nde; “…Bu günlerde Kobani’de yaşanan mağduriyetlerin ve göçün sorumlusu Rojava’da kendisi dışında hiçbir örgütlü Kürt siyasi gurubuna hayat hakkı tanımayan PYD ve dolayısıyla PKK’dir. PYD’nin despot ve tekçi yaklaşımının, ABD ve müttefiklerinin IŞİD’e yönelik saldırısında koalisyon güçlerine tetikçilik yapma hevesinin, Kürt halkının haksız yere maruz kaldığı ve kalacağı olası mağduriyetlerdeki rolü göz ardı edilmemelidir. Ayrıca PYD/PKK’nin IŞİD karşısında, yıllardır düşmanlık yaptığı AK Parti’den ve Barzani’den yardım talep etmesi ibretlik bir durumdur” görüşlerine yer verilmesi sonrasında yaşanan olaylara ışık tutmaktadır.
Hüda Par iç dinamikleri ve parti politikaları açısından bakıldığında; İslam coğrafyasında ümmet bilinciyle hareket eden siyasi ve dini bir hareket. Dolayısıyla Kürdistan coğrafyasında Kürt halklarıyla tabii şekilde irtibat kurması kaçınılmaz. Bu bağlamda hem Kuzey Irak’taki hem de Rojava’daki Kürt İslamcı partileriyle diyalog arayışı hem yerinde bir strateji hem de Türkiye halkı ve devleti açısından bir o kadar gerekli olan önemli süreçtir.
Bu bağlamda Hüda Par genel merkez ve yöneticilerinin; Irak Kürdistan’ı Komala İslami Partisi ile Irak Kürdistanı Büzitnava İslami Partisini partner edinmeleri mühimdir. Bunun izah edilebilir anlamı şudur; Kürt coğrafyasında sadece ulusalcı ve Marksist hareketler değil, ümmet biliciyle, dünya Müslümanlarının kardeşliğine gönül veren, emperyalizme karşı dik duran Türkiyeli Kürt Müslümanlar da vardır. Çözüm sürecinin başarısı birazda bunlara bağlı değil mi? Musul ve Kerkük, Halep ve Humus bu Kürt Müslümanların özverisiyle kardeşlik halkasına dâhil olabilecek.
Ömür Çelikdönmez / Fikri Kadim