`IŞİD`ten önce YPG bize zulmediyordu`
Suriye`de savaşın 1,5 ay önce değil 3 yıl önce başladığını hatırlatan Kobanililer, IŞİD`ten önce PYD`nin silahlı kanadı YPG`nin zulümlerine maruz kaldıklarını, bu zulümlerin yansıması olarak bu gün birçok Kobanili YPG`ye karşı savaştığını ileri sürdüler.
HABER İZLENİM - Suriye’nin Kobani kentinde IŞİD ile YPG arasında yaklaşık 1,5 ay önce başlayan çatışmaları takip etmek ve 191 bin Kobanili mültecilerin durumunu yerinde görmek için Mardin’den iki gazeteci arkadaşımla birlikte Şanlıurfa’nın Suruç ilçesine doğru yola çıktık.
Suruç’a girer girmez beklediğimizin tam aksine hayatın normalleştiği görünce şaşırdık. Suruç ile Onbirnisan Beldesi arasında yoğun güvenlik önlemleri dikkat çekerken sağlı sollu kurulan çadır kentlerin mülteci yoğunluğunu işaret ediyordu.
İlk fırsatta çadır kentleri gezerek mültecilerin durumu hakkında bilgi topladık. Kent merkezine yaklaşık 6 km. uzaklıkta bulunan YİBO Çadır Kenti’ne gidiyoruz. YİBO’da çocukların yoğunluğu dikkat çekiyor. Okulun bahçesinde oluşturulan parkta oyun oynayarak zamanlarını geçiren çocukların yanına giderek sohbet etmeye çalıştık. Kobanili çocuklara “En çok neyi özlüyorsunuz?” şeklinde sorumuza “Mektep (Okul)” diye cevap verdiler. Ama burası da bir okul deyince çocuklar “Burada ders görmüyoruz ki? diye karşılık verdi. Bu cevap zihnimde birçok şeyi canlandırdı. Ders verilemeyen bir okulun içinde okul özlüyorlardı. Kendi okullarını, öğretmenlerini, okumayı, yazmayı özlemişlerdi. Savaştan kaçtıklarını dile getiren çocukların yüzlerinde belirginleşen çaresizlik var olan durumdan ne kadar etkilendiklerini gözler önüne seriyordu.
Ve çocukların ayrılıp kadınların yanına yaklaştık. Onlar savaşın diğer mağdurlarıydılar… İlk önce çekiniyorlar konuşmaktan… Gazeteci olduğumuzu anlayınca ismini vermekten kaçındı. Çocuklarıyla beraber perişan olduklarını ifade eden kadın bize şunları söylüyor; “4 tane çocuğum var, en küçükleri 3 yaşında… Çocuklarımla beraber perişan olduk. Önümüz kış, çocuklar ikide bir hasta oluyorlar. Her gün ‘Anne ev ne zaman döneceğiz.’ diyorlar. Tabi bugün yarın diyerek oyalıyorum onları… Ne zamana kadar oyalayabilirim onları bilemiyorum. Çocuklar evlerini özlüyor, bizler de özlüyoruz tabi. Savaş, bize felaketten başka bir şey getirmedi. Allah, kimsenin hakkını bırakmaz, bizim de hakkımızı bırakmayacak.”
Kadının “Önümüz kış, çocuklar ikide bir hasta oluyorlar.” sözünün ardından Suruç Kaymakamı Abdullah Çiftçi ile görüşmeye gittik. Bizi makam adasında kabul eden Kaymakam Bey, Şuna kadar 191 bin civarında Kobanilinin ilçeye giriş yaptığını, mültecilerin geçici merkezlerde misafir edildiğini söyledi. Kaymakam Bey, “Önümüzdeki kışa yönelik ciddi tedbirler almamız gerektiğini biliyoruz. Bunun çalışmalarını daha önce belirlemiştik. Suruç içerisinde en az 20 bin kapasiteli, ama 30 bine çıkartılabilen bir çadır merkezi çalışmaları başladı. Tahmini 45 gün içerisinde çadır merkezi faaliyete girmiş olacak. Çadır merkezinin tamamlanmasıyla insanların mağduriyeti minimuma inmiş olacak. Çünkü çadır merkezi içerisinde gerek eğitim alanları, spor olanları, TV odaları, WC, duş imkânları kısacası aklınıza gelecek tüm imkânlar düzenli bir şekilde sağlanmış olacak. Bunların sağlanmasıyla gelen insanlarımızın ihtiyaçları çok büyük oranda karşılaşmış olacak.” dedi.
18 Eylül’den itibaren yaşanan olayları anlatan Kaymakam Çiftçi, dikkat çekici bir bilgiyi de bizimle paylaştı. “Geçtiğimiz ayın 18’i yaklaşık on bin kişilik bir gurup sınırımıza geldi. Sınırın mayın bölgesinde beklemeye başladılar. İlk aşamada onları hemen içeri almadık. Kobani’ye geri dönmeleri için onlarla konuştuk. Ancak pek geri dönme niyetleri olmadı. Daha sonra Kanton Başkanı Enver Müslim, İbrahim Kürkoğlu’nu sınıra çağırarak bir görüşme yaptık. Onlar de kitleyi ikna edemediler. Kitlenin endişeleri vardı aslında… Kitle, ‘IŞİD’ten kaçıyoruz, PYD’ye de geçmek istemiyoruz.’ şeklinde bir düşünceleri vardı.” dedi.
Kaymakam Bey’in bize verdiği bilgilerden sonra köylülerin durumu görmek için köy yollarına düştük. Sınıra yakın köyler tamamen boşaltılırken sınıra biraz uzak olan köylerde gündelik hayatın devam ettiğine şahit olduk. Kobani sınırına 7-8 kilometre mesafede bulunan Yönlü (Mızar) köyünde yaşayan Ferruh Yüksel, her sabah şiddetli patlama sesleriyle uyandıklarını söyledi. Çocukların patlama seslerinden dolayı korkuyla uyandığını belirten Yüksel, çocuklarının psikolojilerinin bozulduğunu ifade ederek savaşın biran önce sona etmesini temenni etti.
Köylerden sınıra yani Kobani tarafına doğru ilerledik. Sınıra yakın tepelerde insan yığılmaları göze çarpınca yanlarına gittik. Araç ve motosikletlerine binen sınıra yakın tepelere akın ediyor. Yanlarında getirdikleri dürbünlerle Kobani tarafını gözetliyorlar. 1.5 aydır çatışmaların devam ettiği Kobani`de sınır hattındaki binaların büyük bölümünün yıkıldığı veya büyük zarar gördüğü görüyoruz. Sınır yakın bir tepede oturarak Kobani’yi seyre dalan bir kişi, savaşın uzun süre devam etmesinin verdiği travmadan dolayı konuşmak istemiyor. Ancak mırıldanarak söylediği birçok söz içinde bulunduğu durumu gözler önüne serdi; “Evimiz yerle bir olmuş, şimdi ne yapacağız?” Aslında bu söz, evlerine geri dönme umutlarının yavaş yavaş tükendiğine de işaret ediyordu.
Tam bu sırada Mürşitpınar Sınır Kapısı yakının şiddetli bir patlama sesi geldi. Çok geçmeden IŞİD`in Müşitpınar Sınır Kapısı bölgesine bombalı araçla saldırı düzenlediği öğrendik. Bu saldırıdan birkaç dakika sonra Kabani semalarında ABD öncülüğündeki koalisyon uçakları görüldü. Patlamanın yaşandığı bölgeye yakın bir yeri bombalı ABD uçakları. Büyük gürültüyle patlayan bombanın ardından siyah dumanlar göğe yükseldi. Tepedeki kalabalık ise bir film izler gibi seyre dalmaya devam ettiği etti. Bombardımanın ardından ise şiddetli sokak çatışmaları başladı. Çatışma gece boyunca da devam etti.
Bu arada çatışmalar devam ettikçe Türkiye tarafında gelişmeleri takip eden insanların üzerinde de psikolojik etki bıraktığını gözlemledik. Kobani’de yaşanan çatışmaları izlemek için sınıra yakın bir bölgeye gelen bir grup, canlı yayın sırasında IŞİD için ‘El Devlet’ül İslam’ tabirini kullanan muhabirin üzerine yürümesi savaşın insanlar üzerinde bıraktığı olumsuz etkiyi de gözler önüne serdi.
Aynı gece Kobani gönderilecek olan 80 kişilik gruptan oluşan Peşmergeler, kiraladıkları uçakla gece yarısı saat 01.00’de Şanlıurfa Gap Havaalanı’na inerek Türkiye topraklarına giriş yaptı. Peşmergeler, uçağın inmesiyle alanda hazır bekleyen 4 midibüsle askeri konvoy eşliğinde hava alanından alınarak Kobani yolu üzerinde bulunan Çukobirlik Tesislerine getirildiler. Bir gün sonra da araç ve silahları Suruç’a ulaştı. Peşmerge’nin Türkiye toprakları üzerinden Kobani’ye geçecek olması tarihi bir olay yorumlanıyor. Özgür Suriye Ordusu’nun (ÖSO) 100 civarında askeri ise Peşmerge güçlerinden önce Suruç’tan Suriye’ye geçerek Kobani’ye gitti.
Dönüş sabahı ise Suruç Kaymakamı Abdullah Çiftçi’nin Kobanililerin sınıra yığıldıklarında ‘IŞİD’ten kaçıyoruz, PYD’ye de geçmek istemiyoruz.’ şeklindeki düşüncelerini araştırmaya başlıyoruz. Suruç merkezindeki ambarlar, camiler ve taziye evlerine sığınan birçok Kobani ile yüz yüze görüştük ve elde ettiğimiz bilgiler hayli şaşırtıcı… Savaşın 1,5 ay önce değil 3 yıl önce başladığına dikkat çeken Kobanililer, IŞİD Kobani’ye girdikten sonra seslerinin duyulduğunu söylediler. IŞİD’ten önce PYD’nin zulmü altında olduklarını ileri süren Kobanililer, IŞİD`ten kaçarken PYD`ye neden sığınamadıklarını şöyle anlatıyor; “PYD, kendisi gibi düşünmeyen, yanında savaşmayanlara zulmediyor. Özellikle 3 yıl önce Suriye’de savaşın başladığı günden sonra bu zulümlerini arttırdılar. Her aileden en az birinin mutlaka PYD saflarında olmasını istiyorlar. Böyle bir şartları var. Bu şartı yerine getirmeyen aileler tespit edilerek baskı altına alınıyor. IŞİD’ten kaçtığımız doğru ancak PYD’nin zulmü de canımıza tak etmişti. Şuan bu zulümlerinden dolayı birçok Kobanili YPG’ye karşı savaşıyor. Sırf PYD tepkilerini göstermek için savaşıyorlar.”
Elde ettiğimiz bu bilgilerin büyük bir bölümünü Suruçlu bazı HDP’liler de doğruluyor. İsim vermeden bizimle konuşan bir Suruçlu bir HDP’li şunları söyledi; “Bizimkilerin çoğu her suçu Erdoğan’a yüklüyor. Kobani’de Erdoğan mı var? Biz bir birimize samimi değiliz. Dün telefonla Kobani’deki savaşçılarla konuştum ve bana şunu dediler; ‘Bizim karşımızda savaşanların büyük bir kısmı Kobanili…’ Hatta eski bir komşusunu bile gördüğünü ve kendisi sıktığını söyledi. Bunun nedenini şuan bilmiyorum ama böyle bir durum da var.”
Bu savaşın daha ne kadar süreceği belli değildir ancak belli olan bu savaşın kazananı yoktur. IŞİD ve YPG’nin top ve havan yağmuruna, ABD savaş uçaklarının bombardımanı maruz kalan Kobani’nin neredeyse yarısı tahrip olmuş durumda. Özellikle karanlık bastırdığında onlarca ambulans yaralı ve cansız beden taşıyor. Ateş ise maalesef sadece düştüğü yeri yakıyor. Bize de bu savaşın biran önce bitmesini temenni etmek düşüyor…
2 gece 3 gün kaldığımız Suruç’tan notlarımız böyleydi… Allah’a emanet olun… (M. Salih Keskin – İLKHA)