`Bu Camia Hiçbir Zaman Çatışma Taraftarı Olmadı`
PKK-HDP çetelerinin Kobani bahanesiyle sokakları ateşe verip insanları vahşice katletmesi PKK zihniyetinin ne kadar tehlikeli olduğunu bir kez daha gözler önüne serdi. PKK-HDP çetelerinin son saldırılarına karşı üyeleri vahşi bir şekilde katledilen ve buna rağmen sağduyulu bir şekilde davranan HÜDA PARın bu süreçten sonra önemli bir aktör olacağını gösterdi
Şükrü Gündüz / Doğruhaber
PKK-HDP çetelerinin Kobani bahanesiyle insanları vahşice katletmesine tepkiler devam ediyor. Özellikle PKK’nin çözüm sürecinde tek muhatap olarak kabul edilmesi ve PKK’nin yaptıklarına göz yumulması bu vahşeti ortaya çıkardı. Kürt halkının tek temsilcisinin PKK olmadığını vurgulayan gazeteci, yazar, akademisyen ve siyasetçiler çözüm sürecinin sağlıklı bir şekilde devam etmesi için HÜDA PAR başta olmak üzere diğer kesimlerin sürece dâhil edilmesi gerektiğini vurguladı.
‘ÇÖZÜM SÜRECİNDE TEMSİLİYET SORUNU VAR’
Çözüm sürecinde bir temsiliyet sorunu yaşandığını belirten Gazeteci Yazar İsmail Kılıçarslan, Kürtlerin tek temsilcisinin PKK-HDP olmadığını söyledi. Kılıçarslan, bu temsiliyet sorununun çözülmemesi durumunda çözüm sürecinin zora gireceğini ifade ederek şöyle konuştu: “Kobani bahane edilerek sokakların ateşe verilmesi çözüm sürecinde yeni bir aşamaya gelinmesini zorunlu kıldı. Bundan önceki AK Parti hükümetinin akil adamları devreye sokması ve bunu rapor haline getirmesi beni heyecanlandırmıştı. Ülkenin geri kalanını çözüm sürecine hazırlamak ve sürecin nasıl yürütüleceğine dair bir sivil toplum katkısı oldu. Fakat gelinen süreçte şu anlaşıldı: Kürtler HDP’ye mülk değil. Kürtlerin yegâne temsilcisi HDP ve PKK değil. Kürtlerin başka birçok temsilcisi var. Kürtlerin bir temsiliyet sorunu yaşadığı ortada. Umut ediyorum buna bir çözüm bulunur. Aksi takdirde bu sürecin geldiği yeni aşamayı zora sokar”
‘HÜDA PAR’I DAHA BÜYÜK SORUMLULUKLAR BEKLİYOR’
PKK’nın Kemalizm gibi bir ötekileştirme uygulayıp ötekileştirdiği Kürtleri öldürmekten çekinmediğini söyleyen Kılıçarslan, HÜDA PAR ve İslami yapıların sükûnetlerini koruyup bir direniş hattı oluşturarak yollarına devam etmeleri gerektiğine dikkat çekti. Kılıçarslan, “Kürt coğrafyasında yeni bir ötekileştirme hareketine ihtiyacımız yok. Kemalizm kaynaklı rejim, Kürtleri 90 yıl boyunca ötekileştirdi. PKK, Kemalizm’le benzer şekilde ötekileştirdiği Kürtleri öldürmekten geri durmuyor. Bu durumu çok tehlikeli buluyorum. Başta HÜDA PAR olmak üzere tüm İslami yapıların sükûnetlerini koruyarak, bu sükûnet esnasında bir direniş hattı oluşturarak yollarına devam etmelerini umut ediyorum. Çünkü önümüzdeki dönemlerde bu yapılara düşecek sorumluluklar her zamankinden daha fazla olacaktır” dedi.
TOPLUMSAL BARIŞI SAVUNMAYA DEVAM ETMELİYİZ
“Türkiye coğrafyasında Kürtlerin Kürtleri, Türklerin Kürtleri öldürmesinin kime ne yararı olacağı sorusu taş gibi bir sorudur” diyen Kılıçarslan, “Bundan kimin yararlanacağını aşağı yukarı herkes tahmin edebiliyor. Bu süreçte çözüm sürecinin zorluklarla karşılaşacağını tahmin ediyorduk. 90 yılın zulmünün beş altı yılda biteceğini düşünmek biraz romantizmdir. Önümüze daha çok sorun gelecek. Bu sorunları kararlılıkla ve toplumsal barış isteğinin altını çizerek çözebiliriz” diye konuştu.
‘BU CAMİA HİÇBİR ZAMAN ÇATIŞMA TARAFTARI OLMADI’
2006 yılından bu yana bu camiaya yönelik saldırılar olduğunu söyleyen Siyaset Bilimci ve Yazar Hamit Yaz, “Bu camiayı çatışmaya çekmek için taciz ve saldırılar oldu. Bu saldırılara karşı Mustazaflar camiası STK’ları dolaştı ve bir çatışmanın aktörü ve paydaşı olmadıklarını söyleyerek STK’ların arabulucu olmasını istedi. PKK’nın 2006 yılından bu yana yaptığı saldırılarda can kaybı olmasına rağmen bu camianın saldırgan bir tepki ortaya koymayıp sadece nefsi müdafaada kalması ve özellikle son saldırılarda bunu yapması bu camianın eylemsizlik anlamında rüştünü ispat ettiğini gösteriyor” dedi.
ÇÖZÜM SÜRECİNDE DİNDAR KÜRTLER YOK SAYILDI
Çözüm sürecinde dindar Kürtlerin özellikle muhatap alınmayarak sadece seküler Kürtlerin, yani PKK’nın muhatap alındığını belirten Hamit Yaz, “Çözüm sürecinde başından beri bir muhatabiyet sorunu var. Bu sürecin başlamasına sebep olan silahlı bir yapı olarak PKK vardı bu doğal bir durumdu. Bu doğal durumu yapay yapan, sadece PKK’nın muhatap alınmasıdır. PKK sadece bu işin bir boyutudur. Biz bölge STK’ları ve İslami yapılar olarak bunu defalarca hükümete söyledik, görüşmelerimiz oldu. Bu bölgede dindar Kürtler de yaşıyor. Sadece seküler Kürtler yaşamıyor. Silahlı bir yapı olan PKK muhatap alınırken bölgedeki İslami yapılar özellikle muhatap alınmıyor. Bunu her platformda ifade ettik. Seküler Kürtlerin kucağına atılmış dindar Kürtler var. Şu anda hükümetin yapması gereken şey şudur. Bölgeyi iyi okuması lazım. Birilerinin bilgileri ile değil reel bir politik düzlem takip ederek bunu analiz etmesi gerekiyor. Ne seküler Kürtler dindar Kürtlerin kucağına atılsın, ne de dindar Kürtler seküler kucağına atılsın. Bu düzlem üzerinden yürütülecek bir çözüm, süreci olumlu yönde etkiler” diye konuştu.
‘ÇATIŞMA YOK PKK SALDIRISI VAR’
HÜDA PAR’ın ve Musztazaflar Camiasının son saldırılardaki tavrının takdire şayan olduğunu belirten Hamit Yaz, “Bu olaylarda HÜDA PAR’ın ve Mustazaflar Camiasının sergilemiş olduğu tavır çok önemli. Ve takdire şayandır. STK’lar ve buna benzer yapıların bu olaylar üzerinden kalkıp sadece HÜDA PAR’a yönelik telkinde ve açıklamalarda bulunmaları HÜDA PAR’a bir haksızlıktır. Bu insanlar 14 yıldır hep savunmada kaldılar. İtidal çağırılarını da bizzat kendileri yaptı. Buna şahidiz. Bu yönde önemli bir fonksiyonu üstlenen bir yapıyı bu çatışmalı sürecin tarafı görmek yanlıştır. Olaylarda bir saldıran var. Bir de mağdur var. İki çatışan taraf yok. Saldıran bir taraf var o da PKK’dır. Bütün yapıların bunu bilip buna göre tavır alması gerekiyor” şeklinde konuştu.
‘HDP, KANDİL VE İMRALI ARASINA SIKIŞMIŞ, ÖZ İRADESİ YOK’
HDP’nin İmralı ve Kandil arasında sıkışıp kalmasından dolayı bağımlı bir iradeye sahip olduğunu belirten Hamit Yaz, “HÜDA PAR’ın sağduyulu tavrının karşılığını görmemesinin sebebi, HDP’nin öz bir iradeye sahip olmamasıdır. HDP İmralı’daki Öcalan liderliği ile PKK’nın dağ kadrosu arasında sıkışmış durumda. İkisi arasında mekik dokuyor ve bir irade ortaya koymaya çalışıyor, bunu da yapamıyor. Çünkü bağımlı bir iradeye sahipler. Demirtaş’ın Cumhurbaşkanlığı sürecinde de söyledim. Demirtaş, Cumhurbaşkanı adayı olduğu için bütün toplumu kucaklayan bir üslup takınmak zorundadır ve bunu da bu şekilde yapıyor. Ancak gönül ister ki bu söylem ve üslubu Cumhurbaşkanlığı seçiminden sonra devam etsin. Ben böyle bir şey olmayacak, Demirtaş eski Demirtaş, HDP eski HDP olacaktır, dedim. Bizim şu anda gördüğümüz manzara da bu. Cumhurbaşkanlığı seçim sürecinde bir kandırmaca ve aldatmaca vardı. Gerçek maske son olaylarla birlikte düştü. Bu da HDP’ye karşı halkta bir güven duygusu yaratmıyor” dedi.
‘HDP TERÖRÜN ODAĞI HALİNE GELDİ’
İnsanları sokağa döktürüp katliam yaptırmanın bir siyasi parti için kapatılma gerekçesi olduğunu vurgulayan Hamit Yaz, “Özelikle Demirtaş’ın sokağa çıkın çağrısı yapması, eski siyasi arena ve düzlem olmuş olsaydı, bu HDP için kapatılma gerekçesi olurdu. Çünkü bir parti yetkilisinin insanları sokağa döküp katliam yaptırması o siyasi parti için kapatılma gerekçesidir. Çünkü HDP ‘eylem ve terörün odağı haline geldi’ maddesine uygun hareket etmiştir” diye konuştu.
‘PKK KIZIL KMERLER’İN FARKLI BİR VERSİYONUDUR’
PKK’nın dindarların var olduğu bir toplum istemediğini belirten AK Parti MKYK Üyesi Prof. Dr. Mazhar Bağlı, “PKK dindarlığın var olduğu bir yapı içerisinde istediği gibi at koşturamayacağını ve istediği gibi ideolojik propaganda yapıp insanları kendi avucuna alamayacağını çok iyi biliyor. PKK gibi örgütlenmeler Kamboçya’daki Kızıl Kmerler gibidirler. Kızıl Kmerler Lideri Pol Pot, herkesi proletarya yani işçi yapmak için 7 milyonluk ülkede 3 milyon insanı katletti. PKK da böyle hareket ediyor. PKK Kızıl Kmerler’in değişik bir versiyonudur.” şeklinde konuştu.
‘HÜDA PAR BÖLGE İNSANIN ÇIKARLARINI DÜŞÜNÜYOR’
HÜDA PAR’ın gösterdiği sağduyulu tavrın Türkiye’de yeterince karşılığını görmediğinin altını çizen Bağlı, “HÜDA PAR legal alanda kalmak için çok ısrarcı davranıyor. Onların bu kararlılığı her türlü takdirin üzerindedir. Böyle davranmaları kişisel çıkarlarını değil, bölgedeki insanları ve memleketi düşündükleri şeklinde okunmalıdır. Herkesten daha çok hassas bir duyarlılığa sahip olduklarını söyleyebilirim” dedi.
‘PKK DEREBEYLİK KURMAK İSTİYOR’
PKK’nın Kobani bahanesiyle katliam yapmasının bir kez daha onların gerçek yüzünü ortaya çıkardığını söyleyen Bağlı, “Kobani’nin bu şekilde gelmesinin sebebi orada PKK’lı Kürtlerin var olmasından dolayıdır. Kürtler Şengal’de, Musul’da ve başka yerlerde de öldürüldü ama PKK’nın itiraz ettiği yer Kobani oldu. Çünkü Kobani onların ideolojisine uygun kişilerin yaşadığı bir yer. Oradaki öldürülmeleri gerekçe gösterip burada katliam yapması PKK’nın gerçek yüzünü bir kez daha ortaya çıkardı. Bunların istediği Kürt hakkı, demokrasi veya özgürlük değil. Bir derebeylik istiyorlar” ifadelerini kullandı.
‘PKK ÇÖZÜM İSTEMİYOR’
PKK’nın çözüm istemediğini ve bunu sürekli sabote etmeye çalıştığını belirten Bağlı, “PKK terörün bitirilmesi için muhatap alınıyor. Ama ne zaman bu yönde bir irade ortaya çıkarsa bunu sabote edecek eylemler yapıyor. PKK’nın kanlı bir biçimde bu tür süreçleri sabote etme girişimleri yaptığını iyi bilenlerden biriyim. Bu güne kadar 1993’te, 1999’da, 2005’te, 2007’de, 2011’de pek çok kere bunu yapmıştır ve yine yapmaya çalışacaktır. PKK böyle yapmasına rağmen Türkiye çözüm sürecinde ısrar etmelidir” diye konuştu.
‘BU VAHŞETİN SORUMLUSU HDP’DİR’
Çözüm sürecinin devam etmesi için iki tarafın da iyi niyetli olması gerektiğini söyleyen Siyaset Bilimci ve Araştırmacı Yazar, Gazeteci Ömer Turan, “Tek taraflı iyi niyet olmaz. Bu işin bir tarafı olan devlet bazı adımlar attı. 90 yıldır var olan bazı tabuları yıktı. Aynı iradeyi HDP-PKK’nın legal ve illegal kuruluşlarında görmüyoruz. Verilen tüm hakları suiistimale yönelik girişimlerde bulunuyorlar. Bunun son örneğini Diyarbakır, Mardin ve tüm bölgede gördük. Kendisi gibi düşünmeyen hiçbir gruba, partiye ve oluşuma yaşam hakkı tanımıyorlar. Son olaylar HDP’nin kışkırtmasıyla başladı. Olan katliamın bizzat sorumlusu onlardır. Olaylar olduktan sonra çıkıp Yasin Börü’nün vahşice öldürülmesini kınamadılar. İpe sapa gelmez açıklamalar yaparak bu katliamı meşru göstermeye çalıştılar. Bu kabul edilemez bir durumdur” şeklinde konuştu.
‘PKK KENDİ DİKTASINI KURMAK İSTİYOR’
PKK’nın kendi dışındaki hiçbir yapıya hayat hakkı tanımadığını ve zulme uğrayıp eziliyoruz diyenlerin bugün kendi fikirlerini kabul etmeyen herkesi yok etmeye başladığını ifade eden Turan, “Bu son olaylar Öcalan’ı tasfiyeye yönelik bir girişim olarak tahmin ediyorum. PKK’nın içinde farklı gruplar var. Aynı zamanda farklı istihbarat örgütleri ile de görüşüyorlar. PKK’nın içindeki bir grup bu şiddet olaylarının devam etmesini istiyor. Bunu sahada görüyoruz. BDP’nin yüzde otuzdan fazla oy aldığı her yerde, PKK-KCK diktasını oluşturmaya çalışıyor. Kendileri dışında bir yapıya yaşama hakkı tanımıyorlar. Bunlar senelerdir mazlum rolü oynuyorlardı. Devlet tarafından ezildiklerini söylüyorlardı. Şimdi kendileri başkalarını eziyor. Tek parti mantığıyla hareket edip Cumhuriyet kurulduktan sonra CHP gibi onlar da, HDP’yi tek parti olarak göstermek istiyorlar. HDP dışındakilerini hain olarak görüyorlar. Baskıyla sindirmek istiyorlar, sindiremeyince şiddete başvuruyorlar. PKK’nın yapısı itibariyle bu yöntemini maalesef devam ettireceğine inanıyorum” dedi.
‘HÜDA PAR’A HAKSIZLIK YAPILIYOR’
PKK’ya gösterilen hoşgörünün legal alanda siyaset yapan HÜDA PAR’a gösterilmediğini ifade eden Turan, “Açılım sürecinde yapılan en büyük hatalardan bir tanesi, sadece PKK’nın ana muhatap kabul edilmesidir. Bölgedeki tüm siyasi oluşumların, kanaat önderlerinin, tüm dini grupların muhatap olarak kabul edilmesi lazımdı. Çözüm sürecinin en büyük eksiği budur. Bölgede herkesle barışılacak ve çözüm süreci devam edecekse daha önce Mustazaf - Der olan ve sonra HÜDA PAR olarak partileşen ve şiddete bulaşmayan HÜDA PAR’ın da bunun bir parçası olması lazım. HÜDA PAR’ın bölgede bir tabanı var ve bir kitleyi temsil ediyor. Fikirlerini ve düşüncelerini meşru yöntemlerle yansıtmak istiyor. Düz ovada siyaset dediğimiz budur. Eğer birisi düz ovada legal bir şekilde siyaset yapıyorsa ve devlet bunun güvenliğini sağlayamıyorsa bu ciddi bir sıkıntıdır. Siz PKK’ya gösterdiğiniz hoşgörüyü HÜDA PAR’a ve Musztazaflara göstermiyorsanız bu sıkıntıdır. Bunu söylemek için HÜDA PAR’ın bir parçası olmaya gerek yok. Bu, herkesin hemfikir olması gerektiği bir nokta. Maalesef, PKK ve onun uzantılarına gösterilen sağduyunun, anlayışın ve hoşgörünün onda biri HÜDA PAR’a ve Mustazaflara gösterilmedi. Ben son olaylarda HÜDA PAR’ın mağdur olduğuna inanıyorum. Bu noktada mağduriyetin giderilmesi devletin bir görevidir. Bunu da bağımsız, tarafsız biri olarak söylüyorum. Bunun da bir an önce yapılması lazım” diye konuştu.
KAMUSAL DÜZEN BOZULURSA ÇÖZÜM OLMAZ
Çözüm sürecinin geldiği aşamayı değerlendiren AK Parti Eski Batman Milletvekili ve Akil İnsanlar Heyeti Güneydoğu Anadolu Bölgesi Grup Sekreteri Mehmet Emin Ekmen, “Başbakan Ahmet Davutoğlu akil insanlar toplantısında, Çözüm sürecinin hiçbir zaman kamusal düzenin bozulması veya örgütün bir boşluk yakalayarak kendi gücünü ve otoritesini tahakküm etmesi anlamına gelmediğini söyledi. Bir yol haritasında mutabık kalınmasına rağmen, kamusal alandaki örgüt faaliyetleri nedeni ile bir adım atılmadığı ifade edildi. Bu eylemlerin durdurulması için örgüte daha önce verilen bazı süreler var, şuanda süreç bu nedenle donmuş durumda. Çözüm süreci; örgütün, devletin hukuki sınırlarına çekilmesi nedeniyle ortaya çıkacak sosyal, siyasal boşlukları doldurması, insanların üstünde baskı kurması anlamına gelmiyor. Hükümet de bu saatten sonra bu tarz eylemleri kabul etmeyeceğini net olarak ifade ediyor” diye konuştu.
BÜROKRASİDE CİDDİ İHMALLER OLDU
Hiçbir yasa dışı örgütün devletten izin alarak faaliyet yapmadığını söyleyen Ekmen, “Ama çözüm sürecinin hatırına bürokrasinin ihmal ettiği boşluklar olmuş ise bu ortadan kaldırılacaktır. Bazı bürokratlar çözüm sürecindeki hassasiyet nedeniyle, bazıları çözüm sürecine zarar versin diye, bazıları da hükümete zarar versin diye örgüte bazı alanları icrai ya da ihmali olarak açmış olabilir. Ama bu durum örgüt etkinliğine göz yumma şeklinde bir politika anlamına gelmez. Zaten gündemde olan bu sorunlar Kobani eylemleriyle ortaya çıkan vahşet nedeni ile hükümetin bunu çok daha net bir şekilde gündeme almasına sebebiyet verdi” dedi.
YASİN BÖRÜ VAHŞİCE KATLEDİLDİ
Toplantıda Yasin Börü’nün vahşice katledilmesinin de gündeme geldiğini ifade eden Ekmen, “Çok çarpıcı bir örnek olarak Yasin Börü’nün şehit edilmesi akil insanlar toplantısında defalarca dile getirildi. Yasin Börü cinayeti ve vahşeti herkes tarafından konuşuluyor. Daha önce HÜDA PAR’ın maruz kaldığı sıkıntılar kamuoyuna fazla yansımıyordu. Son olaylardan sonra HÜDA PAR, maruz kaldığı sıkıntıları kamuoyuna anlatma imkânını buldu. Vahşet öyle bir boyuta ulaştı ki kimse bu durumu görmezden gelemez hale geldi” ifadelerini kullandı.
PKK SİLAH BIRAKMAK İÇİN MUHATAPTIR
PKK’nın silah bırakması için devletin örgütle görüşmelere devam edeceğini söyleyen Ekmen, “Çözüm süreci denilen silah bırakma sürecinin muhatabı PKK’dır. Ama Kürt meselesinin çözümünde muhatap sadece Kürtler değil 77 milyondur. Hükümet 81 vilayeti 7 bölgeyi dikkate alarak bir süreç yürütüyor. Bazı adımların uzun sürmesinin sebebi budur” şeklinde konuştu.