"Van depreminin 3. yılında sıkıntılar devam ediyor"
Van depreminin 3. yıldönümü dolayısıyla yazılı bir açıklama yapan TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odası Diyarbakır Şubesi Yönetim Kurulu, aradan geçen 3 yıla rağmen vatandaşların yaşadığı sıkıntıların halen devam ettiğine dikkat çekti.
VAN - TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odası Diyarbakır Şubesi Yönetim Kurulunun Van depreminin 3. yıldönümü dolayısıyla yaptığı yazılı açıklamada, “23 Ekim 2011 tarihinde merkez üstü Van-Tabanlı olan ve büyüklüğü 7.2 büyüklüğünde depremde 604 vatandaşımız, 09.11.2011 tarihinde merkez üstünün Van-Edremit olduğu açıklanan büyüklüğü 5.6 büyüklüğünde olan ikinci bir deprem de ise 40 vatandaşımızın yaşamını yitirmesine neden olan Van Depremlerinin üzerinden üç yıl geçmesine rağmen bugün hala bazı sorunlar tam olarak çözülememiştir.”ifadelerine yer verildi.
TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odası Diyarbakır Şubesi açıklamasında depremzedelerin yaşadığı sorunlar şöyle sıralandı:
“Konteynerlerde yaşayan ailelerin sıkıntıları devam ediyor”
Depremin üzerinden üç yıl geçmiş olmasına rağmen depreminin ardından kurulan, Anadolu konteyner kentinde 44 aile, Tahirpaşa konteyner kentinde 20 aile, Kayaçelebi ve Erciş konteyner kentlerindeyse toplamda 5 aile hala depremin mağduriyetini yaşamaktadırlar.
“Konteyner kentlerin elektrikleri kesilmiş, soğukla ve hastalıkla başbaşa bırakılmışlardır”
Söz konusu ailelere; TOKİ tarafından inşa edilmiş konutlardan verileceği vaad edilmesine rağmen depremden sonra işlerini kaybeden ve maddi imkansızlık çeken bu ailelere TOKİ tarafından yapılan konutlar 70 ila 90 bin lira arasında değişen fiyatlarla satışı yapılmak istenilmiştir. Deprem mağduru bu aileler, kendilerine istihdam sağlanması halinde kimsenin yardımına ihtiyaç duymayacaklarını belirtmelerine rağmen Valilik tarafından kendilerine iş değil, bir yıllık sureyi kapsayacak şekilde kira yardımında bulunulması teklifi yapılmıştır. Depremzede aileler; "iş istiyoruz, sadaka değil" diyerek öneriyi red etmiş, hemen akabinde konteyner kentlerin elektrikleri kesilmiş, soğukla ve hastalıkla başbaşa bırakılmışlardır. Ailelerden büyük bir kısmı konteynır kentlerden ayrılmış, bir şekilde yaşamlarına şekil vermeye çalışmışlardır. Bunun dışında kalan aileler hala çözüm beklemektedirler. Depremzedeler Van’da bir çıkmazın içine itilmiş, yasam istekleri tamamen göz ardı edilmiştir.
“Devlet müteahhitliği mantığıyla hareket edildi”
Depremin ardından açıklanan harcamalara bakıldığında en büyük harcamanın kalıcı afet konutlarına yapıldığı görülmektedir. Mevcut siyasi iktidar her fırsatta yapılan kalıcı konut sayısı ve harcama miktarına vurgu yapmaktadır. Oysa ki, depremzedelere verilen bu konutlar hibe olmayıp değerinden çok yüksek meblağlara satışı yapılmış konutlardır. Bu yaklaşımla sosyal devlet anlayışından uzak devlet müteahhitliği mantığıyla hareket edilerek depremzedeler üzerinden rant elde etmiştir.
“İçme suyu sorunu çözülmeli!”
Başbakanlık Toplu Konut İdaresi Başkanlığı tarafından çok kısa sürede inşa edildiği için övünç kaynağı olarak görülen kalıcı afet konutlarının altyapı sorunları hala devam etmektedir. İçme suyu şebekesi yapılmayan konutların su depolarına hala tankerlerle su taşınarak içme suyu problemi aşılmaya çalışılmaktadır.
Depremden sonra hazırlanan imar planı beraberinde birçok sorunu da beraberinde getirmiştir. İmar Planı birkaç kez revize edilmesine rağmen sorunlar bir türlü çözülememiş, Van’ın en önemli istihdam kaynağı olan inşaat sektörü durma noktasına gelmiş, var olan işsizlik oranları daha da yükselmiştir.
Depremde çok büyük oranda hasar gören içme suyu şebekesinin yenilenmemesi nedeniyle halen birçok mahallede içme suyu konusunda sıkıntılar yaşanmaktadır.
“Ekonomik yaşam önemli oranda sekteye uğradı”
Depremden sonra kentte yaşanan göç ve yıkım sonucu, ekonomik yaşam önemli oranda sekteye uğramış, daha önce benzeri durumlarda uygulamaya geçirilen Vergi Terkini Van’da uygulanmayarak ekonomik sorunların daha da artmasına sebebiyet verilmiştir.
Van depreminden sonra ülkemiz deprem ve afet soruna çare olarak sunulan 6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkındaki Kanun kapsamında Erciş ilçesinde Kentsel Dönüşüm Projesi’nin hayata geçirileceği belirtilmesine rağmen bu konuda herhangi bir ilerleme sağlanamamış, ilçe ekonomik ve sosyal olarak bir belirsizliğe sürüklenmiştir.
“Ağır hasarlı binalar hala yıkılmadı!”
Depremin üzerinden üç yıl geçmesine rağmen kent merkezinde yer alan ağır hasarlı binaların hala yıkılmamış olması, bölge halkı için tehlike arz etmeye devam etmektedir.
Türkiye Deprem Bölgeleri Haritasına göre, 2. Derece Tehlikeli Deprem Bölgesi içinde yer alan Van kent merkezinin bu konumunun değiştirilerek 1. derece tehlikeli deprem bölgesi kapsamına alınması konusunda gerekli revizyonlar henüz yapılamamıştır.
“TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odası olarak defalarca paylaşmamıza rağmen bu güne kadar hala hiçbir adımın atılmadığı önerilerimizi bir kez daha açıklamayı ve tekrar tekrar uyarmayı bir görev biliyoruz.”denilen açıklamada şu önerilere yer verildi:
“İmar denetim kanunları yeniden düzenlenmeli”
Afetlerle doğrudan veya dolaylı ilişkili tüm mevzuat ‘imar, afet, yapılaşma ve denetim’ kanunları yeniden düzenlenmeli ve bu kanunlar birbirleriyle entegre olacak biçimde çıkarılmalıdır.
Afet ve Acil Durum Yönetim Başkanlığı kurulduğu günden bu güne kadar geçen zaman dilimi içinde çoğunlukla acil durumlara müdahale amacıyla ‘Kriz Merkezi’ gibi çalışmış, afetlere ilişkin çalışmalar ikinci planda kalmıştır. Başbakanlık Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı yeniden yapılandırılarak, doğal afet çalışmalarının her evresine öncülük edecek, kurumlar arasında yetki karmaşasına neden olmayacak, yetki ve sorumluluğunu diğer kurum, kuruluş ve meslek örgütleri ile paylaşacak ve her düzeyde eş güdümünü sağlayacak yaptırım gücüne sahip bir kurum haline dönüştürülmelidir.
“TOKİ yeniden yapılandırılmalı”
Son yıllarda devlet müteahhitliği ve rant proje ihaleleri yapan bir kuruluş haline getirilen TOKİ yeniden yapılandırılmalı, kent yoksulları için sosyal konutlar üreten bir yapıya dönüştürülmelidir.
Ülkesel, bölgesel ve yerel kalkınma planları ile bu planlar çerçevesinde oluşturulmuş kentsel gelişim ve yerleşim stratejileri dikkate alınarak belediyeler, il özel idareleri ile Milli Emlak Genel Müdürlüğü işbirliği içinde sağlıklı ve güvenli yerleşimler için her yıl belirli sayıda arsa üretme zorunluluğu getirilmeli arsa ve arazi rantı engellenmelidir.
Kurumların bütçelerinin belirli bir bölümünü afetlere yönelik projelere ayırma zorunluluğu getirilmelidir.
“Afet tehlike haritaları oluşturulmalı”
Dünyada zarar azaltma süreçlerinin ilk adımı olarak görülen ve afete duyarlı planlamayı sağlamada önemli bir araç olan Afet Tehlike Haritalarının hazırlanmasına yönelik çalışmalar kamu kurumları ve üniversite işbirliğinde ivedi olarak başlatılmalı; Deprem Tehlike Haritalarının yanı sıra, Heyelan Duyarlılık ve Risk Haritaları, Çığ Düşmesi Risk Haritaları, Su Baskını Haritaları üretilmeli ve bu haritalar planlama süreçlerinde girdi olarak kullanılmalıdır
Deprem zararlarının azaltılması yönünde yapılması gereken pek çok çalışmaya temel oluşturan diri fay haritaları incelendiğinde, bir çok yerleşim biriminin fay hatları veya zonları üzerinde, yakınında veya etki alanında yer aldığı görülerek; öncelikle diri fayların üzerinde yer alan yerleşim bölgelerinde üretebilecekleri deprem büyüklükleri de baz alınarak yapı yapılması engellenmeli, riskli alanlar kamuoyuyla da paylaşılarak terk edilmelidir. Bu amaçla en kısa sürede TBMM den bir "Fay Yasası" çıkarılmalıdır.
MTA tarafından ülkemiz karasal alanları için düzenlenen Diri Fay haritaları, deniz alanlarının tamamını kapsayacak şekilde, kısa süre içinde genişletilmelidir.
Gerek MTA tarafından yenilenen diri fay haritası gerekse de mevcut sismik veri ve kayıtlar ile jeoloji, yapısal jeoloji, tektonik, jeomorfoloji ve paleosismoloji çalışmaları sonucunda elde edilen verilere dayalı olarak farklı ölçeklerde "Sismotektonik Haritalar" hazırlanmalıdır.
Köprüler, barajlar, kıyı ve liman yapıları, kara ve deniz tünelleri, boru hatları, enerji nakil hatları, enerji santralleri, doğal gaz depolama tesisleri, hızlı tren ve otoyol gibi mühendislik yapılarının gerek yer ve güzergah seçimi gerekse projelendirme aşamalarında deprem/afet güvenliğine önem verilmeli, yeterli jeolojik-jeoteknik inceleme ve modelleme yapılmadan karar süreçleri işletilmemelidir.
Yaşamın ve yaşamsal faaliyetlerimizin jeolojik çevremizde sürdürüldüğü dikkate alınarak, jeolojik çevremize farkındalık yaratılarak doğa olaylarının doğru algılanması için jeoloji dersi ilköğretimden başlayarak eğitim programları kapsamına alınmalı, örgün ve yaygın eğitim sisteminin her aşamasına afet olgusu doğru bir şekilde entegre edilmelidir.
Çıkarılan Torba yasa maddesi ile, afetlere karşı güvenli yerleşim alanlarının belirlenmesine, nitelikli ve güvenli yapılaşmayı sağlamaya yönelik olarak Odalarımızın yaptığı ve ortadan kaldırılan kamusal mesleki denetim yeni mevzuat düzenlemesi ile yeniden tesis edilmeli, sahte mühendis ve mimarların iş yapması, standartlara uygun olmayan niteliksiz mühendislik hizmetlerinin verilmesi önlenmelidir. (İLKHA)