Akdağ'dan İLKHA'ya özel açıklamalar
Mardin Milletvekili ve Meclis İnsan Hakları Komisyonu Üyesi Abdurrahim Akdağ, bölgedeki insan hakları ve gelinen noktayı İlke Haber Ajansı'na değerlendirdi.
MARDİN - Kızıltepe Cumhuriyet Başsavcılığı'nın faili meçhul cinayetlere ilişkin yürüttüğü soruşturma kapsamında, çeşitli tarihlerde yapılan kazılarda cesetlerine ulaşılan 22 kişinin öldürülmesiyle ilgili olarak 4'ü asker 5'i köy korucusu toplam 9 şüpheli hakkında hazırladığı iddianame Mardin 2'nci Ağır Ceza Mahkemesi'nce kabul edildi.
Kendilerine 'Bıçak Timi' diyen 4 asker, 5 korucu Kızıltepe'deki 22 faili meçhulden yargılanacak. Davanın ilk duruşmasının 28 Kasım 2014'te Mardin 2. Ağır Ceza Mahkemesi'nce görülecek.
Bölgedeki insan hakları ve gelinen noktayı İlke Haber Ajansı’na değerlendiren AK Parti Mardin Milletvekili ve Meclis İnsan Hakları Komisyonu Üyesi Abdurrahim Akdağ, bir haksızlığa sebebiyet verenlerin, zulmün veya haksızlığın parçası olanların bu dünyada olmasa da ahirette ilahi adalete hesap vereceklerine inandığını söyledi. Akdağ, çözüm süreciyle ilgili yılbaşından önce somut adımların atılacağını ifade etti.
“Son 12 yılda ciddi adımlar atıldı”
Türkiye’de son 12 yılda insan hak ve özgürlükleri noktasında hem yasal, hem anayasal hem de zihinsel olarak birçok çalışmaların yapıldığını dile getiren Akdağ, doğuştan gelen fıtri ve insani hakların kullanılması hususunda tüm Türkiye’de olduğu gibi bölgemizde de ciddi adımlar atıldığını söyledi.
“Atılan adımlar topluma yansıdı”
Akdağ, “Gerek ana dilini kullanma, kendi kültürünü yaşayıp kendini ifade etmede, ticaret ve seyahat hukuku açısından Türkiye’nin tamamında olduğu gibi bölgede de çok farklı zemine taşındığını hepimiz yaşayarak biliyoruz. İnsanların ticaret, seyahat ve eğitim imkânları zaman zaman terör olgusundan zaman zamanda resmi yetkililerin kısıtlamasıyla karşı karşıya kalabiliyor. Ancak şuanda hepimiz birlikte yaşıyor ve görüyor ve biliyoruz; bunun önünde idari anlamda hükümet noktasında bu engellerin kaldırılması ve insanlarımızın başı dik, izzetli bir şekilde yaşaması hususundaki çalışmalar büyük ölçü de topluma yansımıştır.” dedi.
Yol kesmeler, insan kaçırmalar, şantiye basmalar…
Bölgenin genel şartları, komşu ülkelerde devam eden çatışmalar ve ülkede halen bir terör sonunun mevcudiyeti de bir vakıa olduğunu söyleyen Akdağ, bunlardan kaynaklanan sıkıntılarla zaman zaman karşılaştıklarını söyledi. Akdağ, “Bazen yol kesme, bazen insan kaçırma, inşaat ve şantiyelerde çalışan araçların yakılması şeklinde karşımıza çıktığını biliyoruz. Ancak kararlılıkla, inançla, dirayetle, sabırla zedelenen kardeşlik hukukunun yeniden imarı ve inşası hususunda ciddi bir irademiz var. Bu irademizin arkasına yasal bir zemin koyduk.” ifadelerini kullandı.
“Derenin yarısını yüzdük”
10 Ağustos’ta Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde toplumsal bütünleşmenin sağlanması ve terörün önlenmesi hususunda yasal bir düzenleme yaptıklarını hatırlatan Akdağ, “Bu yasanın ana teması hükümet ve üst bürokrasinin gerek yurt içinde gerek yurt dışında yapılacak çalışmalar hususunda yetkilendirmesidir. Hatta sosyoekonomik, psikolojik ve insan ilişkileri açısından yapılması gerekenleri yapılmasından kaynaklanacak herhangi bir sorumluluk doğmaması noktasında insanlarımızın eli serbest hale getirildi. Bu çalışmalar hızla devam ediyor. Büyük bir mesafe kat edilmiş. Başbakanın tabiriyle derenin yarısını yüzdük diğer yarısını da yüzme ve geçme hususunda çalışmalar son surat devam ediyor.” dedi.
“Ceberut devlet anlayışı yıllarda herkesi ötekileştirdi”
Çok zor bir problemle karşı karşıya olduklarını belirten Akdağ, “Türkiye’de, cumhuriyetin kuruluşundan sonra yeni bir kimliğin inşası, yeni bir devletin oluşturulması ve o zaman ki uluslararası konjonktür, savaş malumu bir imparatorluğun bakiyesi olan Türkiye cumhuriyetinin kuruluş felsefesini de anlamamız lazım. İttihat ve terakki zihniyetinin insanlarımız üzerindeki tek parti zihniyetiyle ceberut bir devlet anlayışının yıllarca herkesi ötekileştirdiği ve insanlarımızı yeni bir formata koymak istediği de hepimiz biliyoruz. Bu süreç içerisinde insanlarımız kimliklerinden ve inançlarından dolayı neredeyse tamamı baskı gördü. Ancak geldiğimiz aşamada bu sorunu çözebilecek güçlü bir siyasi irade, inanç, sabır ve samimiyet gerektiriyor.” diye konuştu.
“Yılbaşından önce somut adımlar atılacak”
Çözüm Süreci’ne de değinen Akdağ, “Cumhurbaşkanı Recep Tayip Erdoğan ve Başbakan Ahmet Davutoğlu ekibinin bu sorunu çözme noktasındaki iradesi bize büyük bir umut veriyor. Ve bu proje milli bir projedir. Bunun aktörleri tamamen yerlidir, bu sorun bizim sorunumuz, bu sorunu çözebilecek olanlarda bizler olduğu hususundaki kanaatimiz tamdır ve stratejimiz de kat ettiğimiz aşamalardan da doğru olduğunu anlıyoruz. Hedeflediğimiz aşamaya geldik mi onu samimi olarak belirtmek durumundayız. Yıllarca kendine bir konsept seçmiş çatışma ortamına göre kendini kurgulamış muhatabını öteki olarak vasıflandırmış yapılarla karşı karşıya olduğumuzu, bunun sosyolojik ve psikolojik arka planını böylece tahkim edildiğini de hepimiz biliyoruz. Ancak bu sorunlar çözülmeyecek sorunlar değil… İnsan hak ve hukuku bağlamında, kardeşlik ikliminde bu sorunların üstesinden gelebileceğimize dair en güçlü argümanımız 20 aydır fiili ve planlı bir çatışmanın olmaması… Meydana gelen münferit kaçırma olayları, araç yakma, yol kesme olayları bizim azmimizi ve kararlılığımızı aradan kaldırmamalıdır. Çünkü dünyadaki örneklerinden de bunu biliyoruz. Bu tür süreçlerde bir takım yol kazalarının, bir takım barış sürecine karşı olan unsurların olduğunu da biliyoruz. Çünkü bir kısım insanlar bu konsept üzerinden, bu çatışma ortamı üzerinden bir rol oluşturmuş, bir rol kapmış, hatta rol çalmış olanların olduğunu biliyoruz. İnsanlarımız alın teri, kanı ve gözyaşı üzerinden kendine bu rolü almış, biçmiş olanlarında rahat durmayacaklarını da öncesinden de tahmin ediyorduk. Ama bu çok büyük bir azınlık ve biz onlara esir olmayacağımız hususundaki kanaatimizi toplumun bütün kesimi olarak da deklare ettik ve şuanda bizim güvencemiz ise bu samimi inanç ve insanlarımızın barışa olan özlemi, hasreti ve aidiyet duygusunun bu şekilde güçlenmesidir. Umut ediyorum çok yakın zaman da inşallah yılbaşından önce daha somut adımlar atılacak, toplumsal bütünleşmenin sağlanması noktasındaki pratikler ortaya çıkacak ve nihai nokta da silahı bırakma realitesiyle bu millet karşılaşacak. Bu ortak duamız ortak temennimize gerçekleşmemesi içinde hiçbir nedenin olmadığına inanlardanım.” dedi.
“Adalet geç de olsa tecelli edecektir”
Geçtiğimiz günler JİTEM hakkında Mardin’de açılan davayı da değerlendiren Akdağ şunları söyledi: “90’lı yıllarda daha önceki yönetim mantalitesinden kaynaklanan ve toplumu zap u rapt altına alma düşüncesi, toplumun arzu etmediği hepimizi derinden yaralayan olayların yaşanmasına sebep olduğunu biliyoruz. Şunu da biliyoruz; bu olaylar sebep değil sonuçtur. Yönetim anlayışından kaynaklanan hak arama metodunun yanlışlığından kaynaklanan bir takım sıkıntıları bölge olarak da Kızıltepe bağlamında yaşadık. Geçmişteki kontrol dışı, sistem dışı güçlerin bölgede bir takım eylemler yaptığını, bir takım olaylar meydana getirdiği, bir takım faili meçhul diye tabir edilen olaylara sebebiyet verdiğini biliyoruz. Ancak AK Parti döneminde neredeyse bir veya iki istisnası var mı bilemiyor; ama faili meçhul bir olay yaşanmadı. Eğer varsa da bunun üzerine ciddiyetle kararlılıkla gidilmesi gerektiğini ve bunların da gün yüzüne çıkartılması gerektiğini düşünüyorum. Çünkü insanlarımızı can, mal ve namus güvencesi devletin güvencesi altında olması gereken hususlardır. İnanıyorum adalet geç de olsa tecelli edecektir. Bir haksızlığa sebebiyet veren, bir zulüm haksızlığın parçası olanların er yâda geç hukuka adalete bu dünyada olmasa da ahirette ilahi adalete hesap vereceklerine tüm yüreğimle inanıyorum.” (M. Salih Keskin – İLKHA)