• DOLAR 34.944
  • EURO 36.745
  • ALTIN 2979.98
  • ...
Eğitimde Adımlar Sıklaştırılmalı
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 
Adalet Vural / İnzar Dergisi
 
Planlı kalkınma politikası çerçevesinde kişiye kazandırdığı çeşitli değerler, davranışlar, kişilik özellikleri ve yeteneklerle toplumun refah ve mutluluğunu arttıran ve böylece toplumun kalkınmasına katkı sağlayan toplumsal bir süreç, toplumsal bir araç ve toplumsal bir hizmet olan eğitim sistemi, üzerinde durulması gereken en önemli konulardan biridir. Parça parça değil de bir bütün olarak değerlendirilip, gözden geçirilmesi, eksikliklerinin giderilmesi, yanlış politikaların düzeltilmesi ise önem içinde önem arz etmektedir. Zira eğitim sistemi hedef ve amaçlarından tutun da, hedef ve amaçların gerçekleşmesi için atılan adımlara; müfredatından öğreticisine, araç ve gereçlerinden fiziki ortamlarına kadar bir bütünlük teşkil etmektedir. İyi bir müfredata sahip bir eğitim sistemi, müfredatı düzgün ve verimli işleyebilecek iyi öğreticilere sahip değilse veya iyi ve düzgün fiziki ortamlarda en teknolojik araç ve gereçlerle ancak içi doldurulmamış, yanlış ideolojiler çerçevesinde işlenecek bir müfredattan ne bireylere ne de topluma bir katkı sağlaması beklenemez.

Toplum olarak içinde bulunduğumuz çağa ayak uydurabilmek ve küreselleşen dünyada önemli bir yere sahip olabilmek için eğitim sisteminin bir bütün olarak incelenmesi, değerlendirilmesi ve eksikliklerinin giderilmesi doğrultusunda yapılması gereken çalışmalar büyük bir önem taşımaktadır. Çünkü eğitim kalitesinin yüksek olması, ahlaklı ve dinamik bir toplum demektir. Bu nedenle, eğitimde yapı taşı görevini gören okullar, nitelikli insan yetiştirmede ve ülkenin refah düzeyinin artırılmasında uhrevi ve dünyevi bir önem taşımaktadır.

Toplumun gerek ahlaki yapısına gerek ekonomik gelişimine katkı sağlayan eğitim sistemi ülkemizde neyi amaçlıyor, ilkeleri nelerdir? Hedeflediği amaç ve ilkeler toplumun kültür, inanç ve değerleriyle örtüşüyor mu; şayet örtüşüyorsa bu doğrultuda doğru adımlarla ilerleyebiliyor mu? Dünden bugüne eğitim politikamızda neler değişti, neler kaldı; bugünden yarına nasıl bir değişim istiyor?

Genel amaçlar:

Madde 2 - Türk Milli Eğitiminin genel amacı, Türk Milletinin bütün fertlerini,

1. Atatürk inkılâp ve ilkelerine ve Anayasada ifadesini bulan Atatürk milliyetçiliğine bağlı; Türk Milletinin milli, ahlaki, insani, manevi ve kültürel değerlerini benimseyen, koruyan ve geliştiren; ailesini, vatanını, milletini seven ve daima yüceltmeye çalışan; insan haklarına ve Anayasanın başlangıcındaki temel ilkelere dayanan demokratik, laik ve sosyal bir hukuk Devleti olan Türkiye Cumhuriyetine karşı görev ve sorumluluklarını bilen ve bunları davranış haline getirmiş yurttaşlar olarak yetiştirmek;

2. Beden, zihin, ahlak, ruh ve duygu bakımlarından dengeli ve sağlıklı şekilde gelişmiş bir kişiliğe ve karaktere, hür ve bilimsel düşünme gücüne, geniş bir dünya görüşüne sahip, insan haklarına saygılı, kişilik ve teşebbüse değer veren, topluma karşı sorumluluk duyan; yapıcı, yaratıcı ve verimli kişiler olarak yetiştirmek;

3. İlgi, istidat ve kabiliyetlerini geliştirerek gerekli bilgi, beceri, davranışlar ve birlikte iş görme alışkanlığı kazandırmak suretiyle hayata hazırlamak ve onların, kendilerini mutlu kılacak ve toplumun mutluluğuna katkıda bulunacak bir meslek sahibi olmalarını sağlamak;

İlkeler:

Atatürk İlkeleri ve Türk Milliyetçiliği
Laiklik
Genellik ve Eşitlik
Ferdin ve Toplumun İhtiyaçları
Bilimsellik
Yöneltme
Planlılık
Eğitim Hakkı
Karma Eğitim
Fırsat ve İmkân Eşitliği
Okul ve Ailenin İşbirliği
Süreklilik
Her Yerde Eğitim

Şüphesiz ülkemizin gelişmesi ve hak ettiğimiz yere gelebilmemiz için her şeyden önce, eğitim sistemimizdeki yanlışların düzeltilmesi; eksikliklerin giderilmesi gerekmektedir. Bunun için de sorunların nereden başladığını doğru tespit etmek önemlidir. Ülkemizde, günümüz eğitim sisteminde, amaç ve ilkelerdeki ayrımcılığa sebebiyet verecek kavramlardan tutun da ilkelerdeki tutarsızlık; bölgeler arasındaki eşitsizlikten, yurt içindeki okul sayısı, eğitimin niteliği; yıllarını okumaya verip işsiz kalan nice öğrencilerden, atanmayı bekleyen öğretmenlerin sayısının bir hayli fazla olmasına rağmen, okullarda yaşanan öğretmen sıkıntısına kadar birçok sorun bulunmaktadır. Biz ilk olarak eğitim sisteminin atacağı adımları sınırlayan amaç ve ilkelerdeki gerek toplumun eğitimini gerekse de toplumun huzurunu bozacak kavramları ele alalım:

Milliyetçilik Kokan Kavramlar

Onların değişiyle Türk eğitiminin amaçları ve ilkelerinden Madde 2’deki Türk Milli Eğitiminin genel amacı, Türk milletinin bütün fertlerini, Atatürk inkılâp ve ilkelerine ve Anayasada ifadesini bulan Atatürk milliyetçiliğine bağlı; Türk Milletinin… diye başlayan cümlelere; Atatürk İlkeleri ve Türk Milliyetçiliği, laiklik ilkelerine bakacak olursak yıllardır yaşadığımız topraklarda eğitimle beraber birçok alanda yaşanan sorunların temelinde milliyetçilik kokan bu kavramların olduğunu görürüz. Ötekileştirmeye neden olan bu kavramlar ne yazık ki mevzuatta yer almakla kalmayıp ders kitaplarına ve okullardaki etkinliklere de sirayet etmiştir. Oysa topraklarında Kürt, Zaza, Arap ve daha başka ırkların da yaşadığı toplumun Türk milliyetçiliği olarak tek tip yetiştirilmeye çalışılması toplumun barış, huzur, saadet ve ekonomik gelişimi önündeki en büyük engeldir. Yetkililer her ne kadar Türk milliyetçiliğinin bu topraklar üzerinde yaşayan herkesi kapsadığını ifade etse de toplum, kendilerini ikna edecek bir kavram açıklaması değil, açıklamaya ihtiyaç duymayacak, milliyetçilik ve ayrımcılığı çağrıştırmayacak, herkesi kapsayacak bir kavram istiyor. Toplum çocuklarının eğitiminde kendi kültür ve inancının yer almasını istiyor. Toplum eğitimin içeriğinin doldurulmasını ve sağlam temeller üzerine kurulmuş sabit bir yapı istiyor. Son yıllarda andımızın kaldırılması, imam hatip okullarının açılması ve çoğaltılması, seçmeli dersler olarak din ve dil derslerinin bırakılması her ne kadar bu yanlışı düzeltmeye yönelik ise de bu yeterli değildir. Zira bazı düzeltmelere rağmen bazı yanlışlar bile bile tekrar edilmektedir. Din kültürü ve ahlak bilgisi kitaplarındaki Atatürk’ün hayatı ve ilkelerinin yer alması sadece bunlardan biridir. Bu yanlışlar devam ederken eğitim sistemi bir temele oturtulmayıp, yapbozlarla devam edecektir. Çünkü yanlış temeller üzerine ne kadar sağlam bir bina dikerseniz dikin o bina yıkılmaya mahkûmdur. Bu yüzden yapılması gereken ilk şey mevzuat ve ders müfredatlarındaki ötekileştiren ve toplumun inancıyla uyuşmayan kavramların çıkartılmasıdır.

İlkeleriyle Çelişen Uygulamaları

I – Genellik

Madde 4 - Eğitim kurumları dil, ırk, cinsiyet ve din ayırımı gözetilmeksizin herkese açıktır. Eğitimde hiçbir kişiye, aileye, zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamaz. Denilmesine rağmen yukarıda detaylı olarak belirttiğimiz gibi gerek mevzuatta gerekse ders müfredatlarında yer alan bazı kavramlar ve etkinliklerle tek tipleştirmeye yönelik çalışmalar genellik ilkesiyle çelişmektedir.

2 – Fırsat ve imkân eşitliği:

Madde 8 - Eğitimde kadın, erkek herkese fırsat ve imkân eşitliği sağlanır.

Maddi imkânlardan yoksun başarılı öğrencilerin en yüksek eğitim kademelerine kadar öğrenim görmelerini sağlamak amacıyla parasız yatılılık, burs, kredi ve başka yollarla gerekli yardımlar yapılır. Özel eğitime ve korunmaya muhtaç çocukları yetiştirmek için özel tedbirler alınır. Her ne kadar yapılan bir kısım yardımlara, başarılı ve maddi imkânı olmayan öğrenciler için yapılan etkinliklerde torpil gibi durumlarla kaytarmalar olsa da bu yönde öğrencilere büyük imkânlar sağlanmakta, öğrencilerin ihtiyaçlarını karşılayan yardımlar öğrenciler arası denkliği sağlamaktadır. Ancak fırsat ve imkân eşitliğini sadece birkaç bölgenin kadın erkek bütün öğrencileri değerlendirdiğimizde doğru olur. Doğu batı diye bir kıyaslama yapacak olursak aynı fırsat ve imkân eşitliğini görmek mümkün olmayacaktır. Doğudaki kalabalık sınıfları, öğretmen ihtiyaçlarını, araç-gereçlerin eksikliğini, fiziki ortam şartlarını son yıllarda kat edilen adımlarla beraber batıyla kıyaslayacak olursak arada bir uçurumun olduğunu göreceğiz. Doğudaki bir köyde orta öğretimi bitirmek üzere olup da okuma yazmayı tam çözemeyen bir öğrenciyle, batıda en lüks okullarda eğitim görüp, özel öğretmenlerle eğitimine destek katan bir öğrenciyi aynı sınava tabi tutmak ve bu sınavı başarı ölçüsü yapmak fırsat ve imkân eşitliğiyle ne kadar ölçüşüyor. Bir taraftan her türlü teknolojik imkânlara, en iyi fiziki ortamlara sahip okullarda branş öğretmenler tarafından eğitim verilen öğrenciler var. Diğer taraftan köyünde okul olmadığı için yakın bir köy, kasaba veya ilçeye zor şartlar altında okumaya giden araç-gereçlerin eksik, fiziki ortamlarının kötü olduğu kalabalık sınıflarda, kendi branşından atanamadığı için farklı branşlarda derslere giren öğretmenler tarafından eğitim verilen öğrenciler var. Ki bütün imkânlar sunulsa bile kendi branşında kaliteli hocalar derse girmediği müddetçe kaliteli bir eğitimden bahsedilemez. Yine bir taraftan ana dili Türkçe eğitim dili Türkçe olan öğrenci, diğer taraftan ana dili Kürtçe, Arapça, Zazaca eğitim dili ise Türkçe olan öğrenci. Anadili ile eğitim dili farklı olan öğrenci bir sıfır yenik başlamıştır zaten. Fırsat ve imkân eşitliği mi???

3- Yöneltme:

Madde 6 - Fertler, eğitimleri süresince, ilgi, istidat ve kabiliyetleri ölçüsünde ve doğrultusunda çeşitli programlara veya okullara yöneltilerek yetiştirilirler. Milli eğitim sistemi, her bakımdan, bu yöneltmeyi gerçekleştirecek biçimde düzenlenir. Bu amaçla, orta öğretim kurumlarına, eğitim programlarının hedeflerine uygun düşecek şekilde hazırlık sınıfları konulabilir. Yöneltmede ve başarının ölçülmesinde rehberlik hizmetlerinden ve objektif ölçme ve değerlendirme metotlarından yararlanılır.

Eğitim sistemi tek tip insan yetiştirmeyi amaç edindiğinden, körü körüne itaat eden, hayata hazırlığın hiçbir anlamının olmadığı, çocuk ve gençlerin önündeki tek engelin sınavlara hazırlık olduğu, sorgulamayan, `test ile önlerine konulan beş seçenek arasından bir seçim yapmak zorunda bırakılan bir gençlik oluşuyor. Ezber ve...
 
 

Bu haberler de ilginizi çekebilir