• DOLAR 34.237
  • EURO 37.075
  • ALTIN 2964.978
  • ...
Seyyid ebul`ala el Mevdudi
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 

Feyzullah Zerey / doğruhaber

35 yıl önce bugün vefat eden Mevdudi, Pakistan, Hindistan ve Bangladeş`teki Müslümanlar başta olmak üzere dünyadaki tüm İslami hareketler üzerinde büyüke etkisi olan Ebul Ala Mevdudi, 1979 yılının 22 Eylül günü vefat etmişti.

Ebû`l-A`la Mevdûdî, fıkıh, ekonomi, siyaset, tarih, siyer, sosyoloji, kültür tarihi ve Kur`an bilimleriyle ilgili önemli eserler yazdı ve bu eserleri dünyanın neredeyse bütün dillerine çevrildi. Yüzyılımızın en büyük bilginleri arasından yer alan Mevdûdi, 22 Eylül 1979`da Amerika`da tedavi gördüğü Buffalo Hastahanesi`nde vefat etti.

Dedesi meşhur mutasavvıflardan Hoca Kutbuddin Mevdud Çişti’dir. Babası Seyyid Ahmed Hasan, Mevdudi’yi küçük yaşından itibaren ilim meclislerine götürdü. Mevdudi’yi klasik eğitimin yanı sıra İngiliz okullarına göndermeden modern eğitim ile de yetiştirdi. Hafızlık yapmasını sağladı, bizzat kendisi fıkıh ve hadis dersleri verdi. Farsça, Urduca, Arapça ve İngilizce öğretti.

1903 yılında Hindistan’da dünyaya gelen Mevdudi, yazarlığa küçük yaşlarda başladı. Kuzey Hindistan’da Medine isimli bir dergide çalışan Mevdudi, 17 yaşında günlük Tac Gazetesinde müdür oldu. Başkent Delhi’ye giderek El-Camiad isimli bir gazete çıkardı. Bu gazete 1920 yıllarının en çok tutulan Müslüman gazetesiydi.

Mevdudi, 24 yaşında ‘El Cemiyyet’ dergisinde ‘İslam’da Cihad’ yazıları yazmaya başladı. Daha sonra kitaplaştırılan bu yazılar hakkında İkbal, “Bu konuda yazılanların en iyisidir.” diyordu. Hasan El- Benna’nın da okuyup takdir ettiği bu eser dünyanın çeşitli dillerine çevrilmiştir. Bu eser; cihad mefhumunu, savaş ve barış konularını, zulme karşı mücadelenin boyutlarını ve İslam hukukunun eski ve modern harp prensipleriyle mukayese ederek tafsilatla anlatan bir eserdir.

BAZI KITAPLARI

Mevdudi, İslam’ın dünya görüşünü anlattığı 60’dan fazla kitap telif etmiştir.

Hicab, Hukuk-ül-zevceyn, Faiz, Tenkihat, Hilafetten Monarşiye, İslam’ın anlaşılmasına doğru, Tefhim ul-Kur’an, İslam Hukuku ve Anayasası, İslam Davetçilerine, İşte Davamız, İslami Hareketin Ahlaki Esasları, İslami Kavramlar, İslamın Temelleri, Modern Çağda İslami Meseleler…

Eserlerinin birçoğu Arapça, İngilizce, Almanca, Farsça, Türkçe, Bengali, Hint, Malaya, Tomli, Endenozya ve daha birçok dillere çevrilmiş ve o dillerde konuşan Müslümanlarda derin tesirler bırakmıştır. Muhammed İkbal’in daveti üzerine 1932 yılında Lahor’a gitti. İslam hukukunun diriltilmesi konusunda çalışmalarda bulundular. İslam anayasası yapma ve onu bütün detaylarıyla izah etmeye çalıştılar. İkbal’in vefatı üzerine Mevdudi bu ağır yükü yüklendi.

CEMAAT-I İSLAMİ’Yİ KURDU

1940 yılında Müslüman Cemiyeti kurdu. Asıl amacı Pakistan için kuvvetli bir İslami hareket oluşturmak ve bütün Hint Müslümanlarını birleştirmekti.

1947 yılında Pakistan devleti kuruldu. Mevdudi kuruluş aşamasından itibaren destek verdi. Pakistan radyosunda konuşmalar yaptı, bu konuşmalar daha sonra İslami Hayat Tarzı ismiyle neşredildi.

Mevdudi artık bütün çabalarını Pakistan’da İslami bir hayat tarzının tesisine adadı. Bitmeyen bir enerjiyle, konuşmalar yaparak ülkeyi baştanbaşa dolaştı.

ZİNDANLA TANIŞTI

Mevdudi, hükümeti Kur’an ve sünnete istinad eden bir anayasa yapmaya davet etti. Bunun üzerine onu susturmak için hapishaneye attılar. Çeşitli iftiralara maruz kaldı.

Dürüst ve sade bir Mü’min olan Mevdudi, 19 ay hapis yattıktan sonra 1950 yılında serbest bırakıldı. Mevdudi yılmadı. Çalışmalarını artırarak sürdürdü.

İDAM İLE YARGILANDI

İslami anayasada ısrarcı olan Mevdudi bir kez daha hapishaneye atıldı. İdam ile yargılandı. Kendisine af talebinde bulunmak hakkı verilince şöyle haykırdı; “Zalimlerden ve münafıklardan af dilemekten Allah’a (cc) sığınırım. Böyle bir zilleti kabul etmektense ölümü tercih ederim. Eğer Allah (cc) benim hayatımı kendi yoluna feda etmemi dilemişse, bu ilahi iradeye can-ı gönülden boyun eğerim. Ama böyle bir iradesi yok ise kimse bana bir zarar veremez” halktan gelen tepkiler üzerine 26 aylık hapis hayatından sonra 1955’de Yüksek Mahkemenin kararıyla serbest bırakıldı.

PAKİSTAN’IN İLK ANAYASASI

Pakistan İslam Cumhuriyeti’nin ilk anayasası 1956’da yürürlüğe kondu. Kısa bir zaman sonra bu anayasa yürürlükten kaldırıldı, örfi idare ilan edildi, siyasi partiler kapatıldı ve devletin ismi Pakistan Cumhuriyeti’ne çevrildi. Cemaat-i İslami de kapatıldı. Mevdudi bu gayri İslami kanunların karşısına çıktı ve mücadelesine devam etti.

TEFHİMU’L KUR’AN

Mevdudi bu sırada Cemaat-ı İslami’yi büyütüp kuvvetlendirmek için uğraştı. Bütün gayretleriyle yazılarına ve vaazlarına devam etti. 1959 ve 1962 yılları arasında, altı ciltten meydana gelen Kur’an’ın Urdu dilindeki tercüme ve tefsiri olan Tefhimu’l Kur’an’ı hazırlamak için tüm Batı Asya’yı -Arabistan, Suriye, Ürdün ve Mısır- dolaştı ve kitaplarda belirtilen kutsal yerleri ziyaret etti.

İlk olarak 1943 yılında başlanan Tefhimu’l Kur’an’ın son cildi ise, Haziran 1972’de tamamlandı ve İslam dünyasında büyük ilgiyle karşılandı. Giderek büyüyen talep sonucunda, tefsirin İngilizce, Arapça, Bengalce ve Peştuca tercümeleri hazırlandı. Bu tefsir Pakistan Üniversitelerinde hukuk öğrencileri için ders kitabı olarak kabul edildi.

ÖLDÜRME TEŞEBBÜSLERİNDE BULUNDULAR

Onun mücadelesini durduramayınca iftira kampanyalarıyla karalamaya çalıştılar. 1963 yılında cemiyetin tertiplediği genel kongre sabote edilip binası ateşe verildi. Mevdudi’yi öldürmek için sokak çeteleri kışkırtıldı. Bütün bunlar hükümet ve derin güçler tarafından tertipleniyordu. Bütün tehdit ve korkutmalara karşı direnmeye çalışan cemiyet nihayet kapatıldı ve Mevdudi bir kez daha hapishaneye atıldı. Bir süre sonra da bırakmak zorunda kaldılar.

“Rabbim benimle birlikte olduktan sonra tüm zalimler birleşse ne çıkar?” diyen Mevdudi hapishanede de rahat bırakılmamış, kendisini huzursuz etmesi için yanına bir mahkûm verilmiş fakat o mahkûm Mevdudi’ye hizmetkâr olmuştur.

MİLLİ MÜCADELEYİ DESTEKLEDI

1965’deki başkan seçimleri ortalığı tekrar karıştırdı. O sıralarda Hindistan Keşmir’e ve Pakistan’a karşı hücuma geçti. Cemaat-ı İslami bütün ihtilafları bir yana bırakarak hükümeti destekledi. Harp mültecilerine yardım elini uzattı, milli müdafayı destekledi. Mevdudi yine askerleri ve milleti gayrete getirecek konuşmalar yapması için devlet radyosuna davet edildi.

Mevdudi, 22 Eylül 1979 günü, 77 yaşında iken fani âlemden göçtü. Allah (cc) ona rahmet etsin.

KIZI HAMİRA’NIN HATIRALARINDAN

“Müminin izzeti ayakta kaldığı sürece hapishaneye aldırmam.” diyen Mevdudi ilk tutuklandığı zaman sekiz yaşında olan kızı Hamira “Babam gitmeden önce neden bize bakmadı?” sorusuna annesinin “Hacer’i ve oğlu İsmail’i çöle bırakan Hz. İbrahim’in sünneti olduğunu söylediğini ve çünkü arkaya bakmak erkeklerin endişelerini artırır ve azimlerini kırar.” Cümlesiyle cevap vermiştir.

Elbiselerini yamar, kopuk düğmelerini dikerdi. İlk tutuklanışından sonra daima hazır tuttuğu çantasında iğne, iplik ve birkaç düğme vardı.

Bir hapishane müdürü Mevdudi’ye “senin ailen gibi hapishaneye sevinç dolu gelen aile görmedim özellikle yaşlı ve güçsüz annen” deyince Mevdudi “Biz çocuklarımızı onlara hayatın acılarına sabretmeyi, Allah’ın kaderine rıza göstermeyi öğreterek yetiştiririz. Beni bu şekilde yetiştiren annem işte şimdi de aynı yolla torunlarını yetiştiriyor” diyerek cevap veriyor.

ANNESI ONU ŞÖYLE TANIMLAR

“Allah’tan başkası için sinirlenmeyen, kendisi için intikam almayan, küfretmez, içinde kötülük taşımaz, kin beslemez ve gıybet yapmaz, Allah yolunda kınanmaktan veya zorluklarla karşılaşmaktan çekinmez. Geri adım atmaz.”

ONUN İÇİN NE DEDİLER?

Seyyid Kutup Fizilal-i Kur’an’da onu ‘Büyük Müslüman’ olarak niteler.

N. Muhammed Cuma Mevdudi’yi ‘İnsan olarak fani nitelikler taşıyan ama sonsuzlukta tarihle rekabet eden tarihsel bir şahsiyet, emaneti taşıyabilecek insanlar yetiştiren zifiri karanlıkta parlayan ışık’ olarak tasvir eder.

M. İkbal; ‘Mürekkebi kan olan kalemi ile Resulullah’ın dinini açıklıyor’ derken,

Hasan En-Nedvi; ‘İslam ahlakı, İslami yaşam tarzı ve akidesiyle Müslüman gençlikteki ‘yetersizlik’ duygusuyla mücadele etmiş ve onlara güven telkin etmiştir.’ diyor.

Yusuf el-Karadavi; ‘Hastalığın kökünü kurutan toplum doktoru, düşünceyi harekete çeviren ıslahatçı mütefekkir ve tezler ve kitaplar telif ettiği gibi adamlar telif eden, modern cahiliye ile cihad eden İslami hareket inşa etmiştir.’

El Bayoumi; ‘Böylesi bir mütefekkirin eserleri her Müslüman’ın evinde bulunmalıdır.’ der. 

Bu haberler de ilginizi çekebilir