Devasa Şeytanlığın Gerekçesi IŞİD Olamaz
HÜSEYİN SAĞLAM / ANALİZ
IŞİD, topu topuna bir örgüt. “İslam Devleti” sıfatını kullansa da devlet olmanın gerektirdiği dayanıklılık testinden henüz geçmiş değil.
Oysa Obama denilen, Bush artığının başını çektiği şeytan koalisyonunun şimdilik kırk ülkenin işbirliğine tekabül etmesi, haklı olarak perde gerisindeki şeytani hesapları sorgulamayı zorunlu kılıyor.
IŞİD’in, psikolojik harp tekniklerini de zorlayan bazı eylem türlerini bir tarafa bırakırsak, sahip olduğu güç günümüz savaş tekniğiyle ilgisinden ziyade insan gücüne dayanan sayısal veriler üzerinden değerlendirilerek korkunç bir algı operasyonu yürütülüyor. Bu amaçla başkentlerde zirve üstüne zirve yapılıyor, IŞİD’in belki de hayal dünyasını zorlayan tehlikeli senaryolar üzerinden korkunç bir ittifak oluşturulmaya çalışılıyor.
Üstelik oluşturulmak istenen devasa ittifakın daha ziyade hava operasyonlarıyla iştigal edeceğinin açıklanması, Amerikancı kötü niyet üzerindeki şüpheleri haklı olarak kanaate dönüştürüyor.
Bush döneminden kalma işgal konseptinin ana hatları önce hava saldırılarıyla hedef ülkenin hava savunma ve saldırı sistemlerini felç etmek, ardından da kara harekâtıyla asıl darbeyi indirmekti. Oysa yeni ittifakın hava saldırılarıyla iktifa edeceğinin açıklanması, Obama’nın sıklıkla okuduğu “IŞİD’i yok edeceğiz” şarkısıyla hiçbir şekilde uyuşmuyor.
Bir kere IŞİD’in hava savunma ve saldırı sistemleri yok. Kontrol ettiği belli alanlar var ve bu alanları çoğunlukla insan gücü ile klasik konvansiyonel materyallerle koruyor. Dolayısıyla hedef gerçekten de sadece IŞİD olsaydı, hava saldırılarının kısmi etkisi olmakla beraber asıl olarak karadan müdahale edilmesi gerekmekteydi. Üstelik bunun için bırakın kırk ülkeyi, Amerika tek başına bile müdahale edebilirdi.
Obama, son konuşmasında ittifaka şimdiye kadar kırk ülkenin katılacağını belirttikten sonra “Teröristler nereye saklanırlarsa saklansınlar, onları bulup yok edeceğiz” derken böyle bir emelin sadece hava saldırılarıyla gerçekleşmeyeceğini herhalde en iyisi kendisi biliyordu. O halde kırk ülkenin, belki de daha fazla ülkenin bu şekilde bir araya gelmesi de neyin nesiydi?!
IŞİD’in savaş kapasitesiyle mukayesesinin bile akıllara ziyan olduğu böyle bir vurucu ittifak oluşturuluyorsa, demek ki hedeflenen asıl plan en az oluşturulan kirli ittifakın devasa gücü kadar büyük olmalıdır. Bu çapta bir güç ittifakına girişmenin bahanesi sadece IŞİD değildir, olamaz da. O halde geriye ne kalıyor?
Açıkçası geride, Irak işgalinden bu yana planlanıp da bir türlü başarılamayan ve bariz bir Amerikan-israil planı olan bölgenin sil baştan yeniden dizayn edilmesi çabaları tüm hatlarıyla kendini ele veriyor.
Irak işgali ile hedeflenen ne ise, şimdiki kirli ittifakın hedefi de odur.
Arap Baharı ile hedeflenen ne idiyse şimdiki kirli ittifakın hedefi de odur.
Sisi darbesiyle hedeflenen ne idiyse şimdiki kirli ittifakın hedefi de odur.
Suriye’yi viraneye çevirmenin hedefi ne idiyse şimdiki kirli ittifakın hedefi de odur.
Bölgede hedeflenen Amerikan-israil tasavvuru, İngilizlerden kalma bölgesel yapıyı formatlayıp yeni bir dizayna tabi tutmaktır. Dizayn planının odak noktasında israilin güvenliği ve yayılmacı emelleri vardır. israil için tehdit unsuru sayılabilecek büyük ülkelerin etnik ve mezhebi temeller üzerinden dağıtılması, küçültülmesi vardır. Bölgedeki Müslüman halkların arasına, uzun yıllar bir araya gelemeyecek şekilde kin ve nefret tohumları serpiştirmektir. Bölgenin enerji kaynaklarından, stratejik avantajlarından kendi çıkarları istikametinde faydalanmaya devam etmek vardır.
Geçmişten günümüze bölgeye yapılan bu tür müdahaleler hep pembe tablolar vaat edilerek yapıldı. Oysa yapılan her bir müdahale yeni kaoslara yol açtı. Şu an IŞİD bahanesiyle yapılması düşünülen müdahalenin daha büyük kaoslara neden olacağı, belki IŞİD’i bile aratacak yeni yapılanmaların ortaya çıkmasına zemin hazırlayacağı da kesindir. Nitekim bugün IŞİD üzerinden felaket senaryoları çizip kurtarıcı rolüne girişen Amerikancı cephenin önceki müdahaleci politikalarının sonucu değil miydi ki bugün başta IŞİD olmak üzere kısa vadede onlarca yapı ortaya çıkmış oldu?!
Hakemlik Amerika ve Batılı müttefiklerinde olacak; finansman Arap ülkelerinden karşılanacak; karada çoğunlukla Kürt unsurlar çatıştırılacak. Bu müdahale, müdahil olan olmayan tüm bölge ülkelerini ve halklarını etkileyecek; kan, gözyaşı, göç, talan, viran bölge halkının payına düşecek, hakem rolünü oynayan büyük şeytanlar ise keyifleriyle, çalacakları petrolün keyfiyle, Müslüman halklar arasında artacak kin ve nefretleri izlemenin vereceği keyifle karlı çıkan taraf olacaktır.