Serhad Yıldırım / analiz

Bu ülkede yandaşlık/candaşlık çok para edegelmiştir.

Eskiden beri kimin resmi kurumlarda bir yandaşı/candaşı olmuşsa işlerini rahatlıkla halledegelmiştir.

Bundan dolayı iktidar olacak kadar ciddi bir oy potansiyeline sahip olmayanlar bazı koparımlar karşılığında iktidar olabilecek partileri desteklemişlerdir.

Geçmişlerde bir takım gruplar Süleyman Demirel’i bazı bakanlıklar ve üst düzey devlet teşkilatlarında söz sahibi olma karşılığında desteklemişlerdi.

Gel zaman git zaman bu gruplarla anlaştıkları gibi istedikleri makamlar verilmeyince Süleyman Demirel’e giderler ve seçim öncesi onu destekleme karşılığında verdiği sözleri hatırlatırlar:

“Sayın başbakanım, hani bize şu şu bakanlıkları verecektiniz, unuttunuz mu?” derler.

Nurlu Süleyman şöyle tarihi bir cevap verir:

“Sizden biri başbakan olmuş ya! Daha ne istiyorsunuz…”

Yine çok yakın zamanda iktidar olacak kadar bir tabana sahip olamayan Fetullah Gülen örgütü, Recep Tayyip Erdoğan’ı seçimlerde destekleyerek istedikleri kurumlara hakim oldular. Hatta anlaşmada olmayan kurumlara bile nüfuz ettiler. Tabi gelinen nokta bir iktidar savaşına dönüşmüşse de bu hakikat değişmemiştir.

Bunun bilinen ve bilinmeyen çok örnekleri yaşanmıştır bu ülkenin bütün kurumlarında.

Hangi kurumda yandaş/candaş varsa kendininkini kayırmıştır, yol vermiştir ve yaptıklarını görmezden gelmiştir.

Şimdilerde ise çözüm süreci adı altında bilinmeyen bir denklemle karşı karşıyayız.

Her ne kadar denklem bilinmeyen olsa da meyveleri yavaş yavaş ortaya çıkıyor.

“Pkk’nin, TC’nin kurumlarında yandaşları/candaşları mı arttı? soruları akılları kurcalıyor.

Neden mi?

Pkk, TC sınırlarında istediği yerde terör eylemleri yapıyor, ses çıkaran yok…

Özellikle Türkiye Kürdistan’ında istediğini yapıyor, ses eden yok…

Askerin-polisin burnu dibinde yol kesiyor, kimlik kontrolü yapıyor, bir insan dahi ceza almıyor…

Kur’an kurslarını, Medreseleri, İmam-Hatipleri, Müftülükleri, okulları ve Ptt, banka gibi kamu kurumları bombalıyor, molotofluyor, yakıyor, yıkıyor, ses eden yok…

İş makinalarını, şantiye araçlarını yakıyor, çıt çıkaran olmuyor…

İşçileri kaçırıyor, kimseden ses yok...

Zorla haraç kesiyor, vermek istemeyenleri dağa kaçırıyor, köyünden sürüyor, ölümle tehdit ediyor, Hükumetten gene çıt çıkaran olmuyor…

Hiçbir yasal merciye başvuru bile yapmadan Kürtçe eğitim veren okul adı altında Pkk kurumu açıyor, sadece okulun kapısına kilit vuruluyor. “Olmaz efendim, izinsiz açmayın ayıp olur. Millet ne der sonra, siz istediniz de biz mi yok dedik? Lütfen beyler böyle yapmayalım…” der gibi bir tavır sergileniyor Akp/Hükumet kanadından.

Yine son olarak bir iki gün içinde Pkk`liler Yüksekova’da 4 TC okulunu yaktılar, hükumet gündemine bile almaktan imtina ediyor…

Cizre’de yine üstünde TC yazan 3 okul yaktılar, çıtını çıkaran yok...

Dün akşam D.Bakır Şehitlik semtinde bir cay ocağı bombalandı, Hükumetten gene çıt yok…

Yine Pkk`liler D.Bakır Suriçi’nde sokak ortasında uyuşturucu ile mücadele adı altında uyuşturucu payından kendisine vermeyenleri darp ediyor, polisten tık yok…

Gazeteci kaçırılıyor, Hükumet gündemine bile almıyor…

Hasılı kelam Pkk yapıyor da yapıyor…

Tüm bunları rahat rahat yapabilmek için yaaskeriyede, ya emniyette, ya mecliste, ya da idari kurum ve kuruluşlarda yandaşlar/candaşlar olması lazımdır.

Tüm bu kurumlarda yandaşlar/candaşlar varsa demek ki Hükumet de o yapıdandır…

İster istemez insanın aklına şu sorular geliyor:

Acaba AKP/Hükumet de tüm kurumlarıyla beraber Pkk’ye mi katıldı?

AKP, Pkk mi oldu?