Dolu Gözlerle Yargı Cinayetini Anlattı
İslami hassasiyetlerinden dolayı 13 yıldır cezaevinde bulunan hükümlü Hacı Güneş`in ailesi, o dönemde ve sonrasında yaşadıklarının bir yargı cinayeti olduğunu dile getirdi.
DİYARBAKIR - Doğu ve Güneydoğu Bölgesinde camilerde Kur’an’ı Kerim dersi aldığı veya verdiği için binlerce genç, terör örgütü mensubu, militanı, sempatizanı gibi yaftalarla gözaltı merkezlerine, ardından da mahkemelere çıkarılarak hapis cezalarına çarptırıldılar.
13 yıl önce İslami hassasiyetlerinden dolayı gözaltına alınan ve gözaltında işkence zoruyla imzalatılan belgelere dayandırılarak müebbet hapis cezası alan Hizbullah hükümlüsü Hacı Güneş’in ailesi, İslami hizmetlerde bulunan çocuklarının haksız gerekçelerle cezalandırıldığını dile getirdi.
"Geçmişin o baskıcı zulmünü gördük"
Oğlunun hiçbir suç işlemediğini dile getiren baba Hüsnü Güneş, “Bizler aile olarak geçmişin o baskıcı zulmünü gördük. Benim oğlum çevresindekiler tarafından sevilen ve parmak ile gösterilen biriydi. Oğlumu 2000 yılında gözaltına aldılar. Oğlumdan yaklaşık 20 gün haber alamadık. Oğlum mahkemede tutuklandıktan sonra da tekrar oğlumu gözaltına aldılar. Bu sefer de oğlum 17 gün gözaltında kaldı. O zaman çeşitli mercilere oğlumun nerede ve ne halde olduğunu öğrenmek için dilekçelerde bulundum. Ardından oğlumu cezaevine gönderdiler.” dedi.
“Oğluma işkence yaptılar”
Oğlunun gözaltında işkence gördüğünü aktaran mağdur baba, “Oğlumu cezaevinde ilk gördüğüm zaman tanınmayacak bir durumdaydı. Düşünün artık ne işkenceler gördüğünü. Oğlum dinini diyanetini bildiği için cezalandırıldı. Oğlum kumar oynasaydı, hırsızlık yapsaydı ya da adam öldürseydi şimdi yanımda olurdu. Ama biz Müslüman bir kişiliğe sahip olduğumuz için bu olmadı.” İfadelerini kullandı.
“Suçumuz neydi ki bize bunu reva gördüler?”
O yıllarda yaşadıkları hukuksuzlukların saymakla bitmeyeceğini söyleyen Anne Vahide Güneş ise, “O dönemde sürekli evimize baskınlar yapılıyordu. Evimizde polisler karakol kuruyordu. Akrabalarımıza da baskı uygulanıyordu. Ne bize ne de akrabalarımıza rahat vermiyorlardı. Artık o kadar baskı gördük ki evimizin çocukları dışarıda zabıta gördüklerinde dahi polis zanneder korkarlardı. Şimdi soruyorum bizim suçumuz neydi de bize bunu reva gördüler? Çünkü biz Müslüman insanlardık. Bu bize reva görüldü.” dedi.
“Torunumun boynu hep bükük”
Kendilerinin de çocukları ile beraber mağdur edildiğini dile getiren acılı Anne, “Ben şeker hastasıyım. Artık görüşlere gidip gelemiyorum. 13 yıldır halimize hep ağlıyoruz. Artık benim de oğlumun da dayanacak gücü kalmadı. Bayramlar geliyor oğlum yok, düğünler oluyor oğlum yanımda yok. Sanki çok mu mutluyuz. Görüşte oğlumu her gördüğümde yıkılıyorum. Özlem çekmek zor geliyor. Ben sokaklarda oğlumun arkadaşlarını gördüğümde duygulanıyorum. Torunlarımı görünce üzülüyorum. Torunum baba sevgisi görmedi. Torunumun boynu hep bükük.” diyerek yetkililerin geçmişteki yargılamaların mağdurlarına bir düzenleme yapılması talebinde bulundu.
“O dönemde yoğun işkence ve baskı vardı”
Konu ile ilgili görüşüne başvurduğumuz Hükümlü Hacı Güneş’in avukatı Mirhan Özbekli, geçmişte yapılan yargılamaların bugün gün yüzüne çıktığını belirterek, “Müvekkilim gözaltında kaldı ve gözaltında çok ağır işkenceler gördü. O dönemde çok yoğun işkence ve baskı vardı. İnsanlar çok ağır işkencelerden geçiriliyordu. İnsanlar 60-100 gün işkence görüyorlardı. Hatırlıyorum dönemin Emniyet Müdürü Gaffar Okkan ‘Yasadışı yapılara karşı, yasadışı mücadele edeceğim’ demişti.” diyerek yaşananları aktardı.
“Hem Kürt hem dindar oldukları için mağdur edildiler”
Türkiye’de yargının Fırat’ın ötesine geçmediğini söyleyen Avukat Özbekli, “Bugün tahliye edilen Ergenekon ve Balyoz davalarında elde edilen deliller üzerinden haklarında hüküm verildi. Bakıyoruz şuanda gerek anayasa mahkemesi ve gerekse yerel mahkeme bu yöntemlerle elde edilen delillerin hükmü esas alınamayacağı yönünde karar verdi. Bu karar neticesinde de Balyoz ve Ergenekon gibi davalarda hüküm yiyenler tahliye edildi. Müvekkilim Hacı Güneş de aynı yöntemlerle elde edilen delillerle yola çıkılarak hakkında hüküm verildi. Ayrıca müvekkilim gözaltına alınmış ve yoğun işkenceden elde edilen deliller bu dosyaya konuldu. Bu açıdan bakıldığında bugün ki hukuk sistemi de geçmişte hukuk dışına çıkıldığını, delillerin hukuki olmayan, hukukun tasvip etmediğini şekilde elde edildiğini bu deliller ile hüküm kurulamayacağı yönünde görüşe varmıştır. Bu görüşe varıldığı yetmiyor. Bu görüşün bu delillerde özellikle bu tür dosyalarda ve 2002 ve öncesi hükümlerde ve o dönemde hazırlanan dosyalarda da uygulanmasını talep ediyoruz ama bu konuda maalesef Fırat’ın doğusuna geçilmedi. Şuanda Balyoz ve Ergenekon dosyasında nasıl davranılıyorsa bu dosyada da o şekilde davranılırsa müvekkilim Hacı Güneş 2 gün içerisinde dışarda olurdu.” şeklinde konuştu.
(M.Hüseyin Temel-İLKHA)