Mustazaflar Cemiyetinden PKKye Sert Uyarı
Mustazaflar Cemiyeti Diyarbakır Şubesi tarafından yapılan açıklamada, PKK`nin saldırılarının devam etmesi halinde halkın geçmişte kendini muhafaza için nasıl inisiyatif geliştirdiyse tekrardan yeni bir inisiyatif geliştirebileceği ve doğacak sonuçlardan ise devlet ve PKK`nin sorumlu olacağı uyarısında bulunuldu.
DİYARBAKIR - 27 Ağustos 2014 tarihinde Diyarbakır’ın Silvan (Farqîn) ilçesine bağlı Dağcılar (Gundê Şao) köyünde baba evini ziyaret ettiği bir anda PKK’lilerce kaçırıldıktan sonra 31 Ağustos 2014 tarihinde serbest bırakılan Ali Adiyaman’a destek açıklamaları devam ediyor.
Konu ile ilgili olarak bir basın açıklaması yayınlayan Mustazaflar Cemiyeti Diyarbakır Şubesi, PKK’nin bölgedeki eylemlerine dikkat çekti.
Açıklamada, PKK’nin saldırılarının devam etmesi halinde halkın geçmişte kendini muhafaza için nasıl inisiyatif geliştirdiyse tekrardan yeni bir inisiyatif geliştirebileceği ve doğacak sonuçlardan ise hem devlet ve hem de PKK’nin sorumlu olacağının altı çizildi.
“İslami kimliği sebebiyle kaçırıldı”
Ali Adiyaman’ın kaçırılması sürecine değinilen açıklamada, “Aslında bu süreç, yerel seçimler öncesi İLKHA muhabiri Ali Adıyaman`ın köyde yaşayan ve İslami kimlikleriyle bilinen ailesine, kendi partileri olan BDP’ye oy vermeye zorlanmasıyla başlamıştı. Seçim sonrasında HÜDA-PAR’a oy verdiklerini öğrendikleri Ali’nin yaşlı olan anne ve babasını silah dipçikleriyle dövüp hakaret ettikten sonra köyü terk etmeleri yönünde tehdit etmişlerdi. Ve netice itibariyle Adıyaman ailesinin İlke Haber Ajansı`nda muhabir olarak çalışan çocukları Ali Adıyaman, baba evini ziyaretteyken, evi basan çete üyeleri, gazeteci kimliğinden onu tanıyıp ‘sen bizim aleyhimizde haberler yapıyorsun’ denilerek ve sadece bir gazeteci olduğu için değil, özellikle de sahip olduğu İslami kimliği ve duruşu sebebiyle kaçırılmıştır.” denildi.
“Mustazaf Kürt Halkı PKK’nin katliamlarını unutmamıştır”
PKK’nin geçmişte İslami kimliği ile bilinen kişilere yönelik gerçekleştirdiği katliamların unutulmadığının belirtildiği açıklamada, “Mustazaf Kuzey Kürdistan Halkı, kuruluşundan bugüne, kendini İslam ve onun kutsallarıyla savaşa adayan PKK’nin, ne Susa (Yolaç) köyü camiini basıp Müslümanları toplu katliamdan geçirdiğini, ne yollara mayın döşeyip katlettiği köylüleri ve ne de İslami dernekleri basıp Kur’an ve dini kitapları yaktığını, bölgemizin âlimlerinden olan Molla Zeki, işkenceyle katledilen Molla Ali Elbahadır, yakın zamanda katledilen Ubeydullah Durna ve Mehmet Uğurtay’ı ve daha nice katliam ve saldırılarını unutmamıştır. Dün, müslüman Kürt Halkına bunları reva görenler bugün MİT ile kol kola girerek zulüm ve katliamlarına devam etmektedirler.” ifadelerine yer verildi.
“PKK’nin zulümleri görülmüyor mu?”
PKK’nin bölgede yaptıklarıyla halka zulüm edildiğinin ifade edildiği açıklamada, “TC’nin mazlum halkımıza karşı işlemiş olduğu zulme isyan ederek dağa çıkanlar, bölgenin Müslüman halkını Kürt halkından saymıyorlar mı? Şu anda coğrafyamızda olağanüstü halden beter uygulamaları görmüyorlar mı? Olağanüstü hal döneminde gece polis baskınlarının yerini PKK çetelerinin baskınları, askerin yollara kurmuş olduğu kontrol noktalarının yerini yine çapulcu gurupların aldığını görmüyorlar mı? 90`lı yıllarda devlet kendine muhalif gördüğü basın mensuplarını kaçırıp işkence ediyor ve hapse atıyordu. Bugün ise farklı versiyonları ile PKK çeteleri tarafından yapılmaktadır. OHAL döneminde bile yol kontrollerinde araçlar ateşe verilmiyordu. Ama bugün PKK, yol kontrollerinde istediğini kaçırıyor, istediğini öldürüyor, istediğinin aracını ateşe veriyor. PKK, bu tavrıyla şunu mu demek istiyor: ‘Bu halka zulmetmek gerekirse onu da biz yaparız’ Kürde Zulüm Kürt’ten gelirse problem yok, öyle mi? Kürtler, gençlerini “zalimleri” kendilerinden olsun diye mi feda ettiler?” denildi.
"Dün boyun eğilmediği gibi bugün de boyun eğilmeyecek”
PKK’nin eylemlerinin Kürt halkına kaostan başka bir şey getirmediğinin belirtildiği açıklamada, “Batılı beşeri sistemlerin fikrî taşeronluğunu yapanlara bu halkın dün boyun eğmediği gibi bugün de boyun eğmeyeceğini herkesin bilmesi gerekir. Varlıkları, Kürdistan’da acı ve gözyaşından başka bir şey doğurmayan bu grup, 90’larda halkımızı mağdur ve muzdarip eden Jitem unsurlarının uygulamalarını bugün kendilerinin pratize etmeleri gerçekten düşündürücüdür. Zahiren Jitem’den boşalan alana yerleştirilip derin odakların lejyoneri haline getirilmiş PKK çetelerinin eylemleri, Kürt halkının üzerine büyük kaosun kara bulutlarını çekmekten başka bir işe yaramamaktadır.” ifadeleri kullanıldı.
“Bu saldırılar ile kendi etraflarına ateşten çember örüyorlar”
PKK’nin yaptığı saldırılarla kendi etrafına ateşten çember ördüğünün ve örgütün Kürt halkına dayatma girişimlerinin netice vermeyeceğinin vurgulandığı açıklamada, “Büyük ağabey pozlarıyla kendini bölgenin hamisi gören bu şebeke, aslında yaptıkları bu saldırılar ile kendi etraflarına ateşten bir çember örmektedir. Hiçbir kutsalı olmayan, insani duruş ve tavırdan yoksun bu yapının yol kesme, kepenk kapattırma, kendi gibi düşünmeyen birey ve kurumlara; taş, silah, molotof ve bombalama şeklinde saldırmaları, suikast girişimleri, adam kaçırma, haraç kesme vs. “şiddet yoluyla baskın olma gayretleri" bilinmeli ki, durgun suyun dalgalanmasına ve barajın kapaklarının parçalanmasına sebebiyet verecektir. Demokratik Özerklik safsatasıyla asıl arzuladıkları “Marksist Özerkliği” Stalinist yöntemlerle Müslüman Kürt halkına dayatma girişimleri kesinlikle netice vermeyecektir.” denildi.
“Çeteleşmenin önü açıldı”
Çözüm süreci dolayısıyla bölgede yaşanan olayların devlet tarafından görmemezlikten gelindiğine ve bunun sonucu olarak çeteleşmenin önünün açıldığına dikkat çekilen açıklamada, “Ayrıca, devenin doğru olmayan eğri taraflarından biri de bizatihi Devletin, kendisinin bölgede yaşanan hukuksuzlukları görmemezlikten gelmesidir. Bu vahim hâl ise başlı başına ayrı bir fecaat ve de düşündürücü bir tavırdır. Bu tavır bir anlamda devletin garantörlüğü altında, çözüm süreci gölgeliğinde astığım astık, kestiğim kestik “harami” çeteleşmesinin önünü açmıştır. Bir zamanlar Irak’ta Saddam’ın ordusuna 36. Paralelin kuzeyine uçuş yasağı getirilmişti. Acaba Türk ordusuna ve diğer emniyet güçlerine de belli bir enlemin ya da boylamın arasına müdahale yasağı getirilmişte bizim mi haberimiz yok.” ifadeleri yer aldı.
“Kamuflajın adı: Barış süreci”
Barış süreci konusuna da değinilen açıklamada, “Asker, Jandarma veya polise müdahale yasağı getirilmesi ya da PKK ye geniş bir alanda dilediği gibi hareket etme ve kolluğun yerine geçme görevi verilmesi uluslararası bir karar mı? Yoksa küresel emperyalizmin bir dayatması mıdır? Bilemiyoruz. Ancak bildiğimiz kadarı ile fiilen yürürlükte olan bu menfur anlaşmaya çok albenili bir kılıf uydurulmuş ve halkımıza yutturulmuştur. Kamuflajın ya da kılıfın adı Barış Süreci. Sevr de dayatılan askerden arındırma, silahtan arındırma benzeri bir durum.” denildi.
“PKK’ye şımarık çocuk başrolü verildi”
Çözüm süreci adı altında PKK’nin şımartıldığına dikkat çekilen açıklamada, “Yıllardır süren ve sözüm ona savaş diye nitelenen süreçten sonra Müslüman Kürt halkının çektiği sıkıntılar, yaşadığı mağduriyetler güya çözüm süreci esintisiyle son bulacakken, görüyoruz ki halkın yaşadığı mevsim aynı mevsim ve hâlâ zulmün sert rüzgârları olanca hızıyla esmeye devam ediyor. Ve maalesef bu, hükümetin başyapıt olarak adlandırdığı bir süreçte meydana geliyor. Bu başyapıtın en büyük özelliği ise PKK’ye şımarık çocuk başrolünün verilmesidir.” ifadeleri kullanıldı.
“İslami kesimlere yapılan saldırıları devlet umursamıyor”
Bölgede yaşayan İslami kesimlere yapılan saldırılarda devletin umursamaz tavrına vurgu yapılan açıklamada, “Ne hikmetse hükümete ve dolayısıyla devlete bir saldırı olduğunda, örneğin; bayrak indirme, olayında olduğu gibi failler hemen yakalanmakta. Lakin bölgenin mustazaf Müslüman halkına, İslami kesimlere, malum grubun kendine muhalif gördüğü siyasi parti ve sivil toplum örgütlerine bir saldırı olduğunda bu özellikle görmezlikten geliniyor ve devlet umursamaz bir sessizliğe gömülüyor.” denildi.
“Doğacak sonuçlardan PKK ve devlet sorumlu olur”
PKK’nin saldırılarının devam etmesi halinde halkın buna göre kendisine bir inisiyatif geliştireceğinin vurgulandığı açıklamada, “Eğer devlet bölgeyi PKK’ye teslim edip, bölgenin jandarması olarak onu atayıp da artık ne haliniz varsa görün diyorsa, bunu ilan etmeli ve vatandaşlar da bu duruma göre kendi güvenliklerini almaları gerekmektedir. Eğer PKK’nin düşmanca tutumu ve saldırıları böyle devam sürerse, devlet de kör ve sağır tavrıyla bu saldırıları, zulümleri bir anlamda tolore ederse, bu halk geçmişte kendini muhafaza için nasıl inisiyatif geliştirdiyse yeni bir inisiyatif geliştirebilir. Bu inisiyatif almadan doğacak sonuçlardan ise hem devlet ve hem de PKK sorumlu olur.” uyarısında bulunuldu.
Mevlana’nın, “iyilik ek ki hasat vakti geldiğinde toplayacak bir şeylerin olsun.” sözünün hatırlatıldığı açıklamada, “Bugün iyilikten nemalanmamış kör zihniyet kötülük ekmekte ve bunu gübrelemekte. Şunu hatırlatmalıyız ki hasat vakti geldiğinde ne ekmişlerse onu biçeceklerdir.” İfadelerine yer verildi.
Son olarak; tüm duyarlı kamuoyu, STK, siyasi parti ve kurumları bu hadiseyi ve oluşturulan şiddet sarmalını tel’in etmeye, etkin tavırlar almaya davet edildiği açıklama, “Hür olan kurumların, tüm vesayetçi güçlere karşı dik durarak hakikatleri özgürce dile getirmelerini de ayrıca tebrik ediyoruz.” ifadesi ile son buldu.
(İLKHA)