Arınç: Bu Gül`e Karşı Alınmış Bir Karar Değildir
Başbakan Yardımcısı Arınç, "Erdoğan da MKYK üyeleri de seçilen genel başkanın başbakan olması noktasında birleştiler. Bu Abdullah Gül`e karşı alınmış bir karar değildir" dedi.
ANKARA - Cumhurbaşkanı seçimi sonuçlarını değerlendiren Bülent Arınç, katıldığı özel bir televizyon programında sonuçların kendileri için çok büyük bir başarı olduğunu söyledi.
Seçime katılım oranının düşük olduğu yönündeki eleştirilere katılmadığını belirten Arınç, Avrupa ülkelerinin çoğunda bu kadar katılım görülemeyeceğini ifade etti. Seçime yüzde 74,1`lik katılım oranının küçümsenmemesi gerektiğini kaydeden Arınç, seçime katılmayanlarla ilgili kırktan fazla sebep sayılabileceğini, bunu tatilcilerin üzerine yıkmanın insafsızlık olacağını dile getirdi.
Arınç, "Hiç bir mazerete gerek yok. AK Partinin adayı seçilmiş, Demirtaş oyunu yükseltmiş, kaybeden İhsanoğlu ve onu destekleyen liderler olmuştur" dedi.
Genel Başkan ve Başbakan kim olacak?
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül`ün "Partime döneceğim" açıklamasını nasıl değerlendirdiğinin sorulması üzerine Arınç, partide dün gerçekleştirilen toplantıda, seçim analizi yaptıklarını söyledi.
Cumhurbaşkanı seçilen Başbakan Recep Tayyip Erdoğan`ın ne zaman göreve başlayacağı, devir-teslimin ne zaman yapılacağı, partisi ve milletvekilliğiyle ilişiğinin ne zaman kesileceğinin tartışma konusu olduğunu kaydeden Arınç, toplantıda bu tartışmanın da yapıldığını bildirdi.
"And içmenin esas olduğu kabul edildi"
Arınç, "seçilenin partisiyle ilişiği kesilir, milletvekilliği düşer" şeklindeki Anayasa`nın 101. maddesinin son fıkrası ile 103. maddesindeki yeminle ilgili düzenlemelerin çelişki içinde olduğu yönünde kamuoyunda tartışmalar yaşandığını anlattı.
Anayasadaki, "seçilenin partisiyle ilişiği kesilir, milletvekilliği düşer" düzenlemesi ile "and içerek göreve başlar" düzenlemelerinin nasıl anlaşılması gerektiği konusunda görüşlerin ortaya konulduğunu söyleyen Arınç, şunları söyledi:
"Sonuçta ittifakla karar aldık. 103. madde esastır. Çünkü milletvekilleri de and içerek yasama görevine başlıyor. Burada da and içmenin esas olduğu kabul edildi. Diğer Cumhurbaşkanımızın görev süresinin dolduğu gün and içecek, 28 Ağustos`ta Sayın Cumhurbaşkanımız Tayyip Erdoğan mazbatasını alacak, Parlamento`ya gelecek, and içecek, Köşke çıkacak, devir teslim olacak ve görevine başlayacak. Bunu hepimiz kabul ettik."
"Kimsenin kafası karışmasın"
Yüksek Seçim Kurulu`nun 15 Ağustos`ta kesin seçim sonuçlarını açıkladığı gün bu işlerin olabileceği yönündeki tartışmaları bir kenara bıraktıklarını belirten Arınç, kimsenin kafasının karışmaması gerektiğini dile getirdi.
Arınç, Erdoğan`ın görev süresinin 28 Ağustos`a kadar devam edeceğini, Abdullah Gül`ün de görev süresinin 28 Ağustos`ta biteceğini göz önünde bulundurarak, yeni genel başkanın ne zaman, nasıl seçilmesi konusunu ele aldıklarını anlattı. Bülent Arınç, "28`ine kadar görev süresi devam edecekse, bundan bir gün evvel genel başkanlık boşalacağı için 27 Ağustos`ta büyük kongrenin tarihi de tespit edilmiş oldu" dedi.
Tek maddelik yapılacak kongrede genel başkan seçiminin yapılacağını kaydeden Arınç, genel başkan ve başbakanın aynı sıfatta birleşmesi gerektiği kanısına da vardıklarını bildirdi.
Bülent Arınç, kongrede seçilecek genel başkanın istişarelerle ortaya konulacağını belirterek, şunları kaydetti:
"Bunun dışında da bir genel başkan adayı olması siyasetin bir gereğidir. Çıkarsa tüzüğümüzdeki hükümlere göre delegelerin en az yüzde 20`sinin teklif etmesi lazım. Milyonda bir, binde bir, yüzde bir ihtimal de olsa bir başkasının genel başkan adayı olması da mümkündür, muhtemeldir. Kendi iç yapımıza dönük söylüyorum ki, bu istişareler sonucunda bir adayın üzerinde ittifak edilirse o arkadaşımız 27 Ağustos günü genel başkan adaylığını açıklayacaktır ve delegelerimizin büyük bir kısmı o aday üzerinde ittifak edecektir. 27`sinde genel başkan olan kişi de zannediyorum ki 28`indeki devir teslimden sonra, zannediyorum ki 30 Ağustos`u da geçirmiş olacağız, Sayın Başbakanımız Cumhurbaşkanı olacak ve o genel başkana hükümeti kurma görevi verecek, Başbakanlık görevi o şahsın üzerinde birleşecek. Bugün yazılan çizilen isimlerin içinden birisi de olabilir, tamamen farklı bir isim de olabilir. Bu parti teşkilatlarımızın geniş yapacağı gerçek istişareler sonucu belirlenebilecek bir kişi olacağını tahmin ediyorum."
"AK Parti`de başımızın üstünde yeri vardır"
Arınç, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül`ün tekrar siyasete devam etmesinin, siyasi bir aktör olarak Türkiye`ye yararlı hizmetler yapmasını gönülden arzu ettiğini dile getirerek, şöyle konuştu:
"Peki bu siyaseti nerede yapacak? Elbette hepimiz, `AK Parti`de başımızın üstünde yeri vardır` diyerek, partiye kendilerini davet ettik. O da her zaman güvendiğimiz gibi başka yerlere gözünü bile çevirmeden `geleceğim yer AK Partidir` dedi ve bu kararını ifade etti. `Gelecek ama siz kongre yapıyorsunuz.` Ne yapalım, siyasetin gereği bu. Yapmasak olur mu, yapacağız. 28`inde görev bitecekse, siyasette devamlılık esastır. Boşluk kabul etmez.
Şöyle de düşünebiliriz, `Sayın Gül kongrede genel başkan olsun.` İyi ama bunun pratik bir faydası yok. Genel Başkan olacak, Başbakan olamayacak. Çünkü milletvekili değil. Ne zaman milletvekili olabilir, matematik hesaplara göre, şimdilik 2015 Haziran`ına kadar olamaz. Bayburt, Gümüşhane modeli var, bunların hepsi zaman içinde ihtiyaçlara göre uygulanmış formüllerdir. Siirt seçimleri iptal edilmesiydi Sayın Recep Tayyip Erdoğan`ın milletvekili seçilmesi mümkün olmayacaktı. Şu anda iptal edilen bir seçim olmadığına göre ancak tek milletvekili olan bir ilde, milletvekilinin ayrılmasıyla belli süre sonra seçim yapmak mümkün olabilir. Ama böyle zorlama bir formülü Sayın Cumhurbaşkanımız Gül kabul eder mi, parti böyle bir formüle sıcak bakar mı, bunun tartışmasını yapmak lazım. Bu tartışmaya da gerek yok. En kolayını söylüyorum, Sayın Gül dönme ihtimali olduktan sonra biz kongreyi yapsaydık ve oy birliğiyle kendisini de genel başkan seçmiş olsaydık, başbakan olması mümkün değildi. Bu Anayasa gereği. Dolayısıyla sayın Başbakanımız Erdoğan da MKYK üyeleri de şimdilik seçilen genel başkanın başbakan olması ve bunun partiye devamlılık, süreklilik, istikrar kazandıracağı noktasında birleştiler. Bu Sayın Abdullah Gül`e karşı alınmış bir karar değildir. Partinin kendi iç dinamikleriyle ve bugünkü şartların zorlamasıyla alınmış hukuki bir karardır. Sayın Abdullah Gül`ün Cumhurbaşkanımızın bundan dolayı üzüleceğini tahmin etmem. Arkadaşlarımız da bunu ona karşı yapılmış bir eylem ve karar olarak da lütfen değerlendirmesinler."
"Abdullah Gül dolgu malzemesi değildir"
Arınç, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül`ün görev süresinin sona ermesinin ardından AK Parti`ye döneceğini açıklamasıyla ilgili olarak, şu değerlendirmede bulundu:
"Bu Ona yakışan bir asalettir. Çünkü başkaları başka hesapların peşinde olabilir. `Bize gel, yeni parti kur, Tayyip Erdoğan ile çatış, orada seni sevenlerle sevmeyenler var onların arasını iyice aç, siyasi provakasyona gir.` Bunu teklif edenler, düşünenler, planlayanlar da olabilir. Bunların hepsini elinin tersiyle itip, `Ben AK Parti`ye aidim, benim Adalet ve Kalkınma Partisine dönmem gerekir` diye düşünmesi Abdullah Gül`e yakışan bir davranıştır. Hemen gelip genel başkan olmasına, hemen gelip başbakan olmasına da şu aşamada gerek yok. Dönecektir, birlikte siyaset yapacağız, belki hiçbir görev almadan bu devam edecektir. Belki de şartlar gerektirdiği zaman önümüzdeki süreç içerisinde kendisine, `gel senin yerin burasıdır` diye teklifte bugün bu kararı alanlar da bulunacaktır. Bugüne ait bir kararı bu şartlar içerisinde değerlendirmemişlerdir."
Bugün bir gazetede Gül`ün yakın çevresine dayandırılarak, cumhurbaşkanlığı yapmış birinin sade üye olarak partiye dönmesinin beklenmemesi gerektiği ve Gül`ün hesaplarının 2015`e yönelik olduğu yönündeki haberin anımsatılması üzerine Arınç, şunları söyledi:
"Bunun bir tanesi doğru bir tanesi yanlış. Evet 2015`ten itibaren Sayın Abdullah Gül`ün AK Parti içerisinde çok önemli çok büyük sorumluluklar alması mümkündür. Bunu hep beraber göreceğiz ama onun öncesinde de yani 2015 öncesinde bir başka düşünceye sahip olmaması gerekebilir. Şu anlamda söylüyorum, bugün için biz Sayın Abdullah Gül`e cumhurbaşkanlığı yapmış bir insana, `partimize gel` denildiğinde `önce bir asker olarak yazıl da ondan sonra bakalım` diyecek halimiz yok. Bunu düşünenler varsa kendilerini bir yoklasınlar. `Gel seni grup başkanvekili yapalım` diyecek halimiz de yok. Sayın Abdullah Gül dolgu malzemesi değildir. Sayın Abdullah Gül geldiği zaman, Sayın Abdullah Gül`e yakışan bir görev mutlaka kendisine takdim edilir, verilir, verilmesi gerekir. `Seni Kayseri`den milletvekili yapacağız bu yeter` kimse diyemez. O, partimiz için çok büyük bir değerdir. Mutlaka bu değeri karşılığında bir karşılık da bulacaktır."
"Herkes çevresindeki insanlara sükunet tavsiye etmeli"
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ile Başbakan Recep Tayyip Erdoğan`ın çevresindeki bazı kişilerin zaman zaman gazetelere servis ettikleri bir takım duyumların iki devlet adamı arasına girme çabalarından başka bir şey olmadığını ifade eden Arınç, şöyle konuştu:
"Bunlar danışmaları olabilir, ikisi hakkında konuşma hakkını kendinden fazladan görebilenler olabilir. Demek ki şu aşamada bir işe daha dikkat etmemiz lazım. Herkes çevresindeki insanlara hem sükunet tavsiye etmeli, hem de bu kardeşliği, bu hukuku bozabilecek davranışlara da müsaade etmemeli. Yani Sayın Abdullah Gül`de bir başkası da. Mesela üç dönem kuralı gereğince 2015`te tekrar milletvekili adayı olamayacaklardan biris de benim ama benim gibi 70 arkadaşım daha var. Bunları ayıplı malzeme olarak görmeye çalışanlar varsa, birkaç kişi olabilir, bunlar da kendilerine bir dikkat etsinler. Bu partiyi var eden hiçbir kimse bir eksiklik değildir, ayıplı malzeme, dolgu malzemesi değildir. Onların bir değeri vardır. Bazılarının özgül ağırlığı vardır, bazılarının da bu süreç içerisinde çok büyük hizmetleri vardır. Yani yeni yetmelerin kendilerine bir şeyler evham ederek, mevhum bazı değerler üzerinden `aslında öyle olması gerek, aslında böyle olması gerekir` diye hesaplar vermesi bizim aramızda yıllardan beri bozulmayan kardeşliği zedeleyebilir. Bence herkesin çevresindeki bu tür insanlara karşı, onları ayıplayıcı, `aman böyle yapma, şöyle yap` diyen bir tavır alması lazım."
"Partimde 40 Arınç, 20 Çiçek, 10 Babacan çıkar"
AK Parti`deki üç dönem kuralının çok güzel bir kural olduğunu belirten Arınç, kendisinin bu kuralın ne kadar doğru bir karar olduğunu savunduğunu anımsattı.
Bir kişi için 40 yıl siyasi hayatın ve 20 yıl parlamenterliğin bir noktası olması gerektiğini savunan Arınç, konuşmasına söyle devam etti:
"Bu parti bir kadro partisi, bu kadroda çok değerli insanlar var. Onların da önünün açılması lazım. Bir insanı sorumlu bir mevkide denemediğinizde ona bir yetki ve sorumluluk vermediğiniz aslında onun kapasitesini ölçme imkanınız olmaz. Ama bir yetki ve sorumluluk vererek denediğiniz zaman onun gerçek değeri ortaya çıkar. Benim partimde inanıyorum ki en az 40 tane Bülent Arınç çıkar, en az 20 tane Cemil Çiçek çıkar, en az 10 tane Ali Babacan çıkar. Biz böyle güçlü bir partiyiz. Arkasının gürül gürül geldiğine de şahsen inanıyorum. Ama bugünkü değerlerimizi bir zafiyet olarak görmek, onlardan kurtulmaya çabalamak veya onların eksikliklerini, dedikodularını, gürültüsünü yapmak. İnanıyorum ki çok az sayıda bunlar ama bu biraz önce söylediğiniz gazetedeki yorumların bence gerçek kaynaklarından bir tanesi odur. Birilerini zayıf göstererek, birilerini parlatmak faydalı bir iş değildir. Eğer mesele Abdullah Gül ise Abdullah Gül bu partide değeri karşılığında yer bulacaktır. Bunu da kimsenin engellemesi mümkün değildir ama bu süreç içerisinde MKYK aldığı karar fevkalede doğrudur."
"Yeni başbakan hiçbir zaman Erdoğan`ın karizmasını dolduramayacak"
Arınç, yeni başbakanın nasıl biri olacağı yönündeki bir soru üzerine, "Bence bir genel başkan ve başbakanın Recep Tayyip Erdoğan`dan sonraki konumunun zor olduğunu söylemek istiyorum. Sayın Recep Tayyip Erdoğan çok güçlü bir lider. Hiçbir partide olmayan liderlerden birisi ve Türk siyasi hayatında örnek figürlerden birisi oldu. Sözü dinleniyor. Kitleleri harekete geçiriyor, fevkalade güçlü bir başbakan, her şeyi takip ediyor, gece gündüz çalışıyor ve topluma faydalı işler yapıyor. Onun arkasından binlerce insan gözyaşı döküyor, binlerce insan coşuyor. Böylesi kitleleri heyecanla sürükleyen bir insanın arkasında genel başkan ve başbakan olacak kişinin herhalde liderlikte daha çok iyi bir genel başkan ve iyi bir başbakan olması lazım" yanıtını verdi.
Yeni başbakanın her zaman Erdoğan ile kıyaslanacağını belirten Arınç, "Hiçbir zaman bu kişi Erdoğan`ın karizmasını dolduramayacak ve onun gücüyle bütün meselelere nüfuz eden, sirayet eder bir durumda olmayacak. Bu bir eksiklik değil. Bu yaratılıştan gelen bir şey. Her siyasi partide de böyle bir şeyle karşılaşabilirsiniz. Böyle bir profilde pekçok arkadaşımız var" dedi.
Yeni genel başkanın kim olması konusunda dün MKYK`da herkesten bir isim yazması istendiğini ve kendisinin de bir isim yazdığını vurgulayan Arınç, bunun partinin diğer yetkilileri ile de yapılacağını söyledi.
Genel Başkan olacak kişinin aynı zamanda Başbakan da olacağını anımsatan Arınç, bunun iyi bir tercih olduğunu ancak bir kısıtlama olduğunu söyledi. Genel Başkan olacak kişinin Başbakan olmaması durumunda başka şeylerin hesaba gereceğini anlatan Arınç, şöyle devam etti:
``Peki bu kişi bu önümüzdeki seçimlere kadar mı genel başkan ve başbakan olacak? Yoksa ondan sonra da devam edecek mi? Belki tercihen bugün seçilecek genel başkan ve başbakanın 2015`ten sonra da güçlü bir şekilde geldiği takdirde devam etmesi doğrudur, ama bir yıllık deneme süresi var. Bu bir yılık deneme süresinde partiyi nasıl sevk ve idare edeceği, hükümeti nasıl yöneteceği, karşılaşacağı güçlüklere karşı partiyi nasıl başarılı kılacağını bir görmekte de fayda var. Dolayısıyla 2015 seçimleri öncesinde yeniden bir değerlendirme yapmaya ihtiyaç olabilir. Yani 2015 seçimine giderken, kitleleri yürütebilecek, harekete geçirebilecek, karizmasıyla, gücüyle yeni bir genel başkan ihtiyacı doğduğu takdirde biz dinamik partiyiz, yeniden olağanüstü kongreye gideriz ama bunun bir tek şartı var; o zaman bugün genel başkan ve başbakan olacak kişinin 2015`te üç dönem kuralına takılacak insanlardan da olması mümkündür. Yani 2015`e kadar bugünkü genel başkan ve başbakanımızın meseleyi bir götürsün demesiyle birlikte, bu 70 kişinin içerisinden de genel başkan ve başbakan adayı seçilmesi mümkün olabilir, olmalıdır. `Yok bugün seçilecek genel başkan ve başbakan bundan sonra 2015`te dahil ta 2019`a kadar devam edecek derseniz, 3 dönem içerisinde kalanları saf dışı etmiş olursunuz. Bu bir tercihtir ama bu tercihin çok doğru olmadığını düşünüyorum.``
``Performansı ölçmede yarar var``
Değerlendirmeleri 2015`te tekrar gözden geçirmek üzere yapmada fayda olduğunu belirten Arınç, Türkiye`de her gün üç defa gündemin değiştiğini, bunun suni ve yapay gündemlerin yanı sıra, dinamik yapı ve bulunduğu bölge ve iç yapısından da kaynaklandığını söyledi. Arınç, konuşmasına şöyle devam etti:
``27 Ağustos`ta seçilecek genel başkanımızın ve daha sonra başbakan olacak kişinin hiçbir kısıtlamaya tabi olmadan, ne üç dönem kuralına takılacaklar için ne de üç döneme kadarki konular içerisinde, mevcut kadrolarımız içerisinden seçilmesinde ben isabet görürüm. Bu bir yıllık deneme. Yani deneme o şahıs için hoş olmayan bir tabirse bundan vazgeçebilirim. Ama bir başbakanlığının ve genel başkanlığının en azından 2015 seçimlerine kadar performansını ölçmemizde fayda var. Performans kriterleri bizde önemlidir. Ne yaptı, ne yapmadı, nasıl yaptı, niçin yapamadı, geldiğimiz nokta nedir? Biz her gün enflasyon hesabı, tüketici fiyatları endeksi. Bunları yaptığımıza göre, bütün bunları da bir başbakan için elbette yapacağız, yapmalıyız. Bunu Tayyip Erdoğan için yapmaya zaten gerek yoktu, grafik hep yukarıya doğru yükseliyordu, seçim başarısı, ekonomik başarı, toplumsal başarı hep onun hanesine yazılıyordu. Ama şimdi ondan sonra gelecekler için bence performansın ölçülmesinde yarar var.``
Kendilerinin AK Parti olarak 2015`te iktidar olmaya mecbur ve mahkum olduklarını ifade eden Arınç, böyle bir iktidar değişikliğinin Türkiye`nin aleyhine olacağını, başlayan işleri yarıda bırakacağını, tekrar koalisyon dönemine dönülürse bunun Türkiye`ye çok şey kaybettireceğini kaydetti.
Arınç, ``2023`e kadar hedeflerimize ulaşmanın tek yolu 2015`te bizim tekrar iktidar olmamıza bağlı`` dedi.
"Sizin aklınızdan kim geçiyor, en azından bir profil çizmeniz mümkün mü?`` sorusu üzerine Arınç, ``Çok konuşuldu, bir genel başkan olması, iyi bir başbakan olması, iyi yöneticilik kabiliyeti, buna artı artı şunları da koyabiliriz. Ama `puzzle`ları bir araya getirdiğimiz zaman bir fotoğraf çıkacaksa onu da yapmayım ben, çünkü ismi geçenlerinden birisi de bensem, böyle bir şey yaptığım zaman farklı anlaşılır. AK Parti tabanı kimi istediğini çok iyi bilecektir ve ben bunu sayın genel başkanımıza söyleyecekleri, sunacakları kanaatindeyim`` şeklinde konuştu.
``Milletvekilliği süresini 5 yıla çıkarmak lazım``
Yazılı basında kendisinin bazı başbakan ve genel başkan adaylarına karşı olduğu yönünde iddiaların bulunduğunun belirtilmesi üzerine Arınç, böyle bir şeyin söz konusu olmadığını bildirdi.
``Alınan oy oranı Sayın Başbakanın, kendisinden sonra gelecek olan ismi tercih etmesinde etkili olur mu`` şeklindeki soru üzerine Arınç, böyle bir şeyin söz konusu olmadığını ifade etti. Arınç, ``Yani 55-56`ların üzerinde oy almış bir cumhurbaşkanı partisini, bu rüzgarda 2015`i beklemeden hazır fırsat eldeyken, üç ay içerisinde bir seçime götürmesinin faydalı mı zararlı mı olacağı konusu tartışılabilirdi. Ama aldığı oy oranının kendisinden sonraki şahsı belirleme konusunda bir kıstas veya veri olacağını zannetmiyorum`` görüşüne yer verdi.
Genel seçimlerin 2015`te yaz dönemine rastlaması nedeniyle, erken seçim olmadan, bir iki ay öne çekilmesinin mümkün olup olmadığının sorulması üzerine Arınç, her sene seçim yapıldığını, bu seçimleri bir senenin içerisine koymakta fayda olduğunu, halkın, partilerin, parlamentonun yorulduğunu söyledi.
``Yeni bir anayasa yapıldığı takdirde bence milletvekilliği süresini 4 yıldan tekrar 5 yıla çıkarmak lazım`` diyen Arınç, 2019`da zaten bütün seçimlerin bir yılın içerisinde olacağını, onu bekleyerek, ondan sonraki süreci de tekrar aynı yılın içerisinde getirecek bir düzenleme yapılabileceğini ifade etti.
Haziranın tam anlamıyla bir yaz ayı olmadığına işaret eden Arınç, 2011 yılında katılım oranının yüzde 87`i bulduğunu, bunun da yüksek bir oran olduğunu dile getirdi.
"Yurt dışı beni çok şaşırttı``
Cumhurbaşkanı seçimlerinde yurt dışındaki katılım oranını da eleştiren Arınç, ``Mesela yurt dışı beni çok şaşırttı, ilk defa oy kullanma hakkına sahip oldular, çok az. Bu hakkı niye verdik diye kendi kendime düşünüyorum. 2,5-3 milyona yakın seçmenden 400-500 bin kişi oy kullandı. Bu çok az. Neler yaptık halbuki, yeter ki onların oy hakkı olsun diye. Hatta onlar da `bizim oy hakkımız yeterli değil, bizi buradan milletvekili yapacak düzenleme yapın` dediler. Bu katılım oranıyla kusura bakmayın. Bizim yaptığımız hiçbir şeye yaramadı. Siz sandığa gitmediniz`` şeklinde konuştu.
Yurt dışındaki seçmenlerin `YSK burada kabahatlidir, randevu sistemi diye bir sistem çıkardı, biz de o yüzden gitmedik` yönünde söylemlerini hatırlatan Arınç, randevulu sistemde bazı yanlışlıkların olduğunu ancak bunun 2,5 milyonluk bir kitlenin 2 milyonunun oy kullanmamasını affettirmeyeceğini söyledi.
Anayasa değişikliği
``Pazar günkü siyaset aritmetiği sizce 2015 genel seçimlerinde Anayasa`yı tek başına değiştirebileceğiniz bir çoğunluğa müsaade eder mi? `` şeklindeki soru üzerine Arınç, halk tarafından seçilen bir cumhurbaşkanı göreve başlayacağına göre, buna uygun bir Anayasa değişikliği yapılmasının zaruri olduğunu bildirdi. Arınç, şu değerlendirmelerde bulundu:
``Şimdi 1982 Anayasası kendi içinde bile o kadar muğlak ki, o kadar yoruma müsait ki, biz seçilen cumhurbaşkanının göreve ne zaman başlayacağını bile ancak yorum suretiyle bulabiliyoruz. Maddeler arasındaki çelişkilerden ancak içtihat yoluyla kurtulabiliyoruz. Bunlardan bir tanesi de şüphesiz, bugün içinde bulunduğumuz sistem. Cumhurbaşkanını halk seçiyor. Ama Meclis tarafından seçilen cumhurbaşkanının yetkilerini kullandıracağız. Bu çelişkiyi yenebilecek tek şey yeni sivil, çağdaş bir Anayasa`nın yapılmasıdır. Bu dönemde muvaffak olamadık, sebepleri de belli. Önümüzdeki seçimde `Ya bize 367`yi verin` diyeceğiz. `Biz Anayasa yapacağız` diyeceğiz. Bize 367 vermedi de 330`un üstünü verdi, referandum yapacağız ve halka götüreceğiz. Esasen 367`nin üzerinde bile yapsak tekrar referanduma sunma düşüncemizi ben taşıyorum hala. ` Anayasa`yı halk yapsın` diyeceğiz. Meclisin yaptığını beğenip beğenmediğini de referandumla göstersin. Bu benim şahsi düşüncem, o zaman ne kadar gerçekleşir bilemem. Ama 330`un üzerinde zaten referandum yapma mecburiyetimiz var. Ve inanıyorum ki halkımız bize bu çoğunluğu verecek.``
AA