Türkiye İçin Sistem Değişikliği Olabilir
Cumhurbaşkanı adayı ve Başbakan Erdoğan, "Belki de Türkiye için yeni bir sistem değişikliğini getirebilir. Yani başkanlık sistemi veya yarı başkanlık sistemi, bunu getirebilir" dedi.
ANKARA - Cumhurbaşkanı adayı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, A Haber-ATV ortak yayınında, "Başbakan ile Gündem Özel" programında soruları yanıtladı.
Kayseri ve Ankara`da bugün düzenlediği mitinglere yönelik değerlendirmesinin sorulması üzerine Erdoğan, iki mitingte de coşku ve heyecanın gayet iyi olduğunu belirtti.
Kayseri`de sıcağa rağmen 100 binin üzerinde katılımın, havalimanından miting alanına kadar yoğun coşkunun olduğunu ifade eden Erdoğan, bu kentten çok büyük umutla ayrıldığını söyledi.
Kentle ilgili kamuoyu araştırmaları sonuçlarının gayet iyi olduğunu dile getiren Erdoğan, "Öyle zannediyorum Kayseri rekorunu kıracaktır" diye konuştu. Ankara`da da yoğun ilgiyle karşılandığını aktaran Erdoğan, "Ankara`da kamuoyu araştırması 30 Mart seçimlerinden çok daha farklı, burada da gayet güzel bir görünüm veriyor" ifadesini kullandı.
Erdoğan, yarın finali Konya`da yapacaklarını belirterek, 30 Mart seçimlerinde rahatsızlığı sebebiyle bu kente gidemediğini, daha sonra ise toplu açılışlar için burada bulunduğunu hatırlattı.
Cumhurbaşkanı seçiminin ilk turda bitip bitmeyeceğinin sorulması üzerine Başbakan Erdoğan, değişik birçok firma tarafından yapılan kamuoyu araştırmalarının seçimlerin birinci turda sonuçlanacağını gösterdiği bilgisini paylaştı. Erdoğan, "Bütün gelişmeler de lehte gelişmeler olarak önümüzde duruyor. Temenni ederim ki birinci turda bu iş bitsin ve ikinci turla bir iki hafta daha kaybetmemiş olalım" diye konuştu.
"Onların neyini takip edeceksiniz"
Erdoğan, diğer cumhurbaşkanı adaylarının seçim performanslarına yönelik değerlendirmesinin sorulmasına karşılık, "Benim onları takip etmek gibi bir şu anda durumum söz konusu değil" karşılığını verdi.
Yaptıkları toplantılarla günün değerlendirmesini ve ertesi günkü mitinglerin ön hazırlığını gerçekleştirdiklerini ifade eden Erdoğan, şunları söyledi:
"Arkadaşlarım kısa bazı bilgiler veriyorlar. Mesela o illerle ilgili kamuoyu araştırmalarında rakiplerimiz nasıl gözüküyor, bunları bana bilgi olarak veriyorlar sadece o. Yoksa televizyonlarda kim, nerede, ne konuştu filan onlarla uğraşmaya gerek bulmuyorum. Çünkü zaten anamuhalefetin ve yanındaki yavru muhalefetin ve bunların yanında `8-9 parti var, 11 parti arkamızda` diye sunum yapıyorlar. Şimdi onların neyini takip edeceksiniz? Kendileri değişik yerlerde aynı şekilde konuşmaları yapıyorlar. Biz ise zaten partimizin adayı olarak gösterildik. Ama şu anda değişik yine bazı partilerin, bazı sivil toplum kuruluşlarının bizleri destekleme anlamında açıklamalarını duyuyorum. Dün olsun, bugün olsun, yarın da yine buna benzer açıklamalar yapacaklarını arkadaşlarım bana anlattılar. Karalılıkla yolumuza devam ediyoruz."
11 Ağustos sabahı
Halkın ilk defa doğrudan cumhurbaşkanını seçeceği belirtilerek, "11 Ağustos`ta hayatımızdaki fark, değişiklik ne olacak" yönündeki soruya Erdoğan, şu yanıtı verdi:
"Burada bana göre en önemli fark, Abdullah Bey`in seçimine geldiğimiz süreçte, gerek Turgut Bey`in gerek Sayın Demirel`in gerek Sezer`in seçilme şekillerine uygun olarak bir seçim yapıldı. Fakat bu seçime rağmen biliyorsunuz ön kesildi ve `Biz AK Parti`li bir cumhurbaşkanı seçtirmeyeceğiz.` Maalesef Sayın Sezer o da veto etti. Ondan sonra biz bu 367 garabeti sebebiyle bir erken seçime, arkasından da hemen referanduma gittik."
Erdoğan, referandumda milletin cumhurbaşkanını seçme kararını yüzde 69 oy oranıyla çıkardıklarına değinerek, şöyle devam etti:
"Yüzde 69 gerçekten muhteşem bir oydu. Bu, milletin önemli bir kararıydı. `Ben yetkiyi kendime aldım, millet olarak egemenlik kayıtsız, şartsız milletinse cumhurbaşkanını artık ben seçeceğim` dedi. İşte şimdi bu seçimin en önemli yanı millet o verdiği kararın şimdi de uygulamasını yapacak, pazar günü. Şimdi ben şunu merak ediyorum, o zaman Meclis`i terk edenler, Meclis`te milletin cumhurbaşkanını seçmesine karşı çıkanlar, CHP`si, MHP`si, HDP`si yani şimdi hangi yüzle millete gidiyorlar da millete `Bizim cumhurbaşkanı adayımıza oy ver` diyorlar. Bu, tutarsızlıktır. Siyaset tutarsızlık silsilesi içerisinde yapılmaz. Tutarlı olmak gerekir. Attığınız her adımın arkasında duracaksınız. Nitekim, biz milletimizden aldığımız bu yetkiyle şimdi milletimizin karşısındayız. İnanıyorum ki milletim pazar günü sandıkta çok ciddi bir demokrasi dersini onlara verecektir, gerekli olan tokadı atacaktır. Tabii burada artık devletle milletin bir buluşması, kucaklaşması var. Çankaya ile milletin bir kucaklaşması, bütünleşmesi var. Bunu gerek merhum Özal`da gerek Sayın Abdullah Gül`de yaşadık, inşallah şimdi de biz bunu çok daha farklı bir tempoyla devam ettirmek istiyoruz."
"Türkiye`nin gündemine oturacaktır"
"Doğrudan halk cumhurbaşkanını seçiyor ama Türkiye`nin durumu da biraz garip bir şekilde ne parlamenter sistemiz ne başkanlık sistemiyiz. Bir tarafta halk cumhurbaşkanını seçecek ama sistemi değişmemiş. Burada bir sıkıntı, problem çıkmayacak mı" sorusuna karşılık, cumhurbaşkanı adayı ve Başbakan Erdoğan, şunları kaydetti:
"Bu aslında bir problem çıkarma yerine, bunu şöyle ifade edelim, daha önce Meclis`in seçmiş olduğu cumhurbaşkanının gücü yerine bu defa daha güçlü bir cumhurbaşkanı buna diyebiliriz. Halk bizzat seçince ben inanıyorum ki cumhurbaşkanı anayasadaki yetkilerinde çok daha güçlü bir şekilde karar alma durumuna gelecek. Burada tabii şunu da özellikle söylemekte ben fayda görüyorum, yani bu belki de Türkiye için yeni bir sistem değişikliğini de getirebilir. Yani başkanlık sistemi veya yarı başkanlık sistemi, bunu getirebilir. Çünkü millet bu kararıyla beraber artık bu sisteme de bence adapte olacak, bunu değerlendirmeye, incelemeye başlayacak. Türkiye bu sisteme girişiyle birlikte de çok daha farklı bir inşallah inanıyorum ki konumu yakalayacaktır. Bu da bundan sonra Türkiye`nin gündemine oturacaktır diye düşünüyorum."
Tayyip Erdoğan, "İşte Gezi olaylarında bir şeyler denediler, 17 Aralık`ta bir şeyler denediler, 25 Aralık’ta bir şeyler denediler. Yani bunları savuşturmayalım, bunları bir kenara koymayalım. Bunlar aslında aceleci bir tavırla yakayı ele verme oldu`` dedi.
Daha önce de başkanlık, yarı başkanlık gibi önerilerde bulunduğu ancak muhalefetin buna yanaşmadığının hatırlatılması ve bu konuda niye ısrar ettiğinin sorulması üzerine Başbakan Erdoğan, olayın kendi ısrarından öte olduğunu, anayasanın 104. maddesinde yer alıp da uygulanmayan 6-7 unsur bulunduğunu ifade etti.
“Niye acaba onlar uygulanmıyor? Bugüne kadar gelen cumhurbaşkanları bunu uygulamakta neden geri durdular?” diye soran Başbakan Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bu, işte bunu bir defa gündemden çıkaracak ve daha rahat uygulamaya sokacak. Biz, gelişmiş ülkelere baktığımızda en gelişmiş ülkeler acaba hangi sistemle yönetiliyor? Ülkemizin daha iyi yönetilmesini istemiyor muyuz? Daha iyi yerlere gelmesini istemiyor muyuz? Yani bundan 40 sene, 50 sene, 60 sene önce getirilmiş bir sistemin aynen korunması, aynen onunla devam etmek durumunda mıyız? Dünya nasıl bir değişim içindeyse siyasette de bizim bir güncellemeyi yapmak herhalde milletimizin desteğiyle olumlu bir adım değil mi? Burada milletimiz zaten buna destek verirse bu olacak. Muhalefet partileri ister ya da istemez. Millet ister mi istemez mi bu önemli. Yüzde 69 ile millet ‘ben seçeceğim’ derken muhalefete rağmen, bizim dışımızdaki bütün partilere, böyle bir reaksiyonu ortaya koyduğuna göre, böyle bir reaksiyon koyarsa bu olur. Yoksa şu andaki mevcut yapıyla yola devam edeceğiz. Olay budur"
Erdoğan, 8. Cumhurbaşkanı Turgut Özal, 9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel ve diğer bazı siyasetçilerin başkanlık sistemine geçmeyi düşündükleri ama başaramadıkları anımsatılarak, "Siz bunu başarabilir misiniz`` diye sorulması üzerine, bu siyasetçilerin konuyu gündeme getirdikleri dönemde partilerinin gerileme trendinde olduğunu vurguladı.
Dolayısıyla konuyu halka anlatmakta zorlandıklarını ifade eden Erdoğan ,"Şu anda biz de aynı durumda olursak, millet bu konuda `tamam yürü, biz bu noktada hak veriyoruz, arkandayız` derse bu iş olacak. Demediği takdirde bunu yapacak halimiz yok" diye konuştu.
Türkiye’de 1960’dan beri bir vesayet oluşturulduğu, Parlamentonun kuşatma altına alındığı, bir şekilde milli iradenin paylaştırıldığının ifade edilmesi ve ülkeyi buradan mı çıkarmayı hedeflediklerinin sorulmasına karşılık Erdoğan, "Bu, bir tanesi diyebiliriz. Bakın çok önemli olan şey. Mesela 10 Kasım 1938, Gazi Mustafa Kemal rahmetli oldu. Hemen ertesi gün Meclis kuşatma altına alındı. Niye? İsmet İnönü’yü cumhurbaşkanı yapacaklardı. Böyle bir mantık olabilir mi? Böyle bir anlayış olabilir mi? Ulus’taki Meclis, hemen kuşatma altına alındı. Biz artık bunları değiştirme noktasındayız” ifadesini kullandı.
Aynı şeyin 1962’de Cemal Gürsel ile yapıldığını belirten Erdoğan, Türkiye’nin artık bunları aşması, gündemden çıkarması gerektiğini vurguladı.
"Biz artık bunları düşünemeyiz" diyen Erdoğan, bundan sonra 2023`te dünyanın ilk 10 ekonomisi arasına nasıl girileceğinin, ileri demokrasinin nasıl yakalanacağının konuşulması gerektiğini aktardı.
Başbakan Erdoğan, şöyle devam etti:
"Acaba bir yerden darbe gelir mi gelmez mi? İşte Gezi olaylarında bir şeyler denediler, 17 Aralık`ta bir şeyler denediler, 25 Aralık’ta bir şeyler denediler. Yani bunları savuşturmayalım, bunları bir kenara koymayalım. Bunlar aslında aceleci bir tavırla yakayı ele verme oldu. Eğer güçlü bir iktidar olmamış olsaydık, bu oyuna eğer gelmeye kalksaydık bu paralel yapının attığı bu adımların maalesef bir darbe olarak bedelini ağır öderdik. Çok açık, net ortaya çıktı ve bu girişim bertaraf edildi. Tabi artık bunlara dayanamayacağımız gibi bir de turlar noktasında da Parlamentoda, hatırlayın 1980 miydi? 114 tur yapıldı. Böyle bir şey olabilir mi? Bırakalım millete, milletimiz ne derse. Tek turda işi bitirir. Olmadı iki tur. Bitti. İkinci turdan öte yok."
Erdoğan, ``Bu yönetim anlayışıyla, vizyonlarında ortaya koydukları, demokrasinin derinleşmesi, refah toplumu ve öncü ülke hedefleri çerçevesinden bakınca nasıl bir Türkiye hayal ettiği``ne ilişkin soruya karşılık, en önemli hayallerinin 2023’te dünyada ilk 10 ekonomi arasına girmek, kişi başına düşen milli gelirde 25 bin doları yakalamak ve Türkiye’nin dünyada savunma sanayide kendi ihtiyaçlarını yüzde 80-85 karşılayabilen bir ülke haline gelmesi olduğunu belirtti.
İhracatta 500 milyar doları yakalamak gibi bir hedefleri bulunduğuna dikkati çeken Başbakan Erdoğan, bu hedeflerin yakalanacağını ifade etti.
Bu hedefleri İhracatçılar Meclisinde istişare ederek belirlediklerine değinen Erdoğan, bunlara yönelik adımlarını kararlı bir şekilde attıklarını dile getirdi.
Kendilerinin bunlarla muhalefetin ise hep başka şeylerle uğraştığını belirten Erdoğan, şunları kaydetti:
"Yıllarca eğer biz yerimizde saydıysak, eğer yıllarca biz 230 milyar dolar gayrisafi milli hasılaya ulaştıysak 79 senede, düşünebiliyor musunuz? Ne ile uğraştı bunlar? Yattılar kalktılar, başörtüsü, yattılar kalktılar cami, yattılar kalktılar Kur’an, Kur’an kursu bunlarla uğraştılar. İrtica aşağı, irtica yukarı bunlarla uğraştılar. Şimdi bunlar gündemden düştü. Ülke bir huzur ülkesi haline geldi. Ülkede bir bölünme var mı? Bir parçalanma var mı? Tam aksine şu anda ülke ekonomide hamdolsun kişi başına milli gelirde 11 bin dolara ulaştı. Ve artık Türkiye, bakın göreve geldiğimizde, veren el olarak 45 milyon dolar az gelişmiş ülkelere destek verirken bugün 3,5 milyar dolar bu desteği verir hale geldik. Öbür tarafta ülkemizin borcuna bakıyoruz milli gelire oran yüzde 73’tü geldiğimizde ama şimdi yüzde 35’e düştü. Buraya geldik. IMF’ye borcumuz vardı 23,5 milyar dolar, sıfırladık. Şimdi biz onlara 5 milyar dolar borç verebileceğimizi söyledik. Merkez Bankamız neredeyse sıfırlanıyordu. 27,5 milyar dolar döviz rezervi vardı, şu anda 133 milyar dolar döviz rezervine sahibiz. Yeterli mi? Değil, daha da artacak. Kimle vardı? Bu muhalefet partileri o zaman buradaydılar. Ziraat Bankası gibi bir banka gidiyordu. Halk Bankasıyla bütünleştirdiler, kurtaramadılar. Geldik biz, ayırdık. Şu anda her iki banka da güçlü banka halinde. Vakıf Bank nerelerdeydi, şimdi nereye geldi. Bunları görmemiz lazım. Görev zararı yutturmacasıyla hatırlayın 40 milyar dolar, 50 milyar dolar, maalesef ülke bedel ödedi. Bunu millet ödedi. Şu anda Türkiye’nin yakaladığı ivme tüm dünyanın dikkatini çekiyor. Onun için dünya bütün bunlara `sessiz devrim` adını taktı. Bu sessiz devrimle biz emin adımlarla şu anda 2023, 2053, 2071 bu hedefle koşuyoruz, koşacağız.”
Tayyip Erdoğan, çözüm sürecinin devam edeceğinden kimsenin şüphesi olmaması gerektiğini vurgulayarak, "Kürt kardeşlerimizin istismar edilmesine müsaade etmememiz gerekir, aynı şekilde Alevi-Sünni, böyle bir ayrışmaya asla müsaade etmememiz gerekir. Biz bu ülkede Türk`ü, Kürt`ü, Laz`ı, Çerkez`i, Gürcü`sü, Roman`ı, Boşnak`ı, Arnavut`u... Hepimiz bir olacağız, beraber olacağız, kardeş olacağız, hep birlikte Türkiye olacağız" dedi.
Başbakan Erdoğan, "Çözüm süreci devam edecek mi?" sorusu üzerine, şunları söyledi:
"Ondan hiç şüpheniz olmasın, buna mecburuz. Çünkü bu ülke terörle beraber yaşayamaz. Terörü minimize etmemiz gerekir. Terörü minimize etmek için de ülkemizin yedi bölgesinde yaşayan 77 milyon vatandaşımızla halkımızla beraber halletmemiz lazım. Kürt kardeşlerimizin istismar edilmesine müsaade etmememiz gerekir, aynı şekilde Alevi-Sünni, böyle bir ayrışmaya asla müsaade etmememiz gerekir. Biz bu ülkede Türk`ü, Kürt`ü, Laz`ı, Çerkez`i, Gürcü`sü, Roman`ı, Boşnak`ı, Arnavut`u... Hepimiz bir olacağız, beraber olacağız, kardeş olacağız, hep birlikte Türkiye olacağız. Yaradılanı yaradandan ötürü sevmek zorundayız" diye konuştu.
Erdoğan, "Siyasilerin de sadece Sivas`a kadar bu bölgelerde örgütlenmeyip, 81 vilayetin tamamında, il, ilçe, belde örgütlenmeleri yapmaları gerektiğini" belirterek, "Şu anda AK Parti`den başka 81 vilayetin tamamında, ilçelerin tamamında, beldelerin tamamında örgütlenen parti hemen hemen yok gibi. Bu hassasiyeti, eğer demokrasi mücadelesi veriyorlarsa, bir demokratik mücadele veriyorlarsa bu adımı atmaları lazım" ifadesini kullandı.
Çözüm sürecinde 6 maddelik yasal düzenleme yaptıklarını hatırlatan Erdoğan, "Bu, ne kadar dürüst, ne kadar bu konuda samimi olduğumuzu göstermesi bakımından önemli" dedi. "Bu yasanın çıkmasına neden olan herkesi silah bırakmaya, evlerine dönmeye davet ettiklerini" aktaran Erdoğan, şöyle devam etti:
"Onların döndükten sonraki durumlarına yönelik bütün tedbirlerimizi aldık, alıyoruz. Sosyal hayata intikalde herhangi bir sıkıntı yaşanmaması için bütün bu tedbirleri aldık, alıyoruz. Tabii ki bu noktada kamunun birçok dilimlerinin bugüne kadar yaşadığı sıkıntılar var. Onlarla ilgili de hassasiyetimiz, idari, hukuki, cezai bütün bu dallarda ileri sürüldü, bunlar da yasada yerini aldı. Böylece bu çözüm sürecinin, inşallah cumhurbaşkanlığını kazanmamız halinde, sonuna kadar seçilmiş hükümet, seçilmiş cumhurbaşkanı birlikte yürüteceğiz. Çok daha ileri noktalara taşıyacağız"
"Herkes kendisini rahatça ortaya koyabilsin"
Başbakan Erdoğan, "İzmir`de Kemal Kılıçdaroğlu için Alevi demesi, Selahattin Demirtaş için Zaza demesine yönelik eleştileri nasıl değerlendirdiği" sorusuna, "Bunları art niyetli olarak karşılıyorum" yanıtını verdi.
Tasavvuftaki "Vahdette kesret" prensibini hatırlatan Erdoğan, "Eğer biz, birliği sağlayacaksak, çokluk bizim zenginliğimizdir. Yıllarca bu ülkede biliyorsunuz, Alevi vatandaşlarımız kendisinin Alevi olduğunu gizlemek zorunda kalırdı. Biz diyoruz ki, niye gizlesin? Alevi vatandaşım benim rahat rahat, `ben Alevi`yim` bunları övünerek, gururlanarak söyleyebilsin. Ben de Sünni`yim, ben de bunu övünerek, gururlanarak söyleyeyim. Aynı şekilde, azınlıklar noktasında, mesela yıllarca benim Kürt vatandaşım, Kürt olduğunu söyleyemezdi ama bakın şimdi söyleyebiliyor" değerlendirmesinde bulundu.
"Kalkıp da Demirtaş`ın Zaza olduğu halde ortada böyle Kürt vatandaşlarımı istismar etmesinin anlamı yok. Sen Zaza`sın. Kalk Zaza olduğunu söyle. Zazalar, senin Zaza`yım demenle seninle beraber hareket edecek diye bir şey de yok" ifadesini kullanan Erdoğan, herkesin kendi kimliğini açıkça ortaya koyması, bunu gizlememesi gerektiğini söyledi.
Erdoğan, şöyle konuştu:
"Vatandaşım da zaten bunu istiyor. `Ben` diyor, `kendi kimliğimi çok açık net ortaya koyabilmeliyim.` Çünkü bu ülkede kimlik mücadelesi yıllar yılı verilmiştir, yıllar yılı o söyledikleri mahalle baskısı var ya, bu baskıyla sindirilmiştir. Niye sindirilmiş bir topluluk olsun? Herkes kendisini rahatça ortaya koyabilsin ve Kılıçdaroğlu da kendini rahatça ortaya koyabilsin. Hiç bundan çekinmeye gerek yok. Rahatsız olmasına da gerek yok. Başka endişeler taşıyor olabilir, onu bilmem. Ama biz böyle bir endişeyi taşımasına gerek olmadığını da çok açık net söylüyoruz."
"Resmi dil Türkçedir bundan taviz vermeyiz"
Erdoğan, "Tek dil" ifadesini savunup savunmadığı sorusu üzerine, "Tek dil ifadesini eğitim dili olarak savunduğunu" belirterek, "Kürt anne Kürt evladıyla cezaevinde Kürtçe konuşamıyor. Önünü açan adam benim. Kürtçeyi öğrenme noktasında kursları açan biziz. Aynı şekilde üniversitelerde bölümler açan biziz, bütün bunların önünü açan biz olacağız, hatta ve hatta seçmeli ders olarak ortaokul ve lise buralara koyan biziz" dedi.
"Resmi dil konumunda, resmi dil Türkçedir, bundan taviz vermeyiz" diyen Erdoğan, Batılı ülkelerin hiçbirinde de böyle bir uygulama olmadığını aktardı.
Erdoğan, "Çözüm sürecinin siyasetin de önünü açan bir süreç olduğu" yorumu üzerine "HDP`nin bu konuda samimi olmadığını" belirterek "Dün doğudaki illerimizden bir tanesinde, maalesef bizim belediye meclis üyelerimizi tehdit etmek suretiyle meclis üyeliğinden istifa ettirdiler, iki tanesini... İlçesini, ilini falan söylemeyeceğim. Bu, demokratik bir mücadeleye, parlamenter demokrasiye hiç yakışmıyor. Bunu ne yazık ki bölücü terör örgütü yapıyor, peki faturayı nereye gönderiyor? Maalesef buranın çıkarını, menfaatini, tahsilatını HDP`ye gönderiyor" ifadesini kullandı.
Müteahhitlerin de yatırımlar noktasında tehdit edildiğine dikkati çeken Erdoğan, "Bu devlete vergi veriyorsunuz, aynı vergiyi bize de vereceksiniz" denildiğini, Hakkari`de yapılan havalimanının da benzer şekilde engellendiğini dile getirdi.
"Demirtaş`ın, Türkiye`nin batısından da oy almak istemesi çözüm sürecinin de ruhuna uygun değil mi?" sorusuna karşılık Erdoğan, "Bu anlayışla, bu kafayla batıdan bunlara oy gitmez" diye konuştu.
Batıdaki Kürt vatandaşların, "Verilen hizmetleri gördükleri için nereye oy vereceklerini gayet iyi bildiklerini" belirten Erdoğan, "Bunların, kafa olarak, zihniyet olarak, anlayış olarak batıyı kucaklama gibi bir dertleri yok. Bunlar ancak şiddetle, silahın zoruyla oy alabiliyorlar. Yoksa bunlar güneydoğuda, doğuda aldıkları şu oyu da alamazlar" diye konuştu.
Erdoğan, AK Parti`nin, Türkiye`de yüzde 50 oy aldığına dikkati çekerek, "(AK Parti) Demek ki bu ülkede iki kişiden birinin gönlünü kaptı. Ama diğer partilerin tamamı orada kalanı paylaşmak durumunda kaldılar. Demek onlar bizim kadar kucaklayamıyorlar" dedi.
"Muhalefetle uzlaşma umudu olup olmadığına" ilişkin soru üzerine Erdoğan, cumhurbaşkanı olarak üzerine düşeni yapacağını belirterek, "Ama bunlar görüyorsunuz öyle açıklamalar yapıyorlar ki, çıkıyor Bahçeli `Ayaklarının feri kesilecek` diyor. `Çankaya yokuşunda tıkanır kalır` diyor. `Sana başbakanlık yeter` diyor, `Hasbelkader buraya geldin` diyor. Bunlar yakışıyor mu bir partinin genel başkanına? Bu tür ifadeleri kullananlar... Kılıçdaroğlu millete küfrediyor ya. `Siz nasıl` diyor, böyle böyle, ağzıma alamıyorum. `Bunlara nasıl oy vereceksiniz` diyor. Böyle bir şey olabilir mi?" ifadesini kullandı.
Erdoğan, "Kıyılarda yaşayan, Kemalist, laik bir kesim var. orada da sizden beklenti var. Onlara nasıl mesaj vermek istersiniz?" sorusunu şöyle yanıtladı:
"Onların yaşam koşullarında bugüne kadar biz herhangi bir değişiklik getirdik mi? İstedikleri gibi yaşamıyorlar mı? Eğlenmelerinden tutun, bütün uygulamalarına, bütün haklarına varıncaya kadar neleri ellerinden alındı? Devletçilik, cemiyetçilik, bunlar mı? Yoksa eğlenme hayatları mı? Neleri? Biz, onların ne içtiğine, ne giydiğine, ne yediğine mi baktık? Hayır. Hepsini istedikleri gibi yine yapıyorlar. Neyine karıştık? 12 yıl oldu biz iktidardayız. Yani 12 yıllık iktidar döneminde giyimlerine, kuşamlarına, yediklerine, içtiklerine karışan, müdahale eden bir iktidar var mı? Yok. Niye bundan rahatsız oluyorlar?"
Erdoğan, "Daha kucaklayıcı bir yaklaşım bekliyorlar" denilmesi üzerine, "Nedir o daha kucaklayıcı yaklaşım? Ben, onu anlamıyorum. Bilsem onu, adresini öğrenirsem, yapılması gerekeni yaparız. Daha kucaklayıcı nedir?" dedi. Erdoğan, "Ne yapılması gerektiğini bilmesi halinde, partisinin prensiplerine, ilkelerine ters olmadıktan sonra o konuda da yapılması gerekenleri yapacağına" değinerek, şöyle devam etti:
"Onların oturduğu yerlere, hizmete varıncaya kadar a`dan z`ye her türlü hizmeti götürüyor muyuz, götürüyoruz. Bunlar bizim partimize oy vermediler diye biz orayı hizmetten alıkoyuyor muyuz? Ötekileştiriyor muyuz? Yok. Bize hiç oy vermemiş yerler var veya çok az oy veren yerler var. Örnek verdim, Hakkari`de havalimanı yapacağız. `Havalimanı yaptırtmıyorlar` diyorum. Müteahhitler durmadan değişiyor. Yollarını yapıyoruz, devamlı tehditler. `Buraya baraj yapmayacaksınız.` Niye? Çünkü barajlar bölücü terör örgütünün malum geçiş güzergahlarını engelliyormuş. Biz o barajları yaparak, nice işsiz insanlara iş imkanı sağlıyoruz. İş imkanı sağlamanın yanında enerji noktasında çok büyük bir enerji potansiyelini hidroelektrik santraller vasıtasıyla temin ediyoruz. Su ihtiyacını onlar vasıtasıyla sağlıyoruz. Önümüzde belki de sınırı aşan sular konusu geldiğinde, biz bu manada engellerle karşılaşacağız. Dolayısıyla biz kendi su potansiyelimizi harcamayalım, bunu da kullanalım istiyoruz. Ama her şeyden rahatsızlar."
Erdoğan, sahil bölgelerine de a`dan z`ye aynı şekilde hizmet götürdüklerini anlatarak, "Bodrum dediniz, Allah aşkına, şöyle on sene öncesini düşünün. Bodrum`da bir Milas Havalimanı gibi, Dalaman Havalimanı gibi, o çevreyi söylüyorum, bu tür havalimanları var mıydı? Orada havalimanından, ta Bodrum`a kadar o yolların halini düşünün, bu tür yollar var mıydı? Hiçbir hükümet, bizim bu tür bir kucaklayıcılığımızı yapmamıştır. Biz kucaklayıcılığımızı icraatımızla gösterdik. Ama onların yaşadığı gibi belki yaşamıyoruz. Bundan rahatsız oluyor olabilirler. Ama onlar da bizi kendi yaşantımızla, bu şekilde kabul edecek" diye konuştu.
"Demek onlar bizim kadar kucaklayamıyorlar"
Bu vatandaşların, hükümetten almaları gereken hizmeti almalarına karşın, "Göbeğini kaşıyan adam, bidon kafalılar" şeklinde sözlerle karşılaştıklarına değinen Erdoğan, şunları söyledii:
"Daha ileri gideceğim, bu tiplerin içerisinde Türkiye Cumhuriyetinin Başbakanına küfredenler var. Küfrediyor. İşte o zihniyet. Çirkin işaretler yapanlar var. Türkiye Cumhuriyetinin Başbakanının ölmüş annesine küfredenler var. Bu zihniyet. Niye bunları konuşmuyoruz, niye bunları görmüyoruz? Ama Türkiye Cumhuriyetinin Başbakanı bunları söylediği zaman birileri rahatsız oluyor. Buna rağmen biz milletimize hizmetkar oluyoruz. Şunu da çok açık söylemek zorundayım, bu ülkede eğer AK Parti yüzde 50 oyu buna rağmen aldıysa, demek ki bu ülkede iki kişiden birinin gönlünü kaptı. Ama diğer partilerin tamamı orada kalanı paylaşmak durumunda kaldılar. Demek onlar bizim kadar kucaklayamıyorlar."
Erdoğan, partisinin 81 vilayetin tamamında yerel ve merkezi düzeyde örgütlendiğine dikkati çekerek, "Ama onlar bir kısmı bakıyorsun benim Kürt vatandaşlarımın oylarıyla ayakta durmaya çalışıyor. Bir kısmı benim siyasi Türkçülük yapan kardeşlerimin oylarıyla ayakta kalmaya çalışıyor. Malum CHP de diyor ki `Biz kumsalların partisiyiz`. Veyahut da medya oralarda onları işaretliyor. Onlarla ayakta kalmaya çalışıyor. Ama sahillerde de artık bakıyorsunuz, AK Parti ciddi manada bir konuma yerleşti, ciddi manada oy almış oldu" değerlendirmesinde bulundu.
"Cumhurbaşkanlığı seçimi sonuçlarının muhalefeti değiştirip değiştiremeyeceğine" ilişkin soruya karşılık Erdoğan, "Muhalefet tabanının bu konudan çok rahatsız olacağına inandığını" aktararak, "Tabanın bu konuyu ciddi manada değerlendireceğini" ifade etti.
MHP Genel Başkanlığını 16-17 senedir yürüten Devlet Bahçeli`nin partiyi nereden nereye getirdiğinin ortada olduğuna değinen Erdoğan, CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu`nun da 5. seçimi olacağına işaret etti. Erdoğan, "Onun da durumu ortada, nereden nereye getirdiği. Yerinde sayıyor veya daha düşüyor. Böyle bir konumda" dedi.
Erdoğan, cumhurbaşkanı seçilmesi durumunda bazı farklı uygulamalarının olacağını belirtti ve özellikle yerel hizmet verenlerle çok daha içli dışlı olmaya çalışacağını söyledi.
Cumhurbaşkanı adayı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, "Davetlere katılırlar veya katılmazlar. Ama içli dışlı olacağım. Hükümetimizi de yanımıza alıp, onlarla bazı değerlendirmeleri yapıp, sorunları içli dışlı bir şekilde dinleme gibi bazı adımları atacağım. Yaklaşırlar, yaklaşmazlar, görevimizi bir kere, iki kere yaparız, devam ederlerse, hay hay devam ederiz. Ama devam etmedikleri takdirde `Siz bilirsiniz` deriz" ifadesini kullandı.
Erdoğan, Musul`daki rehinelerle ilgili, "Bizim şu anda 49 vatandaşımız var. Biz, Kılıçdaroğlu kadar rahat değiliz. Hassasiyetimizi korumak zorundayız. Ne yapmak istediğimizi konuşma noktasında da değilim. Kılıçdaroğlu`nu rahatlatmak gibi bir derdim de yok" dedi.
ABD`nin IŞİD`e yönelik hava operasyonu ve Musul`daki rehinelerle ilgili bir soru üzerine Erdoğan, şunları söyledi:
"Bizim buraki hassasiyetlerimiz var. Fakat anamuhalefetin genel müdürü maalesef bu hassasiyetleri gözardı ediyor. Bizim şu anda 49 vatandaşımız var. Biz, Kılıçdaroğlu kadar rahat değiliz. Hassasiyetimizi korumak zorundayız. Ne yapmak istediğimizi konuşma noktasında da değilim. Kılıçdaroğlu`nu rahatlatmak gibi bir derdim de yok. Ama ailelerinden görüştüklerim var. Ailelerinden görüştüklerime de hangi konumda olduğumuzu anlatıyorum. Onlar bizi çok iyi anlıyorlar. Şu anda yaptığımızın, bu noktada isabetli, doğru olduğunu da söylüyorlar. Amerika`nın şu anki tavrı bizim tavrımıza benzemez. Fakat biz şu anda gerek Türkmen kardeşlerimize, gerek oradaki Yezidiler dahil hepsine gıda yardımı gönderdik, gönderiyoruz. Aynı şekilde Kuzey Irak`taki Kürtlere bu noktada her türlü insani yardımı gönderiyoruz. Bu yardımlarımızı devam ettirme kararlılığındayız. Kendileriyle sürekli görüşme halindeyiz. Bütün arzumuz, isteğimiz bir an önce Kuzey Irak`ta, hatta Irak`ın bütününde bu sıkıntıları aşmış olalım."
``Türkiye`nin Mesut Barzani ve Kuzey Irak ile yakın ilişkilerinin, bölgede Kürtler ile Türklerin bir araya gelmesinin çevre ülkeler tarafından nasıl karşılandığının`` sorulması üzerine Erdoğan, "At izi, it izine karışmış durumda, böyle bir durum var. Onun için tabii belli odaklar, belli yerlerle görüşmeler aynı kararlılıkta devam ediyor ve devam edecek. Bu konuda bölge ülkeleriyle olan şeyimiz, aynı şekilde Amerika ile olan görüşmeler, Birleşmiş Milletler ile olan görüşmeler devam ediyor" diye konuştu.
Erdoğan, Irak`taki seçimlerin ardından hükümetin kurulamamış olmasına da dikkati çekerek, şöyle devam etti:
"Şu andaki Maliki hükümeti seçilmiş bir hükümet değil. Bakın meclis başkanı belirlendi, cumhurbaşkanı belirlendi ama gel gör ki şu anda cumhurbaşkanının başbakanı belirlemesi noktasında adım atılamıyor. Meclis toparlanamıyor, böyle bir konumda. Onun için böyle bir adımın atılabilmesi için bir an önce tabii başbakanın seçilmesi lazım. Bunun için de meclisin toparlanabilmesi lazım. Çünkü cumhurbaşkanının yetki verdiği kişi meclise gidebilecek konumda olması lazım. Böyle bir sıkıntı şu anda Irak`ta devam ediyor."
"Türkiye`siz bir çözüm burada söz konusu değil"
Erdoğan, Türkiye ile Kuzey Irak arasındaki ilişkilerin bölge ülkeleri ve Batı`da genel olarak sıkıntı yaratmasının söz konusu olmadığını ifade ederek, "Bu konuda Türkiye`ye olan güven her geçen gün artıyor. Demek ki Türkiye`siz bir çözüm burada söz konusu değil. Türkiye ile bu iş olursa olacak. Onun içinde bizimle diplomasi trafiği çok yoğun bir şekilde devam ediyor. Dışişlerimiz bu noktada çok aktif bir rol oynamaya devam ediyor" değerlendirmesinde bulundu.
"Yarım kalan projeler var, bunları tamamlayacağız"
Cumhurbaşkanı seçilmesinin ardından hayata geçireceği ilk icraatının ne olacağının sorulması üzerine Erdoğan, şöyle konuştu:
"Şimdi bunu tabii böyle bir anda açıklamaktan öte, vizyon belgemi açıkladım biliyorsunuz. Vizyon belgemdeki sıralamam neyse, vizyon belgemdeki o sıralamaya göre bu süreci inşallah devam ettireceğiz. Tabii burada en önemli konulardan bir tanesi, şimdi biz sıfırdan başlayacak bir cumhurbaşkanı olmayacağız. Bizim şu anda yürütmenin başbakanı olarak geldiğimiz bir süreç var. Eksiklerimiz nelerdir, bunları biliyoruz, atılması gerek adımlar nelerdir bunları biliyoruz ama bir de şu anda acaba öncelikler noktasında nereden hareket edelim ki bu işi hükümetle beraber çok daha seri, çok daha süratle geleceğe taşıyalım. Yarım kalan projeler var, bunları tamamlayacağız. Olması gerekenler var, bunların adımlarını atacağız. Tabii ki bu konuları inşallah hükümetimizle de oturarak, konuşarak bunları yürürlüğe sokacağız. Ama eğitimdeki anlayışımda, sağlıktaki anlayışımda değişiklik yok, bunlar aynı kararlılıkla devam edecek. Adalet, emniyet, ulaşım, enerji, tarım bunlar da aynı şekilde. Temel hak ve özgürlüklerde kararlılığımız aynı şekilde devam edecek. Yani temel hak ve özgürlüklerden taviz asla veremeyiz. İleri demokrasiden taviz asla veremeyiz. Ekonomi, demokrasi dengesini aynen korumaya devam edeceğiz. Bunu bu şekilde sürdüreceğiz. Bazı kurumlarımızın eğer rehabilitasyonu gerekiyorsa, hükümetimizle oturup bunları rehabilitasyonu noktasındaki çalışmalarımızı da kararlılıkla sürdüreceğiz."
"Cumhurbaşkanı devletin birliğini korumakla görevli"
Erdoğan, ``Paralel yapı``yla mücadelenin cumhurbaşkanı seçilmesi halinde duracağı yönündeki endişelere gerek olmadığını belirterek, "Bir defa katiyen böyle bir şey düşünmesinler. Şu anda bu mücadele nasıl sürüyorsa, bu can bu tende oldukça, ulusal güvenliğimizi tehdit eden böyle bir yapılanmaya, anayasanının amir hükmünde ne diyor, `cumhurbaşkanlığı devletin birliğini, beraberliğini, bütünlüğünü korumakla görevlidir` diyor. Oradaki o madde özellikle çok çok önemli ve bunu da bizim temin etmemiz lazım" dedi.
Tayyip Erdoğan, cumhurbaşkanı seçilmesi durumunda, Avrupa Birliği ve ABD ile ilişkilerinde, Türkiye Cumhuriyeti`nin bugüne kadar koyduğu irade neyi gerektiriyorsa onu ortaya koyacağını belirterek, "Yani buradan asla bir defa taviz olmaz ve seçilen bir cumhurbaşkanı olarak diğer cumhurbaşkanlarının, yeni seçilmiş bir cumhurbaşkanına karşı devletler arası protokolde atmaları gereken adım neyse bunu beklerim. Bu adımlara karşı da karşı tarafa gerekli değeri veririz, ilişkilerimizi, irtibatlarımızı buna göre çok daha farklı şekilde geliştiririz" dedi.
Başbakan Erdoğan, "28 Ağustos`ta, diyelim ki 10 Ağustos`ta seçildiniz ve 28 Ağustos`ta mazbatayı alacaksınız. İki gün sonra ilk resepsiyon olacak. Geçmişte biliyorsunuz `türbanlılar giremez` gibi kırmızı çizgiler vardı. Sizin kırmızı çizgileriniz olacak mı" yönündeki soru üzerine, şunları söyledi:
“Yani Sayın Sezer`in döneminde, iki dönem var. Sayın Sezer`in bizim iktidarımızın ilk döneminde böyle yasağı olmadı. Anlamadık, bir anda değişiverdi. Hop yasak geldi ve orada ayrımlar yapıldı. Çünkü arıyorlar, kimin eşi başörtülü, kimin değil. Başörtülü olanlara direkt kendisine geliyor, başörtüsüz olanlara eşiyle birlikte davetiyeler geliyor. Bunlara yakışıyor muydu Çankaya’ya? Yani cumhurun başkanına bu yakışmaz. Bu dönemde zaten Abdullah Bey ile başlayan bir süreç var. Kesinlikle bu dönemde halkımın bütün temsilcileri, başı açık başı örtülü, hepsi orada yerini alır. Tabii bütün bu envanteri gözden geçirmek suretiyle değerlendirmelerini yapabileceğiz. Oradaki potansiyel zaten belli. O potansiyel neyi gerektiriyorsa ona göre de vatandaşımızla inşallah 30 Ağustos`u kutlama imkanı yakalarız.”
ABD ve AB ile ilişkiler
"Hem AB hem ABD, son dönemde çifte standart uygulamalarıyla karşımıza çıktı. Siz de bunu eleştirdiniz. Cumhurbaşkanlığı döneminde seçilirseniz, bu ilişkiye, AB ve ABD’nin bu çifte standardına nasıl bakacaksınız” yönündeki soruya karşılık Erdoğan, “Türkiye Cumhuriyeti`nin bugüne kadar koyduğu irade, asil iradesi neyi gerektiriyorsa onu koyarım. Yani buradan asla bir defa taviz olmaz ve seçilen bir cumhurbaşkanı olarak diğer cumhurbaşkanlarının, yeni seçilmiş bir cumhurbaşkanına karşı devletler arası protokolde atmaları gereken adım neyse bunu beklerim. Bu adımlara karşı da karşı tarafa gerekli değeri veririz, ilişkilerimizi, irtibatlarımızı buna göre çok daha farklı şekilde geliştiririz" diye konuştu.
Şu andaki uluslararası camiada devlet veya hükümet başkanlarının büyük bir çoğunluğuyla tanışıklığının bulunduğuna dikkati çeken Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bunlarla bir kısmıyla BM’den, bir kısmıyla geliş gidişlerden, bir kısmı cumhurbaşkanımızı ziyarete gelmişlerdir, bu vesileyle biz onlarla ayrıca görüşmüşüzdür veyahut da biz o ülkelerin başbakanlarını ziyaret ettiğimiz zaman onların cumhurbaşkanlarıyla görüşmelerimiz olmuştu. Yani diyebilirim ki 100’ü aşkın ülkeyle zaten bu noktada bireysel ilişkileriniz var. Bundan sonra bu ilişkilerimizin boyutu çok farklı seviyeye ulaşacaktır. Özellikle gerek ekonomik gerekse dünyadaki mesela bölge barışını tesiste düştüğümüz sıkıntıları aşmak için bu adımları atmakta bir kararlılık olacaktır."
Başbakan Erdoğan, cumhurbaşkanı seçilmesi halinde, Türkiye`nin dönem başkanlığını üstleneceği G20 Toplantısı için nasıl bir yaklaşım ortaya koyacağına dair soruya ise şu yanıtı verdi:
"Bunu değerlendirmesini arkadaşlarımızla yapmak suretiyle, G20’ye genellikle devlet başkanları, cumhurbaşkanları katılıyor başbakan seviyesinde katılan ülkelerin sayısı çok fazla değil, değerlendirmeyi yaparız ona göre. Burada ekonomiden sorumlu iştebaşbakan yardımcısı olabilir veya bakan olabilir, hazine müsteşarıydı bunlar maliye bakanları devamlı olarak bu G20 toplantılarına katılmışlardır. Tabii bundan sonraki süreçte bizim çok daha kararlı hele hele şimdi ev sahipliği yapacağımız böyle önemli bir toplantı için altyapı çalışmalarımız olsun, hazırlıklarımızı bunların çok iyi sürdürülmesi lazım."
"Balkon konuşmasını partimizin balkonundan yapacağım"
Başbakan Erdoğan, seçimden sonra yapacağı balkon konuşmasına ilişkin bir soru üzerinde de şöyle konuştu:
"Balkon konuşmasının içeriği hakkında herhangi bir şey söylememe gerek yok ama şunu bilmenizi istiyorum, bir defa bu konuşmayı partimizin balkonundan yapacağımızı söyleyeyim. Çünkü ben partimin zaten genel başkanıyım. Partim tüm milletvekilleriyle aday göstermiş. Dolayısıyla burada yani kaç göç yapmaya gerek yok, gelip oradan konuşmamızı yapacağız. Tabii mesajlarımız bu defa bir cumhurbaşkanı sıfatıyla olacak, çok daha tabii ki farklı olacaktır. Adeta vizyon belgesinin belki de bir özeti mahiyetinde olacaktır ama 77 milyonu kucaklayan, yine onu açıkça söylüyorum bir mesajlar silsilesi olacaktır. Herkesin Tayyip Erdoğan`ı sevmesi mümkün değil. Onu söyleyeyim. Ama biz sevmenin işareti olan hizmetler noktasında, mesajlar noktasında bu mesajları vermeye devam edeceğiz."
Kampanyaya 55 milyon 260 bin 778 liralık destek
"Kampanyaya katılım nasıl oldu, parasal açıdan" yönündeki soruya karşılık Erdoğan, "Kampanyada bir defa şöyle bir son akşam itibarıyla aldığım şeyi söyleyeyim, yani biliyorsunuz kişiler olarak bankalardaki görünüm olmuyor, bağış adeti olarak. Çünkü aynı kişi 2 kez, 3 kez de bağış yapabiliyor. Dolayısıyla toplam bağış adedi 1 milyon 350 bin 796, toplam bağış miktarı ise 55 milyon 260 bin 778. Akşam itibarıyla bu" dedi.
"Tabii rakam olarak fena bir rakam değil ama yarın da tabii devam edecek" diyen Erdoğan, şunları söyledi:
"Bu konuyla ilgili bankayla arkadaşlarımızın görüşmeleri oldu. Çünkü tabandan gelen şeyler bu istikamette. Hatta pazardan sonra da yapılabilecek. 3-4 gün ondan sonra da böyle bir imkan var. Çünkü bu konuda yapılan alım satımlarda belki açıklar da olabilir. Biliyorsunuz burada sizin resmi belgeli harcamalarınızın üstünde para kalacak olursa bu para hazineye devrolunur. Böyle bir durum da söz konusu."
Seçim günü İstanbul`da bulunacağını ve oyunu bu ilde ailesiyle kullanacağını belirten Erdoğan, akşam saatlerinde de İstanbul Seçim Koordinasyon Merkezi`nde seçim sonuçlarını bir süre takip ettikten sonra, Ankara`ya gelip gelişmeleri izleyeceğini aktardı.
Başbakan Erdoğan, bedelli askerlikle ilgili bir soruyu şöyle yanıtladı:
"İsterseniz bu işi hiç sıkıştırmayalım. Bunu daha önce de söyledim. Şu seçimler bir defa atlatılsın, seçimler atlatıldıktan sonra bunu Genelkurmay Başkanımızla, Milli Savunma Bakanımızla birlikte bir değerlendirmesini yaparız. Atılması gereken adım varsa da bu vesileyle inşallah atarız. Bundan kimsenin endişesi olmasın. Biz, buralardan gelecek parayı veyahut da buralardan özellikle bu bedelliyi bekleyen kardeşlerimizin o bildiğim sıkıntılarını aşması noktasında her türlü kolaylığı gösterme noktasında adımı atarız. Bundan kimsenin endişesi olmasın. Burada tabii Genelkurmay`ın yaklaşımı bizler için önem arzediyor. Bu bilgileri kendilerinden aldıktan sonra değerlendirmemizi inşallah yaparız."
Başbakan Erdoğan, seçim kampanyasında bağışta bulunarak kendilerini destekleyenlere teşekkür etti.
"Çünkü bu artık milli meseledir" diyen Erdoğan, şunları kaydetti:
"Bir de katılım kültürünün bundan sonraki seçimlerde çok daha artacağına inanıyorum. Bu, ilk adımdır. Amerika`da biliyorsunuz seçimlerde herkes gelir, hesaplara belli yatırımlarda bulunurlar, para yatırırlar falan. Onlarla seçim bütçesi oluşturulur. Temenni ederim ki bizde de bu oluşur. Bu, aynı zamanda mensubiyet duygusunun da en güzel ifadesidir. Bundan dolayı tüm bağışçı kardeşlerime çok çok teşekkür ediyorum ve seçimlere katılımı en üst düzeye çıkarmamız lazım. `Ne olur` diyorum vatandaşlarıma, muhakkak sandığa gidin. Gurbetçi kardeşlerime sesleniyorum, 44 gümrük kapısında oy kullanılabiliyor. İlla bir kapı yok. `Git sana en uygun neresiyse orada oyunu kullan` diyorum. Sandık görevlisi olan tüm kardeşlerime sesleniyorum, `sandıkların başına sabah erken saatte gidin ve orada hemen göreve hazır hale gelin` diyorum. Sandık tutanaklarına kesinlikle sahip çıkın ve tutanaklarınızı akşam aldığınız gibi seçim koordinasyon merkezine bildirin."
Erdoğan, “Anayasanın verdiği yetkiyi bu güne kadar kullanmayan cumhurbaşkanları olmuş. Ben diyorum ki `ben bunları kullanırım.` Ülkem için kullanırım. Bundan kimsenin de rahatsız olmaması lazım. Çankaya’da sürekli oturan bir cumhurbaşkanı olmak istemiyorum. Dolaşan, ulusal, uluslararası planda koşturan, bağlantıları kuran, iş adamlarımızla beraber fellik fellik dolaşan, bakanlarımızla beraber koşturan… Koşacağız, bu bağlantıları kuracağız. Yoksa 2023’te, dünyanın ilk 10 ülkesi arasına giremezsiniz” dedi.
Erdoğan, kendisinden sonra başbakan olacak kişiye ilişkin soru üzerine, partinin genel başkanı ile başbakanın farklı kişiler olmasını kabul edemeyeceğini söyledi. Erdoğan, “Tabii bu, bir yerde iktidar partisinin kararıyla da alakalıdır. Ama partinin kurucusu konumunda olan veya kurucularından biri olan bir insan olarak ve ilk genel başkanı olarak (partimin) yara almasını istemem. Onun için de güçlü bir genel başkan, başbakanlığı elinde bulunduran bir genel başkandır. Güçlü bir başbakan, genel başkanlığı elinde bulunduran bir başbakandır” diye konuştu.
Başbakan Erdoğan, şöyle devam etti:
“Çünkü yani haftalık grup toplantılarını kalkıp da televizyondan veyahut orada sıralardan seyreden biriyle bu iş yürümez. Parlamentoyu dışarıdan izleyecek, seyredecek birisiyle parti güçlü bir şekilde yürümez. Mesela şimdi hemen önümüzde bütçe müzakereleri var. Bu, bütçe müzakerelerini hem genel başkan sıfatıyla hem başbakan sıfatıyla kalkıp da parlamentoda konuşması başkadır. Ama hiç buralarda gündeme girmeyen bir genel başkan başkadır. Yani bunu bir kenara koyamayız. Bunu iyi değerlendirmemiz lazım. Ben inanıyorum ki olağanüstü kongrede partimin kongre delegeleri bu hassasiyeti göz ardı etmeyecektir. Bunları gayet iyi değerlendireceklerdir. Ve böylece de inşallah yapılacak olağanüstü kongreyle partimiz kendi genel başkanını seçerken bu hassasiyet içinde seçecektir, adımını da ona göre atacaktır. Biz de tabii ki 28 Şubat malumunuz mazbata ve yemin merasiminin olduğu gündür. O andan itibaren zaten genel başkanlık da malum bitiyor, başbakanlık da bitiyor.”
“Yetkilerimi kullanırım”
“Orada bir tartışma var. Dün Tarhan Erdem de söyledi” değerlendirmesi üzerine Başbakan Erdoğan, Erdem’in sipariş üzerine açıklamalar yaptığı, bu işleri hiç bilmediğini söyledi. Erdem’in bir tezgahın içinde dönüp dolaşıp durduğunu aktaran Erdoğan, “Bunun uygulamaları, her şeyi ortada. Bizim 28 Ağustos’ta burada mazbata alınır. Mazbatadan sonra yemin, yeminle beraber iş biter, Orada milletvekilliği de düşer, genel başkanlığı da düşer” ifadesini kullandı. “Zaten arada 13 gün gibi bir süre var” denilmesine karşılık Erdoğan, “Zaten o ara dönem 13 gündür. Ara dönemin bir defa boşluk kabul etmesi mümkün mü?” diye konuştu. “Vekaleten oluşmuş” sözleri üzerine Erdoğan, şunları söyledi:
“Geçin Allah’ınızı severseniz. Ne vekaleti. Böyle bir şey mi olur? Bir defa bunların hepsi ülkenin kendisine yönelik sıkıntılı bir sürecin başlatılması demektir. Bu konuda birçok anayasacının değişik yaklaşımları olabilir, vardır. Ama şu anda bizim elimizde de bizim hukukçularımızın da büyük bir kısmının, hocaların da olduğu gibi… Onlar da diyorlar ki yani mazbata alındığı gün yemin yapılır. Aynı gün ki 28’i, ondan sonra devir teslim. Tüm bu görevler o an düşer.”
“Ülkeyi düşünmüyorlar”
“Cumhurbaşkanının yetkilerini biliyoruz. Çok tartışılan bir şey var. Cumhurbaşkanlığı yetkilerini zorlayacaksınız deniliyor. Buna nasıl yaklaşıyorsunuz. Tüm yetkileri kullanmak üzerinden mi meseleye bakıyorsunuz? Yoksa şöyle bir hava yaratılıyor. Oraya geldiğinizde her şeye müdahale eden bir cumhurbaşkanı gibi bir yaklaşımdan söz ediliyor. Siz bu duruma nasıl bakıyorsunuz?” sorusu üzerine Erdoğan, kendisiyle alakalı bu açıklamaları yapanların ne ülkeyi ne de partiyi düşünmediğini, bunların partiyi veya ülkeyi düşünmek gibi bir dertleri bulunmadığını söyledi.
Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Her zaman ben ne söylüyorum. Anayasanın vermiş olduğu yetkileri kullanan bir cumhurbaşkanı olurum. Anayasanın vermediği yetkiyi kullanabilir misiniz? Böyle bir şey olabilir mi? Anayasa, kanunlar size hangi yetkiyi vermişse o yetkiyi kullanacaksınız. Benim söylediğim bu. Efendim bugün kadar Bakanlar Kuruluna cumhurbaşkanları başkanlık etmedi. Başkaları etmemiş olabilir ama ben ederim. Bunu hiçbir zaman gizlemedim. Burada bu var mı? Var. Varsa bundan neden rahatsız oluyorsunuz? Olmayan bir şey değil. Burada halk sizi seçiyor, iş başına getiriyor ve diyor ki anayasanın size verdiği yetkileri de `sayın cumhurbaşkanım` kullan diyor. 6-7 tane, 8 tane anayasanın verdiği yetkiyi bu güne kadar kullanmayan cumhurbaşkanları olmuş. Ben diyorum ki `ben bunları kullanırım.` Ülkem için kullanırım. Bundan kimsenin de rahatsız olmaması lazım. Sadece Çankaya’da sürekli oturan bir cumhurbaşkanı olmak istemiyorum. Dolaşan, ulusal, uluslararası planda koşturan, bağlantıları kuran, iş adamlarımızla beraber fellik fellik dolaşan, bakanlarımızla beraber koşturan… Koşacağız, bu bağlantıları kuracağız. Yoksa 2023’e, dünyanın ilk 10 ülkesi arasına giremezsiniz. Yani siz başbakanınızın üzerinden belli yükleri aldığınız gibi, başbakan da sizin üzerinizden belli yükleri alacak. Biz uyumlu olduktan sonra seçilmiş bir hükümet, seçilmiş bir cumhurbaşkanı aramızda uyumlu oldukça kardeşçe bu işi götürdüğümüz zaman bizim önümüzü kimse kesemez ki. Ülkeyi biz böyle uçuracağız”
“İşaret fişeği bu pazar yanacak”
“2023’e giderken sizinle ilgili tartışılan, söylenen bir şey var, kutuplaştırma. Bu tartışmalı tabii. Muhalefet mi başlatıyor, siz mi? Ama size yönelik belli toplumsal kesimden yükselen böyle bir şey var. Başbakan çok sert. Buna nasıl bakıyorsunuz? Muhalefetle iktidar arasında çok oy farkı var. Bu muhalefete ilişkin, hem muhalefetin bu durumuna hem hem de kutuplaşma konusundaki yaklaşımınızı merak ediyorum” sorusu üzerine Başbakan Erdoğan, Türkiye’de bir muhalefet krizi bulunduğunu vurguladı. Erdoğan, “Demokrasilerde muhalefet aslında en az iktidar kadar önemlidir. Ama talihsizliğimiz odur ki Türkiye ne yazık ki demokrasiyi güçlendirecek bir muhalefet yok. Neden?”diye sordu.
Erdoğan, şunları kaydetti:
“Düşünün ki bir başbakan bir muhalefet partisini ki 50 milletvekili var, ziyaret etmek istiyorsunuz, 3 kez siz bu ziyaretinize olumsuz cevap alıyorsunuz? Sertlik yanlısı kim? Kutuplaşmadan yana olan kim. Ben miyim? Aynı şekilde CHP. Anayasa Uzlaşma Komisyonuyla ilgili çalışma başlatıyoruz. Milletvekili sayısı ortada. Bizim de sayımız ortada. Hepsi 220 milletvekiline sahip. Biz 326 milletvekiline sahibiz. Anayasa Uzlaşma Komisyonu kuruluyor. Bizim derdimiz, diyoruz ki biz, buradan bir yeni anayasayı çıkaralım. `Tamam, fark etmez` diyoruz. Bizden 3 diğer partilerden de 3 olsun. Yani 30 milletvekili olan da 3 taneyle katılıyor, öbürü de 3 taneyle katılıyor. Topu 9 tane. Bizim 3 tane. Çalışmalar başlıyor. 47 madde. Dördünün altında imzası var, dört partinin de. Uyum sağlanıyor. Diyoruz ki gelin şunları geçirelim meclisten. Yaklaşmıyorlar. Kılıçdaroğlu diyor ki böyle böyle. `Tamam, biz gelin bu 47 maddeyi geçirelim.` Arkadaşlarımı gönderiyorum. `Tamam` diyorum. Aldığımız cevap ne biliyor musunuz? 2 partiyle olmaz, 4 parti beraber bunu geçirmeliyiz. Arkadaş, diğer partiler girmiyor bu işin içine. Veya MHP girmiyor, BDP o zaman o katılıyor. `Gel, beraber bu işi yapalım.` Oylarımız, sayımız buna yetiyor. Ne yazık ki yapamadık. 4 imza altında olmasına rağmen. Daha sonra 60 maddeye çıkıyor bu. Arkadaşlarımı gönderiyorum. Maalesef gene olmuyor. Şimdi burada ipe un seren kim? Bunlar. Kutuplaşmadan yana olan kim? Bunlar. Şurada biz 26 maddeyi geçirdik. Neyle? Referandum yaparak. Millete gittik, yüzde 58 ile milletimiz `bize çıkarın` dedi. 26 maddeyi çıkardık. Keşke 26 değil de o sayıyı şöyle 40, 50’ye çıkarmış olsaydık. Şimdi benim tek umudum var. Diyorum ki partim, şu pazar inanın umut ışığıdır ve işaret fişeği bu pazar günü yanacaktır. Niçin? 2015 seçimleri için. Eğer 2015 seçimlerinde AK Parti 330’un üzerinde, hele hele 367 böyle bir milletvekili sayısına çıkarsa partim bir defe yeni anayasa noktasında kararlılığından en ufak bir taviz vermez, yeni anayasayı çıkartır.”
AA