Tabloya Bir Daha Bak SONER!
Hüseyin Kaya / Doğruhaber /Haber Yorum
Soner Yalçın’ın da kafası karışmış.
Bakın neler yazmış:
“Dün bizim yanımızda olanlar, bugün Cemaatçi polislerin yanında nasıl durursunuz; üzerlerindeki kanları görmüyor musunuz?
Ve sadece Ali Tatar mı?
Deniz Kurmay Albay Berk Erden’in, eşiyle ilgili olarak internete yüklenen görüntüler yüzünden canına kıymasına kim sebep oldu? Onur intiharlarını nasıl unutursunuz?
İnsani değerlerimizi siyasete malzeme yapamazsınız.
Zekeriya Öz iyi savcı ise, Ali Fuat Yılmazer iyi polis ise Ergenekon, Balyoz ne? Kafanızla konuşmadığınızın farkında değil misiniz? Bu nasıl politika? Hangisini yazayım?
Erhan Göksel’i susturabilmek için her türlü siyasal baskıyı yaptılar. Sonunda Ergenekon’a bağlayıp gözaltına aldılar. İş yapmasına engel oldular; her gün işyerlerini bastılar. Sonunda çalışmak için gittiği Amerika’da bir otel odasında can verdi.
Erhan Göksel’in ölümüne sebep olanlar belli değil mi? Hangi hukuktan bahsediyorsunuz?
Prof. Dr. Türkan Saylan’ın, İlhan Selçuk’un, Prof. Dr. Uçkun Geray’ın, Engin Aydın’ın ölümlerini kim hızlandırdı? Kaşif
Kozinoğlu’nun, Albay Murat Özenalp’in katili onlar değil mi?”
Kendileri değişen devrandan dolayı hapisten çıktılar ya bunu da pir-u pak olduklarına yoruyor sanırım.
JİTEM’in, kirli savaşın, rant şebekelerinin unutulduğunu sanıyor ya da en azından öyle umuyor.
O dönemden hiç söz etmeden CHP’ye öfkeli olduğunu belli ediyor.
CHP’nin “Paralel yapı” iddiasıyla soruşturulan polis ve savcılara verdiği desteği anlamakta zorlanıyor Soner Yalçın. Öyle ya aynı CHP daha düne kadar Ergenekon ve Balyoz soruşturmalarında yargılananlara destek veriyordu. O soruşturmaları kimin ya da kimlerin yaptığı/yaptırdığı da herkesin malumu.
Öyleyse adliyelere kadar gidip destek vermek de neyin nesi oluyor?
Anlayamıyor Soner Yalçın. Ya da anlamamış gibi görünüp sitem ediyor. Hani bahsettiğimiz kişi Soner Yalçın’dır.
“Derinlerde” yüzmeyi iyi bilen, derin yerlerin balıklarını isimlendirirken araştırmacı gazeteciliğe bir literatür kazandıran kişidir Yalçın.
Ama adliyelere kadar gelip destek verenlerin kimliğine fazla dikkat etmemiş anlaşılan.
Mahmut Tanal ve Sezgin Tanrıkulu… Biri Şanlıurfa, diğeri Diyarbakırlı…
Tanal’ın Silivri konusunda çok fazla ön plana çıktığını hatırlatalım.
Gezi olaylarında ve 1 Mayıs gösterilerinde de ön plandaydı.
Almanya’ya laikliği öğretecek kadar “dini sembollere düşmandı.”
Nasyonal Sosyalist örgütünün duruşmasını izlemek için gittiği Almanya/Münih kentinde duruşmanın yapıldığı yere itiraz etmiş ve “Duruşma salonunda dini sembollerin bulunması hukuk devletinin ilkelerinden biri olan laik hukuk devleti ihlalidir” demişti.
Alman basınında bu açıklama tartışılmış; ama Alman politikacılardan ona destek veren çıkmamıştı. Yani sahnede olmaktan dolayı memnun olan biriydi Tanal.
Peki ya Sezgin Tanrıkulu…
Sadece Odatv’de de yayınlanan Wikileaks belgelerinden birini buraya alalım ve Sezgin Tanrıkulu’nun nerelerle bağlantı içerisinde olduğunun iddia edildiğine bakalım:
“Tarih: 2 Mart 2006 / Kaynak: Ankara Büyükelçiliği
“Önceki uluslararsı ziyaretçi katılımcı, Robert Kennedy Ödüllü ve Diyarbakır İnsan Hakları Derneği Başkanı SezginTanrıkulu, Amerika Birleşik Devetleri’nin bölgedeki genel çabaları için müteşekkir olduğunu ama Abu Gharib (Ebu Garib) fotoğraflarının tekrar basında yayınlanmasından endişe ettiğini belirtti. Bunun Danimarka karikatürlerinden sonra oluşan olumsuz hal ile birlikte, Amerika’nın Müslümanların nazarındaki kredibilitesine zarar verdiğini, Türk toplumundaki, ABD’nin bölgeye demokrasi getirebileceğine duyulan güveni sarstığını söyledi.
ABD’nin ciddi bir imaj problemi olduğu ve bunun Türkiye ve diğer yerlerde insan hakları durumlarını iyileştirme kabiliyetimizi olumsuz etkileyeceği konusunda diğer KONTAKLARIMIZLA hemfikir.”
Soner Yalçın, derinlerden kafasını biraz çıkarıp adliye bahçesine bakarsa sanırım sitemde bulunmaz.