`Hükümet cezaevinde olan Müslümanlar için biran önce adım atmalı`
Umut Davası`nda tutuklanıp aralıklarla 10 yıldan fazla cezaevinde yattıktan sonra tahliye olan Fatih Akıncılar Derneği Onursal Başkanı Mehmet Şahin, İLKHA`ya yaptığı açıklamada, 20 yıldan fazla cezaevlerinde yatan Müslümanlar olduğunu belirterek, hükümetin bu mahkûmlar için biran önce adım atması gerektiğini söyledi.
BURSA - 28 Şubat döneminde uydurulan ve 2011 yılında yeniden soruşturma kapsamına alınan “Tevhid-Selam ve Kudüs Ordusu” davasında tutuklanan ve Bursa H tipi kapalı cezaevine konulan Fatih Akıncılar Derneği’nin onursal başkanı Mehmet Şahin, tahliye oldu.
Şahin, İLKHA’ya yaptığı değerlendirmede 20 yıldan fazla cezaevinde yatan mahkûmların olduğunu ve hükümetin toplumsal uzlaşmanın sağlanabilmesi için biran önce bu konuda adım atması gerektiğini vurguladı.
Uğur Mumcu, Bahriye Üçok, Ahmet Taner Kışlalı gibi yazar ve aydınlara yapılan suikastların aydınlatılması amacıyla dönemin İçişleri Bakanı Sadettin Tantan`ın emri ile 14 yıl önce gerçekleştirilen `Umut` operasyonu kapsamında açılan dava, geçen Nisan ayında karara bağlandı. 8 sanık hakkında verilen cezalar, Yargıtay 9`uncu Ceza Dairesi tarafından onandı. Davanın sanıklarından 57 yaşındaki Mehmet Şahin, 7 yıl 6 ay hapis cezası aldı. 5 yıl cezaevinde yatan 2 çocuk babası Şahin, kalan 46 günlük cezasını bitirmek için, geçen Haziran ayında teslim oldu. Cezasını tamamlayan Mehmet Şahin dün sabah tahliye oldu.
Yaşadıklarını ve zindanda suçsuz bir şekilde yıllardır yatan Müslümanların mağduriyetlerini İlke Haber Ajansı’na değerlendiren Şahin, hükümete İslami davalardan dolayı yatanlar için acilen bir şeyler yapması için çağrıda bulundu.
“Hizbullah Cemaati, Sivas davası, İslami Hareket, İBDA-C Selam Tevhid gibi İslami camialardan 20 yıldan fazla cezaevlerinde yatanlar var”
Cezaevinde delilsiz, basit sebeplerden dolayı yüzlerce Müslümanın yattığını belirten Şahin, “Eğer toplumsal bir barış süreci düşünülüyorsa öncelikle İslami kesime yönelik yapılan bu haksızlıkların, adaletsizliklerin ve hukuksuzlukların giderilmesi gerekir. Bu konuda hükümetin acilen bir takım çalışmalar yapması, bunun alt yapısını hazırlaması gerekir. Cezaevlerinde 20 yılı aşkındır tutsak bulunan Müslümanlar var. En azından bunların özgürleştirilmesi noktasında ve yeniden yargılanmaları noktasında bir takım kanunların ve yönetmeliklerin hazırlanması gerekir. Özellikle Hizbullah Cemaati, Sivas davası, İslami Hareket, İBDA-C Hizbutahrir Malatyalılar, Selam Tevhid gibi İslami camialardan bir sürü Müslüman, 20 yıldan fazla cezaevlerinde yatmaktalar bu sürecin mağdurları olarak. Ve üstelik bu sürecin mağdurları cezaevinde yatarken, bu sürecin sorumluları cezaevine alındı, daha sonra ağır cezalar almalarına rağmen hepsi serbest bırakıldı.” şeklinde konuştu.
“Sorumluları serbest bırakarak mağdurların cezaevinde tutulmasını aklım almıyor”
Sorumluların serbest bırakılarak mağdurların cezaevinde tutulmasını anlamakta zorlandığını ifade eden Şahin, “Hükümetin bu konuda mutlaka girişimde bulunması gerekiyor. Ve kaldırılan Devlet Güvenik Mahkemeleri’nin (DGM), Özel Yetkili Mahkemeler’in vermiş olduğu bu ağır cezayı gerektiren davalar mutlaka yeniden görülmeli. Bu insanlar en azından Salih Mirzabeyoğlu gibi serbest bırakılmalı, özgürleştirilmeli ve normal mahkemelerde bu insanların yargılanması sağlanmalı.” dedi.
“Bursa H tipi kapalı cezaevinde 5-6 kişilik koğuşlarda 15 kişi kalıyor”
Toplumsal uzlaşı isteniyorsa, bunun mutlaka yapılması gerektiğini vurgulayan Şahin, “ Şuanda cezaevleri ağzına kadar dolu. İşte Bursa H tipi kapalı cezaevinde 5-6 kişilik koğuşlarda 15 kişi kalıyor. Bu insanlık dışı bir durum. Düşünsenize 5 kişilik koğuşa 15 kişi koyduğunuzda neredeyse yan yana duramayacak kadar, bir sıkışıklık içindesiniz. Bir banyoya, tuvalete sırayla girmek zorunda kalıyorsunuz.” ifadelerine yer verdi.
“Siyasi mahkûmlara yönelik genel af olmasa bile bir iyileştirme sürecinin başlatılması gerekir”
Cezaevlerinin rahatlatılması açısından, siyasi mahkûmlara yönelik genel af olmasa bile bir iyileştirme sürecinin başlatılması gerektiğini kaydeden Şahin, “ Mesela bu terörle mücadele kanunundaki ‘Terör’ tanımı mutlaka değiştirilmelidir. Şiddete karışmamış insanlar silahlı terör örgütünden ceza almamalıdır. Bu tanım mutlaka değiştirilmelidir . Hiçbir şiddet eylemine karışmadığı halde 5 yıl cezaevinde yatan insanlar var. Bunlardan bir tanesi de benim. Mahkeme gerekçeli kararında, kendisi söylüyor. ‘Herhangi bir şiddet eylemine karışmamıştır.’diyor. O zaman beni neden 5 yıl yatırıyorsun? Bu konuda sivil toplum kuruluşlarını, entelektüelleri, aydınları ve kanaat önderlerini harekete geçmeye çağırıyorum. Bu yapılar ve şahıslar, bu sorunları hükümetin duyabileceği bir yüksek sesle söylemelidir.” İfadelerini kullandı.
“Biz oraları Medrese-i Yusufilere çevirmeye çalıştık”
Yaşadıklarını da İLKHA’yla paylaşan Şahin sistemle barışık bir insan olmadığını belirterek, “O yüzden cezaevlerine sürekli git-gel hadiseleri yaşadım. İlkin 17 yaşında cezaevinde girdim. O zamanki İslami Hareket Akıncılar davasından 2. Girişim, 1980 ihtilali zamanında oldu. Yine Akıncılar İslami Hareket davasından. 3. Girişim 2000 yılında Umut Operasyonuyla oldu ve işte bu 4. Girişim de Umut Operasyonunun yarım kalan bölümüyle ilgili oldu. Şu ana kadar 10 yılın üzerinde bir cezaevi hayatım var. Ama ben cezaevi tabirini kullanmıyorum aslında çünkü bizim için oralar cezaevi değildir. Zindan değildir. Biz oraları Medrese-i Yusufilere çevirmeye çalıştık. İçeride ki kardeşlerimiz de bu gayret içerisindeler.” değerlendirmesinde bulundu.
“Böylesi ülkelerde Müslüman olmanın bir bedeli olduğunu zaten biliyoruz”
Sonuç itibariyle Yusufî mekânlarda kendilerini eğittiklerini söyleyen Şahin, “ Dik duruyoruz, eğilmiyoruz, bükülmüyoruz. Bükülmemeye çalışıyoruz. Tabii ki özgürlüğümüz yok. Ama bunun da çok bir önemi yok açıkçası. Çünkü biz böylesi ülkelerde Müslüman olmanın bir bedeli olduğunu zaten biliyoruz. Ve ödeyeceğiz de…” şeklinde sözlerini noktaladı. (Zeki Aras-İLKHA)