Bir Ülke Nasıl İflas Eder?
Arjantin devleti temmerrüde düşüp iflas etti. Arjantin, ABD`li hedge fonlara olan yapılandırılmış tahvil borçlarını zamanında ödeyemedi.
Ekonomi Bakanı Axel Kicillof hedge fonlarla anlaşamadıklarını belirterek ülkenin iflasını ilan etti. Bu Arjantin`in 13 yıl içinde ikinci iflas ilanı.
Koca ülkeyi bu hale düşüren ise Paul Elliott Singer nam-ı diğer `akbaba` adlı bir spekülatör. Böylece Bay Akbaba, kariyerine Peru, Zambiya, Kongo ve Nikaragua`dan sonra Arjantin`i de eklemiş oldu.
ARJANTİN AKBABALARA NASIL YEM OLDU?
Arjantin`in dramatik hikayesi, Türkiye ile aynıydı. 2001-2001’deki büyük krizde borç batağına düştü ve borçlarını ödeyemez hale geldi. Yaklaşık 100 milyar dolara ulaşan borçlar ülkenin gayri safi milli hasılasının yüzde 166’sını oluşturuyordu. Ülke iflas etti ve borçlarını ödeyemeyeceğini açıkladı. Ardından fonlarla müzakereler başladı. Alacaklarının yüzde 75’inden vazgeçen fonlar yeniden yapılandırmayı kabul etti.
Buraya kadar Arjantin için her şey yolunda görünüyordu. Ancak unuttukları şey, pusuda bekleyen leşçi fonlardı. Arjantin`in borçlu olduğu bazı fonlar henüz bu `iflas` anlaşması yapılmadan önce ellerindeki alacakları işte finans piyasalarında `akbabalar` olarak bilinen fonlara sattılar.
AVLARINI SABIRLA BEKLEDİLER
Bu fonlar da avı iyice güçsüz düşene kadar bekledi ve anlaşmayı reddetti. Doğrudan ABD mahkemelerinde alacak davası açmaya başladılar. Singer, bu davaların başını çekti. Ve mahkeme Arjantin aleyhine geçen ayın sonunda “ya tüm borcu öde ya iflas et” kararını iletti. Borçları ödeme süresinin son günü olara da 30 Temmuz`u gösterdi. Aslında Arjantin1.6 milyar dolarlık bir kısmı ödemek niyetinde. Ne var ki, bu parayı ödediği vakit, diğer akbaba fonlarının da ülkeye üşüşmesinden tedirgindi. O durumda borcun 40 milyar dolara kadar çıkması muhtemeldi.
KİM BU BAŞ AKBABA SINGER?
Peki, kim bu akbaba Singer? Nasıl oluyor da koca koca ülkeleri yutabiliyor?
İşte bu da onun hikayesi...
1977`de ailesinden ödünç aldığı 1 milyon dolar ile kurduğu Elliott Management adlı fonla, önce batmış küçük şirketleri tuzağa düşürerek işe başladı. Fen bilimleri mezunu Singer, Harward`da yaptığı hukuk doktorasının faydasını bir hayli gördü.
Aslında formülü basitti:
İlk adımda batan şirketlerin borcunu iskontolu olarak satın alıyor, zaten batmış şirketten herkes umudunu kestiği için 100 dolarlık borcu 20 dolar gibi düşük meblağlarla topluyordu. Şirket iflasını ilan ettiğinden alacaklıların büyük kısmı da uzlaşmayı seçiyordu. Ama`akbaba` Singer için iş , uzlaşmadan sonra başlıyordu. Hukuk bilgisi burada devreye giriyor, uygun zamanı bulduğunda borcun tamamının faiziyle birlikte ödenmesi için mahkemeye başvuruyordu. Davalar çok uzun sürse de Singer neredeyse tüm işlerinden kazançlı çıktı. Sabırla avının güçsüz düşmesini beklediği için de `akbaba` olarak anılmaya başlandı.
İşte bu basit `şirket leşçiliği`ni Singer, uluslararası hukukun yaptırım gücünün artmasıyla birlikte ülkelere de uyguluyor. Bugün 68 yaşında olan `yaşlı akbaba`nın sahibi olduğu Elliott Management 20 milyar doları yönetiyor. Borçla kurduğu fon ise ABD ’nin en büyük 15 hedge fonu arasında. IMF`nin tahmine göre, 2010`da `leşçi fonlar` sadece gelişmekte olan ülkelerden 2 milyar dolarlık kazanç sağladılar. Yunanistan`dan ne kadar kazandıkları ise henüz bilinmiyor. Arjantin`den ne kadar koparabilecekleri ise hiç bilinmiyor.