Her Ülkeye Lazım Demokratik Şiddet
Hüseyin Kaya / Doğruhaber / Yorum
Açık söyleyeyim, PKK medyasında çıkan bazı yazıları mizah niyetine okuyorum.
Hele çokça “barış ve demokrasi” sözcüklerini barındıran yazılar… İnsana kahkaha attıran yazılar; ama siyaset yazacağım derken toplumun zekâsıyla alay edenlerin düştüğü trajikomik bir hal var.
İşte bu yazılardan bir tanesi geçenlerde yer buldu bir gazetede. “Kürt hareketinin” demokrasiye katkılarından söz ederek başlıyor klavye kahramanı. Türk soluyla kurulan dostluk ve ittifakın bu coğrafyada demokraside zirve yapacağını hayal ediyor.
Ama yazı çelişki ve komedi ile dolu:
“Türkiye’deki sosyalist hareketin bu demokrasi birikiminin oluşmasında büyük rolü vardır. Kürt Halk Önderi’nin her fırsatta
“Biz Mahirlerin, Denizlerin ve İbrahimlerin mirasını sahipleniyoruz, onların özlemlerini gerçekleştirmek için mücadele yürütüyoruz” değerlendirmesinde bulunması, bu rol ve etkinin ne düzeyde olduğunu göstermektedir.”
Mahir, Deniz ve İbrahim…
Mahir Çayan, Deniz Gezmiş ve İbrahim Kaypakkaya.
Bilmeyenler bunları demokrasi mücadelesine girişmiş kişiler sanır. Wikipedia’da Mahir ile ilgili kısa bir bilgi: “TİP ile olan temel ayrılığı devrim sorunu olarak tarifler. Fransa’da bulunduğu süreçte Latin Amerika silahlı (fokoist) mücadelerinden etkilenir. TİP’i bu süreçte yasalcılıkla suçlar, Türkiye’deki devrim sürecinin ancak silahlı bir mücadeleyle ve kendi özgül koşullarının tespit edilmesiyle olabileceğini savunur.”
Mahir’in demokrasi anlayışı, silahlı eylem, rehin alma ve çatışmadır. Peki ya Deniz…
Deniz Gezmiş, Çayan kadar eylemci değilse de bir militandır. Bunun yanı sıra “Samsun’dan Ankara’ya Mustafa Kemal yürüyüşü” düzenleyecek kadar kemalisttir. İbrahim Kaypakkaya da TKPML Tikko’nun kurucusudur ve kır gerillası düşüncesine sahip biridir. Çatışmada yaralı yakalanmış, gördüğü işkence ve kötü muameleden dolayı cezaevinde ölmüştür.
Şimdi bu üç kişinin “yaşamının neresinde “demokrasi mücadelesi” vardır” diye sorarsak yanlış mı yapmış oluruz?
“Demokratik şiddet” ya da “Şiddetin demokrasisi” gibi yeni bir şeyler üretilebilir mi onu da bilemiyorum. Ama bu arada “sistem içi bir demokrasi tanımı” varsa onu bilemeyiz.
İmralı’da bulunan Öcalan’ın derinleşmesi sonucu Batı’yı aşan bir demokrasi yorumu, Adam Smith’i aşan bir ekonomi yorumu, ilahiyatçıları aşan bir din yorumu bulabilirsiniz.
O “yoldaşlar” der, müritler yorumlamaya gayret eder, “mümin kardeşlerim” der, müritler yine yorumlar.
Tam bir demokratik paylaşım!
Birileri derinleşir, birileri de derin bilgiyi yorumlayıp anlaşılır hale getirir.
İşte klavye kahramanı da devasa yorumlarına devam ediyor.
“Tüm farklılıkları içine alan demokratik bir toplum ve demokratik ulus gerçeğiyle sadece Türkiye’de değil, tüm Ortadoğu’da halklar kendisini HDP gerçeğinde bulabilir. Bu açıdan HDP gibi bir parti sadece Türkiye’ye değil, tüm Ortadoğu ülkelerine lazımdır. Irak ve Suriye’de böyle bir parti ortaya çıkmadığı için şu anki yıkımlar yaşanmaktadır.”
Birileri bu vatandaşa, ‘’Irak’ı ve Suriye’yi yıkıma ve kaosa götüren şeyin ulusal sol zihniyeti ve uygulamaları olduğunu anlatsın’’ diyeceğim, ama İmralı müritlerinin bir şey duyacağını sanmıyorum. Üstelik Rojava’da kimseye hayat hakkı tanımayan PYD gerçeği ortadayken, üstelik 14-15 yaşındaki çocukları cepheye götürmenin mantığı daha izah edilememişken…
HDP model olabilirmiş…
Her yere bir Öcalan, her yere bir Kızıldere gazisi Kürkçü ve ismini anmaya değmez sapkın gruplar…
“Oy vermek zorundasın” dayatmacılığı değil, “Sadece şu partiye oy vermek zorundasın” dayatmacılığı…
Ortadoğu halkları yanlışları olan insanlardan oluşabilir; ama böyle ağır bir cezayı daha dünyada iken hak ettiler mi bilemiyorum.
Şiddet bu coğrafyayı yeterince yıprattı, şimdi “demokratik şiddet” ile darmadağın etme sürecine mi giriliyor?
Allah bu mazlum halka, hakkın hâkim olduğu bir coğrafya nasip etsin ve bu kirli zihniyetin tasallutundan korusun!