Şanlıurfa Cezaevi Hala Karanlık
İki yıl önce 13 kişinin yanarak hayatını kaybettiği Şanlıurfa E tipi cezaevi yangını olayının yıl dönümünde, dava dosyasının sessiz sedasız kapatılarak rafa kaldırıldığı belirtildi.
ŞANLIURFA- 13 tutuklu-hükümlünün yanarak hayatını kaybettiği Şanlıurfa E tipi cezaevi yangını olayının üzerinden 2 yıl geçti. Tüm Türkiye’de büyük tepkiye sebep olan yangın olayında çok konuşulan ise büyük ihmaller zinciri olduğu idi. Dönemin Adalet Bakanı Sadullah Ergin, suçluların bulunup cezalandırılacağını söylemesine rağmen dava hakkında takipsizlik kararı verildi.
Daha sonra ise ailelere tazminat verilerek dava dosyasının kapatıldığı belirtildi. Bazı aileler aldıkları tazminatla davalarından vazgeçerken bazı aileler de çocuklarının ihmal sonucu hayatını kaybettiğini belirterek davalarından vazgeçemeyeceklerini söylüyor.
İlke Haber Ajansı olarak; dosyası sessiz sedasız kapatılan Şanlıurfa cezaevi yangını ve 2 yıllık dava sürecini Şanlıurfa Barosu, Mazlum Der Şanlıurfa Şubesi ile yangında hayatını kaybeden Sinan Özalp’ın ailesiyle konuştuk.
Defalarca yetkilileri uyardık ama…
Şanlıurfa cezaevinin o günkü şartlarının çok kötü olduğunu belirten Bucak defalarca yetkilileri uyardıkları halde kimsenin soruna eğilmediğini belirterek “Biz Baro olarak hem Adalet Bakanlığına hem ceza evi müdürüne ve değişik yerlere yazarak şartların çok kötü olduğunu, cezaevi kapasitesi üzerinde tutuklunun bulunduğunu söyledik. Tutukluların çok zor şartlarda yaşadığını ve her an her türlü olaya açık bir durumda olduğunu belirtmiştik.” dedi.
Bu olay ihmal yönünden Soma faciasına çok benziyor
Baro olarak doğrudan davaya müdahil olamadıklarını belirten Bucak, “Çok yönlü bir soruşturma yapılmadı. Her olayda olduğu gibi bu olayda da çok büyük bir ihmal vardı. Yani ihmal bakımından Soma olayına benziyor. Tamam, o madenin sahibi o madenin mühendisleri, yöneticileri bir kısmı tutuklandı yargılanıyorlar ama madenin o durumda devam etmesi ve Türkiye’de ki madenlerin o durumda devam etmesine göz yuman siyasi iktidardır. Dileriz ki hapishaneler insani şartlara yaşamaya elverişli yerler olsun çünkü mahkûmlarda, tutuklularda insandır.” diye konuştu.
Cezaevindeki sorunlar bunalıma sebep oldu
Şanlıurfa E Tipi Kapalı Cezaevinin yaklaşık olarak 50 yıllık bir geçmişe sahip olduğunu belirten Dervişoğlu, “Bu cezaevinde 375 kişilik kapasiteye rağmen, 1057 tutuklu ve hükümlü kalıyordu. Tüm bunlar mahkûmların yeme, uyuma, banyo gibi konularında sorun teşkil ediyordu. Hatta birçok kişi ranzalarda yer olmadığı için yerlerde yatmak zorunda kalıyordu. Özellikle Şanlıurfa gibi sıcak bir memlekette iklimlendirme sisteminin olmaması mahkûmların bunalım geçirmesine sebep oluyordu. En son tavan vantilatörlerinin sökülmesi de olayların çıkmasına zemin hazırladı. En vahim olanı ise depolarda klima olduğu halde koğuşlara takılmaması idi. Mahkûmlar da seslerini duyurmak için böyle bir yola başvurdular.” dedi.
Yangına müdahalede geç kalındı
Dervişoğlu, “Mahpus yakınları ve görgü tanıklarının ifadeleri ve heyetimizin inceleme ve gözlemleri yangına cezaevi idaresinin tutumundan dolayı itfaiye ekibinin geç müdahale ettiği ortaya çıktı. İtfaiye araçları cezaevi kapısından içeriye alındığı halde müdahale için bekletildiği bilgisine ulaştık. Yangından sonra cezaevi etrafında yakınlarını merak eden ailelere yönelik sağlıklı bilgi akışının sağlanmadığı gibi güvenlik güçleri merak içindeki ailelere karşı kaba kuvvet, orantısız güç kullandı. Cezaevi müdürünün hemen olay sonrası tayininin Samsun’a çıkması manidar bir olaydı. Yine ikinci bir yangın olayının çıkması, burada bazı çocuk mahkûmların yaralanması da düşündürücüydü.” diye konuştu.
Ailelere bir miktar tazminat verilerek dosya kapatıldı
Mahpusların bir kısmının yangından sonra ailelerinden izinsiz bir şekilde batı illerine helikopterlerle gönderildiğini belirten Dervişoğlu şöyle devam etti: “Bu cezaevi yangınında idari olarak hiç kimseye ceza verilmedi. Dönemin adalet Bakanı Sadullah Ergin, soruşturma açacaklarını söylemesine rağmen bu olayda hiç kimse kusurlu bulunmadı. Baro, dosyadaki gizlilik gerekçesiyle müdahil olamadı. Bir nevi bu olayın üstü örtünmek istendi. Ve en son duyduğuma göre ailelere bir miktar para verilerek ailelerin davadan vazgeçmeleri sağlanmış. Böylece dosya kapatılmış oldu.” dedi.
Anne Zeliha Özalp: "Kim bizi yaktıysa Allah da onları yaksın…"
Sinan Özalp’ın annesi Zeliha Özalp “Çocuklarının başına gelen olayın sorumlusunun devlet olduğunu belirterek, devlet bile bile evlatlarımızı yandırdılar. Biz evladımızı devlete teslim ettik. Biz evlatlarımızı emin ellerde biliyorduk. Oysa onlar evlatlarımızı yanmış bir parça olarak bize verdiler. Bize bunu yapanlar inşallah onlar da bizim gibi yanarlar. Bizi yaktılar Allah’ta kendilerini yaksın. Biz çocuklarımızı kazmada çapada tarla o başında bu başında sefaletle büyüttük. Kendileri gibi keyif içinde büyütmedik. Onlar çocuklarına çikolata verirken biz çocuklarımıza salça ekmek verdik. Kuru ekmekle büyüttük devlete teslim ettik devlet bizi yaktı. Davacıyız ve davamız vazgeçmiyoruz.” şeklinde konuştu.
Baba Ahmet Özalp: “Allah’ın kapısından başka gidecek kapımız yok”
“Dünyadaki bütün cezaevlerinin kapısı içeriye değil dışarıya açılır” diyen baba Ahmet Özalp “Vali bize dedi ki itfaiye yetişmedi orada 100 metrelik su hortumu vardı havuzdan su çekebilirlerdi. Niye müdahale etmediler su mu yoktu? Yangın söndürme tüpü vardı. Niye müdahale etmediler demek ki devlet bunu bile bile yaptı. Davacıyız, davamızdan vazgeçmiyoruz. Ama gidecek başka kapımız yok Allah’ın kapısından başka kapı yok” ifadelerini kullandı.
Abi Müslüm Özalp:” Olayda sağ kalan bir mahkûm birileri tarafından susturuldu ”
Olayda sağ kalan bir mahkûmun birileri tarafından susturulduğunu iddia eden Sinan Özalp’ın abisi Müslüm Özalp ise “Eğer bu cezaevi savcısının, cezaevi müdürünün kimin işi ise 6 kişilik koğuşta 18 kişinin kalması başlı başına bir sorun zaten. Cezaevlerinin kapıları dışarıya açılırken ne tesadüf ki Urfa’da içe açılıyormuş. Başgardiyanda anahtar yok nerede cezaevi müdüründe. Cezaevi müdürünün 15 gün önceden tayini çıkmış ama nedense aynı gece çıktı gitti. Ve ona ödül verildi kendi memleketinde cezaevi müdürlüğü yapıyor. Bu adamlardan hiçbirinin açığa alınmadı. Bu olay Adalet Bakanlığı tarafından aydınlatılmadı. Hiçbir bilgi verilmedi. Yangında cezaevi duvarları 600 derece ısınmış bu da demektir ki yaklaşık bu yangına yarım saat 45 dakika kesinlikle müdahale edilmemiş. Bu olayın üzerinden bugün 2 yıl geçti. Belli bir zamandan sonra bu dosyada zaman aşımına uğrayıp rafa kaldırılacak.” diye konuştu.
Hatırlanacağı gibi; 16 Haziran 2012 yılında Şanlıurfa E tipi cezaevinde çıkan yangında 13 kişi hayatını kaybetmiş birçok kişi de yaralanmıştı.
Yangında hayatını kaybedenler:
Mehmet Satış(18), Sinan Özalp (22), Yunus Eşkili (27), Mehmet Emin Gerçek (24), Suphi Köksal (30), Hüseyin Kıskanç (19), Şükrü Üldez (21), İbrahim Halil Kaya (27), Mustafa Kemal Kılıç (22), Taner Şimşek (19), İmam Bakır Tek (21), Fuat Yıldız (30), Mehmet Arslantay (34) (Osman Gülebak-Sedat Kuşulay-Mehmet Demir-İLKHA)