Cuma Hutbesi: Tevbe, İstiğfar, Üçaylar Üzerine
Bugün Camilerde okunacak olan Cuma Hutbesi...
Aziz Kardeşlerim!
Sevgili Peygamberimiz (s.a.s), bir hadislerinde tövbe ve istiğfarın adabını şöyle anlatıyor: “Bir kimse bir günah işler de ardından güzelce abdest alır, sonra kalkıp iki rekât namaz kılar ve Allah’tan mağfiret dilerse, Allah onu mutlaka bağışlar.” Daha sonra Peygamberimiz (s.a.s), söylediğini teyit maksadıyla şu ayeti tilavet ediyor: “Onlar, bir kötülük yaptıklarında ya da nefislerine zulmettiklerinde Allah’ı hatırlayıp günahlarından dolayı hemen tövbe ve istiğfar ederler. Zaten günahları Allah’tan başka kim bağışlayabilir ki? Bir de onlar, işledikleri kötülüklerde bile bile ısrar etmezler.”
Aziz Kardeşlerim!
Hepimiz insanız. Nefsani zaaflarımız var. Heva ve heveslerimiz var. İstek ve ihtiraslarımız var. Bencillik ve kıskançlıklarımız var. Açgözlülük ve tamahkârlıklarımız var. Zaman zaman işlediğimiz hata ve günahlarımız var. Niyet, kalp ve düşüncelerimizde yöneldiğimiz kusurlarımız var. Dil, üslup, söz ve söylemlerimizde içine düştüğümüz yanlışlarımız var. Helalleşmemiz gereken kullar var. Helallik almamız gereken kardeşlerimiz var. Velhasıl ölüm gelip çatmadan, can boğaza dayanmadan arındırmamız gereken kalplerimiz, ellerimiz, ayaklarımız, dillerimiz, gözlerimiz, azalarımız topyekûn benliğimiz var…
Kıymetli Kardeşlerim!
Mümince bir şuurla daima hatalarımızı fark etmemiz, günahlarımızı terk etmemiz gerekiyor. Tövbe ve istiğfarda bulunmamız gerekiyor. Unutmayalım ki mümin, kötülüklere ve günahlara dalmada ısrarcı olmaz. Zira kötülük ve günahlara dalmak, kalbi karartır, basiret ve feraseti kaybettirir. En önemlisi de insanı aşağıların aşağısına yuvarlanma tehlikesiyle karşı karşıya bırakır.
Tövbe ve istiğfar, manevi kirlerden arınmak, sinelerimizdeki ağır yüklerden kurtulmak için Rabbimizin bizlere bahşettiği bir rahmet kapısıdır. Günahlardan arınmanın, hatalardan kurtulmanın yegâne yoludur. Rabbimize vereceğimiz hesabı düşünerek, hesap gününde Allah’ın huzuruna günahlarla çıkmamak için bu dünyada iken tedbir almaktır. Sevgili Peygamberimiz (s.a.s)’in ifadesiyle tövbe, günahlardan pişmanlık duymak, günahı terk edip bir daha ona dönmemektir.
İstiğfar, Allah’tan mağfiret ve bağışlanma dilemektir. O’nun sonsuz rahmetine ve engin merhametine sığınmaktır. Seherlerde gözyaşı ile “Allah’ım, Sen affedicisin, affetmeyi seversin. Beni de affeyle!” diyerek O’na yalvarmaktır. Çünkü Rabbimiz Afüv’dür, çok affedicidir; Gafur’dur, çok bağışlayıcıdır; Tevvab’dır, tövbeleri çok çok kabul edendir. O, gazabıyla değil, rahmetiyle muamele edendir.
O, merhamet edenlerin en merhametlisidir. Yeter ki Hz. Âdem babamızla, Hz. Havva annemiz gibi nasûh bir tövbe ile “Rabbimiz! Biz kendimize zulmettik. Eğer bizi bağışlamaz ve bize merhamet etmezsen mutlaka ziyan edenlerden oluruz.” diyerek O’na yalvaralım.
Değerli Kardeşlerim!
Tövbe ve istiğfar, samimi, içten ve gönülden gelerek Rabbimize niyazımızdır. Tövbe ve istiğfar, bizi Rabbimize yaklaştırır, imanımızı kuvvetlendirir. Rabbimizin emirlerini yerine getirip yasaklarından kaçınma hususunda nefsimizi ve irademizi güçlendirir. Bizi kalben ve vicdanen ferahlatır. Fıtratımıza yönlendirir. Tertemiz yapar. Böylece Peygamber Efendimiz (s.a.s)’in “Günahtan tövbe eden kimse, hiç günahı olmayan kimse gibidir.” müjdesine nail oluruz.
Tövbe ve istiğfar, bizi hayata bağlar, bize ümit verir, topluma huzur ve güven aşılar, hakların gözetilmesini sağlar. Suçlardan ve günahlardan arınmış temiz bir toplum kurmanın yolunu açar.
Kardeşlerim!
Nasûh, yani samimi bir tövbe, hem Rabbimizin emri, hem ibadet hem de kaybedilmiş değerleri yeniden kazanmanın vasıtasıdır. Gönül dünyamızı ve manevi yaşantımızı yeniden ihya etmenin, Rabbimizle bozulan ilişkileri yeniden onarmanın vesilesidir.
Hatalarımız ve günahlarımız ne kadar çok olursa olsun, hangi günahı işlemiş olursak olalım idrak etmekte olduğumuz mübarek üç aylar boyunca her daim tövbe ve istiğfarda bulunalım. Eğer üzerimizde başkalarının hakları varsa önce onlara haklarını iade edelim, onlarla helalleşelim. Sonra tövbe edip Allah’tan mağfiret dileyelim. Unutmayalım ki geçmiş-gelecek bütün günahları affedildiği hâlde Sevgili Peygamberimiz (s.a.s) “Benim de kalbim perdelenir ve ben her gün yüz defa istiğfar eder, Allah’tan bağışlanma dilerim” buyurmuştur. Çünkü tövbe ve istiğfar, kulun Rabbi ile iletişim kurma vesilesidir. O halde bizler de tövbe ve istiğfarı, günlük yaşantımızın bir parçası haline getirelim.
Kardeşlerim!
Geliniz, hep birlikte, bugün, şu mübarek mekânda, şu bereketli Cuma saatinde, Sevgili Peygamberimiz (s.a.s)’in bizlere öğrettiği seyyidül istiğfar duası ile hutbemizi bitirelim:
“Allah’ım, benim Rabbim sensin, senden başka ilâh yok. Beni sen yarattın ve ben senin kulunum. Ben gücüm yettiğince sana verdiğim söz üzereyim ve senin vaadine de güveniyorum. Yaptıklarımın şerrinden sana sığınırım. Bana olan nimetini itiraf ediyorum. Günahlarımı da itiraf ediyorum. Günahlarımı bağışla, çünkü günahları senden başka bağışlayacak hiç kimse yoktur.”