Erdoğan TOBB`un Mali Genel Kurulu`nda Konuştu
Başbakan Erdoğan, Soma`daki kazayla ilgili "Sorumluluğu olanlar hesabını verecekler. Facianın ardından Türkiye`de hiçbir şey eskisi gibi olamaz" dedi.
ANKARA - Başbakan Erdoğan, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği`nin (TOBB) 70. Mali Genel Kurulu`nda yaptığı konuşmaya, toplantının Türkiye`ye ve ekonomiye hayırlı olmasını dileyerek ve Türk ekonomisine verilen katkılardan dolayı teşekkür ederek başladı.
Konuşmasının başında Soma`daki maden faciasında hayatını kaybeden 301 işçi için Allah`tan rahmet ve ailelerine, millete başsağlığı dileyen Erdoğan, TOBB`a Başkan Rifat Hisarcıklıoğlu ve ekibinin Soma ziyareti ve başlatılan yardım kampanyasından dolayı şükranlarını ifade etti. Başbakan Erdoğan, Türkiye genelindeki tüm oda, borsa ve birliklere, reel sektörün tüm temsilcilerine, işverenlere, sanayicilere ve esnafa Soma`ya verilen maddi ve manevi destek nedeniyle teşekkür etti.
Soma`daki kazanın ardından Türk milletinin örnek bir dayanışma sergilediğini, geçmişte yaşanan pek çok acı hadisede olduğu gibi Soma kazasında da milletin bir ve bütün olduğunu vurgulayan Erdoğan, yürekleri dağlayan bu acının yasının hep birlikte tutulduğunu kaydetti. Toplumun her kademesinde, her sektörde, nefes alıp verilen her yerde ve ortamda milletin vakar içinde birbirine kenetlendiğini, hem acıyı kendi acısı gibi sahiplendiğini hem de acıyı azaltmanın gayreti içine girdiğini belirten Başbakan Erdoğan, sözlerine şöyle devam etti:
"77 milyon içinde acılardan fırsat devşirmeye çalışanlar, milletin hissiyatını yaralayanlar da oldu. Ancak milletin basireti ve feraseti bütün bu olumsuzlukları bastırmaya yetti. Cenazelerimizi çıkardık, şehitlerimizi defnettik. Şimdi önümüzde bir kaç önemli husus var. Birincisi bu hadisenin tüm boyutlarıyla aydınlatılması gerekiyor. Kazayla ilgili idari ve adli soruşturmalar başladı. İnşallah yapılan incelemeler, soruşturmalar neticesinde hem kazanın sebebi tam olarak aydınlatılacak hem de ihmali, sorumluluğu olanlar bunun hesabını vereceklerdir. Hükümet olarak bu hadisenin bizzat takipçisiyiz ve takipçisi olmaya devam edeceğiz. Hiçbir ayrıntı atlanmayacak, hiçbir detay gözden kaçmayacak, kaçırılmayacak. Hiçbir noktanın üzerinin örtülmesine asla izin verilmeyecektir.
Bir başka önemli konu, şehitlerimizin geride bıraktıkları aileleri. Hiç kuşkusuz ne yaparsak yapalım, o canlar, o gençler, o yarım kalmış hayatlar geri gelmeyecek. Ancak geride kalanları biz, tüm şehitlerimizin yakınları gibi kutsal bir emanet olarak değerlendiriyor, onların geleceklerini kendi derdimiz, meselemiz olarak görüyoruz. Şehitlerimizin yakınlarının acılarını hafifletmek, onları teselli etmek adına bu adımları atıyoruz. Bir tek şehit yakınımızın dahi mağdur olmaması için gelecekle ilgili endişe taşımaması için dün Bakanlar Kurulumuzda meseleyi etraflıca ele aldık. Gerekenleri yapacak, yardımları koordine edecek, şehitlerimizin emanetleri bu adımlar sayesinde bir nebze rahatlayacak, inşallah bir nebze teselli olacaktır."
Yaptırımları uygularız
Soma`daki maden faciasının ardından iş sağlığı ve güvenliği konusunun üzerinde durulması gereken en önemli nokta olduğuna vurgu yapan Başbakan Erdoğan, iş dünyasının çatı örgütü olan TOBB`un Genel Kurulu`nda bu konunun en önemli gündem maddesi olmasına ilişkin temennisini dile getirdi. Erdoğan, TBMM`de, dün, konunun enine boyuna tartışıldığını ve araştırma komisyonu kurulmasına karar verildiğini anımsattı.
Türkiye ekonomisinin hızla büyüdüğünün, ekonominin hacminin, üretimin, ihracatın ve istihdamın da her yıl arttığının altını çizen Başbakan Erdoğan, şöyle konuştu:
"Burada açık açık ifade etmek durumundayım, ekonomi büyürken, üretim, yatırım, istihdam artarken çalışma hayatı koşullarının buna paralel bir gelişme göstermediğini hepimiz biliyoruz, görüyoruz ve yaşıyoruz. Güvenlik, özellikle de iş güvenliği ve sağlığı, işverene ilave maliyet yüklüyor ve ne yazık ki bu konuda ciddi ihmaller yaşanabiliyor. İş sağlığı ve güvenliği konusunda devletin, hükümetlerin yapacakları bellidir. Biz yasaları, mevzuatı çıkarırız, denetimleri de yaparız. Yasalara, mevzuata aykırı bir işleyiş varsa, bunu tespit ediyorsak buna karşı da yaptırımları uygularız. Bunun ötesi artık işverenin, iş yerinin ve çalışanın sorumluluğu altındadır."
Tedbir pahalıdır, maliyetlidir
Başbakan Erdoğan, trafikteki her aracın belli süreler içinde muayeneden geçme, araçlarda ilk yardım çantası, yangın söndürme tüpü gibi ekipmanların bulundurulmasının zorunluluğuna işaret ederek, "Ama bazı vatandaşlarımız araçlarını muayeneye götürmeden önce gidip eşden dosttan ilk yardım çantası, yangın tüpü ödünç alıyorlar, muayeneye giriyor sonra sahiplerine bu cihazları teslim ediyorlar. Trafikte bir sorun yaşandığında da maalesef o cihazların eksikliği ağır can kayıplarına yol açabiliyor" dedi.
Bunun hayatın her alanında, her yerde farklı şekillerde yaşandığına dikkati çeken Başbakan Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Tedbir pahalıdır, maliyetlidir ama işte görüyoruz ki tedbirin eksikliği çok daha pahalı, çok daha maliyetli olabiliyor. Şu anda dünyadaki hemen her ülke savunma sanayine trilyonlarca dolar kaynak aktarıyor, çoğu savunma sanayi aracı bir kez dahi kullanılmadan belki çürüyor, atılıyor. Ama başınıza gelmesi muhtemel bir saldırıya karşı her an hazır, her an müteyakkız, tedbirli, donanımlı olmanız gerekiyor. Şu anda herhangi bir savaş yok vesaire gibi temennilerle siz hazırlıksız olamazsınız. Bütün tedbirleri almak zorundasınız. Tevekkül asla ve asla tedbirsizlik anlamına gelmez. Kaza ve kadere iman asla ve asla her şeyi akışına bırakmak, tabii mecrasına bırakmak, tedbiri elden bırakmak anlamına gelmez.
Tayyip Erdoğan, kaza ve kadere iman eder, kaza ve kadere iman edenlerin şu topluluk içerisinde kahir ekseriyette olduğunu da biliyorum ama buna inanmayanların olduğunu da biliyorum. Toplumda birçok köşe yazarlarının bununla alay ettiklerini de gördük ve görüyoruz. Benim işveren kardeşim de çalışan işçi kardeşim de en kötü ihtimali düşünmek, en kötü ihtimale karşı tedbiri mutlaka almak zorundadır."
Her gün ortalama iki işçinin iş kazalarında kaybedildiğini, rakamların her yıl düştüğünü ifade eden Erdoğan, "Son 12 yılda ülkemizdeki iş yeri sayısı yüzde 111 arttı. 727 bin iş yeri vardı, şu anda 1,5 milyonun üzerinde iş yerimiz var. Çalışan sayısı aynı şekilde yüzde 128 oranında arttı. Türkiye`de 2002`de 5 milyon kişi istihdam ediliyordu. Şu anda 12 milyon kişi istihdam ediliyor" diye konuştu.
İş yeri ve işçi sayısı bu kadar artarken iş kazası oranının yüzde 55 azaldığına dikkati çeken Erdoğan, şöyle devam etti:
"Bu yeterli mi? Elbette değil. Neden? Sıfıra doğru bunu yaklaştırmak, dünyada hiçbir ülke bunu başaramıyor. Başaramıyor olsa da bizim hedefimiz bunu başarma istikametinde olmalı. Bunun için de gayret etmek zorundayız. Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği olarak bazı talepler, bazı yetkiler istenirken, herhalde bu konularda da sizin de üzerinizde bazı sorumlulukların olduğunu bilmeniz, görmeniz gerekir ve bu konuda tüm üyelere bunu aktarmak gerekiyor. Bu sorunla mücadele kapsamında dayanışma içerisinde olmak durumundayız."
Erdoğan, 30 Haziran 2012`de çıkardıkları kanunun çalışma hayatında devrim anlamı taşıdığını vurgulayarak, "Avrupa Birliğinin konuyla ilgili çerçeve direktifi, ILO`nun 155, 161, 187 sayılı kararları, diğer uluslararası normlar dikkate alındı ve bu kanun çıkarıldı" diye konuştu.
Kaybolan canın telafisi yoktur
"Kanunu çıkarmakla kalmadık, 81 ilde tanıtım ve bilgilendirme yaptık. 211 bin iş yerine, işveren örgütlerine, sizlere organize sanayi bölgelerinde bilgilendirmeler yaptık. Teftişler aynı şekilde devam etti. Sadece geçen yıl ve sadece madenlerde bin 47 teftiş yapıldı. 54 iş yerinde iş durduruldu, 428 iş yerine para cezası kesildi.
İşte bu noktada konunun asıl tarafı olan işverenlerimizin de bu mesele üzerinde durup düşünmesi gerekiyor. Konunun tarafı olan işçilerimizin de kendi sağlıkları, kendi canları, onları bekleyen aileleri adına durup düşünmesi gerekiyor. Burada da tabii ki sendikalarımızın çok daha hassas, çok daha dikkatli olması şart. Ekonomi büyürken, üretim, yatırım, istihdam büyürken, iş sağlığı ve güvenliği standartların da büyüyeceği, böyle bir vizyonun iş dünyamıza hakim olması gerekiyor. Müfettiş geldiğinde bir takım cihazlar çıkarılıyor, sergileniyor. Müfettiş gidince bunlar ortadan kayboluyorsa, sendika buna itiraz edecek, işçi kardeşim buna itiraz edecek. İşçi, `Bana bir şey olmaz` diyerek örneğin baretsiz çalışıyorsa, sendika buna itiraz edecek, işveren buna itiraz edecek. Hiçbir şey candan daha değerli değil. Kaybolan kar telafi edilir, yapılan masraf telafi edilir ama canın telafisi yoktur, kalıcı hasar, sakatlığın telafisi yoktur."
Omuz versin
Hükümet olarak "kentsel dönüşüm yapacağız, depreme hazırlık çalışması yapacağız" dediklerini hatırlatan Erdoğan, "Siyasi tarihimize bakalım, hiçbir hükümet bu kararı alamamıştır. Tam tersine oy uğruna, gecekondulaşma, çarpık, çürük yapılaşma teşvik edilmiş, göz yumulmuştur. Ama biz `Popülist davranmayacağız, doğrusu neyse onu yapacağız` dedik. Çoğu yerde itirazlar yükseldi, `evimiz` veya `Evimizi yıktırmayız` diyenler oldu. Muhalefet karşımızda durdu, bazı sendikalar karşımızda durdu. `Bedeli ne olursa olsun` dedik, `Oy kaybedeceksek kaybetmeye razıyız` dedik ve kentsel dönüşümü başlattık, kararlılıkla da sürdürüyoruz" değerlendirmesinde bulundu.
İtirazların, endişelerin yersiz olduğunun da ortaya çıktığını vurgulayan Erdoğan, vatandaşların çürük, depreme, sele, diğer afetlere karşı korunaksız evlerden çıktığını, güvenle oturacağı, yaşayacağı, huzurla uyuyacağı evlere kavuştuğunu bildirdi.
"Şimdi aynı şeyi iş sağlığı ve güvenliği konusunda da göstermek zorundayız" ifadesini kullanan Erdoğan, şöyle devam etti:
"Hatta ben diyorum ki biz adım atmadan işverenimiz adım atsın. Bizim zorlamamıza gerek kalmadan işveren yasalardan, mevzuattan kaynaklanan sorumluluğunu tam olarak yerine getirsin. İşverenimiz bunun takipçisi olsun. Sendikalarımız, işçilerimiz bunun takipçisi olsun. Bu konuda Türkiye`nin en büyük çatı örgütü olan TOBB`dan bugüne kadar gösterdiği duyarlılığı daha fazla bir şekilde bekliyoruz. Bu milli bir sorun. Bu sadece vefat edenlerin yakınlarını değil, 77 milyon olarak hepimizin canını inciten, acıtan bir sorun. Öyleyse hepimiz el ele verelim, bu acı kazaları artık Türkiye`nin gündeminden azami ölçüde çıkaralım. Siyasetçiler de bu işin takipçisi olsunlar. Medya sadece büyük kazalar olduğunda değil her an bu konuda duyarlı olsun, duyarlılığını artırsın. Sendikalarımız yılda bir kez inatlaşmayla, eylemle, polisle çatışmayla gündeme gelmek yerine bu tür konularla gündem olsun. En önemlisi de işçilerimiz haklarını bilsin, hakları için mücadele etsin, korkmadan, çekinmeden bu hayat memat mücadelesine omuz versin."
Türkiye`de hiçbir şey eskisi gibi olamaz
Yaşanan bu facianın ardından Türkiye`de hiçbir şeyin eskisi gibi olamayacağını belirten Erdoğan, "Çok acı, bedeli çok ağır olan bir hadise yaşadık, bunun artık minimize olması noktasında hep birlikte çalışmalıyız ve çalışacağımıza da yürekten inanıyorum" dedi.
Bu işin bir de haksız rekabet boyutu olduğunu dile getiren Erdoğan, şunları kaydetti:
"Bir iş yeri sigortasız işçi çalıştırıyor, aynı sektörde bir başkası sigortalı işçiyle üretim yapıyor. Bir iş yeri çocuk işçi çalıştırıyor, bir başkası bu konuda hassasiyet gösteriyor. Bir iş yeri hiçbir tedbir almadan üretim yapıyor, bir başkası iş sağlığı ve güvenliği tedbirlerini en modern, en ileri şekilde alarak üretim yapıyor. Aynı şeyi üretiyor, aynı ürünü pazara veriyorlar. Biri, bire bir kar ederken, diğeri son derece haksız şekilde bakıyorsun ki on kar ediyor. Bu da adil değil.
Dürüst olmayan her üretim bu salondaki tüm dürüst kardeşlerimin alın terinden çalıyor, emeğinden, ekmeğinden çalıyor. Bu haksız, bu adaletsizliğin de önüne ancak birlikte geçebiliriz. İnşallah bunu da birlikte başaracağız. Son 12 yılda birlikte çok büyük işler başardık, büyük reformlar, dönüşümler gerçekleştirdik. Kanayan bu yarayı da inşallah hep birlikte tedavi edeceğiz. Bir kez daha Soma`daki şehitlerimizi, iş kazalarında hayatını kaybeden tüm emekçilerimizi rahmetle yad ediyor, mekanları cennet olsun diyor ve bu konudaki dayanışmamızın da ziyadeleşmesini özellikle ifade ediyorum."
Bu konuyla ilgili AFAD`ın yoğun bir çalışmanın içerisinde olduğunu anlatan Erdoğan, "Yani burada, bütün destekler şu anda AFAD`da toplanmaya başladı. AFAD`da toplanan bu desteklerle birlikte gerek bu mağdur, mazlum durumda olan tüm şehitlerimizin ailelerine konut yapımından tutunuz, yavrularının okumasına, istihdamına varıncaya kadar her şeyi planlamış vaziyetteyiz" diye konuştu.
Umutlar yüksek
Erdoğan, 30 Mayıs 2013 ile 30 Mart 2014 arasında yaşanan hadiselerin özellikle iş dünyasına çok önemli mesajlar verdiğinin altını çizerek, TOBB`un delegeleri arasında yapılan ankete katılanların yüzde 32`sinin son bir yılda satışların arttığını, yüzde 34`ünün satışların azaldığını, yüzde 34`ünün de satışların aynı kaldığını ifade ettiğini dile getirdi.
Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Ancak yapılan ankette gelecek yıla dair umutların çok yüksek olduğunu görüyoruz. TOBB delegeleri çoğunlukla satışlarının artacağını, çalışan sayısının çoğalacağını, ihracatta aynı şekilde yükseleceğini düşünüyorlar. Ekonomik büyümeye ilişkin umutların da yüksek olduğunu bu anketten görüyoruz. Bu tablo çok şey anlatıyor değerli arkadaşlar. Sokak eylemlerinin, içeride ve dışarıda yürütülen karalama kampanyalarının özellikle demokrasiye ve seçilmiş hükümete yönelik darbe girişimlerinin ekonomiye nasıl bir bedel ödettiğini, nasıl bir yük yüklediğini bu anket açıkça ortaya koyuyor."
2013 yılı mayıs ayı içinde borsanın tarihinin en yüksek seviyelerine çıktığını, 2002`de yüzde 63 seviyesinde olan faizin yüzde 6 seviyelerine kadar gerilediğini, ihracatta ve enflasyonda rekorlar kaydedildiğini, 14 Mayıs`ta IMF`ye borcun sıfırlandığını anımsatan Erdoğan, "Şu anda bizim artık IMF`ye borcumuz yok. 2002`de 23,5 milyar dolar olarak IMF`ye olan borcu devralmıştık. Gayret ettik ve 14 Mayıs`ta, geçen yıl IMF`ye olan borç sıfırlandı. Merkez Bankası rezervimiz 135 milyar dolarla rekor kaydetti. Şu anda son rakam, bütün olumsuz yaklaşımlara rağmen, 130 milyar dolar Merkez Bankamızın döviz rezervi var. Merkez Bankamızın döviz rezervi 2002 sonu itibarı ile 27,5 milyar dolardı. Şu anda bütün olumsuz girişimlere rağmen 130 milyar dolar. Aynı ay içerisinde Japonya ile nükleer santral inşası konusunda mutabakata vardık. 2,5 milyar dolarlık yatırımla 3. köprüyü, Yavuz Sultan Selim köprüsünün temelini attık ve şu anda Anadolu ve Avrupa yakasındaki kuleler neredeyse bitmek üzere. Kredi derecelendirme kuruluşları üst üste Türkiye`nin kredi notunu yükselttiler" diye konuştu.
Erdoğan, Türkiye`nin tek bir ay içerisinde bu tarihi başarıları yaşarken Gezi olayları adı altında şiddet eylemlerinin başladığını hatırlatarak, "İçeride ekonomiyi sarsmak için elinden geleni arda koymayanlar oldu. Dışarıdan yatırımcıları etkilemek, Türkiye`yi karalamak için sistematik bir kampanya yürütüldü. Bu saldırıların etkilerini telafi ettiğimiz noktada bu kez de 17-25 Aralık darbe girişimleri gerçekleşti. 30 Mart seçimleri, hem bu darbe girişimine hem de bu darbe girişiminin sahiplerine ve destekçilerine milletimiz tarafından gereken ders en güzel şekli ile verildi" ifadesini kullandı.
Gezi olayları, 17-25 Aralık darbesinin şahsı, ailesi ve hükümeti kadar demokrasiyi, milleti, milli iradeyi ve ülkedeki istikrar ile büyüyen Türkiye ekonomisini hedef aldığının altını çizen Erdoğan, benzer saldırıların Mısır`ı ve Ukrayna`yı nereye taşıdığının görüldüğünü belirtti. Erdoğan, saldırıların 77 milyonu ve TOBB üyelerini hedef aldığını, saldırılara karşı durması gerekenin de sadece şahsı olmadığını kaydetti. Milletin saldırıların iç yüzünü gördüğüne ve tavrını 30 Mart`ta çok net bir şekilde ortaya koyduğuna dikkati çeken Erdoğan, gösterilerin yapıldığı yerde esnafın camı çerçevesi kırıldığını, devletin de bu cam ve çerçeveleri yerine koymak istediğinin altını çizdi. Erdoğan, "Kime karşı yapılıyor bunlar? Hatta bazı yerlerde bankalara ve iş yerlerine varıncaya kadar buraları soydular. Bunlar da yapıldı. Toplumun her kesiminden insanımız bu saldırılara karşı tavrını ortaya koydu. Kenarda bekleyip, ellerini oğuşturup, bu saldırıların kendisine rant sağlayacağını umanlar, bekleyenler de oldu. Bunlar ya bu tahriklere destek verdiler, ya da sessiz kalarak bu tahrikleri, bu saldırıları onayladılar" değerlendirmesini yaptı.
Aleni provokasyon yapanlar var
Erdoğan, aynı manzaranın Soma`daki maden kazasının ardından da görüldüğünü belirterek, şöyle konuştu:
"Madenciler, işçiler, oradaki şehitlerimiz, onların aileleri inanın umurlarında dahi değil. Buradan nasıl bir siyasi sonuç çıkarırız, nasıl bir ideolojik rant elde ederiz diye iftiralar atanlar var. Yalan söyleyen, bunu yayan ve yayınlayanlar var. Aleni provokasyon yapanlar var. Bunlara karşı ortak bir tavır geliştirmek inanıyorum ki hepimizin vazifesidir. Bizim eleştiriden korkumuz yok, hukuk içinde yapılan gösteriden, ifade özgürlüğünden asla endişemiz yok ama eleştiri, protesto, gösteri hakkı adı altında eğer demokrasimiz, milli irade, ekonomi hele hele istiklalimiz hedef alınıyorsa kusura bakmayın buna biz de müsaade etmeyiz, sizlerin de müsaade etmeyeceğine inanıyorum."
Başbakan Erdoğan, basın özgürlüğünün olmadığı bir ülkede hükümet ve Başbakan için ağıza alınmayacak hakaretlerin manşete çekilebildiğini de belirtti.
Başbakan Erdoğan, Soma`daki maden kazasında şehit olanların, AK Parti mitingine katıldıklarını söylendiğini ve bu yüzden de `buna müstahaktırlar` diyen köşe yazarlarının çıktığını anımsattı.
"Acaba onlar CHP`nin, MHP`nin mitingine gitmiyorlar mıydı? Soma`da biz yüzde 42 oy aldıysak, CHP, MHP`nin de orada yüzde 20`ler civarında aldıkları oy var" diyen Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Onların mitingine de bu baretli kardeşlerimiz gittiler. Böyle yaklaşım nasıl yapılabilir, bu nasıl köşe yazarlığıdır? Bir diğeri, yine aynı patronun köşe yazarları, o da `ne şehit ne gazi, nokta nokta niyazi oldular` diyebiliyor. Bu da köşe yazarı. Bu ne densizliktir. Böyle bir nefret suçu aleni olarak bu ülkede işlenebiliyor. Bütün bunlar bu şekilde işlenebilirken hala bu ülkede basın özgürlüğü yok deniliyor. Polis, asker, bekçi şehit edenler, hapse konuluyor, adları hapisteki gazeteci oluyor. Her gün sokaklarda terör estiriliyor ve esnafımız mağdur ediliyor, huzur bozuluyor, her nasılsa o ülkede özgürlük olmuyor. Bu bir algı operasyonudur. Tekrar ediyorum, bu operasyonun hedefi de şahsım, arkadaşlarım, hükümetin değil aslında 77 milyondur. O 77 milyon içinde de en başta siz değerli iş dünyasının mensupları var. 1.5 milyon şu anda TOBB`un mensubu üyesi var."
"Kimin ne olduğunu bu süreçte çok iyi tanıdık, tanıdınız" ifadesini kullanan Erdoğan, şöyle devam etti:
"Sizlerin halis duygularıyla yaptığı bağışlarla, hibelerle, himmetlerle büyüyenlerin nasıl bir ihanet sergilediklerini gördünüz. Allah`a hamd olsun kazanımlarımızı kaybetmeden bu süreçten çıktık ama tekrarının yaşanmaması için herkesin her kesimin daha dikkatli olması gerektiğini de gördük. Kim ne derse desin biz kararlılıkla samimiyetle, ekonomiyi büyütmeye, demokrasiyi büyütmeye, insan hak ve özgürlüklerini genişletmeye devam edeceğiz. Birlikte yaptık, birlikte yapmaya devam edeceğiz. Susanlar mahcup olacaklar. Sesiz kalanlar mahcup olacaklar."
-Yeni Anayasa çalışmaları
Başbakan Erdoğan, yeni Anayasa çalışmalarıyla ilgili olarak da şunları söyledi:
"Az önce, Sayın Başkan, yeni bir Anayasa`dan bahsetti. Bakın TOBB`un 70. Genel Kurulu`nda söylüyorum, anamuhalefetin başkanı da burada. Aynı şekilde muhalefet partilerinden yine burada olan temsilciler var. Düşünebiliyor musunuz, bir Anayasa Uzlaşma Komisyonu kuruluyor ve bu Uzlaşma Komisyonu kurulduğu zaman bizim Parlamento`da 326 üyemiz var ve bu komisyona 3 üye veriyoruz. Diğer üç siyasi partinin 220 üyesi var, onlar 9 tane üye veriyor. Biz böyle anlayış gösteriyoruz. Derdimiz ne? Derdimiz yeter ki Anayasa sözünü yerine getirelim. 326 ile 3 üye, 220 ile 9 üye. İş kilitleniyor. 60 maddede uzlaşma var, Sayın Başkan diyor ki, `biz bunu çözmeye hazırız.` Kendilerine arkadaşlarımı gönderiyorum, o zaman 47`deydi, dedik ki, `Buyurun biz hazırız, hadi gelin bunu yapalım.` Beyefendi bunu kabul etmedi. Dedi ki `4 partinin 4`ünün de buna katılması lazım.` İkimizin oyları buna yetiyor, gelin bunu hemen yapalım. Hemen yapalım. Şimdi ise 60 madde var, buyurun şimdi 60 maddeyi hadi gelin birlikte yapalım. Yani MHP`yi, HDP`yi niye bekliyoruz. İkimiz beraber bunu yapalım. Sizlerin şahsında bütün Türkiye`ye sesleniyorum, Tayyip Erdoğan sözünün adamıdır, eğer sözlerinin adamıysa gelsinler beraber bunu yapalım. Bu işi bitirelim 60 madde de bunu çözelim diğerlerini de oturup konuşalım. Sayımız o sayılarla mukayese edilmediği halde biz buna varız ama milletin duygularını yalan yanlış ifadelerle kimse sömürmesin. Ben burada sözümü verdim, 60 maddede uyum var, uzlaşma var, gelin bu 60 maddeyi çıkaralım, masadan kaldıralım bunu."
-"Diktatör ifadesini kullanan kişiler var, karşımda şu anda bulunuyorlar"
Ülkenin Başbakanı`na defaatle, "diktatör" yakıştırmasını yapan bir muhalefet olduğunu dile getiren Erdoğan, "Diktatör ifadesini kullanan kişiler var, karşımda şu anda bulunuyorlar. Tayyip Erdoğan diktatör olacak, sen meydanlarda dolaşacaksın. O diktatörün olduğu bir ülkede bunu yapamazsınız ama bu tür yakıştırmalarla ülkenin huzurunu bozarsınız, milletini huzurunu bozarsınız. Önce ağzınızdan çıkanı kulaklarınızın duyması lazım. Bunu duyması lazım. Bütün bu toplumsal huzur ve adalet duygusu kadar bütün bunlar tabii ki iş dünyamızı da rahatsız ediyor" dedi.
Konuşmasında teknik konulara girmeyeceğini de belirten Erdoğan, bu konuda Başbakan Yardımcısı Ali Babacan`ın bilgi vereceğini dile getirdi.
7 yıldır bu işi yürütüyor, başarıyla
Cumhurbaşkanlığı seçimlerine değinen ve CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu`nun "sivil cumhurbaşkanı" ifadesini hatırlatan Erdoğan, şunları kaydetti:
"Sen nesin? Sivil değil misin? Hadi aday ol. Ben de sivilim. Sayın Demirel sivil değil miydi? Turgut Özal sivil değil miydi? Sayın Sezer sivil değil miydi? Siz siville neyi ifade ediyorsunuz? Hala apoletli arıyorsanız o ayrı mesele ama sivil arıyorsanız kusura bakmayın, biz demokratik parlamenter sistem içerisinde sivil milli iradeyi temsil edenleriz. Bunu göreceğiz ve bundan da hiçbir zaman gocunmayacağız. Bir siyasi parti, başkanını da aday gösteriyor, içinden herhangi bir arkadaşını da aday gösteriyor. Nitekim en son olarak Cumhurbaşkanımız Abdullah Gül`ü aday gösterdik, Dışişleri Bakanımızdı, o da sivildi. Bütün engellemelere rağmen seçildi ve 7 yıldır bu işi yürütüyor, başarıyla."
Hep birlikte saygı duymak zorundayız
Erdoğan, ilk defa milletin kendi cumhurbaşkanı seçeceğine işaret ederek, "Milletin seçeceği cumhurbaşkanına da hep birlikte saygı duymak zorundayız, saygı duyacağız. Beğenirsin, beğenmezsin ama milletin seçtiğini beğenmek zorundasın. İnşallah ağustos ayında halkın oylarıyla cumhurbaşkanı seçilecek. Milli iradenin tam tecellisiyle daha güçlü, daha demokratik bir ülke olarak 2023 hedeflerine ilerleyeceğiz" dedi.
Genel Kurul katılımcılarına emekleri, alın terleri, Türkiye`nin her alanda büyümesine verdikleri katkılar için teşekkür eden Erdoğan, "81 vilayetimizde, ilçelerimizde, oralarda iş dünyasının tüm mensuplarına, vatandaşlarımıza selamlarımızı iletmenizi sizlerden rica ediyorum. Bütün olumsuzluklara rağmen Türkiye`nin sapa sağlam dimdik, umutla geleceğe ilerlediğini, herkesin görmesini inanmasını arzu ediyorum" diye konuştu.
AA