Hatırlanacağı üzere, İsrail terör devleti uluslararası sularda Gazze’ye insani yardım götüren Türk bandıralı Mavi Marmara gemisine baskın düzenleyip, 9 (dokuz ) vatandaşımızı şehit etmişti.

Bu elim hadiseden sonra, bütün dünyada çeşitli gösteriler yapılmış ve bazı devlet yetkililerince de bu terörist baskın kınanmıştı. Belki de en garip açıklama hem bir Türk vatandaşı olan hem de Âlim!, yazar!, vaiz! Olan bir cemaat lideri tarafından yapılan açıklama idi. Ne demişti bu zat-ı Muhterem; “onlar otoriteye başkaldırdıkları için şehit değillerdi.
Suphanallah!! Çok büyük bir laf. hüsn-ü zan da bulunarak belirteyim ki; nereye dayanacağını bilmeden söylenen bir söz. Ya da bilerek mi? ( Allah korusun )

Çünkü bu zata göre ashab-ı Bedir, ashab-ı Uhud ve daha da geriye gidecek olursak ashab-ı Uhdud’da şehit edilenler şehit değillerdi. Onlar o zamanın putperest otoritesine başkaldırdıkları için şehit değillerdi. Sümeyye ve Yasir boşuna can vermişlerdi. Hz. Bilal, Ümeyye b. Halef’e karşı haksızdı. Ne de olsa kendisi Hz. Bilal’in efendisi ve Mekke’nin otoritesine sahip birkaç kişiden birisiydi.

Günümüze gelecek olursak; Başbakanın seçim meydanlarında ki sözlerini hepimiz hatırlayacağız. Ne diyordu Başbakan; ”inlerine gireceğiz inlerine”. Bence bunlar inlerine girilmeden teslim olmaları gerekiyor. Neden mi? Çünkü bunlar; yanlışıyla-doğrusuyla bir otoriteyi temsil eden bugünkü hükümete operasyon yapmak suretiyle başkaldırmışlardı da ondan. Sanırım şu birkaç soruya cevap bulursak meseleyi daha iyi anlamış oluruz.

- Kime göre otorite?
- Kimin başkaldırısı?
- Neye göre otorite?
- Nasıl bir başkaldırı?
Selam ve dua ile

İzzettin Şani / Mardin (Mazıdağı) – Yaş: 27