• DOLAR 34.446
  • EURO 36.302
  • ALTIN 2836.87
  • ...
Kazalar Adliye Koridorlarında
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 

Soma faciası sonrasında Enerji ve Tabi Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız, “İhmali olan biri varsa, ister kamudan ister özel sektörden, gözünü yaşına bakmayız” dedi.

Bu açıklama, Türkiye`de son yıllarda büyük can kayıplarının yaşandığı iş kazalarındaki dava süreçlerini hatırlattı.

Yargı sürecinde beklenen henüz olmadı, ihmallerde sorumluluğu olanların cezalandırılması için açılan davalar yıllardır sonuçlanmıyor.

Olayların sorumluları çoğu davada tespit edilemezken, bazı davalarda yetkililerin yargılanması için soruşturma izni bile alınamıyor.

Al Jazeera Türk, son 10 yılda gerçekleşen ve büyük kayıplarla sonuçlanan faciaların hukuki sürecini araştırdı. İşte Türkiye’yi yasa boğan büyük kazalar ve sonrasındaki yargı sürecinde yaşananlar:

Pamukova Tren Kazası (2004)

İstanbul - Ankara arası ‘hızlandırılmış’ tren seferleri Haziran 2004’te başladı. Seferin başlamasının üzerinden yaklaşık bir buçuk ay geçmişti ki, Sakarya’nın Pamukova ilçesinde 22 Temmuz 2004’te aşırı hızdan dolayı tren raydan çıktı.

Kazada 230 yolcudan 41 hayatını kaybetti, 89 kişi de yaralandı.

Sakarya 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nde “tedbirsizlik, tecrübesizlik veya ihmalle demiryolu üzerinde kazaya sebebiyet vermekten” kamu davası açıldı. Sorumluların 5 yıla kadar hapis cezası istendi.

Bilirkişi raporunda, birinci makinist 8’de 3, ikinci makinist 8’de 1 ve demiryolu 8’de 4 kusurlu bulundu. Raporda, "Tren 80 kilometre hızla gitmesi gerekirken 132 kilometre hız yapmıştı. Yol tamiratlarını yapmayan ve sinyalizasyon hatası yapan TCDD yönetimi sorumludur" denildi.

Ancak fatura sadece makinistlere kesildi. Olaydan dört yıl sonra 2008’de birinci makinist Fikret Karabulut 2 yıl 6 ay, ikinci makinist Recep Sönmez ise 1 yıl 3 ay hapis cezasına çarptırıldı. Tren şefi Köksal Coşkun beraat etti. Başmakinist 5 ay, ikinci makinist Recep Sönmez ise 3 ay tutuklu kaldı.

Hızlandırılmış trenin ağır davası

Kararı inceleyen Yargıtay 2. Ceza Dairesi, 2009’da mahkemenin kararını “tebligat eksiklerini” gerekçe göstererek bozdu.
Yerel mahkeme eksikleri giderdi ve sanıklar hakkında aynı kararı verdi.

Dosya yeniden Yargıtay 2. Ceza Dairesi’ne gitti. Bu kez yerel mahkemenin kararını, Eylül 2010’da 12 farklı gerekçeyle ikinci kez bozdu.

Davayı üçüncü kez ele alan yerel mahkeme eksiklerin giderilmesi için duruşmaları erteledi.

Davanın üzerinden 7.5 yıl geçti. Son duruşma 2 Aralık 2011’deydi. Duruşmaya TCDD avukatı katılmadı ve dava 7 Şubat 2012’ye ertelendi.

Bu tarih, davanın zamanaşımı süresinin dolmasından tam iki hafta sonraya denk geliyordu. Bu nedenle dava zamanaşımına uğradı.

Davacı taraflara göre “Asıl kusurlular belirlenmedi.”

Bu arada kazada yaşamını yitirenler rayların yapımında ve kullanımında katkısı olan asıl suçluların bulunması için suç duyurusunda bulundu. Soruşturma emri ise Danıştay tarafından iptal edildi. İkinci girişimde de mahkeme, Danıştay’ı örnek göstererek yeniden bir soruşturma yapılmasına izin vermedi. Savcılığın, TCDD Genel Müdürü Süleyman Karaman hakkında soruşturma açılması talebi ise Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım tarafından reddedildi.

Davutpaşa Patlaması (2008)

Davutpaşa patlamasının davası 6 yıldır devam ediyor.

Davutpaşa’da, 31 Ocak 2008`de kaçak havai fişek atölyesinde patlama meydana geldi. 21 kişi hayatını kaybetti, 115 kişi yaralandı. Dönemin İstanbul Valisi Muammer Güler "Maytap atölyesinin ruhsatı yok. Maalesef böyle kaçaklar oluyor", İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş da "Vatandaş ihbar etmezse nereden bilelim" demişti.

Bilirkişi raporlarına göre patlamanın ardında bir dizi ihmal vardı. İlk bilirkişi raporunda binanın deniz kumuyla yapıldığı ve iskânının olmadığı saptandı. Havai fişek imalathanesinin sahibinin burayı izin belgesi ve ruhsatı olmaksızın çalıştırdığı belirlendi. Zabıtaların sık sık denetime geldikleri halde işlem yapmadığı, elektrik ve su bağlandığı belirtildi.

Raporda, patlamada hayatını kaybeden işletme sahibi 10’da 2, iskânsız binada ruhsatsız işletmeye göz yuman Zeytinburnu Belediyesi 10’da 3, iskânsız binaya su ve kanalizasyon hizmeti veren İstanbul Büyükşehir Belediyesi 10’da 3, elektrik bağlayan BEDAŞ ve denetim görevini yapmayan Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı (ÇSGB) 10’da 1 kusurlu bulundu.

Bakırköy Savcılığı kusurlu bulunanlar hakkında soruşturma başlattı.

BEDAŞ, İSKİ ile ÇSGB çalışanları hakkında da soruşturma izni istendi. Bu izin de verilmedi.

Bakırköy Ağır Ceza Mahkemesi’nde davanın açılması 2,5 yıl aldı. Davada aralarında belediye çalışanlarının ve kaçak binanın sahibinin olduğu 10 tutuksuz sanık, ‘taksirle ölüme ve yaralanmaya neden olmak’tan 2-15 yılla yargılanıyor.
Belediye başkanı sanık sandalyesinde

Yargı sürecinde Zeytinburnu Belediye Başkanı olan Murat Aydın, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı yetkililerinin yargılanmasına ise izin verilmedi.

Aileler bu kişilerin yargılanması için idare mahkemesine dava açtı. Bunun üzerine Zeytinburnu Belediyesi’nin imar, ruhsat ve fen işleri müdürleri, Zeytinburnu Belediye Başkanı Murat Aydın ile Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı Bölge Müdürü Atakan Tanış sanık oldu. Aileler, Topbaş’ın yargılanması için ise AİHM’e başvurdu, karar hâlâ bekleniyor.
Dava tam altı yıldır sürüyor. Karar duruşması 17 Temmuz’da.

İş kazalarında hayatını kaybedenlerin yakınlarından oluşan Bir Umut Derneği’nden ve Davutpaşa patlamasının gönüllü hukukçularından Erbay Yucak, Soma faciasının ardından bu olaylara ‘hayat hakkı ihlali bilinci’ ile bakmak gerektiğini vurguluyor. Bu facialarda hükümetin ve yargı kurumlarının etkili soruşturmaya taraftar olması gerektiğini de anlatan Yucak; medyanın, meslek odalarının, sendikaların olayları sadece gerçekleştiği anda değil sonraki süreçlerde de takip etmesi gerektiğini söylüyor.

Karadon Madeni Grizu Patlaması (2010)

Karadon Madeni`ndeki grizu patlamasında 30 madenci hayatını kaybetti.

Zonguldak’ta Türkiye Taşkömürü Kurumu’na (TTK) ait Karadon Madeni`nde dört yıl önce, 17 Mayıs 2010’da grizu patlaması oldu. 30 işçi hayatını kaybetti, 11 kişi yaralandı.

Olayın ardından başlayan savcılık soruşturması tam bir yıl sürdü. TTK ve taşeron firma Yapı-Tek’ten 26 kişinin kusurlu olduğu tespit edildi. Kusuru olduğu tespit edilenler arasında taşeron firmanın yöneticisi, şantiye şefi, iş güvenliği uzmanı, TTK Karadon müessese müdürü, iş güvenliği başmühendisi, uzaktan gaz izleme istasyonu görevlileri vardı. Sorumluluğu bulunduğu iddiasıyla 26 maden yetkilisi hakkında Zonguldak 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nde dava açıldı ve ‘Birden çok kişinin ölümü ve yaralanmasına neden olma’ gerekçesiyle 2-15 yıl arasında değişen oranlarda hapis cezası istendi.

Patlamanın sebebi davacılara göre bir ihmaller zinciri. Davanın avukatlarından Ünal Demirtaş`ın bilirkişi raporlarına dayanarak verdiği bilgilere göre, TTK bakım rapor defterinde patlamadan 12 dakika önce metan gazının yükseldiğinin tespit edildiği not düşüldüğü halde, uzaktan gaz izleme istasyonu görevlileri durumu ilgili birimlere bildirmedi ve madende çalışmaları durdurmadı, acil çıkış planı uygulanmadı.

Raporlara göre "Ocakta havalandırmada kullanılan pervaneler hatalı yerleştirilmişti, bu yüzden metan gazı patlamanın olduğu galeriye taşındı. Gaz yükselmesi durumunda sesli, ışıklı ikaz veren seyyar metan dedektörleri yoktu. Gaz izleme sensörlerinin yerleri değiştiriliyordu ve konumları hatalıydı. Yaşamını yitiren işçilerin çoğunda ferdi gaz maskeleri yoktu."

Altıncı bilirkişi raporu bekleniyor

Dava dördüncü yılında ve beş kez bilirkişi raporu hazırlandı. Raporların kiminde ihmaller tespit edilirken, kusurların sorumluları saptanamadı.

Avukat Demirtaş`a göre, bugüne kadar bilirkişi raporlarından bir sonuç alınamadığı için davada ilerleme sağlanamıyor.

Davanın bir sonraki duruşması 4 Haziran 2014`’te yapılacak. Davada altıncı bilirkişi raporu bekleniyor.

Bu arada dava sürerken sanıklardan İsmail Güner, Karadon Maden İşletmeleri İşletme Müdürlüğü`nden Türkiye Taşkömürü Kurumu Genel Müdürü Yardımcılığı’na getirildi.

OSTİM patlamaları (2011)

OSTİM`deki patlamada hayatını kaybedenlerin aileleri sorumluların ceza almasını istiyor.
Ankara OSTİM ve İvedik Sanayi Sitesi`nde 3 Şubat 2011’de iki ayrı patlama oldu. İlk patlama Özkanlar Hidrolik İmalat`ta oldu. Bu patlamadan dokuz saat sonra da Metsan’da patlama meydana geldi.

İki patlamada 20 kişi öldü, 43 kişi yaralandı.

Patlamanın doğalgazdan kaynaklandığı saptandı. Bilirkişi raporuna göre ihmaller şöyleydi:

“Özkanlar ve Metsan’ın oksijen gazı satın aldığı Ersoy Gaz ve Asgazsan ruhsatı olmadığı halde, ‘el altından’ doğalgaz dolumu ve satışı yapıyordu. Fakat bunun için, tüpü ve vana sistemi farklı olduğu halde oksijen tüpü kullanılıyordu. Patlama günü içine daha önce doğalgaz doldurulmuş boş tüpler oksijen konularak satışa çıkarılmıştı.”

Ankara 10. Ağır Ceza Mahkemesi`nde açılan davada üçü tutuklu toplam 18 kişi, ‘bilinçli taksirle birden fazla kişinin ölümüne ve yaralanmasına neden olmak’ ve ‘tehlikeli maddelerin izinsiz olarak bulundurulması ve el değiştirilmesi’ suçlamasıyla 26 yıla kadar hapis cezasıyla yargılanıyor. Yargılananlar arasında işyerlerine gaz satışı yapan firmanın yöneticisi, çalışanları, işyerlerinin yasal sorumluları var.

Üç kişi üç yıldır tutuklu

İş kazaları yargılamalarında en uzun tutukluk süresi Ostim davasında görüldü. 3 kişi üç yıldır tutuklu.

Mahkeme Haziran 2012’de; denetimden sorumlu kurumlara (Ankara Büyükşehir ve Yenimahalle ilçe belediyeleri, iki bakanlık, TSE, Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu, Ostim ve İvedik OSB) “Son beş yılda kaç kez denetim yaptınız?” diye sordu.

Sekiz kurum ve kuruluş arasında sadece Çalışma Bakanlığı’nın en son 2007’de denetim yaptığı ortaya çıktı.
Davanın avukatlarından Avukat Murat Kemal Gündüz davanın bilirkişi raporu nedeniyle sıkıntıda olduğunu anlatarak şunları söyledi:

"Bilirkişi heyetinde uzman eksik"

“Bilirkişi saptamaları nedeniyle davamız sıkıntıda. Patlayan tüplerin tarihi geçmişti. Oksijen tüplerine doğalgaz doldurup satmaya çalışılmış, bunları yaparken hiçbir kamu kurumu ‘sen ne yapıyorsun’ dememiş. Patlamanın olduğu Metsan’ın bulunduğu yapı ruhsatsız. Herkes göz yummuş. Mahkeme, bilirkişi raporunda işverenin, çalışanların ve kamu idarelerinin sorumluluklarının belirtilmesini istedi. Fakat İTÜ’den oluşturulan bilirkişi heyetinin neredeyse tamamı makine mühendislerinden oluşuyordu. Uzmanlık alanı gaz olan kimya mühendisi yoktu.

"Kamu kurumlarının sorumluluğuna bakılmıyor"

Bilirkişinin raporunda tüm kusur tüpleri satan firmalara yüklenmişti. Talep edilmesine karşın kamu kurumlarının sorumluluğu tartışılmadı. Hem rapora hem de bilirkişinin uzmanlıklarına itiraz ettik. Bu ve bu gibi davalarda bilirkişi resmi kurumların ihmallerine değinmiyor. Değinilen örneklerde de devlet kişilerin soruşturulmasına izin vermiyor.” Ostim patlamalarının bir sonraki davası 12 Haziran`da görülecek. .

Kaynak: Al Jazeera
 

Bu haberler de ilginizi çekebilir