• DOLAR 34.672
  • EURO 36.857
  • ALTIN 2937.03
  • ...
AK Parti’nin İflas Eden Kürdistan Politikası
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 

Muhammet Şerif / doğruhaber /  Haber-Yorum

16 Mayıs Cuma gecesi Lice’nin Darakol köyüne gelen PKK’li bir gurup eşkıya çetesi, HÜDA PAR’lı Mikail A.’yı zorla alıkoymak istemiş ve sonrasında 1’i bayan olmak üzere 3 kişiyi yaralayarak olay yerinden kaçmışlardı.

Dindar insanlara yapılan daha önceki saldırı, tehdit ve tacizlerde olduğu gibi, bu sefer de menfur saldırıya hükümet cenahından bir tepki verilmedi ve olayla ilgili her hangi bir açıklama yapılmadı.

Kasım 2002’den bu yana iktidarı elinde bulunduran AK Parti Hükümetinin, PKK’nin dindarlara yönelik saldırılarına karşı sessizliği, akıllara bazı soru işaretlerini getirdi. Ayrıca, bugüne kadar ki “Kürt ve Kürdistan Politikası”nı irdelememize sebep oldu.

Evvela, AK Parti Hükümetinin Kürtler ve (Kuzey) Kürdistan üzerindeki politikasının nasıl ve ne seviyede olduğunu öğrenmek için biraz geriye gitmek gerekmektedir.

Bilindiği üzere 2 Kasım 2002’deki genel seçimlerde ilk defa seçimlere giren AK Parti %34.28 oy aldı. 363 milletvekilliğiyle birinci parti oldu. AK Parti’nin seçim vaatlerinden biri de, yıllardır çözülemeyen “Kürt Sorunu”nu çözme vardı.

İktidara geldikten sonra sürekli Kürt sorununu çözmek istediklerini/çözeceklerini beyan ettiler. Ancak çözümlerde sürekli yanlış yol ve yöntemler kullandılar. Yanlış ve art niyetli temsilcilerle görüşmeler yaptılar.

2005 yılında Başbakan R. Tayyip Erdoğan Diyarbakır’da yaptığı bir konuşmada, bundan böyle terörle mücadelede farklı yöntemler kullanacağının sinyalini verdi. 2006 yılında mecliste yaptığı bir konuşmada da, “Demokratik Açılımı” başlattığını açıkladı.

AK Parti, o günden bu güne hep Kürt sorununa tek bir zaviyeden yaklaştı. Sorunu sadece PKK üzerinden çözmeye çalıştı. Oysa Kürt sorunu ayrı, PKK sorunu ayrıydı. Ancak AK Parti bu gerçekliğe çoğu zaman öncelik tanımadı.

Yaşanan bazı olumlu gelişmelerle beraber AK Parti hükümetinin Kürt sorunu çözümündeki en büyük yanlışı, bölgenin PKK/BDP’den hariç diğer söz sahibi oluşumlarıyla çok ciddi görüşmeler yapmamasıydı.

Diğer taraftan ise “Kanlı terör örgütünün temsilcileriyle asla görüşmem” dediği PKK’nin yöneticileriyle gizliden gizliye görüştü. Daha sonra ortaya çıkan belge ve ses kayıtlarında AK Parti hükümetinin talimatıyla bazı devlet görevlilerinin PKK yöneticileriyle görüştüğü ve anlaşmalar yaptığı ortaya çıktı.

Öyle tahmin ediliyor ve gelişmelerden de öyle anlaşılıyor ki, o günden bu yana AK Parti şahsında devlet ile PKK arasında sürekli görüşmeler yapılmaktadır.

İçerisinde bulunduğumuz süreci değerlendirdiğimizde AK Parti hükümetinin, “çözüm süreci”yle beraber Kürdistan bölgesini PKK ve siyasi mümessillerine verdiği tahmin edilmektedir.

Bu durum, Kürdistan`da faaliyet yürüten diğer siyasi ve sivil aktörler açısından kesinlikle kabul edilebilir bir durum değildir. Daha büyük acılar yaşanmadan/yaşatılmadan bu yanlıştan derhal vazgeçilmelidir.

AK Parti hükümetinin çözüm süreci politikası maalesef sadece PKK/BDP’liler için geçerlidir. Diğer yapılar için özellikle de mütedeyyin kişi ve kesimler için geçerli değildir.

Çünkü AK Parti hükümeti ve güdümündeki devlet kurumları, PKK’nin Kürdistan bölgesindeki mütedeyyinlere yönelik haince saldırılarını, çocuk kaçırmalarını, işyerlerini ve iş makinalarını yakmalarını sürekli görmezden gelmektedir.

PKK’li saldırganların dindarlara yönelik yaptıkları yüzlerce saldırının bir faili bile maalesef hâlâ yakalanmamıştır. Kendilerine yapılan saldırıları bertaraf etmek için her yolu deneyen ve her yöntemi mubah gören AK Parti, neden PKK’li çetelerin dindarlara yönelik gerçekleştirdiği menfur saldırılara karşı sessiz kalmaktadır?

AKP/Devlet, PKK/BDP’lilerin alçakça ve haince saldırılarına sessiz kalıp göz yumdukça “suç ortakları” olduğunu unutmamalıdır.

Bilinmelidir ki, Lice’nin Darakol köyünde PKK’li çetelerin akıttığı kan, BDP’ye ve PKK’nin haddi aşan zulümlerine sessiz ve tepkisiz kalan etkili ve yetkililere de sıçramıştır.

AK Parti, mazlumların kanının hesabını vermek istiyorsa, zalimlerden yana değil haktan ve hakikatten yana tavır takınmalıdır. Ve sırf iktidarının idamesi adına, PKK’li eşkıya çetelerinin şehre inip mazlum insanlara yönelik gerçekleştirdiği saldırılara karşı sessiz ve tepkisiz kalmamalıdır. Sessiz ve tepkisiz kaldıkça, büyük bir vebal altında olduğunu unutmamalıdır.

 

Bu haberler de ilginizi çekebilir