• DOLAR 34.67
  • EURO 36.87
  • ALTIN 2937.061
  • ...
Hükümet Barış Sürecini Yüzüne Gözüne Bulaştırdı
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 

M. HÜSEYİN ÖĞÜT / Doğruhaber

Bizim tanıdığımız PKK sınır tanımaz ve hedeflerine ulaşmak için her şeyi meşru görür. Başta İslam’a olan düşmanlığını gün geçtikçe ortaya biraz daha saçan örgüt, halkın daha reşit olmamış çocuklarını kaçırma girişimleri artarak devam ediyor.
Diyarbakır’da daha 15 yaşında bulunan oğlunu Lice ilçesine piknik adı altında kandırılarak ve Büyük Şehir Belediyesinin katkı ve desteğiyle götürülen, oradan da dağa kaçırılan çocuğun annesi önce PKK/BDP nezdinde bir ümitle sessiz sedasız oğlunu geri getirebilme mücadelesini verdi. Ancak çabaları sonuçsuz kalınca sesini Hükümete duyurma adına ne gerekiyorsa yaptı. Fakat Hükümet bu meyanda, çoktan ruhsuz ceset olmuş ve kulakları sağır vaziyette vatandaşını PKK’nın insafına bırakmış durumda. Politikası ise “Bir senedir cesetler gelmiyor ya!” üzerine kuruludur. Bu gelişmelere itiraz edenlere ise; “Siz cesetlerin gelmesini istiyorsunuz, kandan besleniyorsunuz” diye savunmaya geçiyor. Bölge yanıyor, halk PKK’nın elinde inim, inim inliyor, “aman sesinizi çıkarmayın barış süreci zarar görmesin” diyorlar. Bu nasıl bir anlayış, nasıl bir gaflettir. Bu duyarsızlığının acısını kıvrana, kıvrana çekeceksin ey Hükümet! Sana dokunmadan tedbirini almıyorsun. Başına gelenlerden ibret almıyorsun.

Köydeki vatandaşınız hayvanını besleyemiyor. Dağ köylerinde keçi yetiştiren aileler astronomik cezalara tabi tutuluyor, meşe ağaçlarının dallarına tırmanıp beslendiği bir hayvan olduğu için. Hayvanları için kimse meşe ağaçlarının dallarını kesemiyor. Kişi kendi mülkiyetinden istifade edemiyor. O köylülerin cebinde sizin vermiş olduğunuz tapuları var. Size vergi veriyorlar. Onları niçin korumuyorsunuz!

PKK şimdilerde köy, köy dolaşıp; “Bizim tavsiye ettiğimiz partiye, BDP’ye oy vermediniz. En kısa zamanda evinizi kendi elinizle yakıp, Türkiye’yi terk edeceksiniz.” Diyor. Savunmasız köy halkı ellerinde kalmış ve kimse seslerini duymuyor. Onlara oy vermemiş bir çoban dahi varsa, onu hayvanlarının önünde bulup yurdunu terk etmesini istiyorlar. Bu halk bir gün onlara patlayacak ve bu çok da uzak değil. Hükümet sessiz kaldıkça suç ortağı oluyor ve halk kendi başının çaresine bakacaktır, doksanlı yıllarda olduğu gibi. O zaman PKK ve Hükümet nasıl bir hata yaptıklarının farkına varacaklar ama çok geç kalmış olacaklar. Bu Müslüman Halk dün kendi vatanlarını mütecaviz Ermenilere bırakmadı, bu gün de onların torunlarına asla bırakmaz…

Yol kesen PKK’lılar durdurdukları arabaların anahtarlarını gasp edip gidiyorlar, kadınlı çocuklu insanlar iki gün boyunca dağ başında mahsur kalıyor. Gelen askerlerin zırhlı araçları bir iki taş ve Molotof atılmasıyla hiç arkalarına bakmadan kaçıyorlar. Ne büyük bir acziyet örneği. Peki, kim bu halkı sınır tanımayan bu çetelerin elinden kurtaracak. Asker onlara elini kaldırırsa Hükümetin hışmına uğrayacak ve barış düşmanı olup çıkacak, bilmem onun sonu nerden çıkacak. Bu sebepten dolayı nemelazımcılık rolü oynuyor. Bir de söz geçirebildiği basına da “PKK pisliklerini fazla ortaya çıkarmayın, bizi zor durumda bırakmayın” diye baskı yapıyorlar. Tam bir keşmekeşlik durumu hâkim anlayacağınız.

Silvan bölgesinde üs kurmuş oldukları köylerden birinde, sırf BDP’ye oy vermedi diye köyü terk etmelerini istedikleri 70 yaşlarında karı kocaya; “Evlerinizi kendi ellerinizle ateşe verip Türkiye’yi terk edeceksiniz.” Diye 3 günlük süre veriyorlar. Vicdansızlığa bakın! Köyü terk edin demiyorlar, Kürdistan’ı terk edin demiyorlar, Türkiye’yi terk edin diyorlar. Bir de; “diğer şehirlerde yaşayan çocuklarınızı da yanınıza alıp da gideceksiniz. O çocuklarınız da Türkiye’de kalmayacaklar. Yoksa onlar da güvende değiller.” Diyorlar. Verilen üç gün sure zarfında evini kendi eliyle yakıp köyden ve dolayısıyla Türkiye’den ayrılmayan iki yaşlı çiftin kapısına gece karanlığında dayanan PKK’lı çeteler, yaşlı nineye hakaret ederek kocasını yanlarında alıp götürüyorlar. Götürdükleri ormanlık alanda iyice dövüyorlar. Bu kaba dayak ve hakaretler arasında kelimeyi şahadet getiren yaşlı dayıya bir tane serseri PKK’lı adam cevap veriyor; “Orada, “Muhammed Resulullah” diyorsun. Öyle değil; “Apo resulullah de”. Diyor. Sadece bu anlayış ve dinsizlikten Erdoğan sorumlu değil, Müslümanız diyen bütün Kürt halkının bunda mesuliyeti vardır. Topyekûn bir halk hareketi ve başkaldırmasıyla bu mikrobun Kürdistan’ın bağrından sökülüp atılmasının zamanı gelmiştir. Bundan sonra bu gidişata sessiz kalan her bir Müslüman’ın vebali büyük olacaktır. Zannetmeyelim ki, bizim namazımız ve orucumuz bize yetecektir. Böyle bir durumda bizim namazımız ve orucumuzun kendisi, Hak Teâlâ huzurunda bizden davacı olacaklardır şüphesiz.

Evinden alınıp götürülen yaşlı dayıyı, yüz üstü yere yatıran terörist, bir ayağıyla boynuna basıp ağzını toprakta gömerken, diğer ayağıyla sırtına çıkıyor. Hakaretleri neticesinde yaşlı dayıyı, hemen o an evini kendi eliyle yakma şartıyla öldürmeyeceğini söylüyor. Yaşlı dayı çakmağını cebinden çıkarıp eve yönelirken, terörist başı uzakta durmuş üçüncü şahıs, evi yakmasına gerek olmadığını ama sabah köyden ayrılmasını emrediyor. Zamanında yaşlı dayının suyunu ekmeğini çok yediği için onunla yüz yüze gelmekten utanan elebaş uzaktan emir yağdırıyor. Aynı köyde yapılan cami inşaatının kabası bittiği halde, ince işlerinin yapılıp ibadete açılmasına, bunlar tarafından izin verilmiyor ve yıkılmaya terk edilmiştir.
Şimdilerde dağdan inmiş ve bizim köylerimize dadanan Ermeni ve din, ırz, namus düşmanı çetelerin elinde silahları, köy meydanlarında saklama ihtiyacını hissetmeden dolaşıyorlar. Köylülerin hiçbir tanesi kendi aile mahremini onlardan koruyacak durumda değildir. Sonra en kutsal değerini, namusunu kirletecekler ve kendi dizlerine vuracak ama o zaman da çok geç kalmış olacaktır. Nitekim bu ırz düşmanlıklarının örneği çok görülmüştür. Şu gönlerde onlara gönüllü destek verip ve evlerinde barındıranlar yanlışlıklarının farkına varacaklar.

 

Bu haberler de ilginizi çekebilir