Her bel ağrısı, fıtık ya da siyatik değildir
Prof. Dr. Gülcan Gürer, özellikle 20 ile 40 yaş civarında genç erkeklerde rastlanan ankilozan spondilitin diğer bel ağrılarından nasıl ayırt edilebileceğini ve bununla ilgili yapılması gerekenleri anlattı.
HABER MRK - Prof. Dr. Gülcan Gürer, Dünya Ankilozan Spondilit Haftası sebebiyle özellikle 20 ile 40 yaş civarında genç erkeklerde rastlanan ankilozan spondilitin diğer bel ağrılarından nasıl ayırt edilebileceğini ve yapılması gerekenleri anlattı. Gürer, omurga, kuyruk sokumu kemiği ve leğen kemiğini birleştiren eklemleri etkileyen iltihaplı romatizmal bir hastalık olan ankilozan spondilit için genetik yatkınlığın önemli bir faktör olduğunu söyledi
Adnan Menderes Üniversitesi Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Anabilim Dalı ve Romatoloji Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Gülcan, önce genellikle kalçalarda başlayan, daha sonra bel, sırt ve boyuna kadar yayılarak ilerleyebilen ankilozan spondilitin halk arasında Suna Pekuysal ve Ahmet Mete Işıkara hastalığı olarak da bilindiğini söyledi.
Ankilozan spondilit hastalığı ailede varsa çocuklarda görülme riskinin daha yüksek olduğunu ifade eden Gülcan, Ankilozan spondilit genetik ve çevresel faktörlerin birlikte rol oynadığı bir hastalıktır. Yatkınlığı artıran genetik faktörlerin başında HLA-B27 geni gelir. Bu genin bulunduğu hastalarda hastalık, daha şiddetli seyredebilirken, HLA-B27-negatif hastalarda daha iyi seyirli olabilmektedir. Kimi zaman hastanın hiçbir şikayeti olmazken, kimi zaman alevlenmeler olur.”dedi.
Gürer, hastalık erken dönemde teşhis edilirse ilerlemesinin durdurulabileceğini belirterek bunun için erken tanının önemini vurgulayarak şu bilgileri verdi: “Ayrıca erken dönemde, yani eklemlerde herhangi bir hasar oluşmadan hastalık teşhis edilirse, hastaya verilecek tavsiye, ev egzersiz programları ve ilaçlarla eklemlerde hasarın artması engellenebilir. Bu hastalıkta egzersiz yani hareket çok önemlidir. Bu hastalar mutlaka doktorunun önerdiği egzersizleri düzenli yapmalı ve belli aralarla doktoruna kontrole gitmelidir” şeklinde konuşuyor.
Hastalığın ileri evrelerinde hareket kısıtlılığı nedeniyle hasta günlük yaşantısında zorlanabiliyor. Hastalar yerden bir şey almada, yürümede, oturmada, yatmada, kalkmada ya da çorap giyme gibi basit günlük eylemlerde bile zorluk yaşayabiliyorlar. Prof. Dr. Gülcan Gürer, “Tüm hastalarda bu hastalık son döneme kadar ilerleyecek diye bir şey söz konusu değil. Yani hastalık sadece kalçada başlayıp kalçada yıllar boyunca devam edebilir. Ancak ileri evre hastalarda boyunda ve sırtta öne doğru bir kamburlaşma olduğu için sırtüstü yatmada büyük problemler yaşanabiliyor. Bu durumda hastalar ancak birkaç yastıkla sırtüstü yatabiliyorlar. Bu nedenle hastalık ilerlemeden erken dönem hastalara günde en az 30 dakika süre ile yüzüstü yatmalarını tavsiye etmekteyiz. Ayrıca bunun dışında kalçalarda, sırtta, belde hareket kısıtlılıkları oluşabilir. Belden öne, arkaya ve yanlara eğilmeler zorlaşabilir, kalça eklemlerinde hareket kısıtlılığı gelişirse hasta yürümede, oturmada zorluklar yaşayabilir. Bunun dışında ankilozan spondilit, akciğerleri de hastalandırdığından sigara içen hastalara mutlaka sigarayı bırakmaklarını öneriyoruz.” dedi.
Sabah tutukluğu önemli
Prof. Dr. Gülcan Gürer, Ankilozan spondilitin diğer bel ağrılarından ayırt edilmesi için en önemli faktör sabahları uyanınca hissedilen tutukluk ve bel ağrısı. İltihaplı romatizmal bir hastalık olan ankilozan spondilit hastaları, sabah kalktığında özellikle belde, kalçada, boyunda, sırtta ağrı ve sertlik, hareketlerinde kısıtlılık hissediyor. Bu hastalarda mutlaka sabah tutukluğu olur. Daha sonra gün içinde hasta hareket ettikçe eklemlerdeki o sertlik, kısıtlılık hissi azalır. Bu durum yarım saatin üzerinde sürer. Yaklaşık yarım saat ila iki-üç saat arası hatta gün boyu sürebilir. Özellikle belde, kalçada, boyunda, sırtta yarım saatin üzerinde sabah tutukluğu olan ve daha çok sabahları ağrısı olan, yani sabah uyandığında istirahat ettiği halde ağrıyla ve eklemlerde tutukluluk hissi ile uyanan hastaların ankilozan spondilit ihtimalini akla getirerek bir fizik tedavi ya da romatoloji hekimine başvurması gerekir.” dedi.
Bel fıtığıyla karıştırmayın!
En çok bel fıtığıyla karıştırılan ankilozan spondilitenin doğru teşhis konmasının erken aşamada tedavi açısından büyük önem taşıdığını belirten Prof. Dr. Gülcan Gürer iki hastalık arasındaki farkları şöyle anlattı: “Bel fıtığında hasta daha çok belinden bacağına doğru yayılan bir ağrı hisseder. Yani radiküler bir ağrı, siyatik ağrısı olur. Ağrı belden bacağa ve ayak topuğuna kadar yayılır. Sinire bası olduğu için, sinir de ayağa kadar gittiği için, ağrıyı belden bacağa doğru hisseder, bir uyuşma, yanma ya da karıncalanma hisseder. Ankilozan spondilitte ise sadece bel kısmında ağrı hisseder; uyuşma olmasını ise pek beklemeyiz. Ankilozan spondilitli hastalarda, iltihaplı romatizma olduğu için yarım saatin üzerinde sabah tutukluğu olur. Bel fıtığında ise tam tersi, hasta sabahleyin dinlenmiş olduğu için, daha iyi kalkar ama gün içinde hareketlerle sinire bası arttığı için daha çok akşamüzeri ağrı hisseder, yani hareket ettikçe ağrısı artar. Ankilozan spondilitte ise hareket ettikçe ağrısı ve sabah tutukluğu azalır.”
Prof. Dr. Gülcan Gürer kendisinde ankilozan spondilit olabileceğini düşünen hastaların bu tür şikayetleri, özellikle 1 ay boyunca devam ediyorsa ve sürekli ağrı kesici almaları gerekiyorsa, ilacı bıraktıkları an ağrıları tekrar başlıyorsa ve sabah tutukluğu varsa mutlaka fizik tedavi veya romatoloji hekimine başvurması gerektiğini vurguluyor.
(Yakup Moğulgani/İLKHA)