Hasan Yılmaz / Doğruhaber / Rehberlik

Öğrenme; tekrar, yaşantı sonucu davranışta kalıcı değişikleri içeren bir olgudur

Öğrenmenin gerçekleşebilmesi için bilgi boyutunun yanında pratik, uygulama boyutunun olması gerekir. Ramazan ayında halkın karşısında kutsal kitabımızı usulüne göre okuyamadıktan sonra tecvidi yirmi yıldır ezbere biliyorum demek, öğrenmek için yeterli midir?

Bir gün öğrencinin biri öğretmenine: ‘’Beni sınıfta bırakırsan seni bu bıçağımla kalbinden bıçaklar öldürürüm. Öğretmen ise sen benim kalbimin olduğunu biliyorsun fakat hangi tarafta olduğunu bilmiyorsun ‘’ diyerek bilginin teorik kısmının tek başına yetersiz olduğuna dikkat çekerek öğrenmenin bir bütünlük içerisinde gerçekleşebileceğini vurgulamıştır. Bu bütünlük içinde motivasyon, yaş, kültür ve genel uyarılmışlık hali önemlidir. Gözleri kapalı da olsa kalp gözü açık bir Peygamberin ümmeti olmak, onu anlamak öğrenmeyi kolaylaştıracaktır.

Öğrenmeyi zorlaştıracak sorunlar olabilir mi?

Sosyal yaşamın her alanında sorunlar olduğu gibi öğrenme alanında da sorunlar olabilir. Toplumun dayandığı temel dinamiklerin geliştiriciliği, sosyal bütüncü yapısı sorunların çözüm şekli bireye tesir eder. Bir problem çözülürken problemin tanımlanması, bekleme dönemi, ilham ve değerlendirme aşamalarına dikkat edilmelidir. Öğrencinin hazırlık aşamaları dikkate alınmadan sadece aldığı notlar ekseninde öğrenciyi değerlendirmenin bu yönde davranış geliştirmenin yanlış bir tutum olacağını söyleyebiliriz.

Doğru davranış nasıl olmalı?

Allah’ın peygamberinin (S.A.V) yanında on yıl kalıp eğitim gören sahabelerden Enes b. Malik bir kusur işlediğinde Allah’ın resulünün yaklaşımı, örnekliği tarih kitaplarında anlatılmaktadır. Bu yaklaşım bütün kültürler tarafından benimsenmeli, eğitim sistemlerinde ders olarak verilmelidir. Örnek davranışlar sergilemeyip sadece baskı kurarak sorunların çözülmeye çalışılması öğrenende stresten başka bir şey meydana getirmez.

Peki, stres nedir?

Organizmanın bedensel ve psikolojik sınırlarının tehdit edilmesi ve zorlanmasıyla ortaya çıkan psikolojik durumdur. Stres, bireyin fiziksel ve toplumsal çevreden gelen olumsuz etkiler karşısında bedensel ve psikolojik sınırların ötesinde çaba harcamasıdır. Kişinin kendinden ya da çevreden kaynaklanan bir engeli aşamaması sonucunda oluşmaktadır. İç ya da dış engel dediğimiz bu engellerin her bireyde yarattığı etki farklı olsa da engeller her insan da bir zorlanma yaratmaktadır.

Strese neden olan etkenlerden biri de kişinin yaşadığı zihinsel çatışmalardır. Çatışma bireylerin istek, duygu, seçenek, düşünce ya da olasılık karşısında karar verememe halinde yaşadıkları duygusal durumdur. Bunun bedensel yansımaları olabilir. İnsan organizması iç dengesini koruyabilmek için çeşitli mekanizmalarla donatılmıştır. Stres bu dengeyi bozan uyarıcıdır. Stres anında organizmanın bütün alt sistemleri, onlara bağlı tüm organ ve kas sistemleri harekete geçer.’’ İç salgı bezleri organizmayı harekete geçirecek hormonları salgılayarak tehlike mesajının tüm organizmaya yayılmasına yol açar. Karaciğerde glikojen olarak depolanmış şeker salınır. Sinir sisteminde bazı değişimler yaşanır. Göz bebeği genişler, tükürük salgı azalır, mide asidi artar, solunum derinleşir, kan basıncı yükselir, kalp atışı hızlanır. Bunun yanında uyku bozuklukları, konuşma bozukluğu gibi hastalıklar artar.’’

Rabbim, tüm hastalara şafi ismiyle şifa verip rahman sıfatıyla da emeklerin karşılığını versin.

Selam ve dua ile…