Darbe Süreci, Sonrası ve İdam Kararları (3)
Muhammet Şerif / Doğruhaber / Analiz
Cunta yönetimi ve işbirlikçileri, katlettikleri binlerce masum insana ve uygulamaya çalıştıkları en sert yaptırımlara rağmen, darbe karşıtlarına galebe çalamadılar. Ancak yine de zulümlerinden geri adım atmadılar. İhvan’ın faaliyetlerini yasaklamanın ve hareketi terör örgütü ilan etmenin hesaplarını yapmaya başladılar. Ülkenin her noktasında İhvan’a karşı düşmanca davranmaya ve mensuplarını haksız, hukuksuz ve gerekçesiz bir şekilde gözaltına almaya başladılar. Birçok liderlerinin de aralarında bulunduğu binlerce üyesinin gözaltına alınmasından sonra İhvan Hareketinden, “Tek bir kişi kalsak bile, haklı ve onurlu mücadelemize meşru yollarla devam edeceğiz” açıklaması yapıldı.
Cunta güdümündeki mahkeme tarafından, 2013’ün Eylül ayında Müslüman Kardeşler Teşkilatı hakkında kapatma kararı verildi. Kapatma kararı bazı yetkililer tarafından yalanlansa bile daha sonra doğru olduğu ortaya çıktı. 23 Aralık 2013’te Mısır Bakanlar Kurulu tarafından yapılan açıklamada, Müslüman Kardeşler Teşkilatı “Terör Örgütü” olarak ilan edildi. Yapılan açıklamada, İhvan Teşkilatına bağlı oluşumların ‘ülke içinde ve dışında terör örgütü ilan edildiğini’ ve üyeliği tespit edilen herkese cezai müeyyide uygulanacağını belirtildi. İhvan Hukuk Komitesi, Bakanlar Kurulunun aldığı ve açıkladığı bu kararı tanımadıklarını açıkladı.
İhvan’a ve üyelerine yönelik yaptırımlara sürekli devam edildi. Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin konuşulmasına başlanmasından sonra, Mısır Acil İşler Mahkemesi 16 Nisan 2014’de ‘İhvan’ın terör örgütleri listesinde bulunduğu’ gerekçesiyle mensuplarının Cumhurbaşkanlığı seçiminde aday olamayacağına karar verdi.
İhvan’ın yasaklanmasından sonra gözaltına alınan binlerce darbe karşıtı hakkında soruşturmalar açıldı. “Şiddete teşvik suçlamasıyla” açılan soruşturmalarda göstermelik yargılamalar sonucu yüzlerce kişiye idam cezası verildi. 24 Mart 2014’te Minya Ceza Mahkemesi, 26 dakika süren duruşmada 529 darbe karşıtına idam cezası verdi ve dosyalarının müftülüğe gönderilmesini kararlaştırdı. 529 darbe karşıtından 37 kişinin idamı onandı ve 491 kişinin idam cezası da müebbet hapse çevrildi.
529 kişiye verilen idam cezalarının sıcaklığı hala devem ederken, Mısır yargısı yine tamamen “siyasi bir karar”la 683 darbe karşıtına daha “Şiddete teşvik suçlamasıyla” idam cezası verdi. İdam cezalarına dünya çapında tepkiler verilmekte. Özellikle de, Türkiye’nin değişik bölgelerinde idam cezaları çok sert bir şekilde kınanmakta ve darbecilerin kahr-u perişan olunması Allah-u Teâlâ’dan istenmektedir.
VERİLEN TEPKİLER YETERLİ MİDİR ACABA? Masum ve mazlum insanlar, dünyanın gözleri önünde haklı olmalarına rağmen idam cezasına çarptırılmaktadırlar ve maalesef dünya bu acı olayı sadece izlemektedir. Daha acı bir olay da şu ki, Müslümanların ciddi manada bir tepki verememeleri… Evet, birçok yerde basın açıklamaları, yürüyüşler ve benzeri tel’inler yapılmaktadır. Ancak bu kesinlikle yeterli değildir. Dünya Müslümanları, gözlerinin önünde cereyan eden bu “insanlık katliamı”na muhakkak engel olmalıdır.
Bilinmelidir ki, darbecilerin savaşı sadece İhvan’la değildir. Darbecilerin savaşı, ümmet-i Muhammed’ledir. İslam coğrafyasıyladır. Tüm dünyada hızla yükselen ve batılı güçlerin korkulu rüyası haline gelen “siyasal İslam”ladır. Yani bu savaş ümmetin hak ve batıl savaşıdır. Safların belirginleştiği ümmetin hak ve batıl savaşında darbeciler ve destekçileri birikmiş kin ve nefretlerini dışa vurmaktan ve Müslüman kardeşlerimize acımasızca ve insafsızca idam cezaları vermekten geri durmamaktadırlar. Zulme asla rıza göstermeyen kutlu Peygamberin kutlu ümmeti bu zulümlere rıza göstermemeli; vicdanları yaralayan bu idamlara karşı tepkilerini en üst perdeden vermelidirler. Zulme, haksızlığa, katliama maruz kalan, barışçıl gösteriler yaptıkları ve namaz kıldıkları esnada şehit edilen, haksız ve hukuksuz bir şekilde gözaltına alınan ve uyduruk gerekçelerle idam cezasına çarptırılan mazlum ve masum darbe karşıtı Mısırlı kardeşlerine sahip çıkmalıdırlar.
İnsan hakları ve adil bir yaşam savunucusu olan, gücün halkın seçiminde olduğunu ifade eden, özürlülüğün eşit bir hukuk sistemiyle gelebileceğine inanan ve kalbinde zerre insani duygu bulunan herkes, batı destekli cunta güdümündeki Mısır mahkemelerinin vicdanları yaralayan idam kararlarına karşı muhakkak bir tepki vermelidir. Dünya, göz göre göre işlenen “insan kıyımı”na karşı ayağa kalkmalı; masum bedenlerin darağaçlarına götürülmelerine izin vermemelidir.
Özelde Müslüman devletler, İslami hareketler, mümin yürekler… Zulmün karşısında dik duruş sergileyen siyasi partiler… Dünya Müslümanlarının dayanağı İslami camia ve cemaatler… Mazlum ve mustazafların hamisi sivil toplum örgütleri… Fakir ve yoksulun ümidi hizmet erleri… Kuran hizmetkârları… Allah taraftarları… İslam için mücadele edenler… Toplumun selameti için emek verenler… Hedefleri rıza-i ilahi olanlar… Zalimlerin karşısında olduğunu ifade edenler… Türk, Kürt, Arap, Laz, Çerkez kısacası herkes…
Darbelere, darbecilere, batılı güçlere, emperyalistlere, siyonistlere, zalimlere, diktatörlere, işbirlikçilere, cunta destekçilerine, İhvan’la mücadele edenlere, kukla ve kuklacı yargıçlara, satılmış kalemlere, İslam toplumunun içerisine tefrika-i husumet koymak isteyenlere karşı meydanlara inmeli; seslerini çok gür bir şekilde yükseltmeli ve devletler düzeyinde “bürokratik girişimler”in başlatılması için öncülük etmelidirler.
İslam dünyasını yakından ilgilendiren bu hak ve batıl mücadelesinde; gün, safları belirginleştirme günüdür. Bütün Müslümanların bir ve beraber olma günüdür. Küfür ehlinin, zalimlerin safında; iman ehlinin de, mazlumların safında olma günüdür. Gün, idam cezası aldıktan sonra “Beni bin defa idam etseler de doğru yoldan ayrılmam” diyen İhvan lideri Muhammed Bedii’nin imanına şahitlik etme günüdür. Gün, haksız, hukuksuz ve uyduruk gerekçelerle idama çarptırılan 1212 mazlum ve masum Mısırlı Müslümanın yanında saf tutma ve onurlu direnişlerine maddi-manevi destek verme günüdür.