• DOLAR 34.447
  • EURO 36.303
  • ALTIN 2837.002
  • ...
"Mardin samimiyet şehridir"
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 

MARDİN - Kutlu Doğum Haftası etkinlikleri çerçevesinde Mardin Müftülüğü tarafından düzenlenen konferansa konuşmacı olarak katılan Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dekan Yardımcısı ve Din İşleri Yüksek Kurulu Üyesi Prof. Dr. Bünyamin Erul, “Ülkemizde bazı şehirler vardır ne zaman gezerseniz sizi heyecanlandırır. Bursa, Konya, Kütahya ve Mardin böyle şehirlerdir.” dedi.

 

 

Mardin’i de samimiyet şehrine benzettiğini söyleyen Erul, “Samimiyet şehri olarak nitelendiğim Mardin’de Peygambere bağlı bu kadar samimi insanlar arasında olmaktan mutluluk duyuyorum.” dedi.

 

 

Sahabe ile Hz. Peygamber arasındaki ilişkide herhangi bir resmiyetin olmadığını söyleyen Prof. Dr. Erul, “Canlarından çok sevdikleri Peygamberlerine karşı sonsuz bir güven, samimiyet, sevgi ve saygı hâkimdi. Allah Resûlü, ashabına karşı ne denli düşkün ise, sahabe de ona karşı o derece gönülden bağlıydı.” diye konuştu.

 

 

“Tüm peygamberlerin ortak özelliği samimiyettir”

Allah tarafından insanlara rehber olarak seçilmiş tüm Peygamberlerin ortak özelliklerinden birisinin samimiyet olduğunu açıklayan Erul, “Bu, onların Allah’a karşı özden bağlılıklarını ifade ettiği gibi inananlarına karşı da içten bağlılık şeklinde kendini gösterdi. Peygamberlerin sonuncusu olan Rahmet Elçisi kelimenin tam anlamıyla samimiyet timsali idi. Hatta onun bu yönü, ne risalet öncesinde, ne de sonrasında değişti. Mekke’de Muhammed el-Emîn diye nitelenen bu yüce ahlakı Medine’de gelişerek devam etti. O, herkese karşı içten davrandı. Yapmacıklıktan, çıkarcılıktan, gösterişçilikten daima sakındı. Özüyle, sözüyle davasının şahidi oldu. Hz. Peygamberin hayatına bakıldığında, samimiyetle yaşanmış bir ömür çıkar karşımıza. Tam 40 yıl Mekke halkına karşı, kalan yirmi üç yıl tüm Müslümanlara karşı samimi, örnek bir hayat sergiledi. Ashabıyla arasındaki ilişkilerde ne bir resmiyet, ne de sun’îlik vardı. Aksine tamamen tabiî ve samimi bir ilişki söz konusuydu. Bu ilişkilerde Kur’anî ve nebevî ölçüler doğrultusunda samimiyet hâkimdi.” diye konuştu.

 

 

“Samimiyet tek taraflı olamaz”

Allah Resûlü, köle-cariye olmasına, zengin-fakir olmasına bakmaksızın herkesle ilgilendiğini söyleyen Erul, sözlerini şöyle sürdürdü; “Özellikle bîçare ve gariplere, kimsesizlere, öksüzlere ve yetimlere değer vermiştir. Cemaate gelmeyenleri sormuş, hastaları ziyaret etmiş, cenaze namazlarını kıldırmış, borcunu ödeyemeyenlerin borcunu kendisi üstlenmiştir. Rahmet Elçisi, sosyal statüsüne bakmaksızın hemen herkese karşı son derece ince ruhlu, edep ve tevazu sahibi idi... Medine cariyelerinden biri, merhametli bir baba samimiyeti içerisindeki Hz. Peygamber’in elinden tutar, kendisini götürmek istediği yere götürünceye dek elini bırakmaz, o da elini cariyenin elinden çekmezdi. Veda haccına geldiklerinde, yüz bin civarındaki ashabını o zaman için Mekke dışındaki Ebtah denilen mevkiye, açık araziye yerleştirmişti. Mekke’deki bazı akrabaları peygamberimizi Kâbe’nin yanı başındaki evlerine buyur etmişlerse de o kendi rahatını değil, ashabıyla birlikte kalmayı tercih etmişti. Samimiyet yahut özden bağlılık denilince, iki tarafın birbirlerine karşılıklı bağından söz edilmelidir. Zira samimiyet tek taraflı olamaz.” (M. Salih Keskin – İLKHA)

Bu haberler de ilginizi çekebilir