"Ortadoğu'nun geleceği ve mezhepler"
Dicle Üniversitesinde "Ortadoğu'nun geleceği ve mezhepler" adlı uluslararası çalıştay başladı.
DİYARBAKIR – Dicle Üniversitesi İlahiyat Fakültesi öğretim görevlileri tarafından düzenlenen Uluslararası Çalıştay, farklı şehir ve ülkelerden gelen katılımcılar ile saat 10.00’ da başladı.4 oturum şeklinde gerçekleştirecek olan çalıştayın ilk oturumu saat 10.00 kongre merkezinde başladı. Öğleden sonra iki oturumla süren Çalıştay yarın da devam edecek.
Uluslararası çalıştayda Ortadoğu’ nun dini siyasi ve mezhep yapısı, Ortadoğu’nun geleceği açısından Selefilik, vahhabilik ve Şiilik gibi konular işlenirken aynı zamanda mezhep savaşlarının önlenmesiyle ilgili konuşmalar yapıldı.
“İslam coğrafyası kanıyor”
İlk oturum Prof. Dr. Hasan Onat’ın moderatörlüğünde başladı. İslam dünyasında birçok çatışmanın olduğunu ifade eden Onat “Tarafsız bir şekilde çevremize baktığımızda karşılaştığımı acı gerçekler var. Burnumuzun dibinde Suriye de oluk oluk kan akıyor ırakta her gün onlarca yüzlerce insan ölüyor ilgi alanımızın çok içine girmese de Pakistan mezhep çatışmasının İslam dünyasında en sıcak yaşandığı yerlerden birisi.” dedi.
“Başınıza gelen musibetler sizin tercihlerinizin sonucudur”
Meselelere taraf tutmadan bakmak gerektiğini vurgulayan Onat, “Kur’anın ifadesiyle başınıza gelen musibetler belalar sıkıntılar sizin tercihlerinizin sonucudur. O zaman buradan çıkan sonuç gayet açıktır. Bu sorunlar var mı? Var. Yakıcı sorunlar mı? Evet, yakıcı sorunalar. İslam dünyasının geleceğini karartıyor mu? Evet karartıyor. Sebebi de biziz. Müslümanlar gittikçe İslam ortak paydasını kaybetmeye başladılar. Bizim yapacağımız iş öncelikle meseleleri doğru okumak. Aslında Kur’anın tavrı da bu biliyor musunuz? Mesele ne taraf tutmadan hissiyatı devreye sokmadan olup bitenleri adaletle ve doğru anlayarak çözmeliyiz.” İfadelerine de yer verdi.
Çalıştayda konuşan Gazi üniversitesi Uluslararası İlişkiler bölümünden Prof. Dr. Mehmet Şahin ise siyasetin teolojiden kopuk olmadığını belirterek, “Ortadoğu’daki siyasete baktığımızda teolojiden kopuk olmadığını görüyoruz. Ve siyasi bir türbülans yaşanıyor. Son dönemde yaşananları baz alırsak aslında ne kadar içler acısı bir durumda olduğumuzu göreceğiz. Sorunları sadece dış güçlere atmak kolay, bence burada kendimize bakmanın daha doğru olacağına inanıyorum.” dedi.
“Siyasetçiler otoriter yapılarını meşru hale getirmek istiyorlar”
Ortadoğu’da devlet olmadığını söyleyen Şahin, “Bunun farklı sebepleri var bunlardan bir tanesi Ortadoğu da devlet olmayışıdır. Temel sorun bu. Devletten kastım batı tarzı devletleşme bir kurumda bahsediyorum. Ortadoğu’da İran ve İsrail dışında devlet göremiyorsunuz. Ve Türkiye’ yide buna katabilirsiniz. Devlet olmadığı için dini hareketler ve mezhepsel yapılar bunu kullanmaya çalışıyorlar. Böyle olunca ister istemez siyasi yapı etkileniyor. Çatışmanın ana noktalarından bir tanesi. Bir ikincisi siyasetçiler aynı şekilde devlet olmadığı için otoriter yapılarını meşru hale getirmek istiyorlar.” İfadelerini kullandı.
“Meseleler artık İslami uyanış yerine, mezhebi tartışma şeklinde bir eksene doğru kaydı”
Prof. Dr. Sönmez Kutlu ise İslami uyanış, İslami dirilişte İslami değerlerin kullanıldığını ifade ederek şöyle konuştu:“İslami uyanış hareketlerinden mezhebi uyanışa giden bir süreçle karşı karşıyayız. Tabi bu uyanış çatışmaya doğru eğiliyor. Ve orta doğudaki gelişmelerde siyaset üzerinde siyasetin dayandığı temel eksende bu mezhep kimliği veya teknik kimlik üzerinden yürümekte onun için ben meseleyi bütünüyle siyaset ilişkinin geçmişte olan orta doğudaki yansımalarını bugün yine başka biçimde devam ettiğini görüyorum. Âmâ bunu daha önce İslami uyanış, İslami diriliş, Özellikle 11 Eylül’den sonra İslam dünyasına büyük bir savunma yaşandığını ve meselenin artık İslami uyanış yerine mezhebi uyanış, mezhebi tartışma şeklinde bir eksene doğru kaydığını görüyorum.” dedi.
Osmanlı devletinin yıkılmasıyla farklı kavramların ortaya çıktığını dile getiren Kutlu, “Bunu bir problem olarak tartışmak istiyorum. İslam dünyasının son 200 yıllını baktığımızda Osmanlının o dönemlerde üretilen birkaç kavram vardı bunlardan birisi Panislamizm veya Pantükizim şeklinde idi. Fakat bu her iki kullanımda genelde Müslümanlığın birliğini öne çıkaran birinci kavram tamamen Müslümanların tek bayrak altına toplamayı ikincisi çoğunlukla Türkleri kast ediyor. Fakat bu kavram Osmanlının yıkılmasıyla birlikte ulus devletlerin kuruluşlarıyla birlikte aşağı yukarı Panislamizm ve Partükizim kavramı artık çok kullanmamaya başlandı.” İfadelerini kullandı.
“İslam din ve siyasettir”
Müslüman Kardeşler Hareketi ile dinin yanında siyasetin kullanılabileceğinin görüldüğünü belirten Kutlu, “Özelikle 1925 yılındaki gelişmeler ve Türkiye hilafetin ilgasıyla beraber İslam dünyasında yeni hareketlenme söz konusu oldu. Çünkü laiklik dinsizlik olarak tanınmış hale geldi ve bunun neticesinde ortaya çıkan hareketlerde mayalanmakta olan 1950 yılarına kadar İslami referanslı hareketlerde genelde İslami değerlere doğru gitme söz konusu oldu. Bu şeyin en tipik sloganı İhvanı Müslimin ’nde 1950 yılında iyice netleşti buda İslam eşittir din ve siyasettir. Şeklinde tanımlandı aslında orta doğunun geçmişte ve bugün için bütün siyasi gelişimlerini mezhepler arasında gelişmelerini çok önemli bir ifade idi. 1950 yıllarından itibaren çok partili sisteme Türkiye’de geçiş ve bazı ülkelerde serbest bir şeye sömürgeleşmenin kalkması ya da sömürgeleşmekten kaçınmak çabaları yeni bir konsept oluşturdu.” dedi.( M. Zeki Aygur -İLKHA)