Mısırla Küçük Bir Diyalog
Hani Yusufun nerde, hani o nur yüzlü Peygamberin küfre karşı kesin galibiyeti. Nereye sakladın söyle? Biliyorum sen bu galibiyeti...
Ve yazıyorum; kalbimdeki mısraları, döküyorum boşluğa bir bir…
Yazmak zorundayım; çünkü zalimin savaşına karşı silahım bu.
Sen de yazıyor musun Ey Mısır,
Sen de kalbinin parçalanışını feryat ediyor musun Rabbine?
Şimdi soruyorum sana: Hiç Adeviyye’nin yetim ve öksüz çocuklarının şehadetlerini,
Rabbine haber verip onlar için gözyaşının seliyle gaddar zalimleri helak ettin mi?
Hiç annelerin, babaların şehadetine yas tuttun mu?
Yoksa, yoksa sen de benim gibi sadece yazdın mı çaresiz,
Yüreği mahpus; işkenceye tabi tutulur bir şekilde…
Biliyorum… sen de benim gibi dayanamadın;
zulme, işkenceye, mümin kardeşin katledilişine…
Peki Allah’a hesap vereceğimiz an da bize şahitlik edecek misin?
Biliyorum… kıyamet günü toprakların, suyun, dağın-taşın yok olup gitse bile
sen müminin yanında ve destekleyicisi olacaksın…
Sen Musa’yı ve Firavun’u çok iyi tanıyorsun. Musa’nı hiç özledin mi,
gelip de firavunu helak edişini?
Bunu da biliyorum… sen o kadar Musa’yı bekledin ki;
neredeyse tarihi karşına çekip de kardeşlerimize zafer yaşatacaktın…
ve Musanın zaferine az kaldığını benden daha iyi bildiğini de biliyorum…
Hani Yusufun nerde,
hani o nur yüzlü peygamberin küfre karşı kesin galibiyeti. Nereye sakladın söyle?
Biliyorum… sen bu galibiyeti yakın ve en uygun bir zamana bıraktın ki; gelişi güzel olacak bir biçimde…
Ey Mısır! Oradaki canımız, kanımız olan kardeşlerimize,
Onlara canımızı, kanımızı tereddütsüz vereceğimizi bildir..
Üzülmesinler. Çünkü Allah’ın vaat ettiği Cennetul Firdevsi kazanmaları an meselesi…
Behçet Kağan / Hakkari (Yüksekova) - Yaş: 19