• DOLAR 34.464
  • EURO 36.598
  • ALTIN 2915.853
  • ...
Birlikte yaşadığımız bir sevinç
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 

Şükrü Gündüz / Doğruhaber

‘Başı rahmet, ortası mağfiret, sonu ise cehennemden kurtuluş’ olan bu mübarek aydan sonra müminler oruç farziyetini yerine getirmenin sevinciyle bayramı karşılıyor. Bayramın nasıl geçirilmesi gerektiği hakkında sorularımıza cevap veren İstanbul il Müftüsü Prof. Dr. Mustafa Çağrıcı, “Bayram ümmetin birlikte yaşadığı bir sevinçtir” diyerek “Bayramlar birlik ve beraberliğimizin pekişmesi için de güzel fırsatlardır. Bayramlarda her ne kadar birçok kişi telefonla birbirlerinin hatırlarını sorup bayramlarını kutluyorsa da bu yüz yüze yapılacak ziyaretler kadar hayırlı ve bereketli değildir” dedi.

KUR’AN AHLAKINI İNSANLARA GÖTÜRMELİYİZ

“Ramazan ayında elde ettiğimiz ilim-irfan ve güzel ahlakı bayramda ve bayramdan sonraki zamanlarda da bütün insanlarla paylaşmaya devam etmeliyiz” diyen Molla Ali Arslan ise, “Allah bu mübarek ayı rahmet ayı olarak isimlendiriyor. Resululah (sav) ‘Ramazanın başı rahmet, ortası mağfiret, sonu ise, cehennemden kurtuluştur’ diye buyuruyor. Bir insan cennete girince ne yapıyor? Biz bunu kendi kendimize soralım. İnsan dünyada yaptığı bütün amellerin karşılığını orda tadıyor. Biz de bu rahmet ayında elde ettiğimiz feyiz ve bereketleri bayramda tatmalıyız ve insanlara da bunu tattırmalıyız. Bu ayda elde ettiğimiz ilim-irfan ve güzel ahlakı bayramda ve bayramdan sonraki zamanlarda da bütün insanlarla paylaşmaya devam etmeliyiz. Kur’an ahlakını insanlara götürmeliyiz. Bu bizim en büyük vazifemizdir” diye konuştu.

BAYRAMI NASIL KUTLAYACAĞIZ?

Bu bayramı kutlarken zulüm altında olan, birçok sıkıntı ve zorluklarla karşı karşıya olan kardeşlerimizi de unutmayıp onlara dualarımızda yer vermemiz gerektiğini dile getiren Molla Ali Arslan, “Mümin, bayramı halk gözüyle ve hakikat gözüyle görmelidir. Bugün dünyayı işgal etmiş zalimler ve her gün ağlayan sızlayan çocuklar varken bayramı nasıl kutlayacağız? Dünyadaki mazlum ve mustazaf olan kardeşlerimiz zalim ve müstekbirlerin eliyle ezildiği sırada nasıl bir bayram geçireceğiz. Biz bu duygularla bayramı yaşamalıyız. Onlara dua edeceğiz ve onların sevinciyle sevineceğiz. Eğer bir yerde Müslümanların karşılaştığı bir sıkıntı ve eza varsa bu bayramı vesile bilip onların kurtuluşu için dua edeceğiz” şeklinde konuştu.

ASR-I SAADET’TE BAYRAM

Bayramlarda, Müslümanların gelenek ve göreneklerinde olmayan eğlence programlarının düzenlendiğine dikkat çeken Molla Ali Arslan, “İslam şuurundan yoksun olan kişiler bunu taklit etmeye çalışıyorlar. Onların yaşadığı bu sevinç neyin sevincidir? Birinin bunu onlara sorması lazım. İki çeşit bayram var: Birincisi Allah’a olan sadakatimizi gösterip gerekirse İsmail (as) gibi canımızı kurban etmek istediğimizin göstergesi olan Kurban Bayramı. İkincisi ise Allah’a şükretmek ve hamd etmenin nişanesi olan Ramazan Bayramı” dedi. Asr-ı Saadet’teki bayramlarda sahabelerin, ahım şahım şeyleri almak için bütün imkânlarını seferber etmek gibi bir durumlarının söz konusu olmadığına dikkat çeken Molla Ali Arslan, “Onlar bayramı bir şükür olarak biliyorlardı. Ellerinde bulunan nimetleri fakir insanlarla paylaşıyorlardı. Fakir fukaranın karnını doyurup insanların ihtiyaçlarını karşılıyorlardı. Onlar bayramı bir vesile bilerek fakir fukarayla ortak bir gün olarak görüyorlardı. Şimdi ise Ramazan Bayramı’nı tatil gibi görüp bunu nasıl geçirelim planları yapılıyor. Bu doğru değildir” ifadelerini kullandı.

BAYRAM RUHUNU BERABER YAŞAMALIYIZ

Bu sene bütün İslam âleminin aynı gün oruç tutmaya başladığı gibi aynı günde bayramı karşılayacağını belirten İstanbul il Müftüsü Prof. Dr. Mustafa Çağrıcı da, “Bayram ruhunu beraber yaşamalıyız. Bayram ümmetin birlikte yaşadığı bir sevinçtir. Bayram, başı rahmet ortası mağfiret ve sonu cehennemden kurtulmak olan Ramazan’ın bitmesiyle gelen bir sevinçtir. Bayramlar birlik ve beraberliğimizin pekişmesi içinde güzel fırsatlar olduğu gibi aynı zamanda sıla-i rahim ziyaretleri için de iyi bir vesiledir.  Bayramlarda her ne kadar birçok kişi telefonla birbirlerinin hatırlarını sorup bayramlarını kutluyorsa da bu yüz yüze yapılacak ziyaretler kadar hayırlı ve bereketli değildir. Gözle görmenin ayrı bir güzelliği ve tadı vardır. Bayramı sevdiklerimizi ve akrabalarımızı ziyaret ederek değerlendirmeliyiz. Bayramların esası da budur” dedi.

BAYRAM TATİL DEĞİLDİR

Bayramı bir tatil gibi görmek bizim gerek dini değerlerimizde gerekse de örfte olmadığına dikkat çeken Müftü Çağrıcı, “Bayramı bir sevinç ve paylaşma fırsatı değil de bir kaçma fırsatı bilerek kenara çekilip kendi zevkine ayırmak Resullulah’ın bize hediye ettiği bayram geleneğine de aykırıdır. Bu ona karşı işlenen bir kabahattir aynı zamanda. Bayramda büyüklerini ziyaret edip onların gönlünü almak yerine böyle yapanlar bu zamanı boşa harcamış olup bu fırsatı kaçırmış olurlar. Bayramlarda sadece yaşayanlarımızı değil ölen yakınlarımızı da unutmamak lazım. Arefe Günü bunların kabirlerini ziyaret etmek lazım. Bu aynı zamanda sünnettir. Bayramı nefsimize ne verelim değil de, nefsimizden ne verelim şuuruyla geçirmemiz lazım” şeklinde konuştu.

Bu haberler de ilginizi çekebilir