NEWROZ GERÇEĞİ VE ULUSALCI GERİCİLİK
Newroz, gerçekten özbeöz milli bir Kürt bayramı mıdır? Newroz, bir Kürt milli bayramı ise neden diğer milletlerce de kutlanıyor? Bütün propaganda ve etkinliklere rağmen Kürtlerin büyük çoğunluğu Newrozu neden benimsemiyor? Newroz, gerçekten milli olsa onun özellikle gelenekçi yaşlı kesim arasında daha çok benimsenmesi gerekmez miydi? Kürtlerin gelenekle bağları arttıkça Newroza ilgisi neden azalıyor?
ABDULKADİR TURAN / DOĞRUHABER / ANALİZ
Newroz, İran etkisinin olduğu İslam coğrafyasında, Azerbaycan, Afganistan, Türkmenistan, Tacikistan, Özbekistan, Kırgızistan ve Kazakistan’da mezhebi ve milli bir sentezle; Arnavutluk’ta ise Bektaşilik kaynaklı sadece mezhebi bir etkiyle kutlanıyor.
Kürdistan’da ise modern çağ öncesinde belki İran’daki Şii topluluklar ve kimi Alevi kesimler dışında Newroz kutlaması söz konusu değildir. Kürtlerin Newroz’la tanışmaları İslam dünyasında İttihatçı grup eliyle milliyetçiliğin yayılması ve Kuzey Kürdistan’da milliyetçiliği bir maske olarak kullanan sosyalist grupların marifetiyle olmuştur. Bugün Newroz’u kutlayanlardan kaç kişinin büyük dedesi Newroz’u kutluyordu? Böyle bir anketi herkes kendi evinde yapabilir, “Kutluyordu” diyenler kendilerini ilan edebilirler.
Newroz kutlamaları, antik yönü ne olursa olsun bugünkü kutlamalar anlamında modern bir üretimden, sosyalistlerin milliyetçilik maskesi altına saklanmak için buldukları bir malzemeden öte bir şey değildir.
Meydanlarda toplanan on binler bir Kürt bayramını kutlamıyorlar. Çünkü Newroz bir Kürt bayramı değildir. İran etkisinin görüldüğü İslam coğrafyasında milli mezhebi etkiyle yapılan bir etkinliktir. Kürtler arasında modern çağda ortaya çıkması ise “Her kavim için milli bir hikaye uydurma” girişiminin, daha açık bir ifadeyle Müslüman milletleri İslam öncesine döndürme çabasının karşılığıdır.
NEVROZ’U KİM KUTLUYR?
Kürtler arasında Newroz kutlamalarını önemseyenleri iki grupta toplamak mümkündür: Sosyalistler ve sentezciler.
Sosyalistler, kendi dünya görüşleri gereği İslam’a karşıdırlar ve Kürt toplumunu İslam’dan uzaklaştırmak için bir çaba içerisindedirler. Onlar için Kürtleri İslam’dan uzaklaştıracak her etkinlik mukaddestir. Böyle bir etkinlik 8 Mart Dünya Kadınlar Günü gibi kutlandığında yabancı kalacaksa onu Kürt tarih ve gelenekleri içinde bir yere oturtmak, bu konuda gerekirse yalan bir üretimde bulunmak adeta bir haktır!
Kürtler arasında modern anlamda Newroz’un Kürt halkını İslam öncesine döndürme çabasının karşılığı olduğunu herhalde hiçbir samimi sosyalist inkar etmeyecektir. Onlar, amaçlarını açıkça ifade edebildikleri yerde bunu çekinmeden söylüyorlar. Bunun İslam’a karşı bir üretim olduğunu, bu amacın Newroz’un tarihi köklerinden daha önemli olduğunu yoruma yer bırakmayacak şekilde dile getiriyorlar.
Sentezciler ise bir tür bunalım içindeler. Bir kısmı samimidir, bir kısmı ise bir rol içindedir. Samimi olanlar, yaygınlaşmış her şeyi dini bir fetva bularak kabullenmekten yanalar. Beslenme kaynakları ve özendikleri yapı sosyalist gruplardır. Sosyalistlerin her üretimini “Kürt üretimi” gibi kabullenme konusunda hevesliler. Bu konuda bazen sosyalistlerin bile kendileri ile alay edeceği kadar gülünç duruma düşüyorlar. Onların mantığında “Madem Newroz vardır, bize düşen ona bir fetva bulup onu kutlamaktır.” Buna karşı bir duruşun Kürtlerden kopuşla neticeleneceği korkusu yaşıyorlar. Belki farkında değiller ama bu halleriyle Avrupa’da ırkçı sosyologların “Her ırkın sabit değerleri vardır” tezinin bir savunucusu durumundadırlar. Diyelim ki Kürtlerin tarihinde böyle bire kutlama vardır, ebediyen böyle bir kutlamayı sürdürmek mi gerekir? Antik değerlere dönmek milletleri yükseltiyor mu geri mi bırakıyor? Milletlerin antik değeri diye uydurulan değerler aslında modern cahiliyenin antik cahiliyeden kendisi için bulduğu birer müttefik değil midir?
Kürtlerin Hz. İsa sonrasındaki çağda milletleşme süreci İslam’la oluşmamış mıdır? Kürtlük adına Newroz sevdalısı kesilen sosyalist gruplar, neden Kürtlerin İslamî dönem hiçbir etkinliğini kutlamıyorlar? Kürt kimliğiyle bütünleşen bu değerlerden herhangi birini yaşatmak için neden gayret göstermiyorlar? Öte yandan madem Newroz, gerçekten özbeöz milli bir Kürt bayramı mıdır? Ya da Newroz, Kürt milli kimliğinin ayırıcı bir unsuru mudur? Newroz, Kürt milli kimliğinin ayırıcı unsuru ise neden diğer milletlerce de kutlanıyor? Newroz kadim bir Kürt geleneği ise Kürtlerin büyük çoğunluğu Newroz’u bütün propaganda ve etkinliklere rağmen neden benimsemiyor? Newroz, gerçekten milli olsa onun özellikle gelenekçi yaşlı kesim arasında daha çok benimsenmesi gerekmez miydi? Kürtlerin gelenekle bağları arttıkça onların Newroz’a ilgisi neden azalıyor?
Newroz, bahar şenliği midir? Bayram mıdır? Geçmişe ait bir gelenek midir? Üretilen bir alternatif midir? Alternatifse neyin alternatifidir?
Sosyalistlerden öte sentezcilerden biri çıkıp da bu sorulara cevap verebilecek mi?
Sentezciler, sosyalistlerin Kürtleri İslamî kimlikten uzaklaştırmak için uydurdukları “Kürtleri Müslüman olarak tanımlayan bir tarif, Ezîdi ve Hıristiyan Kürtleri kapsamaktan yoksun olacaktı” bahanesine inanıyor mu? Diyelim ki Ezidi ve Hıristiyan bir Kürt kitle vardır. Dünyanın neresinde çoğunluğun kimlik unsuru yüz binde bir bile olmayan azınlığın kimliğine feda edilmiş? Bu yönde diktatörlerin Batı desteğiyle yaptıkları dayatmaların hepsi iflas etmedi mi? Müslüman Kürdün kimliği neden bir avuç insanın kimliğine feda edilsin? Bu, bütün inanç ve ideolojilerde zulüm değil mi? Zulüm bir yana aklı başında her Kürt buradaki oyunu biraz olsun düşünse fark etmez mi? Gerçekten Kürt olan biri bu oyuna malzeme olur mu?
Bugün milliyetçilik de değişiyor. En iyi milliyetçiler halklarını ileri götürenler olarak kabul ediliyor. Ulusal solcular ise bütün toplumlarda adeta “kendi halkına düşman milliyetçiler” sınıfına alınıyor. Dünyayı hep geriden takip etmek, Kürtlerin olmazsa olmazı mıdır?
Sen, Kürtleri Allah inancından uzaklaştır, ateşperizme doğru götür… Sen, Kürtleri İslam ahlakından uzaklaştır, Marksizmin uydurduğu ilkelliğe götür… İleri mi gidiyoruz, geri mi?
NEDİR BU İŞİN ASLI?
Milliyetçilik, Avrupa’nın kendisini papanın boyunduruğundan kurtarmak için ürettiği bir araç; İslam dünyasını ise İslam’dan uzaklaştırıp işgal için kolaylaştırıcı bir unsur olarak gördüğü bir hiledir. Milliyetçilik, bir Batı üretimidir ve hep Batı’nın çıkarlarına hizmet etmiştir.
Ortaçağ Avrupa’sında Vatikan’da yerleşik Katolik papaları, Fransa, İngiltere gibi ülkelerin krallarını neredeyse kaymakam konumuna düşürmüştü. Bu durum, bir iç tepkiye neden oldu.
İngiltere, papa baskısından kendi Anglikan kilisesini kurarak kurtuldu. Fransa ise dinden uzaklaşmayı seçti. Çoğu Yahudi veya Yahudi kökenli aydınlar, Fransız toplumunun geçmişine yöneldi. Fransız milliyetinden Hıristiyanlığa bir alternatif üretmeye çalıştı. Papazların İncil hikâyelerinin karşısına Fransız efsanelerini, Hıristiyan bayramların karşısına Fransız yerel kutlamalarını, Hıristiyanlık kaideleri yerine Fransız geleneklerini dikti. “Milliyetçilik” adını alacak bu akım, Katolikliğin yasaklanıp “akıl dini”nin ilan edildiği 1789’daki Fransız İhtilaliyle neticelendi.
Milliyetçilik, Batı’yı papanın boyunduruğundan kurtardı ama felakete sürükledi. 19. ve 20. yüzyıllarda başta Fransız-Alman savaşları olmak üzere Batı’yı kan gölüne çevirdi.
Batılılar, daha 19. yüzyılda milliyetçiliğin kendilerini dinden uzaklaştırıp parçalamaya, çatıştırmaya yaradığını(!) görünce bu iflah olmaz hastalığı Müslümanları İslam’dan uzaklaştırmak, birbirine yabancılaştırmak ve çatıştırmak için İslam dünyasına ihraç etti.
Daha önce sadece Kur’an ve İslam diyen Müslüman okumuşlar, İslam öncesi geçmişlerinde yücelik aradı. Kur’an kıssalarına karşı efsaneleri, İslam kaynaklı kahramanlıklara karşı sözde milli destanları okudu, İslam’ın simgelerine karşı totemleri çıkardı. Müslüman gençlere İslam öncesi cahili geçmişinizi tanıyın ve onunla övünün; İslam’ın “Yüce milli kültürünüzü nasıl katlettiğini görün!” dendi. Bu yolda kutlamalar, bayramlar üretildi. Mecusiliğe dönüşen Zerdüştlüğe dayanan Newroz ateşini burada aramamak hata olur.
Bilindiği kadarıyla modern dönemde, bu ateşi Kürtler arasında ilk yakan, şair Pîremerd diye bilinen Süleymaniyeli Tevfik’tir. Pîremerd, bir zamanlar, Servet-i Fünun’un Fransız kültürüne tapan yazarlarıyla İstanbul adalarında har vurup harman savurmaktadır. Sonradan Süleymaniye’ye gider, kendince ulusalcı Kürtçülüğün temelini atar. Latin alfabesinin kullanılmasını önerir. Bir matbaa kurar. İslam öncesi Kürt efsanelerini bir bir yayımlar. Newroz gününü tanıtır. Onlarca yük odun satın alıp meydanlarda yakar, gençleri etrafında eğlendirir.
Onun gayretinin ardı, kendisi ne derse desin, İslam’a karşı basbayağı bir alternatif arayışıdır, bu arayışın hedefi ümmetten-kavmiyete geçiştir. Taklit makamı, Fransız milliyetçiliğidir. Malzeme, İslam öncesi kültürdür. Netice, İslam sonrası kazanımların Newroz ateşinde yakılmasıdır.
İslam’ın yol gösterici aydınlığını bulanların Mecusilerin yakıcı ateşiyle işi olamaz. Toplumlarını aydınlıktan uzaklaştırıp Tevfik Fikret’in eğlence arkadaşının Mecusi ateşine yöneltenler iyilik peşinde değiller.
Mustafa Kemal’in de en çok sevdiği şairlerden olan Tevfik Fikret, Türk gençlerine İslamî geçmişten kurtulmak(!) için Yunan Tanrısı Prometheus gibi ateşi göklerden çalmalarını öneriyordu. Onun göklerde aradığı ateşi Pîremerd, bizim cahili geçmişimizde bulmuştu.
Hoşumuza gitmese de Newroz ateşinin gerçeği budur. Demirci Kawa hikâyesi veya efsanesi, burada sadece bir malzeme olarak kullanılıyor.
MİLLİYETÇİLİK EN SON KÜRTLERE İHRAÇ EDİLDİ
İslam dünyasında miladi 20. yüzyılda ümmet şuuruna karşı sübvanse edilen milliyetçilik, kurtarıcı değil, köleleştiricidir; ileri değil, geri götürür.
Bu milliyetçiliğin mimarları, Leon Cahun, Joseph Deguignes gibi Fransız Yahudileridir. Cahun, Türklerin dikkatini, İslamiyet öncesi tarihlerine yöneltmeye çalıştı. Bu alanda ırkı yüceltici, kahramanlık hikayeleri uydurdu. Cengiz Han’ı yüceltiyor, Türklerin İslam’la tanışınca doğruluk ve görüşlerindeki açıklık gibi özelliklerini yitirdiklerini söylüyordu. Joseph Deguignes da İslam’ın ilahi bir din değil, beşeri bir Arap icadı olduğunu ve Türk tarihinin kendi başına İslam tarihinden üstün olduğunu kanıtlamaya çalıştı. Onlar İttihatçıları yetiştirdi. İttihatçılar da İslam dünyasındaki diğer milliyetçileri…
Süleymaniyeli Tevfik sözde bir Kürt milliyetçisiydi ama her nasılsa İttihatçılarla bir aradaydı. Onların yayın organlarında yazıyordu. Fransız Yahudilerinin onlara öğrettiklerini Kürtlere aktarıyordu. Muhammed Kürt Ali, Kürt olduğu halde bir Arap milliyetçisiydi. Ama İttihatçı Cemal Paşa’nın dostuydu; diğer bir dostu ise Suad Yalçın. Kimdi bu İttihatçı? Hüseyin Cahit Yalçın’ın kardeşi… Hüseyin Cahit Yalçın, Türk milliyetçisi geçinen azılı bir İslam düşmanıydı. Öyle ki 31 Mart Vakası’nda İstanbul’da halk onun İslam düşmanlığına karşı matbaasını bastı ve onu linç etmeye kalkıştı.
Bir Kürt milliyetçisi ama İttihatçıların dostu… Bir Arap milliyetçisi ama İttihatçıların adamı… İttihatçılar da Yahudi yetiştirmesi… Bugün hâlâ bu oyun anlaşılmayacak mı?
Kürtlere Newroz’u tavsiye edenler, Türklere de benzer şeyler tavsiye etmişlerdi; “kurt” totemi ile “ateş” totemi arasında nasıl bir fark var ki? İkisi de İslam inancından uzaklaştırmıyor mu?
İslam dünyasında İttihatçı kaynaklı olmayan ama Batı’dan beslenen milliyetçilerin de İttihatçı kaynaklı milliyetçilerden farkı yok. İran milliyetçiliğinin önde gelen ismi Mirza Salih Şirazi’dir. Batı’da eğitim alan Mirza Salih’e göre İranlıların geri kalmasının nedeni, İslam’dır ve Arap alfabesidir. İranlıların milli kimlik edinmelerinin yolu İslam’dan uzaklaşıp Zerdüşt dinine geri dönmeleridir. Neden?
İslam dünyası, 19. Yüzyıldan beri bir numaralı tehdit olarak işgal kuvvetleri ile yüz yüze iken Müslüman halkları kurtarma iddiasıyla öne çıkarılanlar neden savaşların işgalcilere karşı değil, İslam’a karşı vermişler? Kendi işgalcilerinin kültürel çıkarlarına nasıl olmuş da hizmet etmişler?
Bunun sırrı çözülmeden Newroz gerçeğini anlamak mümkün değildir. Kurtuluş adı altında Kürtleri totem çağına götürmeye çalışanlar, Kürt gençlerine ilkellik içinde ateş etrafında halay çektirenler Kürtler için nasıl bir milli kimlik düşünüyorlar? Bu milli kimlik neden hep İslam’a karı organize ediliyor? Bunu anlamaya çalışmaktansa bundan sentezler üretmeye kalkışmak nasıl bir mantıktır?
Newroz, ithal bir etkinliktir; Kürt milli kimliğine katkıda bulunmaz. Aksine Kürtleri geri götüren, onları dünya gerçeğinden koparan bir etkinliktir. Bir tür modern gericiliktir. Ulusalcı bir gericilik…