Bir Kıyas
Biri, dili Allah`ın ayetleri olarak bilir, üstünlük vasfı olarak ise sadece takvayı benimseyip bunun için çabalar, Diğeri kendi dili için uğraşı kutsal bir hizmet sayar.
Biri, halkın yüreğine serin sular serperken ve yüreklere ümit tohumları ekerken, Diğeri okyanusun derinliklerinde Müslümanların halinden bihaber yaşar…
Biri, daha hayatının baharındayken yitirdiği veya diriler kabrine gönderdiği ciğerparesine gözyaşları akıtırken ve ağlarken Filistinli, Iraklı,Suriyeli minnacık yetimlere, Diğeri İsrail’e ağlamayı şefkat ve merhamet sayar…
Biri, İslam davası için zindanı mesken edinir, ömrünün en güzel yıllarının orada harcanmasına Rabbi için rıza gösterir, Diğeri zindana atmayı maharet sayar.
Biri, Allah’ın dini için hicret eder, bilmediği bir yere, tanımadığı insanların içine gider. Belki aç belki de evsiz kalır. Diğeri villalarda rahat içinde yaşamayı halvet ve hicret sayar.
Biri, dili Allah’ın ayetleri olarak bilir, üstünlük vasfı olarak ise sadece takvayı benimseyip bunun için çabalar, Diğeri kendi dili için uğraşı kutsal bir hizmet sayar.
Biri, örtüyü Allah’ın emri olarak bilir ve bunun mücadelesini verir. Bu yolda asla taviz vermez. Belki okulundan belki işinden olur. Bazen bir ilkokul öğrencisidir; fakat aldığı İslami terbiyeden dolayı yeri gelince geleceğini bir kenara bile atar; fakat örtüsünü asla bir kenara atmaz.
Diğeri örtüyü dinde teferruat sayar. Örtüsüz de okurum , hizmetimi(!) de yaparım der. Hizmeti(!) için örtüsüz okumayı bir vecibe sayar.
Biri, Kainatın Efendisi’nin, kurtuluş ve özgürlük öğretmeninin veladet yıldönümünü kutlar ve onun evrensel mesajını kutlu doğum etkinlikleriyle köy köy, ilçe ilçe , il il ve ülke ülke tüm dünyaya ilan eder, Diğeri Türkçe olimpiyatlarıyla dine ve millete hizmet ettiğini sanır.
Biri , gazetesi ile ancak Doğru olan haberleri insanlara ulaştırmaya çalışırken ve ‘Emrolunduğunuz gibi dosdoğru olunuz’ hakikatini şiar edinmişken,
Diğeri ancak insanların Zamanını almanın ve tirajı ile uğraşmanın derdine düşer.
Biri, Allah’ın kitabını anlamayı, Allah Resulü’nün hayatından kesitler sunmayı ve bu yolda insanlara bir İnzarda bulunmayı gaye edinirken,
Diğeri bilmediğimiz karanlıklardan Sızıntı yapmanın telaşına kapılır durur.
Biri , televizyon kanalıyla insanlara bir Çağrıda bulunmanın ve bu yolda onlara Rehberlik etmenin derdiyle dertlenmişken,
Diğeri insanların beynini bir Saman çöplüğüne dönüştürmenin ve ekranlara bağlamanın hevesi peşinde dolaşır.
Biri, kendisine atılan bunca iftiraya, karalamaya rağmen; kendisine reva görülen bunca zülüm , işkence, zindan ve hicrete rağmen İslami kimliğinden asla taviz vermezken ve İslam’ın belirlediği meşru müdafaa hakkından başka hiçbir yol , yöntem ve söylemde bulunmazken,
Diğeri kendisine yönelik en ufak bir şeyde beddua, iftira ve İslam’ın , İslami ahlakın hiçbir şekilde tasvip etmediği şantajlarla savunmayı, her yolu mubah görmeyi maharet sayıp oyalanır.
Ve nereye adandığını tam olarak anlayamadığımız Adanmış Ruhlar, 17 Aralıklar ile ellerini ovuşturup, hile ve tuzaklar ile bir şeyler elde etmenin uğraşı içerisinde iken,
Mustaz’afların yüreğini şehadetlerin hüznü, heyecanı, gururu ve belki de sevinci kaplamaktadır. Sevinç dedik; çünkü hayatını İslam’a ve Müslümanlara bağışta bulunan, bu yolda hiçbir fedakarlıktan kaçınmayan, hiçbir tavize yanaşmayan bir Rehberin, Rabbine şehadet ile kavuşması elbette müminleri mesrur edecektir. Ama özlemi yüreklerde her zaman bir Kerbela acısı bırakacaktır. Ve ümmet elbette kendisini ona kurban veren bu yiğidi bir gün anlayacak, bıraktığı aziz ve hür davasını bağrına basacaktır…
Mehmet Aydın / Şanlıurfa