Gülen (grubu) hep Gülen (Taraf) Gülen (Taraf) hep Gülen (grubu)
M.Müfit Yaray / Doğruhaber / haber-yorum
Başbakan Erdoğan uzun süreden beridir Gülen Gurubunu parti kurmaya ve açıkça siyaset yapmaya çağırıyor. Aslında Gülen Gurubunu bilen her kes onların son 30 yıldır zaten kesintisiz bir şekilde siyasetin içinde olduğunu çok iyi bilir. Ancak Gülen Gurubu sürekli bir gölge siyaseti izlemiş, sürekli birilerinin arkasına saklanarak perde arkasından siyaset yapmıştır. Esasında Başbakan Erdoğan’ın ısrarla Gülen Gurubunu parti kurarak siyaset yapmaya çağırmasının temel sebebi de bundan başka bir şey değil.
Gülen Gurubunun izlediği siyaseti bilen her kes Başbakanın bu çağırılarının havada kalacağını çok iyi bilmektedir. Ben de şahsen bu görüşteyim ve biraz sonra bunun sebebini yazacağım. Ancak Yıllardır Gülen Gurubunun içinde olan birisi olarak Fehmi Koru’nun 11 Şubat tarihinde STAR’daki köşe yazısında Gülen Gurubunun en geç cumhurbaşkanlığı seçimlerine kadar parti kurabileceklerine dair yazısı zihinlerde bir acaba kuşkusu yarattı doğrusu. Çünkü Fehmi Koru’nun Gülen Gurubunun üst düzey yetkililerinden hatta belki bizzat Gülenin kendisinden duymadan böyle ciddi bir iddiayla ortaya çıkmayacağını basiret sahibi her kes bilir. O yazısında Fehmi Koru şöyle yazmaktadır:
“Başbakan Tayyip Erdoğan bir süreden beri “30 Mart sonrasında taşlar yerinden oynayacak, bir parti ortaya çıkacak” öngörüsünü kamuoyuyla paylaşıyor. Onun bu öngörüsü doğal olarak Câmia’yla irtibatlandırılıyor. Öngörüyle ilgili bir soruya ilk muhatap olduğumda, Risale-i Nur çizgisinin genel yaklaşımını göz önünde tutarak, olumsuz görüş bildirmiştim; Ancak o görüşüm şimdi büyük çapta değişmiş bulunuyor...
Değişikliğe, Câmia’da sözü dinlenir biri olduğu anlaşılan bir ‘siyaset bilimci’ sözcüyü dinledikten sonra vardım. Siyaset-bilimci, bir bilimci gibi değil, bir siyasetçi gibi, rakip partiyi mandepsiye bastırmak isteyen bir parti sözcüsü gibi konuşuyor çünkü...
O yaklaşım, içinde yer aldığı Camia’yı, hızla partileşmeye götürür. 30 Mart’tan sonra mı olur, yoksa cumhurbaşkanı seçimi öncesi mi, bilemem; ancak Başbakan Erdoğan’ın öngörüsünün gerçekleşmesi için fazla beklemek gerekeceğini sanmıyorum.
Türkiye için muhtemelen, siyasi hayatımız için ise kesinlikle bir kazanımdır o yöne gidiş; ancak Câmia için iyi midir, o kadar emin değilim”.
Fehmi Korunun bu öngörüsüne rağmen ben hala Gülen Gurubunun kesinlikle Parti kurmayacakları kanaatindeyim. Ancak bu kanaatimin sebebi herhalde Gülen Gurubunun en önemli simalarında birisi olan Hüseyin Gülerce’nin gösterdiği şu sebep değildir elbette.
“Değil parti kurup politika sahnesinde rol almak, dünya sultanlığına dönüp bakmak, bize yakışmaz. Çünkü yanlış anlaşılırız, sevgi kahramanlarını tanıyarak ümide kapılan dünya kadar insanı hayal kırıklığına uğratırız… “Demek ki, bunlar da makam-mansıp sevdasına tutulmuş; meğer bunca gayret iktidar içinmiş; şimdiye kadarki sevgi ve hoşgörü mesajları yalanmış”
Ah keşke her şey Sayın Gülerce’nin yazdığı gibi tertemiz veya tozpembe olsaydı. Evet, Sayın Gülerce’nin şu paragrafında vasıflarını saydığı “Muhabbet Fedaileri” elbette vardır. Ama onlar Afrikalarda, Uzakdoğu’da ve bilmem nerede Allah rızası peşinde koşuşturan, Allah rızası için bu yükün altına giren bence gerçek “Fedai Erleridir”. Ama maalesef bu süreçte bu iman ve hizmet erlerinin hiçbir etkinliği yoktur. Eğer onların bu sürecin yönetilmesinde en ufak bir katkıları veya etkinliği olsaydı hepimiz adımız gibi eminiz ki bu süreç asla bu aşamaya gelmezdi. Ben şahsen inanıyorum ki Hüseyin Gülerce de bunlardan birisidir. Ancak bu süreçte Gülen Gurubunun bu Muhabbet Erlerinden istediği tek katkı “Uzun’un” bir an önce ölüp ondan kurtulması için geceleri teheccüte kalkıp “Uzun’a” Salâtı Tefriciyyeler okuyarak beddua yapılması, gündüzleri ise ev ev, kapı kapı dolaşıp AKP ve Erdoğan’a sakın oy vermeyin, istenilen sonucun alınması için yani AKP ve Erdoğan’ın kaybetmesi için gerekirse “Komünist, faşist, Alevi ve CHP’li fark etmez herkesle ittifak edin”* mesajını yaymalarından başka bir şey değildir. Ve maalesef bu muhabbet fedaileri olan ağabeylerimiz, Ablalarımız da hala onlara inanıyor ve ev ev dolaşıp broşürler dağıtarak Allah rızası için Komünist, faşist, Alevi ve CHP’lilere oy verin talebinde bulunuyorlar. Çünkü onlara gelen mesajda 40 yıldır ördükleri hırkayı kimsenin giymemesi için her şeyi yapmanın caiz olduğu ve hatta gerekirse bütün “Türkiye’nin feda edebileceği”* söylenmiş. Doğrusu biz buna benzer yaklaşımları Gülen Gurubundan daha önce de görmeye, duymaya alışığız zaten. Daha önceki yıllarda da Hıristiyan ve Yahudileri memnun edebilmek ve onları cennete koyabilmek için Kelime-i tevhitten “Muhammed Resulullah” kısmını, diktatör ve solcu iktidarları memnun etmek için Allah’ın başörtüsü emrini, Amerika ve İsrail’in kalbini kazanabilmek için Mavi Marmara, Filistin, Mısır, Suriye ve Arakan gibi bütün İslam Ümettini ilgilendiren meselelerde Müslümanların kendilerine olan sevgi ve muhabbetlerini gözlerini kırpmadan feda edebilmişlerdi. Kendi guruplarının çıkarı için o fedakârlığı yapanların günü geldiği zaman kendi bekaları için gerekirse “Türkiye’yi feda etmelerine”* şaşırmamak gerekir. Ama doğrusu ben çok merek ediyorum, onlar Türkiye’yi feda etikten sonra nerede ve hangi bayrak altında yaşayacaklar. İsrail’in mi yoksa Amerika’nın mı bayrağı altında yaşamayı planlıyorlar? Muhterem Hoca efendinin! yıllardır Pensilvanya da Başbakanın ve Bakanların özel davetine rağmen ikamet etmekte ısrar etmesinin altındaki sır acaba nedir?
Biz şimdi gelelim Gülen gurubunun esas neden kesinlikle Parti kurmayacaklarına. Esasında Güreş minderde, Siyaset partilerde yapılır. Mindere çıkmadan güreş, parti kurmadan ciddi bir siyaset yapılamaz. Eğer siz kendinizi güreşçi kabul ediyorsanız ve müsabakada verilecek madalyaya talipseniz mindere çıkmalısınız. Ancak yıllardır Gülen Gurubu sürekli mindere çıkmadan, ama minderde ter dökenlerin sırtından madalya kazanmanın siyasetini yapmıştır. Hem de kendilerine göre büyük bir ustalıkla, siyasi bir dehayla. Ancak onlar dışındaki herkese göre büyük bir ilkesizlikle, sadece menfaate dayalı olarak. Öyle ki Gülen gurubu mindere çıkan oyunculardan hiç birinin fikirlerine veya ilkelerine göre destek vermemiş ancak sadece madalya kazanıp kazanmayacağına bakmış ve bunun neticesinde sürekli kazanacakların yanında yer almıştır. Siyaset diliyle söyleyecek olursak sürekli iktidar olacakları veya iktidardakileri desteklemişlerdir. İşte bu yüzdendir ki son otuz yılda Türk siyasetinde sürekli iktidar olan tek siyasi gurup Gülen Gurubu olmuştur. Son otuz yılda Mindere çok güreşçi çıkmış, adları değişmiş, Kenan olmuş, Turgut, Alparslan, Süleyman, Mesut, Tansu, Bülent, Tayyip, Deniz veya Kemal olmuş ama kazanan hep Gülen Gurubu olmuş. Çünkü kazanacak kimse hep onun gölgesinde yer almışlar. Mindere çıkan güreşçiler birbirlerini yerken onlar sadece güreşçilerin kazandığı nimetten nemalanmışlar. Kanaatimce bu durumu en güzel ifade eden Fikret Kızılok’un, son 50 yılda Türk siyaset tarihinde yedi defa gidip sekiz defa gelme başarısını! gösteren Süleyman Demirel için yazdığı şu mizahsal mısradır.
Süleyman hep başbakan
Başbakan hep Süleyman.
Ya da o mısralardan yolla çıkarak şöyle de diyebiliriz.
Gülen (grubu) hep Gülen (Taraf)
Gülen (Taraf) hep Gülen (grubu)
Gülen Gurubu parti kurup siyasete atıldığı zaman asla bir daha hep iktidar olamayacağını ve iktidarın nimetlerinden yararlanamayacağını çok iyi bilmektedir. İşte bu sebeple Başbakan Erdoğa’nın ve Fehmi Koru’nun Gülen Gurubunun Parti kurup siyasette atılmalarını beklemeleri asla gerçekleşmeyecek bir temenniden başka bir şey değildir. * STAR | 15 ŞUBAT 2014, 13:08
Selam ve dua ile, Allah’a emanet olun.