`Kürdçenin bu güne gelmesi seydalarımızın eliyle oldu`
Dünya Anadilleri Günü münasebetiyle her yıl yapılan kutlamalara tepki gösteren Azadi İnisiyatifi Yönetim Kurulu Üyesi Adem Özcaner, 50 milyona yakın bir insan kitlesinin konuştuğu bir dilin yasaklanması karşısında suskun kalmanın samimi bir davranış olmadığına dikkat çekti.
DİYARBAKIR - Ana dilin, bir toplumun kendisini daha iyi gerçeklemesinin, toplum içinde daha iyi tanıtma ve ifade edebilmesinin en önemli etmenlerinden biri olduğunu belirten Azadi İnisiyatifi Yönetim Kurulu Üyesi Adem Özcaner, olaya sadece bireye faydaları açısında bakılmaması gerektiğini söyledi.
Toplumun sağlıklı bir dinamizme sahip olması, sağlıklı bir ilişkiye sahip olmasının da bundan kaynaklandığını ifade eden Özcaner, “Eğer sağlıklı ve doğru bir şekilde dilini kullanamıyorsa, doğal olarak diyalog dışında daha farklı yöntemlerle yeltenir ki buda toplumu çatışmacı dil kullanmaya iten nedenlerin başında gelir.” Dedi.
Özcaner, her topluma Allah-u Teâlâ’nın bir dil bahşettiğini açıklamasına ekleyerek, bu dillerin insanlık için bir nimet olduğunu vurgulayarak, “Bu nimet aynı zamanda bir yükümlülüktür. Bunu yaşamak ve yaşattırmak fıtri olan bir durumdur. Menfi amaçlara alet etmek doğruda değildir. Fakat materyalist anlayışa sahip insanlar, ya da ulusçu anlayışlara sahip olan yapılar, insanı ana dilinden mahrum bırakmakla onların fıtratıyla oynamaktadır. Ve maalesef fıtratıyla oynanmış insanlar, toplumlar biliyorsunuz asla ve asla kendisiyle barışık bir değer üretemezler.” İfadelerine yer verdi.
Özcaner, daha sonra bu dilden mahrum bırakılmanın aynı zamanda dinden, kültürden toplumsal değerlerden ayrı bırakılmak olduğunun altını çizdi.
‘Dil mi din mi?’ ikilemi bize dayatıldı’
Dilin, bir toplumun kültürel, sosyal, dinsel özelliklerini de taşıyan bir araç olduğunu ve salt materyal bir yaklaşımla yaklaşılması durumunda ötekileştirme durumunun gündeme geldiğini ifade eden Özcaner, “Nitekim biz Kürdler’de kurulan bu tuzağa düşmüş oluyoruz. Hepimizin de müşahede ettiği gibi ‘Dil mi din mi?’ ikilemi bize dayatılarak, sanki bu ikisi bir birine karşı ve ya bir birinin alternatifi gibi gösterilmeye çalışılarak toplum çatışmaya sürüklenebiliyor. Hâlbuki dinin özünde olan bir şey dil. Allah-u Teâla insanlara paylaşılması ve yaşanması için bu dili bahşetmiş ve insanlar arası haberleşmenin bir aracı kılınmıştır.” Değerlendirmesinde bulundu.
‘Dinsel değerleriyle barışık bir Kürdçe ortaya çıkartmışlardı’
Yapısı itibariyle Kürdler’in geçmişten bu yana İslami yapılarını ve dile olan bağlılıklarını bir birinden ayırmadıklarını ifade eden Özcaner geçmişten bu yana Kürdistan toplumunun tüm ilmi çalışmalarını kendi dilleriyle ifade ettiklerini söyledi. Özcaner, “Kürd toplumu içerisinde Kürdçeyi en sağlıklı kullananlar medrese geleneğinden gelen âlimleri ve o tedrisattan geçen insanlardır. Çünkü kendi kültürel ve dinsel değerleriyle barışık bir Kürtçe ortaya çıkartmışlardı. Ve nitekim bu Kürdçe Kürdistan tarihinin de en önemeli eserlerinin ortaya çıkmasına sebep oldu. Yani anlaşılacağı üzere bu dilin bu güne gelmesi seydalarımızın ve tasavvuf şeyhlerimizin eliyle oldu.” Hatırlatmasında bulundu.
‘Kullanacağımız dilin İslam değerleriyle barışık bir Kürtçe olması lazım’
Dilin, kullanıcılarına bir literatür sağladığını ifade eden Özcaner, Müslüman Kürdler için ise bu literatürün elbette ki İslam ahlakıyla bezenmiş ve İslami kaideler içerisinde oluşmuş bir literatür olduğunu söyledi.
Özcaner, İslam Medeniyeti’nin İslam değerleriyle bezenmiş bir kültür olduğunu sözlerine ekleyerek” “Bu kültürü de nesillere taşımak içinde doğal olarak kullanacağımız dilin İslam değerleriyle barışık bir Kürdçe olması lazım. Nitekim yüz yıllarca Kürdtler bu dili kullanabildiler ve üretebildiler.” Şeklinde ifadelerini kullandı.
‘Din ile dil arasındaki sağlam ilişki ortaya koyulmalıdır’
Cumhuriyet dönemiyle birlikte Kürdçe’nin hem yasaklandığını hem de Kürdistan’da dini faaliyetlerde bulunan medrese eğitimin kaldırılıp bu geleneğin takipçilerinin de ortadan kaldırıldığını hatırlatan Özcaner, bu süreçten sonra konuşulan Kürdçe’nin sadece günü birlik ihtiyacı gidermeye yönelik olduğunu ve akademik hiçbir tarafının kalmadığını belirti.
Özcaner değerlendirmesinin devamında “Kürdçe sosyolojik, dinsel, psikolojik ya da ilmi veya ekonomik anlamda hiçbir şekilde kendisini ifade edemez bir duruma getirildi. Bu gün gelinen nokta Kürdçe ve Kürdler açısından son derece hazin bir durumdur. Bu bağlamda yine İslam âlimlerine görev düşüyor. Mümkün mertebe özellikle âlimlerimizin çok ciddi incelenmeler ile tekrar araştırmalar yaparak, din ile dil arasındaki sağlam ilişkiyi ortaya koymalıdır. Zira o zaman görülecektir ki din ile din arasında ki ilişki bizim bildiğimizin çok ötesinde ve çok daha ciddi bir ilişkidir.” Tespitinde bulundu.
‘Toplum bir gecede cahil konuma getirilmiştir’
Tekçi, egemen, resmi rejimin ürettiğin dayatmacı resmi dil anlayışının topluma dayatılmasının, toplumda sosyolojik ve psikolojik travmalar oluşturduğuna dikkat çeken Özcaner, “Dilinin varlığını devam ettiren ve yaşayan halklardan biri de Kürdlerdir. Ancak Kürdler yaklaşık yüz yıldır sistematik bir şekilde asimilasyona maruz bırakıldılar. Nitekim dilin yasaklanmasına paralel olarak Arapça alfabenin de yasaklanması Kürd dili için tam bir darbe olmuştur. Müslüman Kürd toplumu, geçmişte sahip oldukları medeniyet ve kültürel zenginliğin bir gecede ellerinden çıkarılmasına engel olamamış ve bir bütün olarak toplum bir gecede cahil konuma getirilmiştir. Bunun, toplumda ortaya çıkardığı travma çok ağır olmuştur. Gelinen noktada halen bunun ıstırabınız yaşıyoruz. Bir bütün olarak milyonlarca insandan oluşan bir toplum, kendi diliyle kendisini ifade etmede bile sıkıntı çekecek bir noktaya gelmiş durumda. Çocuklar ilkokul çağından itibaren, hatta ana okuldan itibaren resmi dil üzerinden asimile edilmektedir. Bu asimilasyon sadece Kürdleri dil açısından asimile etmiyor, kültürel açıdan da asimile etmektedir.” Diyerek anadilde eğitimin gerekliliğine vurgu yaptı.
‘Bu tür kutlamalar tamamıyla insanların gazını almaya yöneliktir’
Evrensel değerlere inanan bir anlayışa sahip olmakla birlikte emperyalistler tarafından üretilen “Dünya Anadilleri Günüé türünden argümanların kendileri için tam anlamıyla bir meşruiyet hüviyeti kazanmadığını söyleyen Özcaner, bu tür kutlamaların tamamıyla insanların gazını almaya yönelik olduğunu söyledi.
Özcaner, “ Doğrusu biz Kürdler bu günü kutlamaktan mahrum bırakıldık. Zaten milyonları bulan Kürd kitlesi özelliklede Kuzey Kürdistan’da ana dilini tam anlamıyla yaşama noktasında sıkıntı yaşıyor. Nitekim buna sebep olan rejimlerin, Emperyalist düzenlerin böylesi bir gün üzerinde bazı değerlerin içinin boşaltmasını doğrusu kınıyorum, aynı zamanda lanetliyorum. Ancak dünyada anadillerini yaşayabilen, yaşatabilen topluluklar da var. Doğrusu biz bu hakkın yaşanabiliyor olmasından dolayı seviniyoruz ve bu anlamda onları tebrik etmek kutlamak isteriz.” Dedi. (Fikret Özkan / Osman İçli - İLKHA)