Ne çektiysek `Kitapsızlar`dan çektik…
Eksik bir başlık aslında. Doğrusu şöyle olacaktı: Ne çektiysek kitapsızlardan ve sapmış kitap ehlinden çektik.
Ne dersiniz? Tespit yanlış mı?
Kitapsızlar, müşriklerdir; Allah’ın kitaplarını tahrif edenler ise Yahudi ve Hıristiyanlar…
Müşrikler, kitap okumazdı, Mekke’de okuma-yazma bilen varsa da şehrin bir kütüphanesi yoktu, evlerde kitaplık da bulunmuyordu.
Halbuki aynı dönemde ehl-i kitabın İskenderiye, Nusaybin, İstanbul, Roma gibi şehirlerde dev kütüphaneleri vardı.
Kur’an-ı Kerim, müşriklerin hâli için “cehalet” kavramını kullanıyor. Onların en akıllı isimlerinden Hişam Ebu’l-Hakem’e Resulullah “Ebu Cehil” unvanını taktı, onu “cehaletin babası” diye etiketledi. Bugün hepimiz, cehalet deyince o sözde bilen adamı hatırlıyoruz. Kötü örneklik olarak onu kotlamışız zihnimizde. Kötülerin kötülüğünü onu kötülüğüyle ölçeriz.
Cehalet, Mekke müşriklerini batırdı. Ama İskenderiye, Nusaybin, İstanbul, Roma şehirlerindeki kütüphaneler de Hıristiyan ve onların içinde yaşayan Yahudileri kurtarmadı.
Müşriklik hem Arap yarım adasında hem de İran’da hemen iflas etti, Hıristiyanlık ve Yahudilik ise İslam karşısında ağır darbeler aldı.
Gün geldi, Müslümanlar uyuştu. Müslümanlar içinde, teşbihte olmasın, tekfir anlamında söylemiyoruz, terim anlamından koparak ifade ediyoruz, “kitapsızlar” türedi; bunlar adeta kitaba el sürmemeye yemin etti, bir de yanlış kitapların peşinden gidenler.
Birinci grup cehaletle özdeşleşti, ikinci grup modern zamanda şeytani aklın temsilcisi oldu.
İslam, cehaleti yok etmek ve kitabı tahrif edenleri doğru Kitap’a yönlendirmek üzere geldi.
Müslüman arasında cehalet arttıkça ve yanlış kitapların peşinden gidenler çoğaldıkça İslam garipleşti, İslam garipleştikçe Müslümanlar geriledi, esir oldu.
Bundan kurtulmak, dosdoğru Kitap’a ve O’nun yolunda yazılanlara tabi olmakla mümkündür.
Gelin, Ramazanın bu son on gününde İslam’a katkımız konusunda kendimizi hesaba çekelim… (Teşbihte hata olmasın) “Kitapsız”lardan mıyız? Yanlış kitaplar okuyanlardan mıyız? Yoksa “Müminler için hidayet kaynağı olan, içinde hiçbir şüphenin bulunmadığı” dosdoğru Kitap’ın yolundan gidenler miyiz?
Bu yaz günlerinde hem de Ramazanda kitaptan mı söz edilir, diyebilirsiniz.
Oysa tutkunları için kitabın mevsimi yoktur. Daha doğrusu her mevsimin okunacak kitapları vardır.
İftar üzeri, genellikle son yarım saat programına koyduğumuz Kur’an-ı Kerim kıraatinden önce roman veya İslam tarihi okumak ayrı bir keyiftir örneğin.
Yazın sıcağı, açlığın yol açtığı dalgınlık buna engel değil, aksine böyle bir okuma zamanın ağır işleyişinin hissedilmesini engeller, okuyanı bir anda Kur’an kıraati dakikalarına ulaştırır.
Bu yazıyı yazdığım sabah evden çıkarken bir eksiklik hissettim ama çözemedim. Evden bir yüz metre uzaklaştıktan sonra fark ettim evden kitapsız çıktığımı.
Durakta bir daha hissettim o eksikliği, sanki bir yol arkadaşımdan yoksun kalmıştım. Kendi kendime “Kitapsız olmak zormuş” dedim.
Değerli gençler, okumaya alışanlarımız için kitap okumanın zor olması bir yana kitapsız kalmak zordur.
Bununla birlikte kitap okumakta seçici olmak gerek. Hele sizin yaşlarınız henüz temeli ilimlerin öğrenildiği bir yaştır. Bu yaşın hiçbir şeyi gibi okuma vaktinin çarçur edilmemesi gerek.
Rehberlik Notu:
LYS yerleştirme sonuçları bugün açıklanıyor. Ancak süreç tamamlanmış değil, bu yıl ek kontenjanların çok geniş tutulacağını düşünüyoruz. Özellikle sınırda kalanların bunu değerlendirmesinde yarar var.
Allah’a emanet olunuz.
Abdulkadir Turan / Doğruhaber