Engizisyondan PKK`ye, Yarasadan Geceye
Bilindiği üzere, yarasalar gündüzden ve ışıktan hiç hazzetmez. Gündüz ve ışıktan; ecelden kaçar gibi (ki ecelden kaçılmaz) kaçarlar. Gündüz ve ışık onlar için ölümdür ve sonları demektir. Gece ise, rahatlıkla hareket eder ve istedikleri şeyi yaparlar. Zaten hayvanların ve hayvani işler yapanların da en belirgin özelliği, her istedikleri şeyi rahatlıkla yapabilmeleri değil midir?
Aydınlık, karanlığın sonudur. İlim aydınlığı da, cehalet karanlığının sonu ve ölümüdür. Tıpkı yarasaların karanlığı sevdiği gibi, seher bülbülleri de şafağı ve aydınlığı severler. Karanlık gecelerde cirit atan yarasalar, güneşin doğmaya ve havanın aydınlanmaya yüz tuttuğu saatlere yakın, hemen kendilerini karanlık ve kuytu bir deliğe yetiştirirler.
Karanlığı küfrün zulumatını kendine mesken edinenler, sanki gece yaptıkları işlerle karanlığın koyu karanlığı gibi yaptıklarının üstü örtülecekmiş gibi…
Aydınlık, karanlığın sonudur. İlim aydınlığı da, cehalet karanlığının sonu ve ölümüdür. Tıpkı yarasaların karanlığı sevdiği gibi, seher bülbülleri de şafağı ve aydınlığı severler. Karanlık gecelerde cirit atan yarasalar, güneşin doğmaya ve havanın aydınlanmaya yüz tuttuğu saatlere yakın, hemen kendilerini karanlık ve kuytu bir deliğe yetiştirirler.
Karanlığı küfrün zulumatını kendine mesken edinenler, sanki gece yaptıkları işlerle karanlığın koyu karanlığı gibi yaptıklarının üstü örtülecekmiş gibi…
Evet, İlim ışık demektir ve cehalet de karanlık…
İki zıt kutup ve iki zıt kavram. Yani gece ile gündüz gibi zıt. Veya iman ile küfür kadar uç noktalar.
Hakeza ilim ışık demektir, ilim aydınlık demektir, ilim karanlıktan kurtuluş demektir ve ilim dalalet; sapık ve sapkın yollardan, felaha; kurtuluş yoluna ve tehlikeleri selametle aşıp şeytan(i olanlar)a kanmama vesilesidir.
Evet, tıpkı Yarasalarda olduğu gibi; Mürted örgüt de hep gece karanlığını seçiyor, İslam ve Kur’an ilimlerinin okutulup öğretildiği yerlere Molotof ve bombalarını gece atıyorlar. Gecenin karanlığında yaptıkları şeytani eylemleriyle, Kur’an ışığının önüne geçirmeye çalışıyorlar.
Bu örneği, teşbih olsun diye (bila teşbih demeden) verdim. Pkk ve onların karanlık çetecikleri de ne hikmetse eylemlerini; toplumu uyandırmak; bilgilendirmek, bilinçlendirmek ve küfrün karanlık oyunlarına karşı da uyarmak ve uyandırmak olan ilim yuvalarına yönelik ve gece yapıyorlar. O ilim yuvaları bazen bir vakıf, bazen bir Kur’an Kursu ve bazen de bir İslami dernek olarak hizmet veriyor.
PKK’nin; uluslararası emperyalist güçlerin taşeronluğunu yapan MÜRTED bir örgütü olduğu, Müslüman Kürt halkı tarafından da her geçen gün daha net biçimde anlaşılıyor.
PKK/BDP/HDP/YDG-H ve KCK, adına her ne derseniz deyin. Bunların hepsi de, aynı kaynak (dinsizlik)’ tan beslenen İslam ve Kur’an düşmanlarıdır. Bu zihniyet, geçmişte katlettiği Müslümanlar kadar; Müslüman Kürt halkının Dinini; İmanını, İnancını, Ahlak ve Namusunu da katletmiştir.
Tüm bunlara örnekler, sayılamayacak kadar çoktur ve hepsi de çarşaf çarşaf basın ve yayında kamuoyuna yansımıştır. Gerek toplu katliamlar ve gerekse de ferdi olarak, binlerce mazlumun kanını dökmüştür. İslam’a ve Kur’an’a karşı yürüttükleri karalama ve katletme faaliyetleri ise, halen de devam etmektedir.
Haçlılar; ENDÜLÜS İSLAM devletini yıpratmak için, taşeron çeteler aracılığı ile hep gece baskınları düzenleyerek İslam Devleti ve Müslüman halkın içine bir korku salmaya çalışmış ve bu korku neticesinde de istedikleri şeyleri onlara kabul ettirmeye çalışmışlar.
‘’Yani vur ve kaç’’ taktiği ile Müslüman halkı sindirmeye ve Müslüman halkın mukavemetini kırmaya çalışmışlar. Mukavemeti kırılan halk da, böylece devlete baskı yapacak ve ‘’Bunların saldırılarından bizar olduk. Artık ya onlarla anlaşın veya buna bir hal çaresi bulun’’ diyerek, dize gelen halk aracılığı ile devleti de dize getirmeyi amaçlamışlar.
Evet, bugün pkk’nin yaptığı şeyi, tarihin gerisinden günümüze dek sapık zihniyetli ataları fazlasıyla yapmıştı. Daha önce ENDÜLÜS İSLAM devleti üzerine gitmekten çekinen, ancak satın aldıkları yerli işbirlikçileri aracılığı ile amaçlarına ulaştıktan sonra haçlı ve karanlık zihniyetler, her biri birer meşale ve aydınlık olan Müslümanları Engizisyon Mahkemelerinde kukla mahkemelerde yargılamış ve adına ENGİZİSYON İŞKENCESİ denilecek kadar şöhret bulmuş hayvani metodlarla, Müslümanlara işkence etmişlerdi.
Bir taraftan insanların Kur’an ile aydınlanmasına gayret edenler ve diğer taraftan da, bu aydınlıktan gözleri kamaşıp gece ortaya çıkan kan emici yarasa-misal kan dökücü yaratıklar.
Tıpkı HÜDA-PAR’ın ambleminde olan ‘’Açık Kitap ve arkasından çıkan Güneş’’ resminin ifade ettiği mana gibi… KİTAP İLMİ, GÜNEŞ DE AYDINLIK YARINLAR’ı temsil ediyor. Mazlum ve Mustazaf’ın umudu HÜDA-PAR’ın Güneşiyle doğuyor demektir.
Bundan dolayıdır ki, HÜDA-PAR’a ve onların gönül bağı ile ilişkili olduğu derneklere Silahlı; Bombalı ve Molotoflu saldırılar yapılıyor.
Buz üreten fabrikaların korkusu, güneş (aydınlık) olur. Yıllarca halkın inancını buz gibi donduran PKK/BDP çetecikleri, HÜDA-PAR’ın güneşi ile dondurdukları buz kalıplarının (Müslüman Kürt halkının dondurmak için uğraştıkları imanlarının) erimesinden (ve Müslüman Kürt halkının aslı olan inancının gün yüzüne çıkmasından) korkuyorlar. Aynı Kar’ların eriyip te altında olan nesnelerin ortaya çıkması gibi…
Hani Üstad Bediüzzaman Hz’leri diyor ya: ‘’Güneş, üflemekle sönmez ve söndürülemez’’ Bazıları güneşin ziyasını söndüremedikleri için, belki de onu balçıkla sıvamaya çalışıyorlar. Ama heyhat, Güneş balçıkla da sıvanmaz. Her ne kadar sapık ve Mürted örgüt elemanları kollarını sıvamış ve İlim Derneklerinin yaydığı Nur’u söndürmeye çalışsalar da, bunun beyhude bir çaba olduğunu biliyorlar. Peygamber Sevdalıları Platformu üyesi derneklerin 35 yıllık geçmişinden bunu yapamayacaklarının kararlılığı ve samimiyetini iyi biliyorlar.
Bu işin sonu PKK/BDP için, ya İman etmeleri veya akrep gibi kendilerini sokup yok olmalarıdır. Ancak imanları Firavunun iman ettiği(!) gibi olmasın. Zira son anda yapılan tövbeler kabul olmaz ve kişi günah ile azaptan ari olamaz.
Geçmişte PKK ve avanesi nasıl kuyruklarını bacakları arasına kıstırıp, son sürat arkalarına bakmadan kaçıştılar ise, bugün de Allah C.C. Yolunun yılmaz erleri olan Peygamber Sevdalıları Platformu Üyelerinin azim, sabır ve sebatları karşısında dudakları uçukluyor ve en sonunda bu kararlılık karşısında yarasalar gibi kaçacak delik arayacaklar Biiznillah.
Kur’an’ın Şevk’i, HÜDA-PAR güneşi olarak doğdu ve bu güneşten kaçan PKK/BDP çeteleri, kendilerini en yakın karanlığın içine atma telaşesine düşmüşler.
Evet, Umut HÜDA-PAR ile doğdu, doğdu artık batmaz gibi. Aydınlığa hasret halkımız da, yaktıkları mumları söndürüp, HÜDA-PAR’ın güneşinin ziyasını hasret ve muhabbetle izliyor.
Son olarak;
PKK seni dişlerse sen de onu dişler misin? Elbette insana yakışan onu dişlemek değil, gerekirse ona taş atmaktır. Zira İslam ve Kur’an düşmanlarını taşlamak, Mina’da Cemeratta Şeytan Taşlamak gibi kutsal bir görevdir.
Azim ve Şevkiniz kırılmasın kardeşlerim. İT ÜRÜR KERVAN YÜRÜR. Lakin meyve veren ağaç taşlanır. Taş kalplilerin PEYGAMBER SEVDALILARI PLATFORMU’na bağlı derneklerde gördüğü samimiyet ve ihlastandır ki saldırılar yoğunlaşmış durumdadır. Çünkü halk uyanırsa, kendi iç yüzleri ortaya çıkacak diye korkuyorlar. EY MÜRTEDLER! KORKUNUN ECELE FAYDASI YOK.
Allah’a Emanet Olun. Fi Emanillah WESSELAM
ŞAHABETTİN ER/Diyarbakır