"Verem en tehlikeli ikinci hastalıktır"
Verem hastalığının en tehlikeli 2. hastalık olduğunu söyleyen uzamanlar bununla birlikte Verem hastalığının tedavi edilebilen bir hastalık olduğunu söyledi.
BURSA- Verem Savaş Haftası dolayısıyla açıklama yapan Özel Medicabil Hastanesi Göğüs Hastalıkları Uzmanı Dr. Özhan Kula, verem hastalığının ölümlere neden olan ilk on hastalık arasında yer aldığını söyledi.
Dünyada enfeksiyonlara bağlı ölümler arasında verem hastalığının ikinci sırada yer aldığını belirten Dr. Özhan Kula, dünya tarihinde en fazla ölüme neden olan verem hastalığının halen önüne geçilemediğini vurguladı.
“Dünyada her üç insandan biri verem basili taşıyor”
Dünyada her üç insandan birinin verem basilini vücudunda taşıdığının altını çizen Dr. Kula, yaklaşık 1,7 milyar kişinin halk arasında verem olarak bilinen tüberküloz basilini vücudunda taşıdığını belirtti. Dünyada yaklaşık 20 milyon tüberküloz hastası bulunduğunu ve her yıl bu rakama 10 milyona yakın kişinin yeni hasta olarak eklendiğini vurgulayan Dr. Kula, her yıl yaklaşık 1,5 milyon insanın tüberküloz nedeniyle öldüğünü ifade etti.
“Her on saniyede bir insan verem hastalığından ölüyor”
Dr. Kula “Bu rakam, günde 3 bin 560 insanın başka bir deyişle aşağı yukarı her on saniyede bir insanın verem hastalığından öldüğü anlamına gelmektedir. Türkiye nüfusunun dörtte biri verem mikrobunu vücudunda taşımaktadır. Ülkemizde 200 bin civarında verem hastası bulunmaktadır ve her yıl 20 binden fazla kişinin yeni hasta olarak ortaya çıktığı kabul edilmektedir” dedi.
Verem hastalığının solunum yoluyla bulaştığını belirten Dr. Kula, hastalığın tanısının hızlı bir şekilde konulması ve hızlı tedavi ile etraftaki sağlıklı kişilerinde bu mikroba maruz kalmaması için gerekli önlemlerin alınmasının verem tedavisindeki birinci prensip olduğunu söyledi.
Uzun süren öksürükler, gece terlemeleri, kilo kaybı ve iştahsızlık belirtileri ile kendini gösteren verem hastalığının balgam ve kan tükürme gibi durumlarda daha ciddiye alındığını ve genelde ilk belirtilerin önemsenmediğini hatırlatan Dr. Özhan Kula, “Verem şüphesiyle gelen hastalarımıza bir akciğer filmi çekiyoruz. Basit bir akciğer filmi bize oldukça bilgi verir ancak kesin tanı için yeterli değildir. Tüberküloz hastalığının kesin tanısı, balgam incelenmesiyle, balgamda verem mikrobunun gözükmesiyle konulabilir” ifadelerini kullandı.
“6 Ayda Tedavi Edilebilir”
Hastalığın tedavisinin çok kolay olduğunu söyleyen Dr. Kula, “Türkiye’de verem savaş dispanserlerinde ilaçlar ücretsiz olarak hastalara verilmektedir. Sürekli bir tedavi yöntemi izleniyor ve yaklaşık 6 ay sürüyor. Hastaların asla tedaviye ara vermemeleri gerekiyor. Tedaviye ara verilmesi iyileşmeyi geciktirmektedir, çünkü tüberküloz mikrobu çok akıllı bir mikroptur ve ilaçlara birden direnç geliştirebilmektedir” ifadelerini kullandı.
Dünya Sağlık Örgütü’nün son 15 yılda Türkiye’nin de içinde olduğu bir çalışmayla DOTS denilen doğrudan gözetimli ilaç tedavisi uygulamasına geçildiğini anlatan Dr. Kula, “Bu yöntem, verem hastasının her gün verem savaş dispanserine giderek hemşire kontrolünde ilaçlarını almasını sağlıyor. Eskiden ilaçlar verilir, bir ay sonra kontrole çağrılırdı ama hastanın ilacı kullanıp kullanmadığı konusunda herhangi bir bilgi yoktu. Bu yeni yöntemde 6 aylık bir tedaviyle verem hastalarında yüzde 95’in üstünde bir iyileşme sağlanıyor. Bu hastalık için en tehlikeli olan ilaca dirençli tüberkülozdur. Hem tedavi maliyetini artıran hem de süresini uzatan bir niteliktedir, ayrıca ilaca dirençli tüberkülozda iyileşme garantisi yoktur. Bunu önlemek için hastaların mutlak suretle ilaçlarını düzenli bir şekilde kullanmaları gerekiyor” diye konuştu.
Kula, Tüberküloz hastalığının kesinlikle korkacak bir hastalık olmadığını ancak, akciğerin yanında bütün organları tutabilecek bir hastalık olduğunu belirtti. Vücut direncinin tüberküloz mikrobuyla baş edebildiğini fakat çeşitli durumlarda (hamilelik, diyabet, böbrek hastalığı, kanser tedavisi, steroid tedavisi, AIDS mevcudiyeti ) düşen vücut direnci sonrası hastalığın baş verdiği söyleyen Dr. Kula, veremin tedavi edilebilir bir hastalık olması itibariyle erken teşhis konulmasının son derece önemli olduğunu da vurguladı.(Zeki Aras-İLKHA)