Bindik Bi Alâmete...
Kültür, âdet, değer yargıları... Sonuna ek alarak veya tamlama yapılarak anca mana kazanan bu "edilgen, cansız" kavramlar, biz etkenlerin elinde ya vezirdir, ya rezil.
Toplumların çözülmesini engelleyen olgular, yukarıda saydıklarımdır. Bunların vezir, rezil olmasına gelince...
Biz Anadolu insanı, ne tuhaf şeyleriz. Unutturulmaya uğraşılan değerlerimizi, tatlı-sert uyarılarla hatırlatmak isteyenleri "geri kafalı, örümcek beyinli..." gibi, milattan önceye ait `lâfcıklarla` karalamakta üstümüze yok. Bir ilâhiyat profesörünün "dekolte ve taciz" yorumuna verilen garip tepkiden tutun da; halk otobüsünde uluorta öpüşenleri indirdiler bahanesiyle, yine aynı haltı aynı biçimde işleyerek destekleyenleri ve bir grup sarhoşa polis tarafından kesilen cezayı, caddede kadeh tokuşturarak protesto edenleri görünce, bir an Anadolulu değil de, Avrupalı veya Amerikalıyız sandım. Muassır medeniyetler seviyesindeki ülkemin pek muasır insanları(!) işi öylesine ileri götürmüşlerdi ki, kalabalık ayyaş güruhu "Alkolik hareket engellenemez" diyerek gövde gösterisi yapmışlardı. İçlerinden bir numunelik çıkıp da "Ülkemin geleceği için içiyorum" deyince, alayının sapıttığına kanaat getirdim. Neymiş; zat-ı muhteremlerin yediği naneye verilen tepki ve cezalar, aslında iyi niyetli yaklaşımlar değil; bilakis, "Türkiye Cumhuriyeti`ni adım adım geriye sürükleyen karanlık bir zihniyet" imiş. Teşhis konuldu: Geriye dön, marş marş... Hey büyük Ya Rabbim! Sen ki, insanoğlunu en üstün mahlûkât mertebesinde yarattın. Ona, akıl gibi bir nimet bahşettin. Hikmetinden sual olmaz amma, milletimi bu şekilde sınaman da pek hayra alâmet değilmiş gibime geliyor. Savrulduk, savrulacağız.
Kimi elitlerimizin sandığı gibi (içlerindeki evhamdandır) toplumsal değer yargıları, bir siyasî partinin tüzüğüyle veya anayasayla belirlenmez. Belirleyici unsurların en başında `Allah korkusu` gelir. Bu gerçeklik, ilk başta saçma ve komik gibi dursa da, -en azından bu topraklarda- çok etkili olmuştur. Fakat, "modernist" rumuzlu batı âşığı şaşkınlar, hak gerçeklerden `ezan sesini işitmiş şeytan` misali kaçışır; yetmez, çamur atıp iz bırakmaya uğraşır. Üstüne üstlük bir de başımıza çağdaşlık allamesi kesilip, yozlaşmaya direnenlere `artık böyle şeyleri aşmaları gerektiği` yönünde vesvese vermeleri yok mu? Kuyruklu fitne...
Biz Anadolu insanı, özümüzden utanmıyoruz. Elhamdüllillah, mayamız sağlam olduğundan, kolay kolay bozulmayız. Küresel sapkınlığın esaretine düşmüş kardeşlerimizi, şu mübarek günlerin yüzü suyu hürmetine kurtaracak kadar vicdanlı ve vefalıyız da. Aksini yaparsak, kendimizle çelişiriz zaten. Ama, elimizi inatla geri çevirenler de çıkarsa diyoruz ki: Her ne kadar -size göre- gerici ve yobaz olsak bile, böylelerinden daha aydın ve çağdaş düşündüğümüz kesin. En azından, eğri ile doğruyu şüphesiz ayırt edebiliyoruz. Allah`a emanet olunuz...
Ali Demiral – Yaş: 24
Sevgili Genç Kardeşlerimiz!
Bir ay boyunca gelen tüm yazılar içerisinde en güzel yazıyı gönderen kardeşimize bir kitap seti veya kaset vb. bir set hediye edeceğiz. Posta ile yazı gönderecek kardeşlerimiz yazılarının “Ayın Yazısı” seçilmesi durumunda, bizimle iletişime geçebilirler. Fakat özellikle dikkat etmenizi istediğimiz iki nokta var. Birincisi; gönderdiğiniz yazıların tamamen size ait olması gerektiği, yazınızda alıntı cümleler varsa bunları belirterek göndermeniz. İkincisi ise adınızı, soyadınızı, yazıyı gönderdiğiniz memleketi ve yaşınızı mutlaka belirtmeniz gerekmektedir. Bu hayırlı çalışmaya (yarışmaya) tüm genç kardeşlerimizin katkıda bulunmasını bekliyoruz.
Doğrugenç sayfasında sizden gelecek karikatür ve mini bulmacalara da yer veriyoruz. İlginizi bekliyoruz.
Yayınlanmasını istediğiniz yazılarınızı dogrugenc@dogruhaber.com.tr e-posta adresine mail olarak veya posta yolu ile gönderebilirsiniz.
Yazılarınızı eğer bilgisayarda yazıyorsanız bir sayfayı geçmesin. El yazınızla gönderecekseniz bir beyaz kâğıdı aşmasın. Gönderdiğiniz mektuplara “Doğru Genç” için diye not düşürmeyi unutmayın.