`Hükümet Mustazaflar`dan Özür Dilemeli`
Mustazaflar Cemiyeti Genel Başkanı Aldulgani Orhan, "Hükümetin özeleştiriye gitmesi lazım. Mustazaflar Camiası`nın mağduriyetlerine göz yumduk." diyerek bir özeleştirisini yapıp bu camiadan özür dilemelidirler." çağrısında bulundu.
AK Parti Hükümeti ile Gülen Grubu arasında Dershanelerin dönüştürülmesiyle başlayan, 17 Aralık Operasyonuyla ivme kazanan gerilimden İHH da nasibini aldı. El Kaide bahanesiyle İHH’nın şubelerine baskın yapan polisin hukuksuz tutumuna ise bölge halkı pekte yabancı değil.
Önceki gün Van Merkezli 6 ilde gerçekleştirilen ve aralarında İHH şubelerinin de bulunduğu derneklere düzenlenen baskının yankıları devam ediyor. Baskını düzenleyen polis müdürlerinden Kilis TEM Şube Müdürü Devlet Çıngı ile Van Emniyet Müdürlüğü TEM Şube Müdürü Serdar Bayraktutan aynı gün görevden alınırken, bugün de Van İstihbarat Şube Müdürü İsmail Hakkı Kılıç görevden alındı.
Alışa gelmişin dışında uygulamalar bununla sınırlı kalmadı tabi. Medyada farklı bir çehreye büründü. Ajanslar baskınla ilgili bütün ayrıntıları abonelerine servis ederken, TRT ve Hükümete yakın Televizyon kanalları İHH’nın baskınla ilgili yaptığı basın açıklamasını canlı yayında verdi. Bakan ve Milletvekilleri baskınla ilgili ard arda açıklamalarda bulundu.
Ayrıca aralarında Mustazaflar Cemiyeti ve Rahmet Eli Gıda Bankası’nın da bulunduğu bir çok Sivil Toplum kuruluşu, legal bir yapıya yapılan hukuksuzluğu kınadı.
Yani israil ve paralelinde düşünenler dışında herkes tepkisini ortaya koydu. Peki bu ortak tepki bölgede İslami ve İnsani faaliyet yürüttükleri için, -akla gelen veya gelmeyen- türlü komplolarla karşı karşıya kalan ve neticede kapatılan Mustazaf Der, İlim-Der, Şura-Der, Bilge Gençlik Klübü, yine kapatılan İhya-Der, Yusufi-Der gibi Sivil Toplum Kuruluşlarına yapılan hukuksuzluklara karşı da sergilendi mi? Maalesef hayır.
Fırat`ın Doğu ile BatısıÇizilmiş Sınır Var
İHH`ya düzenlenen baskını Rehber TV canlı ayınında değerlendiren Mustazaflar Cemiyeti Genel Başkanı Aldulgani Orhan, gerek hükümet kanadının gerekse de Sivil Kurumların olaylar karşısında takındığı çifte standartlara dikkat çekti.
Kendisine yöneltilen soruya bölge halkının sürekli dile getirdiği bir hakikate vurgu yaparak yanıt veren Orhan, "Ortada bir hakikat varsa; Fırat’ın doğusu ile batısı arasında çizilmiş bir sınırın olduğudur. Bunun neticesinde Fırat’ın doğusu bir türlü görülmüyor. Burada yapılan hukuka aykırı işlemlere kör sağır ve dilsiz rolü oynanarak yapılan mağduriyetlerin üzeri örtülüyor. İnsanlar mağdur edilmeye devam ediliyor. Özellikle 2006 Oslo görüşmeleri ile başlayan bir süreç var. O süreçle beraber bölgemizde çok ciddi saldırılar olmaya başladı. Özellikle PKK tarafından bir fiilde üstlenilen, 2 yıl devam eden Mustazaf-Der camiasına yönelik çok ciddi saldırılar oldu.
400 Kişi ve Onlarca STK Mağdur Oldu
Fakat bu saldırılarla amaca ulaşılamayınca 2008 yılında tekrar düğmeye basılmış gibi bu sefer emniyetin eliyle ciddi operasyonlar, baskılar ve saldırılar söz konusu olmaya başladı. Bunun neticesinde 400’ü aşkın Sivil Toplum Kuruluşu’nun başkan ve yöneticileri çeşitli baskı ve soruşturmalar neticesinde yargılandılar. Önemli bir kısmı cezaevlerinde yattı, cezalar yedi. Şu anda da cezaevinde yatan bu anlamda mağdur bırakılanlar var. 400’ü aşkın insan ve onlarca STK mağdur edildiğini." anımsattı.
Bir Taraftan PKK ve Diğer Taraftan Emniyet Saldırıyor
Bölgedeki mütedeyyin şahısların PKK ile Devlet birimlerinin saldırısıyla karşı karşıya kaldığını belirten Orhan, "Bunun neticesinde çok ciddi sıkıntılar yaşandı. Özellikle Mustazaf-Der`in yargılanması tiyatro sahnelerini aratmayacak görüntülerdi. Derneğin kapatılmasına sebep olan ceza dosyası hala kapatılmamış ve devam ediyor.
Mustazaf Der`e Kurulan Kumpas
Mustazaf-Der’in kapatılma sürecinde yaşanan olaylardan bir tanesi de, 5 şahıs adli bir olaya karışıyor. Bunlardan bir tanesinin polis istihbarat dairesinin elemanı olduğu sonradan anlaşılıyor. Bu polisle çalışan kişi 4 vatandaşı da kandırıyor beraber adli bir olaya karışıyorlar. Kaçak sigara işi yapıyorlar. Bunların yaptıkları bu fiil mağdurların ifade ve beyanlarıyla anlaşıldıktan sonra her ne hikmetse bu şahıslar alınmıyor 9 ay boyunca bekletiliyorlar. Sonra bir yerden düğmeye basılıyor ve Konya merkezli bir operasyon başlıyor. İstanbul Diyarbakır ve birçok ilde 53 kişi gözaltına alınıyor. Bunların içerisinde ağırlıklı olarak Mustazaf-Der’in aktif genel yönetim kurulu üyeleri ile Konya şubesinin tüm yönetim kurulu ve üyeleri bulunuyor. Bu adli olaya karışan 5 kişiden 4’ü de gözaltına alınıyor. Polisle iş birliği içinde olan kişi gözaltına alınmıyor. 5. şahsın adı veriliyor, imza attığı ıslak imzalı belgeler veriliyor dosyaya sunuluyor ama maalesef bir şey olmuyor. "Biz Mustazaf-Der’i yok edeceğiz imha edeceğiz" dercesine bir yargılama yapıldı." değerlendirmesinde bulundu.
Hükümet Mustazaflar`dan Özür Dilemeli
Yukarıda bahsettiği hukuksuz uygulamalardan ötürü Hükümet kanadının Mustazaflar Camiası`ndan özür dilemesi gerektiğini ifade eden Orhan, "Hükümetin özeleştiriye gitmesi lazım. Yaptığı yanlışları görüp bunu net bir şekilde ifade etmeli. Bugün "Deniz Baykal’a yapılan bir komplodur. Ergenekon ve benzeri davalarda haksız yere içerde tutulanlar vardır" diyorsanız bunun dışında da haksız yere tutulanlar vardır ve "onlar bize ulaştıkları halde aileleri ve yargılanan şahıslar bizzat avukatları da dahil gelip bu mağduriyetleri raporlar halinde dosyadaki belgeler halinde bize sundukları halde biz görmemezlikten geldik. Bunların mağduriyetlerine göz yumduk." diyerek bir özeleştirisini yapıp bu camiadan özür dilemelidirler." ifadeleriyle Hükümete çağrıda bulundu.
Vasat Cemaati Çok Mağdur Edilenlerden
Mustazaflar ve kardeş bileşenler dışında başka mağdur edilen kurumların da olduğunu altını çizen Orhan, " Özgür-Der’den tutun, Mazlum-Der’den tutun, Tahşiyeciler denildi, Hizbuttahrir denildi, bir çok İslami kesim mağdur edildi. Vasat Cemaati bunlardan birisi. Lideri ve tüm yönetim kadroları delil ihdas etme yöntemiyle cezalandırıldılar. Bu mağduriyetler artık görülüyor kabul ediliyor. Evet bir dönem görülmezden gelindi fakat şimdi görülüyor. Bununla alakalı artık yasal düzenlemelerin yapılarak mağduriyetlerin giderilmesi lazım." diye konuştu.
İHH Baskınında Ciddi Mesajlar Var
İHH`ya yapılan polis baskınına da değinen Orhan, "İHH’ya bakıyoruz binlerce insan çalıştıran bir kuruluştur. Sigortalı çalıştırdıkları var bir de gönüllülük esası içerisinde kendisine çalışan insanlar var. Bunların içerisinde birkaç kişi olabilir suç işleyebilirler fakat sen bunu kalkıp ta camiaya İHH’ya mal etmen gerçekten çok ciddi bir haksızlıktır. Bakıyoruz ki burada İHH’ya bu yapıldı. Gerçekten suçlu olup olmadığı net değil. Yapılan operasyonla İHH’nın Suriye’ye açılan kapısına darbe vurulmaya çalışıldı. Burada olan bir başka mesajda dünya sivil toplum kuruluşları toplanmış. İHH başkanı Bülent bey de orda. O gün yapılan operasyonun, yardım amaçlı yapılan toplantıya denk getirilmesi ve İHH eşittir El Kaide mesajını da malum medya yoluyla işleyerek Dünyaya bir mesaj verilip oradan ayrı bir kapının açılması ve Türiye’nin ve İHH’nın Suriye’ye yapmış olduğu insani yardımları ortadan kaldırma yani bir çok hedefi var. Bunun yanında hükümete ayrı bir mesaj verme de var, "sen istediğin kadar görevi değiştir beni oraya at fark etmez ben işime devam edeceğim. Ben operasyon yaparken beni alacaksın bana başka garantiler verilmiş şeklinde" bir yaklaşım söz konusu. Burada ciddi mesajlar var. Hükümetin ciddi adımlar atması lazım." dedi.